aynı ırktan,kim bilir belki de aynı soydan geliyorlardı.Aynı yaşlarda,aynı boydaydılar.Aynı kadını sevmişlerdi.Ataları aynı tanrıya farklı yollardan istedikleri için,biri Boşnak diğeri Hırvat'tı.Bunu kendileri seçmemişlerdi,savaşmayı ve kaderlerini de seçmedikleri gibi.Ve ambulanstaki çocuğu kurtarmanın dışında,beklentileri yoktu yarın için.
Yarınlar,kurşun,havan topu ve bombaydı,kandı.Ama her ikisi de farkına bile varmadan 'daha güzel günleri'bekliyorlardı.insanlar,değişik inançlarla ve hırslarıyla ne kadar karıştırılsa karıştırsınlar,kana,acıya,şiddete bulaştırsınlar,bu muhteşem dünyayı,yaşam bir umuttu sonuçta.Hiç bitmeyen bir umuttu...
Bitirdiğimde arka sayfasını tekrar tekrar okuduğum,canımı acıtan ama umut etmeye de her şeye rağmen devam etmemi söyleyen kitap.
Biraz müstehcenlik, biraz tarih ve yavaş yavaş gelen bir çöküş. Yani bir Ayşe Kulin klasiği.
Foşşik duygularım yoktur lakin kitabı okurken sırp düşmanı kesilmemek elde değil.
Ayşe Kulinin geniş araştırmalar sonucunda yazdığı belgesel niteliğinde akıcı bir roman. remzi kitab evinden 1999 yılının şubat ayında çıkmıştır. konusu bosna savaşı* sırasında geçen, bir gazeteci* etrafında dönen olaylardır.
--spoiler--
Postane binasının yanı sıra, Milli Tiyatro, Hukuk Fakültesi ve civardaki binalar da yanıyor, yeni patlamalarla bu ateş dansına eşlik ediyorlardı. Rüzgarda uçuşan kızıl şaçlar gibi savrulan alevleriyle har har yanıyorlardı.
Nimeta, taş kesilmiş, geçmişini seyrediyordu alazlar ötesinde. çocukluğu, gençliği, anıları, sevinçleri, kederleri incelip uzayarak, bükülerek alevlerin arasında göğe yükseliyor, Saraybosna külleriyle birlikte sağa sola savruluyordu.
--spoiler--