bugün
- hemşire kızlar nasıl oluyor26
- bebeği gibi seven incitmeyen değer veren erkek26
- kızların tipe bakmadığı gerçeği24
- bir kadın nasıl tavlanır15
- uludağ sözlüğe nasıl düştünüz35
- insanlar melek mi şeytan mı9
- sözlük kızlarının saç rengi9
- icardi190522
- düşün ki o bunu okuyor8
- diyanet işleri başkanına audi 6 tahsis edilmesi19
- çağ dışı teknolojilere özlem duymak8
- bir gavatın soyadını nick yapmak10
- mert hakan yandaş13
- nude istemeyen erkek9
- numan kurtuluş dem parti görüşmesi29
- dursun özbek gibi olsam utanırım8
- anın görüntüsü9
- iğrenç bir his tarif et33
- türkiye toplumunun ahlaksızlığa pratik zeka demesi8
- yakışıklı ama zengin erkek14
- çift maaş alan akpli bürokratların ücretlerine zam18
- en yaşlı özelliğiniz18
- sözlük kızlarına yürüyen vizyonsuz9
- sözlük yazarlarının abileri11
- erkek çocuk için isim önerileri9
- kocaeli de fabrikada yaşanan cinsel grup seks19
- aşkta yaş farkı önemli midir10
- az önce arabamdan inen tatlış kız12
- atatürk'ün hiç seçime girmeden ülkeyi yönetmesi22
- içip içip entry girmek8
- kediye kediş köpeğe köpüş diyen kız13
- arkadaşlar falıma bi bakar mısınız8
- bik bik bu sözlüğün divasıdır19
- emar15
- 170 boyunda 70 kilo erkek9
- suriyeliler suriye'ye dönsün10
- fake hesabım için nick önerileri9
- emmanuel emenike16
- vücutçu aptal erkek vs gösterişsiz felsefi erkek15
- yazarların ruh hali9
- düz dünyacıların güneş tutulmasına bakışı12
- köpekleri aklamak için sırtlana iftira atmak10
- bik bik'i ağdacıya götürmek11
- aykolik'in boyu yaşı kilosu mesleği8
- bik bik'in yaşı boyu kilosu8
- ahirette sorulacak ilk soru8
hayatındaki eksiklikleri ve fazlalıkları doğum gününde fark etmektir.
insanlığın şekillendiği kıta üzerinde dünyaya geldiğimde insanların gezegeni ülke adını verdikleri bölgelere böldüğünü gördüm. Kendi ülkem ben doğana kadar üç etkin darbeyi geride bırakmıştı. Hiç birisi üzerinde doğduğum ülkenin kurucu unsuruyla paralellik göstermese de hepsi de kurucu unsurun maskesi ardında bu girişimleri gerçekleştirdiklerini iddia ediyorlardı insanlar ne kadar kolay yalan söylüyorlar böyle!
Doğduğumda Fransız ihtilali çoktan olmuştu Yetişemedim
Doğduğumda Rönesans ve Reformlar Batı toplumlarını karanlık bir çağdan çıkarmışken Doğu, Batının çıktığı o karanlık çukurun derinliklerine doğru süzülüyordu. Reformlara ve Rönesansa yetişemedim. Ama Doğunun çukur sefasının tam da göbeğine doğdum Dogmatik bir bağnazlık ve gözü kapalı itaat ile bilimsel bilginin aslında Tanrı ile Şeytanın esas simgeleri olduğunu fark ettim.
Leonardo Da Vinci ile, N. Tesla ile, Albert Einstein ile tanışma fırsatım olmadı. Adlarını eskileri anlatan yazınlardan gördüm sadece.
Sezarı, Atillayı, Timuru, Büyük iskenderi, Cengiz Hanı, Napolyonu dünya gözüyle göremedim. Öğretildiği kadarıyla manipüle edildiğimi fark ettiğimde 20li yaşlarımın başlarındaydım.
Bir de Mustafa Kemal ile emperyalizme karşı ayağımda çarıkla direnemedim Bak bunu gerçekten isterdim işte!
Önüme üç seçenek sundular ve inan" buyurdular "Tamam, ama " diyecek oldum "Höt!" buyurdular Devlet politikasının manipüle ettiği biçimde tanıdım dinleri. Gerçekleri incelemek istediğimde "tehlikeli işler" uyarısıyla ilk kez yüz yüze geldim, henüz ergenliğimin en sivilceli evresindeydim O günden beri "gerçekler" konusunda arzu dolu tavrımın azalmaksızın büyümesi dünyanın karanlığı ile ters orantılı seyretmekte
Ben gelmeden önce, biz gelmeden önce buranın yerlisi olan doğayı küçük kazanımlar için büyük yok edişlere ittiğimizi gözlemlediğimde daha sabi sübyandım. O zaman bu zamandır doğa felaketlerindeki kayıplara pek üzülmem, oh olsun!" da diyemem elbet ama bir "adalet sistemi" hissiyatım benliğime fazlaca hüznü enjekte ettirmez. Doğanın da bir hukuk ve adalet sistemi olacak elbette insanoğlu da doğa nezdinde yargılanacak muhakkak Bunu kim mi söylüyor? Yok, yok sandığın gibi değil, müspet ilmin ta kendisi
insanların, sevmeseler bile durmaksızın bir sistemin içerisine entegre olma çabasını yadırgadım başlarda. O zamanlar fikrim tanrı varsa, muhakkak ki küçük tanrıcıklar da olmalı" yönündeydi. Aksi halde (neredeyse) hiç bir insanın mutlu olmadığı sistemlere mutsuz ola ola niye entegre olmak istesindi ki insan? Kendi yarattığı sistemleri değiştiremiyor ve yeniden "uygun" ve "insancıl" hale getiremiyorsa muhakkak insanların da "insan" tanrıları olmalıydı diye düşündüm (Bu fikrim muhafazalıdır )
Hiç bir zaman o gibi ya da bu gibi olamadım. Ama yine de büyüdüm bir şekilde Hatta bu durum ile alakalı şarkı karalamışlığım da var (Bkz: Onlar Öyle istedi)
Sömüren ve sömürülen eğrisini sömürülen" penceresinden tanıma fırsatım oldu. Arada yaklaşık bir 15 yıllık Mustafa Kemal süreci dışında sömürülen" rolü bize düştü anlayacağın "Sömüren rolü verilseydi yine de itiraz eder miydim?" sorusunu ahlakımın en derinliklerine sordum zaman zaman. Vatan bu konumdayken mantıksız bir soru" cevabı daha bilimsel geldi hep, bir türlü "popülist" olamadım
Neredeyse hiç bir şeyini seçmediğim ama muhteşem bir illüzyon ile herşeyi kendim seçiyormuş gibi hissettirildiğim evren denilen galaksinin dünya denilen gezegenine gelişimin yeni bir yıl dönümündeyim bugün. Ön görüm o ki daha biriktirilecek ve denge gereğidir ki tüketilecek çok şey var
Sevinç ve hüzün belki
Zafer ve yenilgi muhakkak
Mücadele ve yılgınlık illa ki
Durağan ve hareketli dönemler
Sakin ve asi tavırla
Az ve çok denklemiyle
iki kere yok, bir kere var (yok-var-yok) (Yoktu, var oldu, yok olacak)
Öğrenmek, garipsemek, tiksinmek ve başkaları adına utanmak eğrisinin sürekliliği içerisinde!
ve illa ki
Dünden bugüne hayatımın zaman çizgisinde benimkiyle kendi zamanı paralellik gösteren irili ufaklı, dostlu düşmanlı, yokluğuna üzüldüğüm, yokluğunda varlığında kaybolan zamana üzüldüğüm insanları bir sene daha geçmişe öteleyerek
Bazen kendine barışık, bazen inatla küskün
Senin anlayacağın, bugün benim doğum günüm
insanlığın şekillendiği kıta üzerinde dünyaya geldiğimde insanların gezegeni ülke adını verdikleri bölgelere böldüğünü gördüm. Kendi ülkem ben doğana kadar üç etkin darbeyi geride bırakmıştı. Hiç birisi üzerinde doğduğum ülkenin kurucu unsuruyla paralellik göstermese de hepsi de kurucu unsurun maskesi ardında bu girişimleri gerçekleştirdiklerini iddia ediyorlardı insanlar ne kadar kolay yalan söylüyorlar böyle!
Doğduğumda Fransız ihtilali çoktan olmuştu Yetişemedim
Doğduğumda Rönesans ve Reformlar Batı toplumlarını karanlık bir çağdan çıkarmışken Doğu, Batının çıktığı o karanlık çukurun derinliklerine doğru süzülüyordu. Reformlara ve Rönesansa yetişemedim. Ama Doğunun çukur sefasının tam da göbeğine doğdum Dogmatik bir bağnazlık ve gözü kapalı itaat ile bilimsel bilginin aslında Tanrı ile Şeytanın esas simgeleri olduğunu fark ettim.
Leonardo Da Vinci ile, N. Tesla ile, Albert Einstein ile tanışma fırsatım olmadı. Adlarını eskileri anlatan yazınlardan gördüm sadece.
Sezarı, Atillayı, Timuru, Büyük iskenderi, Cengiz Hanı, Napolyonu dünya gözüyle göremedim. Öğretildiği kadarıyla manipüle edildiğimi fark ettiğimde 20li yaşlarımın başlarındaydım.
Bir de Mustafa Kemal ile emperyalizme karşı ayağımda çarıkla direnemedim Bak bunu gerçekten isterdim işte!
Önüme üç seçenek sundular ve inan" buyurdular "Tamam, ama " diyecek oldum "Höt!" buyurdular Devlet politikasının manipüle ettiği biçimde tanıdım dinleri. Gerçekleri incelemek istediğimde "tehlikeli işler" uyarısıyla ilk kez yüz yüze geldim, henüz ergenliğimin en sivilceli evresindeydim O günden beri "gerçekler" konusunda arzu dolu tavrımın azalmaksızın büyümesi dünyanın karanlığı ile ters orantılı seyretmekte
Ben gelmeden önce, biz gelmeden önce buranın yerlisi olan doğayı küçük kazanımlar için büyük yok edişlere ittiğimizi gözlemlediğimde daha sabi sübyandım. O zaman bu zamandır doğa felaketlerindeki kayıplara pek üzülmem, oh olsun!" da diyemem elbet ama bir "adalet sistemi" hissiyatım benliğime fazlaca hüznü enjekte ettirmez. Doğanın da bir hukuk ve adalet sistemi olacak elbette insanoğlu da doğa nezdinde yargılanacak muhakkak Bunu kim mi söylüyor? Yok, yok sandığın gibi değil, müspet ilmin ta kendisi
insanların, sevmeseler bile durmaksızın bir sistemin içerisine entegre olma çabasını yadırgadım başlarda. O zamanlar fikrim tanrı varsa, muhakkak ki küçük tanrıcıklar da olmalı" yönündeydi. Aksi halde (neredeyse) hiç bir insanın mutlu olmadığı sistemlere mutsuz ola ola niye entegre olmak istesindi ki insan? Kendi yarattığı sistemleri değiştiremiyor ve yeniden "uygun" ve "insancıl" hale getiremiyorsa muhakkak insanların da "insan" tanrıları olmalıydı diye düşündüm (Bu fikrim muhafazalıdır )
Hiç bir zaman o gibi ya da bu gibi olamadım. Ama yine de büyüdüm bir şekilde Hatta bu durum ile alakalı şarkı karalamışlığım da var (Bkz: Onlar Öyle istedi)
Sömüren ve sömürülen eğrisini sömürülen" penceresinden tanıma fırsatım oldu. Arada yaklaşık bir 15 yıllık Mustafa Kemal süreci dışında sömürülen" rolü bize düştü anlayacağın "Sömüren rolü verilseydi yine de itiraz eder miydim?" sorusunu ahlakımın en derinliklerine sordum zaman zaman. Vatan bu konumdayken mantıksız bir soru" cevabı daha bilimsel geldi hep, bir türlü "popülist" olamadım
Neredeyse hiç bir şeyini seçmediğim ama muhteşem bir illüzyon ile herşeyi kendim seçiyormuş gibi hissettirildiğim evren denilen galaksinin dünya denilen gezegenine gelişimin yeni bir yıl dönümündeyim bugün. Ön görüm o ki daha biriktirilecek ve denge gereğidir ki tüketilecek çok şey var
Sevinç ve hüzün belki
Zafer ve yenilgi muhakkak
Mücadele ve yılgınlık illa ki
Durağan ve hareketli dönemler
Sakin ve asi tavırla
Az ve çok denklemiyle
iki kere yok, bir kere var (yok-var-yok) (Yoktu, var oldu, yok olacak)
Öğrenmek, garipsemek, tiksinmek ve başkaları adına utanmak eğrisinin sürekliliği içerisinde!
ve illa ki
Dünden bugüne hayatımın zaman çizgisinde benimkiyle kendi zamanı paralellik gösteren irili ufaklı, dostlu düşmanlı, yokluğuna üzüldüğüm, yokluğunda varlığında kaybolan zamana üzüldüğüm insanları bir sene daha geçmişe öteleyerek
Bazen kendine barışık, bazen inatla küskün
Senin anlayacağın, bugün benim doğum günüm
güncel Önemli Başlıklar