seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
seni düşünmek güzel şey
seni düşünmek ümitli şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum
ezginin günlüğü nün çıkardığı ilk albüm. nazım hikmet in yukarıda sözleri yazılı bu şiirinede beste yapmışlardı. güzel bir kasettir. hele içinde gelmiyorsun adlı bir şarkı vardır ki şahane
Seni düşünmek güzel şey,ümitli şey
Dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
Fakat artık ümit yetmiyor bana
Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum.
Nazım Hikmet RAN
seni dü$ünmek: ayrı bi$ey aslında. sen yalnızca, "sen" olarak hitap ettiğim yalancı mutluluk objelerinden bir tanesisin o kadar. bu bazen bir fotoğraf olur ucu yanık,
bazen aydınlık alabildiğine karanlıklar içinden, bazen deniz.. bazen de matemine çare bulunamamı$ bir ölünün yattığı toprağı avuçlayıp nefesinin en tazesiyle o nihai yatağının tarifsiz ve buruk tadına sahip olmanın verdiği fani haz. öyle i$te..
dünyanın ay'ı uydusu saymadığı bir zamanda, plüton bile çocuk esirgeme kurumu yatakhanesine terkedilmi$ken, katledilmi$ken ara mevsimler, buralar soğukken, bayram balonlarını gökyüzüne kaçıran bir çocuğun elma $ekerine yapı$mı$ sükût-u hayâlini bir feyz metaforu olarak addedip, ka$kolu montundan dü$en bir dilencinin ü$ümü$ ayakparmaklarına imrenerek bir zenginin kalantor kasasında saklandığına inanılan o kutsal hedef -para- uğruna bulutlar adam öldürürken, küçük $ehirlerin büyüklerinin çocukluğu olduğunu söyleyen bir bar filozofunun fiktif masallarıyla eğle$en $ehir süprüntülerinin pestenkerâni ümitlerle bağlandıkları kırılgan efsunlarla mimlenirken bir yalnız'ın kumral sevdası.., ve kı$, içlerde mantar gibi (t)üreyen kansere kartopu fırlatırken...
bir ümit yasatir insani
bazı zamanlar ona tutunur insan
ucurumdan yuvaRLAnirken
hani
bir dala tutunur ya kisi
iste öyle
madem ki yasıyorum
bari ümit ederek yasayim.
bir ruyaya inanarak...
ümit etmek gerçekleşme ihtimali var olduğunda güzeldir sadece ,aksi halde hazindir ,azap verir insan ruhuna..ben artık şarkı dinlemek değil ,şarkı söylemek istiyorum derken nazım hikmet, bu gerçekliğe ulaşamamanın tahammülsüzlüğünü yaşıyordu ihtimal..
Nazım Hikmet'in Piraye için yazdığı saat 21-22 şiirlerinden birisi .
30 Eylül 1945
Seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey.
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum...
nazım hikmet şiiri...ayrıca sunay akın ın güzel yorum katarak çeyrek albümünde yer verdiğ, sanki ezginün günlüğünü düşünmek güzel şey dercesine hazırladığı güzel şiir..
seni düşünmek beni heyecanlandırıyor;
seni düşünmek ellerimin terlemesine sebep oluyor;
seni düşünmek hoşuma gidiyor;
seni düşünmek hayatımın amacı olmaya başlıyor,
seni düşünmek midemde kelebeklerin uçuşmasını sağlıyor;
seni düşünmeyi seviyorum,
"seni düşünmek güzel şey dünyanın en güzel sesinden
en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey"
ben artık şarkı dinlemek değil,şarkı söylemek istiyorum ama söyleyemiyorum. yine sen söyle. dünyanın en güzel sesinden. adım geçmesin içinde yine de söyle. sen söyle. ben yanında olmasamda duyarım, sesin içimde.
efkara sarılıp üşümekten vazgeçmektir lodoslu bir gecede. sevdiğin bir şarkıyı dinlemek, senin ağzından mırıldanmaktır. camı açıp rüzgarla doldurmaktır içini. geçmeyeceğini bildiğin yollara yaslamaktır başını. seni anlatan ama sana çok uzak cümleler kurmak, midye tava yemekten vazgeçmek, taksim' e gitmeyi bir daha hiç istememektir. umutsuzluğa açtığın kapıdan usulca çıkan siluetine el sallamaktır alaylı...
"Ezginin Günlüğü, komşunun çocuğundan ödünç istediğimiz Orta Atlas'ı anımsatır bana... Coğrafya ödevimize yardımcı olan o kitabın sayfalarındaki haritalarda, aradığımız, dağı, dereyi ya da denizi bulmamız için bize rehber olan komşu sevgisidir, dostluktur... Elimizde pusula olmasa da, avucumuzda henüz soğumamış olan insan sıcağıdır yol gösteren, dağları deviren, denizleri aşan...
Sanat eserleri şairi besler, büyütür... Bir resim, bir heykel ya da bir şarkı... Ezginin Günlüğü'nün dinlediğim her eseri yelkenlerime rüzgar oldu, gecenin karanlığında deniz feneri gibi yolumu aydınlattı... Şiirin kapı komşusu olan müziğin güler yüzlü komşusudur, Ezginin Günlüğü... Sokağımızı dolduran, genişleten şarkılar onun açık penceresinden taşmıştır. Beyaz perdeleri bir duvak gibi salınır rüzgarda... Eşiğinde de hep çamura, toza, toprağa bulaşmış, evi kirletmesin diye içeri alınmayan bir çocuk ayakkabısı vardır...
Ezginin Günlüğü'nün kapağı ne renktir, bilemem... Çünkü bu günlük hiç kapanmamıştır, sürekli açıktır sayfaları... Şunu söyleyebilirim yalnızca; Sayfalarından biri Asya, öteki Avrupa kıtasıdır; Tam ortasından da bir deniz akar, gider... Ezginin Günlüğü istanbul, istanbul Ezginin Günlüğüdür... Bu yüzden, sayfaları çevirirken bir bakarsınız ki, yosun kokmaktadır parmaklarınız...
Neler dökülmez ki Ezginin Günlüğü'nden hayatımıza; kurutulmuş boynu bükük bir papatya, vapur dumanı, sevdiğimiz bir şairin fotoğrafı, tırnağımızla düzelttiğimiz yıldızlı çikolata kağıdı, o gün doğacak bir kız çocuğuna önerilen adı sevdiğimiz için salkıdığımız bir saatli maarif takvimi yaprağı... Yani hisse senetlerine karşı, hissi senetler...
Dize gelmeyen şairlerin dizeleri dalga olur, alır götürür bizi güzel kıyılara. Ezginin Günlüğü'nü dinledikçe uçan halılara, define adasına, Alaattin'in sihirli lambasına, deniz kızlarına daha çok inanıyorum; daha bir seviyorum Pal Sokağı'nın çocukları'nı, Don Kişot'u Şarlo'yu...
Teşekkür ederim Ezginin Günlüğü... Birbirinden güzel şarkıların için sana teşekkür ederim... Sen olmasaydın hayatımızda pek çok şey eksik kalacaktı!" **