insanoğlunun, cehennem olarak tarif edilen yerlerden çok daha beter ortamları oluşturma ve vahşiliklerde bulunma konusunda, nasıl şeytandan çok daha beter bir yaratık olabileceğini göstermiş olan hapishanedir.
suriyeliler, gidin, ülkenizde savaşın diyenlerde biraz olsun vicdan muhasebesine neden olmuş mudur acaba dediğim hapishane. işkence alanı. gerçi gazze'de yapılan vahşetin yanında bu ne ki.
arkadaşlar umrunuzda değilse veya mal gibi acı kıyaslamaya kalkacaksanız yeri bu başlık değil. Ayrıca hapishanenin rejimden kurtarılmasını sağlayan gruplardan birisi de Uygur Türklerinden oluşan savaşçı bir grup (TiP). Kraldan çok kralcılığın veya saçma bir alınganlığın alemi yok. Bu kadar gayri insani bir duruma şaşırıp üzülecek kadar da vicdanınız kalmadıysa sizin için yapılabilecek bir şey yok.
Neyse başlığı aslında başka bir sebepten uplamak istedim.
Sednaya gardiyanları yaptıkları işkence ve cinayetleri Dark Web üzerinden ücret karşılığında canlı yayın yaparak satıyorlarmış. Alçaklıkta sınır yok cidden…
Allah’ın, meleklerinin ve tüm lanet edicilerin laneti bu zalimlerin ve bu zalimleri ayakta tutmuş yardımcılarının üzerine olsun.
Her ülkenin ve siyasinin geçmişinde yaptığı hata mı desek, suç işlemeye karşı caydırıcılık mı desek, ne desek bilmem ki?
Abd de hala iğneyle, başka yöntemlerle idamlar ve bu idamlara kurban giden masum insanlar da var, oralarda yasaklanan insan üzerindeki deneyleri türkiye'de üç kuruş kazanmak için vakıf adı altında yapan hekimler var, diyarbakır cezaevi, x cezaevlerinde yaşanan haksız işkenceler ve idamlar var geçmişte.
Benim gözümde bir insanı preslemekle, idam etmek arasında hiçbir fark yok, hatta günümüzde deneyler ve rant uğruna katledilen masumlar arasında da fark yok, hatta ve hatta türkiye'de fildişi kulelerde yaşayan patronlar ve patronlara laf geçiremeyen basiretsiz iş güvenlikçiler yüzünden, bazen de iş bilmezler yüzünden pres altında can veren işçiler arasında da bir fark görmüyorum. Benim için bu saydıklarımın hepsi bir.
Esadı ya da esedi her neyse, savunmak, birini övmek ya da yermek derdinde değilim ama Esed'in yaptığı şeyleri Netflix'te dizi olarak gösterip normalleştiren bir dünya'da yaşıyoruz, Netflix'in finansörü de Suriye değil herhalde, değil mi kardeşlerim?
Hafız esed’in yaptırdığı, oğlu Beşşar esed’in işlettiği dünya üzerinde inşa edilmiş en dehşet verici cezaevidir.
Yerin üstünde ve altında 3 adet olmak üzere toplam 6 katlıdır. alt kattaki hücrelere güneş girmez. En alt kattaki mahkumlara bırakın güneşi gardiyanlar da görünmez. Yemek ve su borulardan gönderilir. Mahkumlar zifiri karanlıkta yaşarlar, zamanla akli dengesini kaybeden mahkumlar birbirlerine öldürmeye kalkışır, yamyamlık baş gösterirdi. Hücrelerden ceset kokusu gelmeye başlayınca rejimin gardiyanları bu hücrelere gizli şifreli kapılardan girer ve cesetleri preslemek üzere çıkarırdı. Bu cezaevinin yapısı sadece bu binadan oluşmaz, arazi sahası içindeki tüm yapılar aslında bir cezaevi, işkence ve infaz yeridir.
Esed zulmünün bir numaralı kanıtlarından biridir
zından tabiri güllük gülistanlık kalır buranın yanında. insan mezbahası. işkence vahşet ve ölüm merkezi. esas diktatörlük tanımının cezaevinde şekil bulmuş hali. türkiyeye gelen surilerden duymuştum yapılan işkence ve eziyetleri daha önce. bu denli kötülük yapılabileceğini insan hayal dahi edemiyor ta ki televizyonda görene kadar. yani gerçektende Allah cehennemi boşuna yaratmamış valla. bazılarına cehennem farz..
Hayatın durduğu yerdir. Buraya düşenlerin çoğu aklını yitirmiş. Ulan asansörde bile 5 dakika kalamazken adamlar, kadınlar kapısı bile olmayan hücrelerde 10 yıl geçirmişler. Üstelik işkence diz boyu. Allah bin belasını versin bu esad itinin. işkencecileriyle birlikte aynısı ona yapılmalı. Yoksa bu yara kabuk bağlamaz millette.
---
insan hakları kuruluşlarınca \"insan mezbahası\" adıyla anılan Saydnaya özenle saklanan bir sırdı ve şu ana dek hapishanenin içinden hiç görüntü alınamamıştı.
---
Ebu gureyb ile birlikte ortadoğunun bağrına saplanmış hançerlerden yalnızca biri. Mezarında dik oturasıca pkk muhibbanı Baba esad döneminde açılan, esad ailesinin yer altında bıraktığı vahşetin merkezi yer. Unutulmaması gereken insanlık ayıbı.
Suriye’nin distopik romanları ve korku filmlerini aratmayan, en meşhur hapishanesi.
3 farklı bloktan ve yer altında en az üç kattan oluşan, geçiş kapılarının oda ve koridorların arasına kamufle edilerek gizlendiği, yer yer kalın perde beton yer yer de elektronik kapı ve sistemlerin kullanıldığı, deneysel bir vahşet yeri. Toplamda 150 bin mahkumu esir ettikleri ve en az 10 binini çeşitli işkencelerle öldürdükleri aktarılıyor. Yer altı katlarının ilkinde 30-40 bin, ikincisinde 80 bin, en kötü yer olarak bilinen üçüncü yeraltı katı, diğer adıyla kırmızı alanda ise 30 bin kişiyi mahkum etmişler. 2 gündür bu kırmızı alana ulaşmaya çalışıyor muhalifler. Türkiye’den uzman ve ekipman desteği de talep ettiler dün. Bugün biraz ilerleme kaydetmişler. Görüntüler dehşet… binlerce çürümüş insan cesedi, asitle eritilmiş bedenler, eşgali işkenceden dolayı paramparça olup kimliği tespit edilemeyenler, hayatta kalsa da delirmiş insanlar, tecavüzden dolayı hapishanede doğmuş üç binden fazla çocuk ve bunlar gün yüzü görmemiş, çiçek ne kuş ne ağaç ne bilmiyorlar… korkunç bir işkence ve katliam yeri. insanlıktan çıkıyorum araştırdıkça.
Muhalifler hapishaneyi ele geçirdiklerinde havalandırma sisteminin kapatılmış olduğunu ve ilk ulaştıkları mahkumların susuz kaldıklarını belirttiler. Bazı hücreler kamera odalarından görülüyor ama hâlâ cezaevi kompleksindeki yerleri tespit edilemiyor. En alt kattakilere ulaşana kadar mahkumların havasızlıktan ve susuzluktan kırılması ihtimalinden korkuluyor.
Dışarı çıkanlardan gelen ilk tepkiler: “Hafız Esad öldü mü? Bizi Saddam mı kurtarmaya geldi? Elindeki alet ne? (Tuşsuz, dokunmatik telefonu ilk defa görenler var).”
Yani hitler mezarından kalksa gelip esedin elinden öper. Onun bunun çocuğu. Allah seni ve sana destek olanları iki cihanda inim inim inletsin.
