gidenin ardı sıra neden yola düşer gözlerin
ışıklı bir yol gibi uzar gider hiçliğe
kuruyan boğazında düğümlenir sesler
öyle hırçın öylesine fırtınalıdır yüreğin
neden kılın kıpırdamaz donup kalırsın
artık anlamını yitirmiştir her şey
sessiz bir yolculuktur çıkılan, yalnız
güneşe doğru her seferinde
neden keskindir martıların çığlıkları,
fırtınalar neden korkutucudur hep,
yağmur neden ıslatır,
neden ürperir insan ıslanınca
korkutan yalnızlıktır aslında
hep ıslak olan gözlerimiz
söyleyin biri söylesin bana
sevmek neden bu kadar acı verir insana
yoksa acı çekmek için mi sever insan
ve en derinlerde saklar izini
neden başladığı gibi gitmez hiçbir şey
belki budur ölmeden evvel ölmek denilen
neden bitmelidir güzel olan her şey
nedensiz suskunluklara gebedir büyüyen gözbebeklerin
ıslak kirpiklerin bulanık örüntüsü içinde
hiç hazır değilken yeni bir özlem seferine
ağla, ağla ki gözbebeğim
görülmesin gözlerinde gizlenen hüzün
ve ürkek ve masum çırpınışları yüreğinin, dinsin
biriktirme bırak akıp gitsin
içindeki çocuk hep gülsün, titremesin sesin
sessiz bir yolculuktur çıkılan, yalnız
güneşe doğru her seferinde;