çocukları ziyarete uyku düzensizliği sebebiyle en geç katılmış kişidir. oraya gittikten sonra direkt olarak organizasyona el atmak durumunda kalmış; bunun üzerine ziyaretçi grubu birkaç kola ayrılark farklı farklı yerlerde eylemlerini sürdürmeye başlamıştır. kendisi de çocukların bazılarıyla basket oynamaya kalkmış, ancak bu esnada sırf çocuklara zarar vermeyeyim diye koşmamaya/zıplamamaya vs özen göstermesine rağmen sırf top kapmak için kendine doğru koşup onun iri cüssesine takılıp iki çocuğun yerlere düşüp kendini sakatlamasından kendini sorumlu tutup kenara çekilmek zorunda kalmış kişidir. bu kazalar neticesinde cüssesinin nasıl bir kıvama geldiğini daha bir farketmiş olmuştur. o da yukarda odada çocukları seveyi demiş, fakat bazı çocuklar sakalları sebebiyle bu kişiyi öpmekten imtina etmişlerdir. çocukların bu davranıı iriliğinin yanısıra çirkin br adam olduğunu hatırlamasını da sağlamıştır bu kişinin. çocukların ilgisi doğal olarak en güzel olanlarımızın üzzerinde olduğundan bu kişimiz çocuk yuvasına gidip kendi ilgi bekler noktaya gelmiştir desek yeridir. öte yandan nedense en keyifli zirve, bu ziyaret zirvesi gibi gelmiştir bu kişiye ve düşünür yahu tüm zirvelere katılımcı olarak birkaç çocuk da mı soksak diye. ne de olsa yetişkin haliyle pek de keyif vermeyen ve kendi de hayattan pek keyif alamayan bu kişimiz, sıkıntıları, zorlukları olsa da anı yaşayan ufaklıklar arasında kendi ruhunu kemiren sıkıntıları o anlık da olsa hissetmeyebilmektedir. ama işte ne yazık ki bu kişimiz, bu entry yayına girdiği andan itibaren yine yalnız yine sıkkın yine bıkkın olacaktır ve bu sendrom en azından kısa vadede ortadan kalkabilecek gibi gözükmemektedir; hatta bu can sıkıntısı halini bu kişi kendisinin kaderi olarak görür hale gelmiştir...
sürekli bana trip yapan yazar. istanbul'dan geldi, hadi 2 dk göreyim diye ertesi gün jürim olmasına ve çizimlerim eksik olmasına rağmen zirveye gittim, yine de yaranamadım be sözlük. hem jürim iyi geçmedi, hem yine bu şahıstan trip geldi. daha napıyım yaa diyor ve kendisine burdan athenanın trip yapma şarkısını gönderiyorum.
aşkı kahve seksi ise çikolata olarak gören yazardır. bu sebepten ötürü kendisine göre her ikisi birbirlerinden ayrı ayrı da tüketilebilir nesnelerdir, fakat maksimum tadı ancak ikisi bir araya geldiğinde verirler diye düşünür. ancak bu yazar böyle bir düşünce içerisindeyken kendisi, yalnızca bayat ve az şekerli çay tüketir haldedir...
biz tuzluk çevirirken yamacımıza gelmiş, ama cevap verme sırası ona gelince " aa yok ben sadece izliyorum " diyerek mızıkçılık yapmış yazar. hoşgelmiş, hoşgitmiştir. teşekkürler teee istanbuldan kalkıp geldi buralara kadar. yine bekleriz..
sonunda tanışabildiğimiz yazar. kusura bakmasın gereken ilgiyi yeterince gösteremedik. gönül isterdi ki geceyarısına kadar muhabbet edelim, sonra kendimize sığınacak bir yer bulalım. sabah ta kalkalım menemen çay kahvaltımızı yapalım. biraz ciddi, biraz geyik muhabbet edelim. nargilelerimizi fokurdatırken bir tavla dersi vereyim, ama olmadı, olamadı. nedenini biliyorsun abi, mazur gör beni. gerçi arkadaşların da durumu benden pek te farklı değildi. inşallah bir dahaki sefere bu açığımızı kapatıp daha iyi tanışmak dileğiyle.
istanbullardan gelmişte bizlerle çiğ köfte yemiş yazardır. * bu insan evladının bir çiğ köfte yemesi var mübarek çiğnemiyor da yutuyordur. * bir insan bu kadar iştahlı ve karşı tarafın da iştahını açabilecek kapasite de yemek yiyebilir diyerek gene bekleriz diyorum. *
gerçekten ilk defa gbt yaşayan şahsıma partnerlik eden 3.nesil. bir şeyi körü körüne sevmek değil de neden sevilecegini anlatmaya calısırken hala kor noktalarda dolasıp durması ve anlamsız biçimde sorular sorması bir hukukcuya yakıstıramadıgım davranıslar olmustur. bir şeyi sevmeyi değil de, neden sevmiyorum acaba sorusunu kendine sorması gereken yazardır.
soyledikleri dinlenesi yazar.
bazen saklaban*, bazen depresif beyanatlarinin arasina ozensizce serpistirilmis bilge sozler var bu adamda.
dusunulmus tasinilmis.. belki bi yerlerden calinip biriktirilmis.. ama kesinlikle bilgece sozler. *
doğum gününü kutladığım ve pek sevdiği ajdar'ı, kocaman bir pasta içerisinde adresine yolladığım zat-ı muhterem. iyi ki doğdun paşam. ha bir de unutmadan; akıllı adam aralık ayında doğuyor. işte öyle.
iyi ki doğdun!!!! hemen hakkını arıyorum arkadaşım, dur.
de-kaaaa, pafküfff, cedricccc..aloooooooooooooooo
hani bu yazarın pastası zirvesi? devedikeni?