cahil müslüman için başka insanların içkisine sigarasına laf atmaktır, akıl sahibi müslüman için müzik dinlerken "ezan mı okunuyor" tereddüttüne düştüğü an müziğin sesini bir an kısıp dışarıyı dinlemektir.
zorunluluktur. insan hayatına ve değerlerine saldırmadığı sürece, her türlü farklı düşünceye saygı duyulmalıdır. bir insanı, düşüncelerini sevmeyebiliriz ancak onu bize katılması için zorlayamayız.
uludağsözlük te içi gerçek anlamı ile doldurularak uygulanması gereken terimdir. uygulamalı olarak, giyim tarzına saygı, yaşam tarzına, inanış, dünya görüşü, ilgi alanları ve elbette dış görünüş gibi hassas konuların ciddi ciddi başlık olarak açılıp altınada her türlü fikri ben yazarım ama senin fikrine (bkz: saygı) duymam hissiyatında yazların yazılması ile oluşamayan durumdur.
buralarda ondan eser kalmadı artık. yokluğu da pek hissedilmiyor insanlarca. insana özgü duyguların insanların yok olmasıyla yok olmasına en güzel örneklerden biri galiba. nesli tükenmekte olan bir hayvan çünkü insan. duyguları, düşünceleri, idealleri de onlarla birlikte teker teker yok oluyor. sıradaki hangi hayvan insan ve hangi özellik?
bu kavramda anlayamadığım olay şudur daha çok; aslında çok da nefret ettiğin bir şey var ortada, varlığına bile katlanamıyorsun, içinden sövüyorsun hatta ama birtakım ahlaki kurallar gereği, adını 'saygı' koyduğun durumdan ötürü, duygularını davranışlara döküp karşındakini belli etmiyorsun. e içinden sövdükten sonra daha bunun neresi saygıdır ki? bir de şu mevzu vardır: sevmeyebilirsin ama saygı duymak 'zorundasın'. hayır efendim, kimse saygı duymak zorunda falan değildir. ki saygı zorlamayla oluyorsa zaten ona saygı denmez. ha saygı duymuyorsun ama karşındakini de kışkırtacak eylemlerde de bulanabileceğin anlamına gelmiyor bu. yok ben kışkırtırım da saygı da duymam diyorsan yediğin dayağın, küfrün sorumlusu bir başkası olmaz velhasıl.*
düz bakmam. irdelerim. kendimden büyüklere saygılı olma zorunluluğu görmüyorum kendimde . ki çevremde yaşça büyük olmasına karşın boş olan insanları gördükten sonra saygımı kime ve ne şekilde kullanacağımı çok iyi biliyorum. kısaca saygı nın yaşla değil baş la ilgisi vardır.
yok efendim sen dincisin, sen şakirtsin(ne demekse artık), sen laiksin, dinsiz misin sen? gibi bir çok cümleler duyuyoruz okuyoruz.
artık bıraksak bu ayrıştırmaları seviyeli bir şekilde tartışsak olmaz mı ?
lan isteyen müslüman olur isteyen hristiyan isteyen ateist olur.
her koyun kendi bacağından asılır demiş atalarmız doğruda demişler.
tamam başbakanı, muhalefet başkanlarını eleştirelim ama onlara bir şeyler atarak değil.
sakin sakin derdini anlatmak varken niye illa kaba kuvvet kullanıyoruz.
anlamı iyice anlaşıldığı, öğrenildiği takdirde pek çok sorunu ortadan kaldıracak kelimedir. güzel ahlakın, güzel birey ve toplumun temelini oluşturur.
kişi ne yazık ki, sadece egoları devreye girdiğinde anımsıyor saygının tanımını.
bitmek tükenmek bilmeyen biçimde tartışılan pek çok konunun da özünde saygı ikamet ediyor. bireyler/toplumlar/aynı fikre, düşünceye, dine, dile mensup olmayanlar birbirlerine saygı duymayı başardığında, ne türbanın, ne bekaretin, ne alkolün, ne türk olmanın, ne kürt olmanın * temelde insan olmayı başaran hiç bir bireyi birbirinden ayırmadığını, ayırmayacağını, anlaşmalarında problem yaratmayacağını da göreceklerdir. birey kendi özgürlüğüne ne kadar saygı gösterilmesini istiyor ve bekliyor ise karşı tarafın özgürlüğüne de beklediği, istediği orandaki saygıyı gösterdiğinde sorunların ortadan kalktığına şahit olacaktır.. dilerim bir gün her birey saygının ne demek olduğunu, anlayacak, öğrenecek ve söz konusu sadece kendisi olduğunda değil, söz konusu olan her hangi bir canlı*** olduğunda da aynı saygıyı göstermeyi başarabilecek.
hakedilen, kazanılandır. birtakım ünvan ve etiketlere yaslanıp, prestij ve gösteriş meselesi olarak bu olguyu kullananlara saygı yerine farklı bir şey gösterilmeli. mevzubahis zaatlar eğer saygı görüyorsa bile o ünvana gösterilen, samimi olmayan, zorunluluktan doğan saygıdır. bir de diğer bir versiyonu var ki rezalet; dalkavukluk.
Birbirimize saygılı olma konusunda 3 tip temel hatamız var.
...
Avrupa'da yaşayan vatandasımız, orada yerlere çöp atmıyor ama Kapıkule'den girer girmez yerlere tükürmeye, çöp atmaya başlıyor. Niye burada böyle yapıyorsun diye sorulduğunda, herkes böyle yapıyor diyor. Kendi fikri olmayan insanın duruma göre hareket etmesidir bu.
ikinci hatamız, adama göre davranmamız. Karşımızdaki adam iri yarıysa, 'Buyur Abi', diyoruz, ufak tefekse, 'Ne var lan!' diyoruz.
Oysa ki, insanların onuru birbirine eşittir.
Üçüncü hata, keyfimize göre davranmak...
Keyfimiz yerindeyse eve girerken 'Merhaba millet!' diyoruz, değilse surat asıyoruz. Oysa keyfimiz yerinde olsun olmasın insanlara saygılı davranmak zorundayız.
Diyorum ki, yerdeki ekmeğe saygılı olma konusunda ülkemde mutabakat var, kimse basmaz, ayağıyla dürtüklemez ya da öper, koyar bir kenara.
yitirilmemesi gerekir bunun, yitirilmemesi... bir şeyler yaşandıysa hele hiç bitirilmemesi gerekir saygının... gerekirse susmalı, bazı şeyleri yüreğine yıkmalı, çekip gitmelisin ama saygını yitirmemelisin... kimse için değil, kendin için.
yalnızca hak edenin elde edebileceği hürmet. mesela ben din(ler)e saygı duymuyorum. öyle ya; insanlık tarihinin ancak birkaç bin yıl önce adem ve havva adındaki iki kahramanla başladığını, evrimin hiç olmadığını, ayın yakıcı bir nurdan oluştuğunu, dünyanın tepsi gibi düz olduğunu... iddia edip, bilime saygı göstermeyen din(ler)e nasıl olur da saygı göstermem beklenir ki!?