şimdiye kadar izlemediğime beni pişman eden Tolga karaçelik filmi. Evet nadir sarıbacak, evet. uzatmıyorum bu kısmı adam gerçekten yaşamış, oynamamış. gerçeği de o bence adamın. sahicilik zirve. diğer oyuncular da öyle.
izleyenler usul usul psikolojik gerilime hazırlanmış. filmin kopuş noktası olan o sahnede daha da abartılabilirdi hatta bazı şeyler. çok deli bir sahneydi.
bu nasıl bir film böyle! bu kadar iyi olacağını sanmıyordum doğrusu. nerden toplamışlar bu kadar iyi oynayan oyuncuyu. hepsi ayrı efsaneydi. osman alkaş çok iyiydi özellikle. o ses tonu zaten allahın adama lütfu. izleyiz izlettirin.
muhteşem oyunculuğuyla (özellikle nadir sarıbacak) sanki onlardan biri gibi hissetmenizi sağlayan,
hiç bitmeyen gerilimiyle, bi 3 saat daha devam etse hiç sıkılmadan izlenebilecek, üstünde uzun süre düşünmenizi sağlayacak muhteşem yapıttır.
sonunda insanı boşluğa düşürüp sürekli karakterleri tek tek analiz etmeye başlıyorsunuz, hayret edici bir film.
izlediğim en iyi türk filmlerinden biri diyebilirim, belkide en iyisi. izleyiniz !
tanıtımlarında neden "korku" ibaresi yok yahu bildiğin korktum bi ara filmde. aldığı tüm övgüleri, ödülleri abartısız hak eden bi film çıkarmışlar. nadir sarıbacak mükemmel oynamış yine, hiç övmeye yeltenmiycem çünkü bu durum adam için sıradanlaştı. filmde ara sıra da güldürdü psikopat.
günlerdir arka arkaya film izlediğim arkadaşımla bu gece de sarmaşık filmini izlemeye karar verdik. ve ilk kez filmden sonra "film böyle yapılır" yorumu getirdik. nadir sarıbacak'ın şahane ötesi oyunculugu agzımı açık bırakmaya yetti. çok saglam bir kurgu. kesinlikle izlenmesi gereken bir filmdir.
bana kalırsa kış uykusu'ndan beridir can çekişen yerli sinemaya ilaç gibi gelmiş olan, hatta en iyi yerli sinemalar listemde üst sıralarda olan başyapıt.
--spoiler--
bir kere oyunculuklar açısından hiç bir diyecek söz yok. 6 kişinin 6'si da üstün oynamış ama nadir sarıbacak için ayrı bir parantez açmak gerekir. kendisini ilk olarak "istanbul'un altınları" adlı dizide görmüştüm. orada görmüştüm iyi bir oyuncu olduğunu ama bu kadarını beklemiyordum.
gerçekten oyunculuk dersi vermiş kendisi.
adana demir spor'lu eşofmanı ile cenk'in tarafının ne olduğu belli. bir de yancısı var alper, o biraz daha toy, cenk'in tarafında yer almak istiyor ama aynı zaman da öyle pek olay çıkması taraftarı da değil.
tolga karaçelik belki de en açık kartını "kürt" karakterinde oynamış, "bu karakter acaba kimleri temsil ediyor" diye düşündürmemiş. kürt içlerinde en sessiz ve fiziksel olarak en güçlü olanı. hiç konuşmuyor, sadece yemek yiyor ve kendisine buyrulan işleri yapıyor. arada kavga çıkarsa koca ellerini ve büyük gövdesini kavganın arasına sokup kolayca bertaraf ediyor insanları.
işte bu kürt karakterinin kayboluşundan sonra film aslında "büyülü gerçekçilik" kısmına giriyor. ama buna sonra geleceğim.
bir de ismail var. dini bütün, 5 vakit namaz kılan ve armatör'ün iflasından sonra beybaba tarafından "baş kaptan" ilan edilen birisi. fakat eline geçirdiği bu güç sayesinde isyankarlarımız cenk ve alper'den çok tepki topluyor. aslında gücünü, otoritesini kötüye kullanıyor. hatta cenk kendisi ile ilgili olarak şunu der;
"bu amına koduklarımı tanımak istiyorsan bunlara güç vereceksin."
cenk ile ismail'in arası sürekli gergindir. birbirlerinin boğazına yapışmak için an kollarlar çünkü cenk bir esrarkeştir. ve ilaçların olduğu odanın anahtarı ismail'de dir ve ismail sadece cenk'e değil kimseye hiçbir anahtarı vermez.
geminin aşçısı nadir var bir de. kendisi filmin başlarında evine dönmek ister fakat geminin yetkilisi "beybaba" onu ikna eder ve fikrinden caydırır. mutfak işleriye uğraşan nadir sürekli bir intihar eğilimi içerisindedir. ne zaman tek kalsa eline bıçağı alır, bileklerine dayar ve gerekli cesareti bekler ama bir türlü gelmez o cesaret.
ve sonuncu karakterimiz "beybaba"'dır. kendisi rotasız bir geminin kaptanıdır ve gemisini terk etmez. ilk olarak mürettebat tarafından fazla dikkat çekmese de zaman geçtikçe beybaba "otoritesini" yitirir, gemi halkı mevcut durumdan memnun değildir çünkü. bu otorite kaybı arttıkça beybaba daha da sertleşir, gereksiz işler yaptırmaya çalışır adamlarına.
bir sahnede durumdan çok sıkılan cenk, alper ve nadir beybaba'nın odasına çıkarlar ve istedikleri cevabı alamadan odadan kovulurlar. hatta beybaba kendisini odasına kitler.
ee amaç olmazsa kural da olmazya, aynı durum. geminin amaçsız bir şekilde orada durması, aslında beybaba'nın otoritesini geçersiz kılmakta. yani gemi resmi bir kurumdan çıkmış ve 6 adamın evi durumuna gelmiştir. beybaba artık onların patronları değildir ve bu durum kendisini çok korkutmaktadır. bu korkusunu ise iflah olmaz bir güç gösterme isteği ile bastırmaya çalışır. fakat adamlarımız aptal değildir.
dediğimiz gibi cenk ve tayfası beybabanın odasına gider, beybaba bu duruma çok sinirlenir ve bir gerginlik baş gösterir. ortaya herhangi bir gerginlik sırasında, sakinleştirme misyonu ile gelen kürt gelir ve kolayca cenk'i dışarı çıkartır. cenk bu duruma çok sinirlenir ve güvertede kürde bağırmaya başlar. bu bağırışmaya şahit olan nadir bir anlığına kafasını çevirir, tekrar baktığında güvertede cenk yalnızdır. kürt ortalarda yoktur. buradan sonra gemi tayfasının psikolojik savaş başlar.
laf kalabalığı oldu biraz ama filmin özeti bu şekilde. yerli sinemamzı adına çok sevindirici bir film.
baya sonra gelen edit: filmin, filmi izledikten aylar sonra okuduğum joseph conrad kitabı olan The Nigger of the 'Narcissus'dan baya bir "esinlendiğini" fark ettim. direkt olarak çalma diye suçlamak istemiyorum ama rahatsız edecek derecede "esinlenme" vardı.
bir tolga karaçelik başyapıtı. son zamanlarda izlediğim en başarılı türk filmi belki de. esasında sadece ''bir deniz filmi'' tabirini kullanmak da yanlış olur kanımca. filmin hikayesi bulundukları gemiyi terkedemeyen 6 kişilik mürettebatın başına gelenler en kaba tabiriyle. bunun yanında fazlasıyla alegorik bir çalışma ortaya sunmuş tolga karaçelik. vizyonfilm.net aracılığıyla 6tl karşılığında filmi kiralayıp izleme şansınız bulunuyor. izleyiniz efenim. ayrıca; çok büyük oyuncusun be nadir sarıbacak.
filmin ilk 20 dakikasında zaten anlıyoruz ki; gemide kalmak zorunda olan mürettabat üyelerinin hepsi aslında bir topluluğu simgeliyor. hangi kişinin hangi topluluğu simgelediği üzerindeki görüşlerim tam olarak oturmadığı için yazmıyorum ama izleyenler farkedecektir demek istediğimi. farklı hayat tarzı ve görüşleri olan insanların ''kapana sıkışma'' durumundaki psikolojileri çok güzel aktarılmış. ast-üst ilişkilerindeki riyakarlık, otoritenin insanları nasıl delirtecek noktaya getirdiği, en mazlum görünen kişilerin bile yeterli koşullarda psikopata bağlaması vs vs. filmi çok beğendim, hala etkisindeyim. cenk'in delirme sahnelerinde onunla beraber sıyırdım kafayı, kaptanı kamarasından çıkarıp kafasını patlamak istedim amına koyim. o gemi bu topraklar haco...
edit: sarmaşık imgesini saçma bulan gencolar için;
sarmaşığın filmdeki kullanımı içimizden, çevremizden yani bizden beslenip bizi sarmasıdır. bir de bizim sinefillerin araştırmalarına dayanaraktan söylüyorum, kökünü sarmaşık kaplamış hiç birşey tekrar yeşermezmişmiş.
nadir sarıbacakın oyunculukta şahaneler yarattığı film. Sadece Cenk karakteri ile rolu üstelenen Nadir Sarıbacak değil diğer oyuncularda filmin hakkını vermişler. Kurgu ,senaryo, oyunculuk, diyaloglar ve olayın akışı şahaneydi. Hiç sıkılmadan tekrar tekrar izlenebilecek filmler arasında kendi nezdimde yerini alacaktır.
Bir film. Altınkoza festivalinde izleme fırsatı buldum. Oldukça başarılı. Bir anda gerçeğe ara verdiren sürreal bir hava ve adana Demirsporlu karakterin bir Adanalı için bile bu kadar gerçekçi olması takdire şayan. Zaten en iyi oyuncu ödülü aldı.
Burnumun direklerinde asılı kokun
Beynimde aynı direklerde asılı bir cesedin şoku
Sen varsan ben yokum, ben varken de sen yoktun
Aynı cehennemde kaynıyoruz fokur fokur
Tam değilim, en tam halim anca yarım
Gözlerim ışıkta yeşil, karanlıkta kan çanağı
Biraz yanında olan her kimse canından çok sever seni
Yastığınla hala arkadaş mı bal yanağın
Sana serilir gönlün tek renkli narin halısı
Seni sadece insan değil cümle alem tanısın
Yağmurun gözünden seli, gözlerimden seni
Özleminden beri anlatırım, aklın aklı karışır
En uzun süren ömre denktir ömrümün bir karışı
Afitap seni gördüğü günden beri sarışın
Bir ay kaldı sana rekabet edebilecek güçte
Bir ay kaldı tutulmana o da büyüklüğüne alışır
20 dilde seviyorum seni, 81 ilde
80 bin çeşit bitkinin 80 bininde
Kendi kafama sıktığım gümüş bir kurşun varlığın
Ne olur o karanlıktan yanıma seksen birinde
Beyaz bir güvercinin özğürlüğe cilve taklaları
içimi göremediğindendir seni içimde saklamadım
Mümkün değil anlatamam gücüm yetmez bir anlasan
Terse döner hayatına yön veren tüm çakraların
Makamlar kalıcı değildir kim sahiplendi koltuğu
Elimde bir sen tutuyorum taş kalbinden yonttuğum
Karşıma koydum, gözlerimi kaçırmadan izliyorum
Rabbimin lütfudur bana yokluğunun bolluğu
Kozum kupa, sen elimde kalan karosun
Unutmam seni Bursa, beton olsa Ankara su
Ayaklarının altında parçalanmış galoşum
Bu ruhumun yüreğinden mezuniyet balosu
Beni tamamen unuttun, ben de seni
Ben de seni diyorum ama tüm hafızam sende benim
Ben de seni seviyorum da sever misin sen de beni
Dünyada tek değilsin ben de senim
Aşka çabalıyorsun ama yanaklarında ter eksik
Başını vermeden karşılık beklemen gereksiz
Aşk musiki sever ama senin sazında tel eksik
Yaşıyorum fakat aç, susuz, darmadağın şerefsiz
Sen yeşili kıyafetimin, sağı, solu, arkası
Seni görmek için cennetin balkonundan sarkarım
Gözlerim kapalıyken karanlığından kamaşır
Ruhlarımızın saflığını çürüttü yeşil sarmaşık
Her şeysin hiç birşeyin olmadığı diyarda
Fazlasın nefes dar hatta sudan yahut bir yardan
Seni yere göğe sığdıramazken aklım
Nasıl sığar güneşe aşkım, nasıl görünür ayda (nasıl)
Yıldızları parlak bulan seni nasıl mat görür
Sana ulaşmak isterim zamanın tersine dönüp
Doğmadığın zamanların mutluluğunu görüp
Seni bir başka maddede yaşamaya katlanamaz gönül
Ben sen oldum, sen hala ilk günümsün
Sen yoktan dünümdün ama varsan şükür gülüm gül
Her sabah sen doğar, her akşam sen batarsın
Saat sensin gece gündüz boğazımda düğümlü
Aynı anda hem doğup hem batan bir sensin yar
Seni ben gibi seven 10 binlerce ahmak densiz var
Her biriyle omuz omuza yürüyorum genzimde har
Yanar söner kalbimde volkan mağaralar
Patlıyorum, senin köyüne akıyor kanım
Yanan her ağaç kudretinden sevdiğini tanır
Buharlaşan her nehir terk eder bir canı
Bulutlar ölür değeri kalmaz ayıda balın
Kurtlar artık ulumaz, Aslanlar duyamaz
Sevdiğimi bilen çoktur, aşkımı duyan az
Özledim gözlerini 5 dakika uyan az
Çok değil gözlerinin kabesinde bir namaz
canfeza nın 2012 de çıkarmış olduğu sarmaşık albümünün çıkış şarkısıdır. şarkı kelimelerle anlatılmaz, ancak dinleyen anlar o sözlerdeki mükemmelliği. sanırım mihrimar ve şeftali kırmızısından sonra bu şarkılarıda efsaneler arasında yer alacaktır diye düşünüyorum. gerçi bu adamın çıkardığı her şarkı efsane orası ayrı.