ismail nacar'ın evrimi savunanların sözünü kestiği programdı. sayın nacar'ın söz kesmesi doğru olmamış. evrimi savunan bilim adamları bilimsel mecrada cevap getiremeyince felsefeye, edebi konuşmalara başvurmuşken bu şekilde münakaşa çıkması onların işine yaramış oldu.
aslında bu ülke standartlarına göre güzel bir tartışma oldu. müslümanlar evrimin basit olmadığını gördü, ekran karşısındaki evrimciler de öyle kuru kuru evrimin savunulmayacağını, bu işin ideolojik yanı kadar bilimsel yanının olduğunu anladı. sözlükte görüyoruz, biyokimyadan, fizyolojiden zerre anlamayan insanlar evrim savunması yapıyor. oysa işin içinde çok bilgi var.
ben evrime inanmıyorum ama 'evrim çocukların inandığı basit bir yalandır' denmesine de karşıyım. bu bağlamda sansürsüz programının bilim adamlarını karşı karşıya getirmesini olumlu buldum.
2 hafta sonra yine evrim teorisini tartışan programdır.
ismail Nacar'ın bıyıklarıyla karşı koyduğu evrim teorisi, yanında oturan cia ajanı tipli adamların laptoplarıyla darmadağın edilmiştir. insanlık ayrı bir tartışma konusu ama ismail Nacar kesinlikle akıllı tasarım ürünü.
üç haftadır devam etmekte olan evrim konulu programlarla ilgili bir iki bilinmeyen noktaya değinmek istiyorum. öncelikle geçen haftaki "antitez" başlıklı programda, izleyenler hatırlayacaktır, bir protein katlanması geyiği dönmüştü. yiğit bulut kendisine gelen bir e-mail sebebiyle ergi deniz özsoy'a "protein katlanırken nanosaniyede sonsuz ihtimâl oluşuyormuş, bakın bunu itü genetik bölümünden birisi söylüyor, dolayısıyla evrim nasıl tesadüfen olabiliyor, iki meslektaş nasıl farklı görüşleri savunabiliyor" gibi laflar attırmıştı. bu maili daha sonradan öğrendik ki, harun yahya safsatası ve evrim gerçeği kitabına da katkıda bulunmuş, evrimci bir bilimadamının, evrimci argümanı kuvvetlendirmek için yollamış. yiğit bulut'un okuduğunu anlamaktan âciz, maksatlı provokatif tutumunu göstermesi sebebiyle bilgilerinize sunmak istedim.
gelelim ikinci meseleye. yiğit bulut programa çıkan profesörlerin bir bilinçli tasarım örneği olduğu yolunda birşeyler attırdı gene dünkü "sentez" başlıklı programda. yâni buraya gelenleri biz seçtik, bu grubu biz oluşturduk falan dedi. şimdi efendim, bu programın hazırlayıcısının, program editörünün, "türkiye'de evrim teorisine karşı olan akademisyenlerin" kim olduğunu ergi deniz özsoy'a sorduğunu biliyoruz. yâni evrim karşıtı düşünceyi savunacak olan kimlerdir, kimleri çağırabiliriz şeklinde evrimcilere sorulduğunun bizzat şahidiyim -ki gerçekten ciddiye alınmayan kişiler olduğu için bunların kim olduğunu genelde bilmiyoruz-. sansürsüz editörü, yapımcısı işte bu kadar âciz, konudan habersiz kimselerdir efendim. yiğit bulut'un sınırsız cahilane tavrının sürpriz olmadığını görüyoruz böylelikle.
gelelim dünkü anti evrimci konuklara. konuklara "yav gardeşim gozünü seveyim" diye seslenmekte olan, turan güven isimli "profesör"ün atıf yapılan bilimsel yayın sayısı sadece 3'tür efendim. ve bu 3 yayının da kendisi hâriç 4 tane yazarı olduğunu görmekteyiz. bilimsel kimliği yok hükmündedir. "şarap içililiyor" diyerek topkapı sarayını basan güruhun partisinin genel başkan yardımcılığını yapmıştır.
irfan yılmaz, hz adem'in dinozorlar çağında ayakta kalabilmek için 30 m boyunda olması gerektiğini yazdığı bir kitaba almış "bilimadamı" olduğu için tartışmaya fazla gerek bulmuyorum.
adem tatlı, tarikatlerle yakın alakalı, sözde bilimsel savları said nursi laflarıyla bulayan, bu yüzden üniversiteden atılmış bir kişidir.
hepsi 12 eylül sonrası dönemde, profesör ünvanının ideolojik liyakatla insanlara verildiği bir aralık ülkemizde profesör yapılmış kişilerdir.
canım ülkem(!) insanlarının "bizim ülkemizin eğitimi süper, bizim ülkemizin üniversitelerindeki eğitim avrupada yok" gibi sözlerinin (bkz: savsatadan ibaret) olduğunu, program*a katılan bilim adamları(!) ve profesörler(!) bir güzel teyit ettiler.
bu günden sonra hiç kimse akademik eğitim aldım diye havaya girmesin türkiye de.
türkiyedeki eğitimcilerin bile yetersiz akademik seviyedeki bilgileriyle, öğrencilerin üniversite eğitim düzeyi, kesinlikle avrupalının lise seviyesiyle aynıdır.
avrupada ki bir ilkokul öğrencisi bile daha bilimsel açıklardı evrim teorisini.
dün akşamki bölümünü izleyince iyiden iyiye türkiyedeki üniversitelere ilim irfan (!!!) yuvalarına olan güvenimi yitirdiğim program.
şöyleki turan güven ismindeki biyoloji profesörü (!!!) bugün kriminal araştırmalarda bile kullanılan kemik üzerine kas sistemleri konularak yapılan yüz tanımlama sistemini gösterip dalga geçiyor.
adem tatlı adlı sayın profesörümüz bilimin işleyişinden bile haberdar değil kafayı felsefeyle bozmuş. sayın adem tatlı bilimde sizinde söylediğiniz üzere yapılan araştırmalar sonucunda belirli çıkarımlarda bulunulur bunların kesin doğruluğu olmamakla birlikte (bir bilim adamı olarak kesin bilginin olmayacağınıda bilmeniz gerekir) bazı çıkarımlarda bulunulur ancak bu felsefi bir bilgi değildir maddi temelleri vardır siz şimdi bununla allah yarattıyı aynı kefeye koyabilirmisiniz?
diğer ismini hatırlayamadığım bir komedi bu bide profesörmüş insanların dinozorlarla savaşabilmesi için 30 metre olması gerektiği gibi çok bilimsel (!!!) bir teori üretmiş yalnız homo sapiens ile büyük dinozorların (büyük dedim çünkü kuşlarla dinozorlar aynı atadan) çok farklı zamanlarda yaşadığından bi haber.
hep karşıt görüşü eleştirdiğim sanılmasın diğer bir konuda aslı tolun hanım efendi kendisi boğaz içi üniversitesi gibi türkiyenin en iyi üniversitelerinden birinde genetikçi olmasına rağmen iki kelimeyi yan yana getiremedi ve çoğunlukla gülmekle yetindi.
ergi deniz özsoy kendisi konuşmasındaki netlikten konuya ne kadar hakim olduğu görünüyor kendisi büyük bir sabırla açıklama yapmasına rağmen evrimdeki tesadüfün bildiğimiz anlamda bir tesadüf olmadığını anlatmaya çalışmasına rağmen karşısındaki sayın profesör zar at düşeş zar at düşeş diyerek aslında tesadüftende bir gram anlamadığını gösterdi zar atınca gelen sayının aslında tesadüf olmadığını fizik kurallarının bir sonucu olduğunu bilmiyor.
son olarak hasan aydın varki soyadının hakkını gerçekten veriyor. kendisi tanrının felsfik bir konu olduğunu ve pozitif bilimlerde varlığının yada yokluğunun ispatlanamayacağını çok iyi idrak etmiş. kendisi bir ilahiyatçı olmasına rağmen bilimin işleyişini oradaki sözde biyoloji profesörlerinden çok daha iyi kavramış. inançsız bir insan olarak o sözde biyoloji profesörlerinden biyoloji eğitimi almaktansa hasan aydından teoloji eğitimi almayı tercih ederim.
saçmalardan seçmeler. evet, biraz önce sonlanan ve evrimle ilgili olan bölümü için bu tanım en uygunu olur sanırım. allah inancını bilimsel alanın içine sokarak bilim yapabileceğine inanmış garabet profesörlerin varlığı ile evrim "tartışıldı." ama ne tartışma!
"çorba kendi kendine mi oluyor" gibi 6 yaşında çocuk seviyesinde soru soran bir adam bu ülkede profesör oluyor evet. eğer bu soruyu sormak için profesör olduysanız neden sokaktaki herhangi biri değil de siz? ülkücü olmadığı için yıllarını boşu boşuna geçirmek zorunda bırakılan üniversiteli gençler geliyor aklıma. selçuk üniversitesi böyle işliyor ve ortaya çıkan bilim insanı portresi bu işte!
15 dakikada hazırlanan çorba hazırlama süreci ile milyonlarca yıl süren ve insan ömrünü katbekat aşan evrimsel süreçler arasında analoji kurabilen bir aymazlıkla "bilim" yapılmakta sevgili profesörlerimizce.
insan mükemmelmiş bunu da öğrendik. insan gözü mükemmelmiş. 7 milyon siyah-beyaz reseptör varmış. 5 ya da 9 milyon olsaydı da o mükemmel olacaktı amca! ne diyorsun sen?
insanı mükemmel gören bir profesörün bilim yapmasından bahsediyoruz. doğrudur, insan mükemmel olduğu için su altındaki sesleri duyabilir, mor ve kızıl ötesi ışınları da görür, ağırlığının 100 misli yükleri taşır. evet, farkettiyseniz bunlar farklı hayvanların insanda olmayan özellikleri. ama bu profesör amcalara göre insan mükemmelmiş. diğer canlılar da mükemmelmiş!
sevgili müminler! eğer bilimi böyle yapacaksanız lütfen beri durun!
evrim teorisine karşı çıkanların hepsi 18 yaşındaki bilim adamlarından oluşur şeklinde bir önerme ortaya atabilenlerin yorumladığı program. aynı programda bu önerme zihniyetiyle benzerlik gösteren bünyeler göze çarpmakta. kanıtsız teori çürütmeye çalışan biyoloji profesörleri.
sözlüğümüzün bünyesindeki 18 yaşındaki bilim adamları tarafından nedense sadece evrim teorisine karşı çıkanların tiye alınarak hakkında yorumlar yazılan program. evrimi savunan ve programa katılan herkes süper, her soruya müthiş cevaplar veriyorlar ama evrimi reddedenler alay konusu. her zaman derim sözlük her programdan daha komiktir.
itiraf etmeliyim bu geceki program inanılmaz bir hayal kırıklığıydı, özellikle saat 1'den sonra oradaki akademisyenlerin uykusu geliyor herhalde ki saçma sapan konuşmaya başlıyorlar hep birlikte. bu sefer önceki yazım gibi nerede hata yaptıklarına değinmeyeceğim çünkü bir süre sonra saymayı bıraktım. bir kere karşı görüş diye seçilen insanlar aşırı yetersiz, neyi nasıl savunacaklarını bilmedikleri gibi tartıştıkları konuyu bile doğru düzgün kafalarında tanımlamamışlar hepsi ayrı bir telden çalıyor. ikincisi ise bilimsel görüşün doğru argümanlarla resmen laf oturtması yapabileceği durumlarda saçma sapan konularla kendini tekrarlamasıydı.
yazmayacaktım ama şunu söylemeden de geçemeyeceğim, yapılan en büyük hatalardan biri programı sunan arkadaşın tartışmayı bilimsel olarak devam ettirme ısrarının ne kadar saçma birşey olduğunu anlayamaması. ulan oradaki insanları oraya koymanızın nedeni dinle bilim tartışması yaptırıp reyting kazanırken %80'i cahil, kitap,makale okumayı bilmeyen sofu bir milleti sözde bilgilendirmek. ancak herkes farkında ki onların sadece kafası daha çok karışıyor, onlar da bu karmaşadan korkarak kendilerini bazı şeylere daha çok kapatıyorlar.