Dünyanın en refah içinde yaşayan kentidir. Bohem caddeleri, lüks alanları, sanatla dolu caddeleri vardır. Şehir olarak Amerikanın geri kalanına göre daha bir zariftir.
Stanford üniversitesi ve bilişim sektörünün buradan başlayarak dünyayı değiştirmesi bu şehri öncü ve zengin kılmıştır. Çoğu ünlü bu şehirde yaşar.
Napa'daki şarap üretim yerleri şahanedir. Ben de butik bir şehir izlenimi bırakmıştır. Tek sıkıntısı çoğu yerinin yokuş olmasıdır.
rüyamda gittiğimi gördüğüm şehir. orada nedense yolların resmini çekiyordum. sonra uyandım. şimdi aklıma geldi, bir araştırayım (san fransisco+yol yazdım hatta google'a) dedim. ilginçtir; şehir yokuşlarıyla da ünlüymüş. bir de lombard street(sokağı) varmış kıvrımıyla ünlü olan. bunları ilk kez duyuyorum. ayrıca bu kent ile ilgili de bu güne kadar ne gitme hayalim oldu, ne de bir bilgim. tek bildiğim bir köprüsü olduğu ve fay hattında bulunması nedeniyle büyük depremlerin meydana gelebildiği.
dolar kurunun 3 liraya dayandigi gunlerde zaten pahali olan sehir turkler icin iyice kontrolden cikmistir.
ogrenciyseniz ve uzun sure kalmayi dusunuyorsaniz saglam bir butce ayirmaniz gerekir.
San Diego dan sonra gittiğimden midir bilinmez bana istanbul u anımsatan şehirdir. Gece hayatı bambaşkadır, akşam olunca bambaşka renge bürünür karanlıktan ziyade turuncu bir aydınlık vardır hep sokaklarda gerçekten şahanedir.
Mark Twain'in "The hottest winter was the summer i spent in San Francisco" yani "Gördüğüm en sıcak kış San Francisco da geçirdiğim yaz'dı" cümlesiyle tarihe geçen şehir. inişli-çıkışlı tepeli, düzlüklü, eşcinseli-normali barındırır. Bir kez gideni kendine hayran bırakır, bağımlılık yaratır. Tramvayı, Viktorya tarzı evleri ile kendine has bir kokusu ve dokusu vardır. Fisherman's Wharf diye adlandırılan liman bölgesi çok çeşitli lokantalar ve görülecek yerler vardır. Deniz aslanları da bu bölge de güneşlenirler. Yılın en iyi zamanı Eylül ayı'dır. Yaz aylarında ise serin ve sislidir. Golde Gate park Amerika'nın en güzel ve en nezih parklarından biridir. Şehrin kuzeyindeki Sausalito mahallesi ise zengin kesimin yaşadığı mutlaka görülmesi gereken çok kaliteli bir bölgedir.
amerika'nın en pahalı 3. şehridir. çekik gözlülerin(özellikle çinlilerin) istilasına uğramıştır, amerikalıdan çok bunlardan görürsünüz.
turistik bir şehir olmasından mütevellit ne kadar berbat ingilizce konuşuyor olursanız olun yadırganmazsınız. hatta insanları sizinle muhabbet etmeye çalışırlar. en güzel yanı kimsenin kimseye aldırmadan, olmak istediği gibi yaşamasıdır. sizi olduğunuz gibi kabul ederler. o yüzden karşıdan gelen yakışıklının çiçekli böcekli bir topuklu ayakkabı giydiğini görürseniz eğer, şaşırmayın. çünkü az ilerde karşınıza topuklu ayakkabıyla yetinmemiş daha ilginç tipler* çıkacak.
yine şaşırmamanız gereken bir başka şey; sokakta yürürken görebileceğiniz striptiz kulübüne ait içi görünen bir minibüs. onu ilginç kılan ise kıyafet sergilenen bir camekanı andırması değil, içinde direk dansı yapan yarı çıplak hatunlar olması*
en tehlikeli caddelerinden biri olarak kabul edilen, filmlere konu olmuş, turk caddesinde dolaşırken dikkatli olunmalıdır zira durup dururken bir zenci saçınızı çekebilir. sokaklarında yaşayan onca evsize rağmen hiç kapkaç olayı yoktur ancak, bir köşe başında vurulup kim vurduya gitme ihtimaliniz var*. köşe başlarında ot içen pis insanlarından, sokakların ve toplu taşıma araçlarının sidik kokmasından bahsetmiyorum bile.
ama ne var ki, tüm bunlara rağmen, bir kez gittiniz mi tekrar gitmeyi istemek kaçınılmazdır. geri döndüğünüzde hislerinizi ise tek bir cümle özetler;
doğru gay çoktur fakat kimse kimseye en ufak bir tacide bulunmaz, rahatsızlık vermez. evet teklif ederler,fakat olumsuz cevap verdiğiniz zaman çok ta üsteleyip başınızı ağrıtmazlar. yani Türkiyedeki gaylarle karıştırmayın SF gaylerini.
ayrıca hayatımda gördüğüm, en yaşanılası şehirlerden biridir. tadından yenmez SanFrancisco.
neden herkesin sadece gaylikten bahsettiğini anlamadığım şehir. evet onlardan yüksek miktarda bulunmakta lakin bu şehri sadece bununla kısıtlamak haksızlık olur.
work and travel sırasında tanıştığım mısırlı dini bütün arkadaşımın gözlerini açarak ve korkuyla bahsettiği şehir. 2 yıllığına mba için oraya taşınacaktı ve orası gay kaynıyomuş, allaam ben nası yaşıycam orda diye hayıflanıyordu. son konuştuğumuzda çok mutlu görüküyodu arkadaş.
4 sene önce gittiğim, yaklaşık 1 ay sonra kendimi tekrar orada bulacağım şehir. yalnız bu sefer arada, 3 ay kalmak gibi, kocaman bir fark var. yaşayan tecrübelerini paylaşsın bi zahmet de sefilleri oynamayalım orda *
gidip görülen 3 hafta gibi kısacık bir sürede bile sizi kendisine hayran bırakmayı başarabilen, durup durup benim amerika'ya gitmem lazımlara bağlamanıza sebep olan çok farklı şehir. öncelikli hedeflerimde ikinci sıradadır buraya temelli ya da uzun süreli gitmek.
ayrıca o dizilerdeki arabaların uçtuğu yokuşlar filan gerçekmiş. ben o yokuşları, özellikle downtown'da o kıvrıla kıvrıla arabaların indiği süper yokuşu unutamam. şaka gibiydi.