Diğer şiirlerinden imge ve matafor açısından ayrılan ve beni heyecanlara gark eden bir Ahmet Güntan şiiridir.

"...nefret ettiğim
bir dünyayı severek"
pasolini

"herşeyin önce sesi vardır onun için
önce ses duyulur sonra renk ve sonra biçim
küçük bir kelimeyi sever uzun bir cümle kurar
'unutmak olmasa yaşadıklarımızı unutmasak'
'yalnızım ölüyorum' demek için uzun bir mektup
'dünyayı neden değil nasıl seviyorum' diye
sorabilmek için hayatı büyük bir susmadır
büyük bir susmadır çok konuşur ama söylemez
itiraz etmediği gerçek ne kadar azdır hayatında
işte sen böyle bir gerçeksin
kelimelerin şehrinde yaşayan adama

her şehir bir engeldir önümüze çıkan
ışıklarıyla gizlenen düşkün bir hayvan
her şehir yeni bir özgürlüktür oysa
hep yaşamak üzere bir şeyler saklar ya insan

yaşayanlar bilir sokaklarını ben de biliyorum
bir şehirde kelimelere eş neler olabilir
evler meydanlar anıtlar kuruyorum şimdi
senin yaşadığın o uzak şehre
'bir gerçek yani düşleyerek anladığım' diyebilmek
için bir ses önce sonra renk ve sonra biçim
bir kelime: hayatın kıyısı ya da
bir kurgu oluyor san francisco bana

her şehir bir gerçektir önümüze çıkan
şehirleri güzel bir kelimede severek düşler gerekli
ama gerçekler de kelimeleri artık yok etmeli
bin uçağa gel sen bu şiire sığmayacaksın
güneş batıyor akşam terasa oturalım
şiirlerimi yak küllerini lavaboya dök
daktilomu kır kitaplarımı kilitle

batan güneşle gidiyor elden
bu düş şehirde dünyayı temellük etme