Bir gün üst kattan çıktım, mektebe gideceğim. Bir baktım, babam tıraş oluyor. Daha doğrusu ben tıraş oluyor sandım.
'Baba ben gidiyorum' diye seslendim.
'Güle güle yavrum' dedi.
Yüzünü bile görmedim.
Meğer babam tıraş olmuyormuş. Doktorlara sormuş, 'Kalbime kurşun sıkarsam ne olur, beynime sıkarsam ne olur?' diye...
'Beynine sıkarsan kör olursun, ölme ihtimalin daha az; en iyi ölüm, kalbe sıkılan kurşunla olur' demişler.
Babam da o gün tentürdiyot almış. Kalbinde ateş edeceği yeri işaretliyormuş. Eli şaşmasın diye...
Ben gittim mektebe...
Saat 9'u yirmi geçe idareden çağırdılar.
'Evden seni istiyorlar' dediler.
Sokağa çıkar çıkmaz olanları anladım. Çünkü bayraklar yarıya indirilmişti.
Evimiz Osmanbey'deydi. Eve geldim.
'Babam nerede?' diye sordum.
'Şişli Sıhhat Yurdu hastanesinde...' dediler.
Hemen anladım tabii... Koşarak gittim. Baktım, babam yatıyor. Kendinde değil.
Olup biteni orada öğrendim.
Meğer ATATÜRK'ün ölümünün hemen üzerine gitmiş oraya... Elini öpmüş. Arkadaşları, 'Aman Salih bir şey yapma kendine' demişler.
'Yok gayet normalim, görmüyor musunuz?' demiş.
inmiş aşağıya... Sabah tentürdiyotla işaretlediği yere dayamış silahı, çekmiş tetiği... Vurmuş kendini...
Tabanca sesi üzerine koşmuşlar. Kanlar içinde hastaneye getirmişler.
Aslında intihar edeceğini söylemişti bana... Ama hiç ihtimal vermiyordum; çünkü hayatı severdi, ailesini severdi, neşeli bir insandı, ayrıca da canı, çok kıymetliydi. Bir kere ayağı kırılmıştı da ortalığı ayağa kaldırmıştı; bana kızmıştı yine; sanki ben ittim onu...
Ata'mı kaybetmiştim; babamı da kaybetmek üzereydim.
Ama babamdan çok ATATÜRK'e ağlamıştım."
(Evladı Muzaffer Bozok)
Başyaver SALiH BOZOK 10 Kasım 1938'de saat 09:15 civarı intihar etmiş, sonrasında ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı.
Uzun süre hastanede kalan BOZOK 25 Nisan 1941'de aramızdan ayrıldı.
Mekanı cennet olsun
(Görsel: Salih Bozok ve büyük oğlu Cemil Bozok - 16 Haziran 1921, Ankara)
vatanı ele geçirmeye çalışan düşmanların o zamanlardan günümüze kadar uzanan içimizdeki işbirlikçileri ve hala başa bela yobaz arapseverlerin tarihi değiştirip kendi pis ideolojilerini hayata geçirmek üzere söyledikleri şerefsizce yalanlara karşı büyük atatürk'ün an be an yaşadıklarını not edip tarihi sıcak tutmamızı sağlayan, atamın en yakın dostlarından ve çocukluk arkadaşı.
mustafa kemal atatürk'ün yakın arkadaşı, yaveri. kurtuluş savaşı gazisi ve istiklal madalyası sahibi. son günlerinde atatürk'ün ciddileşen sağlık durumu hakkında oğlu cemil ile ismet inönü'ye gönderdiği mektuba "parmaklarım kırık, gözlerim kör olsaydı da ben size böyle acı bir mektup yazmaya muktedir olmasaydım" diye başlar. hayatı öylesine adanmıştır, atatürk'ün ardından "başkomutan yaversiz gidemez" deyip kalbine kurşun sıkacak kadar.
1881 selanik doğumludur, atatürkün çocukluğundan beri arkadaşıdır. (atatürkün 1881de doğduğu kesin değildir, şayet öyle ise tam yaşıttırlar da.)
atatürkün son yaveri olan ve 10 kasım 1938'de intihar girişiminde bulunan salih bozok, 3 yıla yakın yatalak yaşadıktan sonra 1941de hayatını kaybetti.
Atatürk’ün ölümü üzerine, “Başkomutan yaversiz gidemez!” diyerek kalbine kurşun sıkarak intihar teşebbüsünde bulunan adam.(1881, Selanik – 25 Nisan 1941, istanbul)
Atatürk'ün yaveri. Atatürk'ün ölümünden sonra kalbine tek el ateş ederek intihar etmiş fakat ölmemiştir. Yaveri hain olanlar, kendisinin ölümünden sonra kalbine sıkıp intihar edecek yavere sahip olan bir lideri anlayamazlar.
inönü ve kadrosu tarafından, Atatürk'ü kayırdığı için, Atatürk'e yapılanları konuşur diye, kafasına sıkılmış sonra buna intihar etti, süsü verilmiş yarbay.
Atatürk'ün çocuklu , silah , can arkadaşıydı . Atamızın öldüğü saat gözünü kırpmadan kalbine sıkmıştır . Durmadan duraksamadan . Atatürk'ü gerçekten seven tanıyan ve ona kendinden fazla değer veren bir dost bir hayat arkadaşıydı . Onu kıskanmak yerine 'Onun gibi yüce bir insanı kıskanmak olmaz . Dağı veya denizi kıskana bilir misiniz ?' diye bir benzetme yapan bir insandı . Atatürk gibi o da savaştan sonra Selanik'e gitmek istemekteydi ama o da gidemedi . Zübeyde hanımı kendi annesinden daha çok severdi . Gerçek bir dost , gerçek bir vatan severdi . Ailesine bir yazı bıraktı ve oğluna ' Oğlum can dostum , Atamız ölüyor . Ve bunu bil ki eğer o ölürse ; bende yaşayamam . intihar ederim .' demiştir . Ve Atamızın öldüğü saat o da kendi kalbine sıkmıştır ama ağır yaralı kurtulmuştur . Yoğun bakımda 3 yıl kaldıktan sonra 1941 de hayata 'veda' etmiştir .