Dolmabahçe Sarayı'nın alt kattaki odalarından birinde 1938'in 10 Kasım sabahı saat dokuz buçuğa gelmek üzereyken bir el siláh patlar ve bir adam kanlar içerisinde yere yuvarlanır. intihar maksadıyla elindeki tabancayı kalbine dayayıp tetiği çeken ancak yaralı olarak kurtulan adam Mustafa Kemal Atatürk'ün çocukluk arkadaşı ve başyaveri Salih Bozok'tur.
Salih Bozok, intihar teşebbüsünden önce eşi Pakize Hanım'a hitaben şu mektubu yazar:
'Beni bütün hayatım boyunca mes'ud yaşattın. Her arzumu severek yerine getirmek istediğini bu mektubuma minnetle ve şükranla kaydetmeyi bir borç bilirim. Milletimizin ve her Türk'ün minnetle yádedeceği Atatürkümüz'ün sayesinde şerefinizi, haysiyetinizi muhafaza ederek ömrünüzün sonuna kadar sıkıntısızca yaşayabileceğiniz herşeyi temin etmiş bulunuyorum. Ben hayatımı Atatürkümüz'ün hayatına raptetmiş (bağlamış) ve ondan sonra yaşamamaya karar vermiş bulunduğum için hayatınma nihayet verdim. Herşeyi kemál-i sükunetle karşılayarak çocuklarınla sıhhat ve áfiyetle yaşamanı dilerim. Her zaman bana şefkat ve muhabbetle bakan güzel gözlerini sonsuz sevgilerimle seni kucaklayarak öperken ömrünün sonuna kadar çocuklarınla afiyetle ve üzüntüsüz olarak yaşamanı diler ve hürmetle de ayrıca ellerinden öperek ebediyyen arz-ı veda eylerim sevgili karıcığım, kıymetli Pakizem.'
Bir gün üst kattan çıktım, mektebe gideceğim. Bir baktım, babam tıraş oluyor. Daha doğrusu ben tıraş oluyor sandım.
'Baba ben gidiyorum' diye seslendim.
'Güle güle yavrum' dedi.
Yüzünü bile görmedim.
Meğer babam tıraş olmuyormuş. Doktorlara sormuş, 'Kalbime kurşun sıkarsam ne olur, beynime sıkarsam ne olur?' diye...
'Beynine sıkarsan kör olursun, ölme ihtimalin daha az; en iyi ölüm, kalbe sıkılan kurşunla olur' demişler.
Babam da o gün tentürdiyot almış. Kalbinde ateş edeceği yeri işaretliyormuş. Eli şaşmasın diye...
Ben gittim mektebe...
Saat 9'u yirmi geçe idareden çağırdılar.
'Evden seni istiyorlar' dediler.
Sokağa çıkar çıkmaz olanları anladım. Çünkü bayraklar yarıya indirilmişti.
Evimiz Osmanbey'deydi. Eve geldim.
'Babam nerede?' diye sordum.
'Şişli Sıhhat Yurdu hastanesinde...' dediler.
Hemen anladım tabii... Koşarak gittim. Baktım, babam yatıyor. Kendinde değil.
Olup biteni orada öğrendim.
Meğer ATATÜRK'ün ölümünün hemen üzerine gitmiş oraya... Elini öpmüş. Arkadaşları, 'Aman Salih bir şey yapma kendine' demişler.
'Yok gayet normalim, görmüyor musunuz?' demiş.
inmiş aşağıya... Sabah tentürdiyotla işaretlediği yere dayamış silahı, çekmiş tetiği... Vurmuş kendini...
Tabanca sesi üzerine koşmuşlar. Kanlar içinde hastaneye getirmişler.
Aslında intihar edeceğini söylemişti bana... Ama hiç ihtimal vermiyordum; çünkü hayatı severdi, ailesini severdi, neşeli bir insandı, ayrıca da canı, çok kıymetliydi. Bir kere ayağı kırılmıştı da ortalığı ayağa kaldırmıştı; bana kızmıştı yine; sanki ben ittim onu...
Ata'mı kaybetmiştim; babamı da kaybetmek üzereydim.
Ama babamdan çok ATATÜRK'e ağlamıştım."
(Evladı Muzaffer Bozok)
Başyaver SALiH BOZOK 10 Kasım 1938'de saat 09:15 civarı intihar etmiş, sonrasında ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı.
Uzun süre hastanede kalan BOZOK 25 Nisan 1941'de aramızdan ayrıldı.
Mekanı cennet olsun
(Görsel: Salih Bozok ve büyük oğlu Cemil Bozok - 16 Haziran 1921, Ankara)
çocukluk arkadaşının yaveri olacak kadar alçak gönüllü, neredeyse bütün hayatı boyunca atatürk'ün yanında bulunan yerinde olmak isterdim dediğim az sayıda insandan biri.
onsuz bir hayat yaşamak istemeyip ölmek istemesi anlaşılabilen bir durumdur ama bunu becerememesi türk gençliği için bir şanstır.
atatürk'ü zaten yeterince anlayamadığımız, anlatamadığımız düşünülürse onun anıları olmasaydı ne yapardık bilmiyorum.
Atatürk'ün yaveri. Atatürk'ün ölümünden sonra kalbine tek el ateş ederek intihar etmiş fakat ölmemiştir. Yaveri hain olanlar, kendisinin ölümünden sonra kalbine sıkıp intihar edecek yavere sahip olan bir lideri anlayamazlar.
anılarında yazdığı üzere, intihar etmesi atatürk'ün vefatına verilen anlık bir tepki değildir. önceden doktora gitmiş, kalbi hakkında bilgi almış, hangi damarın nerden geçtiğini, hangisinin daha fazla kan taşıdığını dolayısı ile de daha ölümcül olduğunu öğrenmiştir. yani atatürk öldüğü takdirde göğsünde ateş edeceği yeri dahi önceden tespit etmiştir.
intihar teşebbüsünden sonra kurtarılmış, 1941'de vefat etmiştir.
mustafa kemal atatürk'ün en yakın dostlarından biriydi. o; atatürk, dolmabahçe sarayı'nda gözlerini yumunca kendini öldürmeye kalkan şerefli bir askerdir. işte bu kadar çok seviyordur atatürk'ü. mekanı cennet olsun.