10 yaşından beri risalelerden haberdar olan ve okuyan birisi olarak 'yazdırıldı' meselesini bir türlü anlayamadığımı söyleyebilirim. Bu konuda sorduğum abilerim, kuran'da yüce allah'ın arıya vahyettiği gibi ayetler olduğunu, arı gibi canlılara ilham veren allah'ın derin imana sahip insanlara da ilham vermesinin normal olduğunu, bunun ayet anlamına gelmediğini, çünkğ ayet olması için vahyin şartlarının tam olması gerektiği söylendi, bu şartlarsa risale 'yazdırılması'nda yoktu.
hepsi de yöre halkının cehaletini istismar etmiş peygamber efendimizle konuştuklarını, hatta allah-ü teala'dan vahiy indiğini iddia edecek kadar sapıklaşmışlardır.
said-i nursi denen meczub, dini bütün bir insan olan sultan abdülhamid han'ı peygamberlik ihsas eden iddiaları yüzünden çok kızdırmış ve padişah tarafından doktor muayenesine gönderilmiştir. aralarında yabancı doktorların da bulunduğu bir heyet yapılan tetkikler neticesinde bu kaçığa teşhisi koymuş ve tımarhaneye kapatmıştır. (bkz: toptaşı akıl hastanesi)
hadi ruslar gavurdu, hadi atatürk allahsızdı ulan sultan abdülhamid'e de dinsiz deyin de çüş diyelim artık...
etmiş midir etmemiş midir bilemem. ancak (bkz: sohbet)lere çok katılmış, çok maklubelerini yemiş biri olarak diyebilirim ki o risaleleri kimsenin bi halt anlamadığını bile bile okuduklarında ibadet ettiklerini düşündükleri yüzlerinden açık seçik okunabilir. peygamberlik ağır bir iddia olacağı için 100 yılda bir gelen Müçtehitlik makamına sarılmaları (bkz: risale-i nur)külliyatını herkesin anlaması için sadeleştirmeye yanaşmamaları gibi nedenler said nursi ve öğretilerine bir uhuvviyet bahşedilmek istendiğini kanıtlıyor. ne olursa olsun bir kitabın daha anlaşılır hale getirilmesinde sakınca görülüyorsa hala o kitaba ve yazarına hürmet edenin aklından şüphe ederim.
edit: cedrics chen uyardı sadeleştirme çalışmaları (yeni yeni) başlamış
(bkz: http://www.kitapyurdu.com...tap/default.asp?id=594479) ben defalarca kez sorduğumda özünü kaybetme tehlikesinden dolayı diyorlardı, okundukça kalbe anlamı iniyor diyorlardı. bakalım ''özünü'' koruyarak sadeleştirebilecekler mi?
kendi kendine bediüzzaman(zamanın ışığı) lakabını takan, zamanın osmanlı tımarhanelerinde yatmış bir müptezelin saçmalıklarından birisidir.
aşağıdaki bağlantıda saidi kürdi'nin ne mal olduğu çok güzel araştırılıp, kaynaklarıyla birlikte sunulmuş. umarım ardından giden mankurtlar okuyup biraz akıllanır.
kendisi hayatı ile davasını ispat etmiş birisidir. tek davası ise imandır.
kendisine teklif edilen bütün mevki ve makamları terk edip, tüm hayatını davasına feda eden birisidir.
davası uğruna ömrünün kırk senesini sürgün, hapis yada tecrit altında geçirmiş ve asla boyun eğmemiş birisidir.
her mahluk yaratıcısının ilhamına mazhar olabilir. kimisi bunun bilincindedir ve tevazu ile kendilerine lutfedilen eserleri gerçek sahibine atfederler. kimisi ise sadece ben diyerek, benlik dava eder.
said nursi bu tevazu içerisinde meşru dairede dahi olsa dünya zevk ve lezzetlerini terk etmiş, hiç birmakam ve mevkiyi kendisine maal etmemiştir.
tüm hayatı kayıt altında olan bu insanın vesile olduğu eserleri ise ortadadır. bu gün tüm dünya dillerine çevrilmiş, milyonlarca insan tarafından okunmakta ve kabul görmektedir.
said nursinin tek davası ve gayesi yaratıcıyı tanımak ve tanıtmaktır.