eve geldiğini gözleriyle gören ailenin 'geldin mi?' diye soru sorması.
bunun bir benzeri de ev telefonu ile arayıp 'evde misin?' diye sorulması.
bir de şunu söylemeden geçemeyeceğim ki; lunaparkta çarpışan arabalara büyük hevesle binip çarpmamak için ekstra yoğun bir çaba göstermek.
Eski Alman cumhurbaşkanı Christian Wulff Tüsiad tarafından Türkiye'de bir konferansına davet edilir.
Wulff konuşmasını yapmak üzere kürsüye çıkar. Almanca konuşmasına başlayan Christian Wulff'un yanına kısa süre sonra görevli kadın gelir. Görevli kadın Wulff'a Almanca çeviri imkanı olmadığını belirterek ingilizce konuşmasını ister.
"Benim bu konuşmayı ingilizce yapmam mümkün değil"
diyen Christian Wulff, "Burada
Almanca-Türkçe ve Türkçe-ingilizce çeviri hizmeti yapılacaktı. Ben de şimdi bir sonraki
tartışmaya bensiz devam etmenizi teklif ediyorum" diyerek
kürsüden iner.
Davet edilen cumhurbaşkanı pozisyonundaki birinden anadilinde değil de ingilize konuşmasını istemek herhalde sadece ülkemizde olur.
Kırmızı ışıktan sarıya geçerken kornaya basmak.
Bir tanıdık görünce üstüne araba sürmek.
Sollayıp yanından geçtiğin aracın şoförüne bakış atmak.
Türkiye'de bilhassa Ankara'da üst geçitleri kullanmayıp, yola atlamak.
Bla Bla Bla.. Başka ülkede yaşayamam(!).
Ailenin her yaşta baskısını hissetmek. istersen 30 ol istersen 40, alacağın kararlara ailen yine burnunu sokma derdinde. Aile kültürü derken bireyin ne olduğunu unuttuk. Koca koca insanlar kendine güvenip bir şey yapamıyor.