821 - 901 yılları arasında yaşamış olan harran'lı (şanlıurfa) bilim adamıdır (batıda Thabit ibn Qurrah al-Harrani olarak bilinir) . inancı bakımından sabii'dir. esas itibarıyla harran çarşısında bir sarraftı. bu bilim insanıyla ilgili gizemli nokta eğitimidir. nasıl olduğu bilinmez ama bir şekilde felsefe ile uzun süre meşgul oldu ve yunanca, suryanice ve arapça'yı çok iyi öğrendi. arapça ile mantık, riyaziye, müneccimlik ve tıp hakkında yüz elli kadar eser yazdı. süryanice olarak da 16 eser yazdı. sabii'lerin şeriatları ve kanunları, ölülerin gömülmesi, sabiiliğin sağlam bir din olduğu, taharet ve necaset, kurban olarak sunulmaya layık hayvanlar, ibadet vakitleri, dualar, nedamet ve tazarru, musiki, kaldelilerin eski kralları, 7 yıldıza göre haftanın 7 güne taksiminden, hermes'in kanunlarına (Kitabu'l-Nevamis) kadar geniş bir ilgi alanında eserlerinde bahsetmiştir.
Şu olayın Sâbit'in şöhretini arttırdığı söylenir: Sâbit, kalp krizi geçiren ve öldüğü zannedilen bir kasabı, uyguladığı yöntemlerle hayata döndürmüştür. Bunu duyan halife el-Mutezit, Sâbit'e tedaviyi nasıl yaptığı ile ilgili sorular yöneltmiştir:
''Bir gün halifelik sarayına giderken, yolda acı acı bir ağlama sesi işittim. Dediler ki, bu kasap dükkanının sahibi aniden öldü, ona ağlıyorlar. Bunun üzerine beni hemen oraya götürmelerini istedim. Ağlaşan kadınları susturup, cenazenin yanından çıkardım. Oradaki gençlerden birini çağırarak, cenazenin sırtına vurmasını istedim. O cenazenin sırtına vururken diğer bir gençten bir fincan getirmesini istedim. Cebimdeki hazır bulundurduğum ilacı fincandaki su ile karıştırdıktan sonra, cenazenin ağzını açarak içirdim. Bunun üzerine cenaze aksırarak gözlerini açtı. Bu olay müthiş yankı uyandırdı. Bunun üzerine halife beni çağırarak bunu nasıl başardığımı sordu. Ben de, bu kasabın önünden geçerken, onun hayvanların ciğerlerini yararak, tuzlayıp yediğini görürdüm. Bu tavrının bir gün onu kalp sektesine uğratacağını düşünerek, kasabı dışardan gözetime aldım. Bunun için de bir ilaç hazırladım ve onu hep yanımda bulunduruyordum. Bu gün kasabın aniden öldüğünü duyunca hemen yanına gittim. Nabzı atmıyordu. Sırtına vurarak önce nabzının çalışmasını sağladım, sonra da hazırladığım ilacı içirerek onu canlandırdım.''
başarıları sonucu Halife Mutasim tarafından ebul hassan tabith ismi verilmiştir sonradan.
Dünyanın çapını ve iki meridyen arası uzaklığı doğru olarak hesaplayan ilk bilginlerdendir. matematiğin bir kolu olan kalkulusun keşfi ona aittir. diferansiyel hesabını'da Newton dan önce bulmuştur. Sinüs teoreminin tanımını yapmış ve bunu astronomiye uygulamıştır. Pisagor teoreminin genel bir ispatını vermiştir. Küresel trigonometri ve ileride integrale dayalı yüzey alanı ve cisim hacim hesapları yöntemini geliştirmiştir. Güneş ve Ay'ın hareketlerindeki problemleri incelemiş ve Güneş saatleri üzerine bir kitap yazmıştır. Ayrıca güneşin dünyaya uzaklığını hesaplamış ve bir güneş yılı uzunluğunu bulmuştur. antik Harran Üniversitesi'nin kurucularından ve mütercimlerindendi.
Beytü'l-Hikme'nin en önemli dört çevirmeninden biriydi. Sâbit'in, matematik, astronomi, tıp, mantık, eczacılık, geometri, felsefe ve musikî ile ilgili telif, yorum ve özet çok sayıda eserin sahibi olduğu bilinmektedir. Dağların oluşumu, güneş ve ay tutulması, kızamık ve çiçek hastalıkları gibi konular hakkında da eserleri mevcuttur.
Ayrıca, o, islam'ı kabul etmesi hususunda kendisine yapılan teklifleri kabul etmemiş ve Harran'ın geleneksel yıldız-gezegen kültüne inanan bir pagan (sabii) olarak ölmüştür. Halifenin sarayındaki statüsü o kadar yüksektir ki, Sabit, bizzat hükümdarın da bulunduğu teolojik tartışmalarda, islâm ve diğer tek tanrıcı (monoteist) dinlere karşı Harran çok tanrıcılığını (politeizmini) ve paganizmini savunmuştur.
risalelerinden birinde kendi inancını şöyle savunur:
''atalarımızın işkencelere uğrayarak yanlış yola sevkedilmiş iseler de, el ilah'ın (ay tanrısı) yardımıyla ile her şeye dayanmışlar ve cesaretle konuşmuşlardır. böylece bu mübarek şehir (harran, şanlıurfa) nasranilerin hatası ile televvüs etmemiştir. biz atalarımızdan bu dünyada şanlı şerefli olan sabii'liğe varis olduk ve onu bizden sonraki nesillere bırakacağız. sabii'lik uğrunda sağlam bir ümit ile her yükü taşıyanlar bahtiyardırlar, çünkü:
ancak sabii hükümdar ve insanlar tarafından dünya oturulmaya değer bir mahiyet kazanmış ve mamur şehirlerle donanmıştır. dünyadaki limanları ve kanalları kimler inşaa etti? gizli ilimleri kimler açığa vurdu ? sabii'ler. insanların ilerisini görmesini ve istikbalden haber vermesini (falcılığı, müneccimliği, kahinliği) sabii lerden başka kimler öğretti ? bütün bunları her yüksekliğin başlangıcı olan akıl ve kıyaset sayesinde sabii'ler başarmıştır. ''