"Bu romanda roman olarak hiçbir üstünlük yok. Sabahattin Ali ruhi tahliller yapmağa özenmiş ve Şekspirvari uzun kendi kendini Murakebelerle romanını şişirmiştir. Zaten bizim dahi romancılarımızın hepsi mukallit oldukları için ruh tahlili, tabiat tasviri, içtimai hayatın tenkidi vesaire gibi büyük işlere dalmak onun için çok tabiidir. Dahi romancı ve güzide edip Sabahattin Aliyi de onlardan başka türlü görmeğe imkan yoktur.".
bunu demişler hakkında bir zamanlar. bunu diyen adamların milliyetçi olması ama şekspir'i göklere çıkarırken bizim romancılarımızı büyük işlere soyunan küçükler olarak görmesi ironik mi desem ne desem bilemedim. "bizim dahi romancılarımızın hepsi mukallit oldukları için" nedir lan? bu nasıl milliyetçilik? hayır desen ki güzel roman, bizim romancılarımız edebi anlamda başarılı ama fikir anlamında eksikler desen saygı gösteririm belki ama bu laf nedir? neyse ölmüşsün bari.
Kendisini anlatan en iyi makale http://www.nihal-atsiz.co...tanlar-h-nihal-atsiz.html budur. Velhasıl o günlerden günümüze gelindiğinde fikri açıdan aslında çok da önemsenecek bir adam değildir. Nitekim hizmet ettiği yoldaşları da çok önemsememiş miyadını doldurduktan sonra infaz etmiştir kendisini.
kontrgerilla yapılanması tarafından öldürülmüş edebiyatçıdır. bulgaristan doğumludur. canını kurtarmak için bulgaristan'a kaçmak isterken sınır yakınlarında devlet adına çalışan "karanlık adamlar" tarafından yakalanmıştır.
ne olur? anlaşamayacağımızı anlarsak veda eder ayrılırız... bu o kadar mühim bir felaket mi? hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hala kabul edemiyor musunuz? bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır. insanlar ancak muayyen bir hadde kadar birbirlerine sokulabilirler, üst tarafını uydururlar; ve günün birinde hatalarını anlayınca yeislerinden her şeyi bırakıp kaçarlar. halbuki mümkün olanla kanaat etseler,hayallerindekini hakikat zannetmekten vazgeçseler bu böyle olmaz. herkes tabii olanı kabul eder, ortada ne hayal sükutu, ne inkisar kalır..*
türk edebiyatının en kuvvetli romancılarından, öykücülerindendir. zamanında atsız'ın görülerinden ciddi şekilde etkilenmiş hatta türkçü dergilerde yazılar yayınlamış, daha sonra epey bir sola kaymış, türkçülerle papaz olmuş, atsız'a açtığı hakaret davasının ilk celsesinde salondaki atsız lehine olan kalabalıktan ürküp salonu terk etmek zorunda kalmış, celse de 3 mayıs'a ertelenmiştir.
"insanlar birbirlerini tanımanın ne kadar güç olduğunu bildikleri için bu zahmetli işe teşebbüs etmektense, körler gibi rastgele dolaşmayı ve ancak çarpıştıkça birbirlerinin mevcudiyetinden haberdar olmayı tercih ediyorlar."
sanat anlayışını benim kanaatimce sanat insanı ve hayatı ve bunların manasını öğretmekle muvazzaftır. ancak bu takdirde geniş bir kitlede daha çok insani olmak, daha iyi bir hayata varmak arzuları belirir. sanat bütün teferruatıyla hayatı ihtiva etmeli, insanca yaşamak, insan gibi yaşamak, daha iyiye, daha yükseğe, daha temize doğru koşarak yaşamak arzusunu, hatta ihtiyacını uyandırmalıdır. şeklinde açıklayan, tek bir kitabını bile okumamış olmama rağmen bu sözleriyle sempati duyduğum önemli yazar.
bi ara bu adamın kitaplarının hastasıydım neyse geçti ama mükemmel tasvirleri vardır. hele ayran adlı öyküsünü okurken etkilenememk mümkün değildir. sadece o öykü değil elbette bütün öyküleri mükemmel kürk mantolu madonnası var ki çok orjinal bi hikayeyi mükemmel anlatmıştır.
sabahattin ali;
25 Şubat 1907 doğmuştur. 2 Nisan 1948 ölmüştür. Şair ve yazardır. En ünlü kitaplarından biri de kuyucalı yusuf dur.
NOT: güzel bir kitap dır tavsiye ederim.
bartın sanat tiyatrosuyla, "sabahattin ali" ismiyle bir oyun çıkarıyoruz. duvar adlı hikayesindeki yaşlı bir amca var ya hele gurban, o benim işte. sabahattin ali'nin olduğu bir eserde rol almak benim için büyük bir onur. teşekkürler tiyatro, bıraktığın miras için teşekkürler sabahattin abi...
şaşkın edit: yazar yazma eksiledin ya, can sıkıntısından bunu yaptıysan, daha çok canın sıkılsın lan. can sıkıntısından patla emi! allah'ın diablosu...
sabahattin ali deyince aklıma hep o edebiyat kitaplarındaki gözlüklü fotoğrafı gelir. resmin altında da 1907-1948 yazar. gencecik bir insanın o masum ve bilgili bakışları, 41 yaşında hayattan koparılması hep içimi burkmuştur. savunduğu düşünceler yüzünden, kimseye bir zarar vermemiş olmasına rağmen bilinmeyen bir takım kişilerce katledilip adı faili meçuller listesine alındı. ama kendisininde de dediği gibi " böyleymiş kara yazımız" (bkz: kara yazı)
ahmet kaya, geçmiyor günler ve kara yazı şiirlerini besteleyip; ilk albümü olan ağlama bebeğime koymuştur.
burda çiçekler açmıyor
kuşlar süzülüp uçmuyor
yıldızlar ışık saçmıyor
geçmiyor günler geçmiyor
avluda volta vururum
kah düşünür, otururum
türlü hayaller görürüm
geçmiyor günler geçmiyor
dışarda mevsim baharmış
gezip dolaşanlar varmış
günler su gibi akarmış
geçmiyor günler geçmiyor
hayata erken veda eden yazardır. var olan romanları (bkz: kuyucaklı yusuf), (bkz: kürk mantolu madonna), (bkz: içimizdeki şeytan) bence başyapıttırlar. daha uzun yaşasaydı da daha çok yazsaydı üstat. saygıyla anıyoruz.