"ben aşktan daima kaçtım.hiç sevmedim. belki bir eksiğim oldu. fakat rahatım. aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. şu veya bu şekilde.. fakat daima ödersiniz… hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz."
huddam: büyü ve cin ilimcileri, hizmetçi cin. hulasa: özüt. hassa: özellik. halita: alaşım. halayık: kadın köle. haddizatında: aslında. hasbi: gönüllü ve karşılıksız yapılan hasis: cimri hacalet: utanma hodbin: bencil heyula: korkunç hayal haşiye: 1. dipnot. 2. bir eseri daha iyi açıklamak için yazılan kitap hamakat: beyinsizlik, bönlük.
ıstılah: terim, herkesin anlamadığı özel anlamda kullanılan söz
ikbal: baht açıklığı,odalık,arzu istek. ilga: ortadan kaldırma istidat: yetenek iktiza: gerekli olma. istitrat: . sırası gelmişken söylenen söz, anlatıma eklenmesi istenen söz işret: içki içme istihsal: üretim, elde etme ictimai: toplumla ilgili ihtilas: 1. aşırma. 2. bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma ispritizma: ruh bilimciliği istihkar: hor görme, aşağılama. istihza: gizli veya ince alay intizar: 1. birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme, 2. ilenme, beddua iştiha: iştah ikrah: 1. tiksinme, iğrenme. 2. isteği dışında bir şey yaptırma. inhisar: 1 . tekel. 2 . mecaz tek başına sahip olma. itiyat: alışkanlık iktifa: yetinme.
kabil: olanaklı, türlü, kabul eden, kabul edici. konkur: yarış, yarışma.
lahza : an layiha: 1. herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı, 2. tasarı lalettayin: baştansavma, özensiz.
muganniye: kadın şarkıcı. menhus: uğursuz muaddel: değiştirilmiş muhassala: elde edilen sonuç. mezbele: çöp ve süprüntü dökülen yer, aşağılık durum. müsavi: eşit munis: alışılan, alışılmış. muarız: karşı koyan menhus: uğursuz mihnet: sıkıntı müphem: belirsiz müsteşrik: doğu bilimci mücessem: cisim durumunda olma muvazene: denge, dengeleme mamafih:bununla birlikte muvakkit :güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse muazzep: acı, sıkıntı, azap çeken muhayyile: hayalgücü müstehlik: tüketici mücrim: suçlu müştemilat: eklentiler mihver: eksen manivela: kaldıraç muttasıl: bitişik, yan yana olan meyus: üzgün, karamsar metih: övgü muhayyile: hayalgücü. maişet: geçim, geçinme muaşaka: birbirini karşılıklı sevme, sevişme, âşıktaşlık muvazzene: denge, dengeleme müverrih: tarih yazan kimse, tarihçi muharrir: yazar mukaddime: önsöz, başlangıç. muhayyile: hayalgücü mahrek: yörünge muttasıl: 1. bitişik, yan yana olan. 2. zf. aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye mücerret:1. yalın durum. 2. evlenmemiş, bekâr 3. katışık ve karışık olmaya mültefit: iltifatkar müstait: doğuştan kabiliyetli müstahdem: hizmetli mucip: gerektiren, gerektirici miyar: 1 . değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü.2 . mecaz ölçüt, ölçü 3 . kimya ayıraç. mukadder: yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan müşkül: 1 . güç, zor, çetin 2. engel, güçlük, zorluk mütehassis: duygulanmış
rabia: 1. dördüncü. 2. saatteki salisenin altmışta biri. 3. tanzimattan sonra memurlukta bir rütbe ricat: vazgeçme refika: eş rokoko: a. 1. mim. xviii. yüzyılın başında fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslu ricat: 1. vazgeçme. 2. ask. gerileme, geri çekilme, geri kaçma riyazi: matematik, geometri vb. bilimlerle ilgili olan
salaş: derme çatma, sebze dükkanı sarih: açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin savat: gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış somaki: 1 . kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer.2 . sıfat bu mermerden yapılmış sentaks: sözdizimi.
temessül: benzeşme tenkisat: azaltma, eksiltme terakki: 1. ilerleme, yükselme, gelişme teşyi: uğurlama takamül: 1. olgunluk, olgunlaşma. 2. gelişim, gelişme teveccüh: 1. bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme. 2. güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme tafsilat: 1. ayrıntı. 2. ayrıntılı açıklama tecerrüt: her şeyden uzaklaşma. tecessüs: belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma. tekellüf: 1. zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma. 2. bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme, gösteriş talakat: kolayca düzgün söz söyleme durumu tedip: uslandırma, yola getirme, terbiye etme. tenasüt: 1. omuzdaşlık. 2. dayanışma tröst: aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim teşkilatına teslim edilmesi ve yönetimin bir teşkilatı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği. tenazur: bakışım tarziye: yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma tariz: kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlam tarh: 1 . bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer.2 . vergi koyma.3 . matematik çıkarma tashih: düzeltme, düzelti.
vuzuh: açık olma durumu, açıklık, aydınlık vido: oyun, oyunda kazanılacak sayıyı veya parayı iki katına çıkarma vazıh: açık, aydın, belli vakıa: olgu velut: doğurgan, verimli. visal: kavuşma vaveyla: çığlık.
yeknesak: tekdüze, tek tip. yosma: şen, güzel, fettan (genç kadın).
zayiçe: yıldızların, belli bir zamandaki yerlerini, durumlarını gösteren çizelge zem: kötüleme zani: zina yapan erkek. zelil: hor görülen.
sevinç ve üzüntü..hayatın kendisi ile idealler...güldüren detaylar ile (en çok kullanılan sıfatıyla) acı gerçekler bu kadar güzel anlatılır..
bir roman düşünün ki tam gözleriniz ıslanacakken sizi yerinizde zıplatsın,kapılara masalara vurdurtsun..halit ayarcı ve diğer karakter(unuttum adını şimdi) bize zamanın ve özellikle doğru saatin önemini anlatmak için yanlış saatleri ayarlamayı kendine ilke edinmiş bir enstitü kuruyorlar..bu arada gök bilimiyle uğraşan bir dernek(onun da bir adı vardı ama neyse),diğer karakterin halasının düğünde yaptıkları,halit ayarcının saat merakı..kötü ya da iyi yok..biraz iyi ve biraz da kötü insanlar var ahmet hamdi tanpınar romanında..istediğimiz gibi..
temel konusu,anlattıkları ve tespitleri derinlikli hatta vurucu olan; üslubu sayesinde tüm derin sular hoş bir seda halinde insanın ruhuna süzülen, güzel ve çok özel ahmet hamdi tanpınar romanı. oğuz atay ve ihsan oktay anar seven okuyucunun okumaktan, okurken yaşamaktan kendini alamayacağı eser. bir de ahmet hamdi tanpınar'ın eserlerinin bazı bünyelerde musikişinas tesirleri de takamül etmekte. hem saatları ayarlama enstitüsü'nden hem de mahur beste'den sonra saba makamındaki sabah ezanı hayat boyu dinlenilen en güzel ve etkili şekilde gönül ve ruhla duyulmuştur.** özel not: ahmet hamdi tanpınar'ın william faulkner'ı da okuduğu bilgisi mevcutken, bilinçakışını ve içses konuşmalarını kendi tarzıyla böylesi güzel kullanması ayrıca takdire şayan ve imrenilesi. ve albert camus'un sisifos söyleni 'nde anlattığı uyumsuz yaratım ve uyumsuz karakter açısından oldukça zengin bir yazınsal yeteneğe sahip ahmet hamdi tanpınar'ın yaratıcılığı da ilham verici. psikanalitik not: psikanilize gönül verenlerin, freud özellikle jung severlerin şiddetle okuması gereken bir eser. hele psikanilizi mimari de kullanmak akıllara zarar. gören gözlerin, bulan arayıcıların çok şey keşfedeceği bir kitap.
bu güzide eserdeki bazı derin tespit, tasvir ve kişilik tahlilleri:
--spoiler--
samimiyet tek başına olan iş değildir.
--spoiler--
--spoiler--
saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur.
--spoiler--
--spoiler--
belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.
--spoiler--
--spoiler--
hal yoktur, mazi ve onun emrinde bir istikbal vardır. biz farkında olmadan istikbalimizi inşa ederiz.
--spoiler--
--spoiler--
hiçbir şeyin üzerinde duramayan, ancak zarurui bir şekilde bir iş yaparken veya şikayet ederken mesut olan insanlardandı.*
--spoiler--
--spoiler--
bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer... ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyorum.
--spoiler--
--spoiler--
sabır insanoğlunun tek kalesidir.
--spoiler--
--spoiler--
dışarda deniz var, gece var. garip, sessizliği insanın içine yerleşen, bir rüya balığı gibi insanın içinde masmavi kımıldanan gece. *
--spoiler--
--spoiler--
nevzat hanım bütün hayatı boyunca etrafındakilerin tazyiki altında yaşamıştı. (...)insan ruhunun bütün korkunç ve zalim çarkları bu güzel kadını kendi kendisinin gölgesi yapmak için çalışmıştı. etrafındakilerin hemen hepsi onun hayatına, bir kere bile onu anlamağa çalışmadan hep ona çullanmak için girmişlerdi.
--spoiler--
--spoiler--
salim bey şahsiyetsiz ve üstelik her şeyde hasis bir insandı. üstelik karısını da sevmiyordu. sevgi dediği şey, hakikatte musallat bir fikirdi. o ancak elde etmekten hoşlanan insandı. bir de kaybedeceğini anladığı zaman sevebilirdi.
ayrıca tuhaf bir izzetinefis anlayışı vardı. bütün şahsiyetsizler gibi o da etrafıyla ve etrafında yaşıyordu.(etraf ve arkadaşlarım ne der korkusuyla...)
--spoiler--
--spoiler--
hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi, kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz. ekrem kütüphane dolusu kitapları okuyarak nevzat hanım'a aşık olmağa hazırlanmıştı. fakat bu hazırlıkla, onun hayatımızda aldığı şekil her zaman birbirini tutmuyor. ekrem bey bir estetiğin en olgun örneğini bulduğunu sandığı bir yerde üçüzlü bir cinayetle karşılaştı.
--spoiler--
--spoiler--
diyebilirim ki, bizzat iyilik dahi, ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. ileride sık sık adı geçecek olan rahmetli hocam muvakkit nuri efendi tasavvuftan bahsederken '' her şeyin zıddıyla maruf ve mümkün olduğunu'' söylerdi.
--spoiler--
Dünyanın en iyi 10 romanından biri seçilen şahane bir Tanpınar eseridir ama gel gör ki kendi sığ dünyalarına cin ali, vampir hikayeleri ve versiyonlarından fazlasını sokmayanlar "okumayin, iğrenç" gibi yorumlar yapabiliyorlar.
Okuyun, dünyanın birçok ülkesinde okunurken siz de okuyun.
Kendiniz karar verin kitabın güzelliğine çirkinliğine.
türkçesinin naifliği, ince göndermeleri, sistem eleştirileri ve sık sık gülümseten enteresan mizahıyla rafınızda ve hafızanızda bulunması gereken zekice yazılmış bir klasik.
insan kendi anılarını bile bu kadar kurgulayıp ayrıntı veremezken tanpınar güzel kurgulamış her şeyi.
--spoiler--
Abdüsselam bey, içinde hiçbir çocuğun doğmadığı, büyümediği bu odaya "çocukların odası" adını vermiş ve garibi şu ki bu ad tutmuştu da. Belki de bu adın sihri yüzünden bu odaya garip bir hava sinmişti. Yavaş yavaş herkes evin kaybolmuş hayatının orada toplandığına inanmıştı. Orası birikmiş ayrılıkların, üst üste yığılmış ölümlerin, hatıra ve unutulmaların odasıydı. Yaşayanlar bile orada kendi çocuklarının, ilk gençliklerinin ölümünü seyrediyorlardı. Büyük odanın ortasında daha ziyade karaya vurmuş gemi, bir yığın eşya hep onları hatırlatırdı. Hülasa bu oda Abdüsselam Bey'in kalbi gibi bir şeydi. Bu iyi ruhlu adamın yanında bizi o kadar huzursuz kılan şeyin ne olduğunu ancak bu odaya bir kere olsun girenler anlayabilirdi. Çünkü bu üst üstelik, yarattığı zaman dışılıkta, eşyanın kayıtsızlığını yok etmişti. Onun içindir ki anahtarı daima kapının üzerinde durduğu halde hiç kimse içeriye girmezdi.
--spoiler--