saatleri ayarlama enstitüsü

    186.
  1. "ben aşktan daima kaçtım.hiç sevmedim. belki bir eksiğim oldu. fakat rahatım. aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. şu veya bu şekilde.. fakat daima ödersiniz… hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz."

    ahmet hamdi tanpınar
    48 ...
  2. 43.
  3. okumaya yeni başlayacaklar için, kitap içinde geçen eski sözcükler ve manaları ;

    ahval : durumlar, hâller, vaziyetler.
    aksülamel: tepki, reaksiyon
    armada: donanma
    atalet: 1. tembellik 2. işsizlik, işsiz kalma. 3. işlemezlik. 4. süredurum.
    ameliye: uygulama
    abes: 1. gereksiz, yersiz, boş 2. akla ve gerçeğe aykırı
    ahar: hattatların kâğıt cilalamak için kullandıkları nişasta ve yumurta akından yapılan özel bir karışım.

    bermutat: alışılagelen biçimde, her zaman olduğu gibi
    behemehal: her hâlde, ne olursa olsun
    buud: uzaklık, mesafe
    bittabi: doğal olarak
    binaeneleyh: bundan dolayı
    bedahet: apaçık, besbelli
    barem: çizelge
    bedbaht: mutsuz, bahtsız, talihsiz
    beynelmilel: uluslararası

    cenup: güney

    çalak: eline ayağına çabuk, atik, çevik
    çolpa: 1. ayağı sakat olan. 2. mec. beceriksiz, eli işe yakışmayan, acemi, aciz, zavallı
    çıfıt: hileci, düzenbaz, yahudi.

    dessas: düzenci
    dekovil: küçük demiryolu
    daüssila: yurt özlemi.

    eşref: onurlu, şerefli.
    efkari umumiye: kamuoyu.
    ezcümle: kısaca, özet olarak, özetle.

    filhakika: hakikaten.
    fatalizam: yazgıcılık.
    fütuhat: zaferler, fetihler.
    fecir: tan kızıllığı.
    fecaat: çok acıklı, yürekler acısı durum.

    gadr: merhametsizlik
    garabet: gariplik, tuhaflık

    huddam: büyü ve cin ilimcileri, hizmetçi cin.
    hulasa: özüt.
    hassa: özellik.
    halita: alaşım.
    halayık: kadın köle.
    haddizatında: aslında.
    hasbi: gönüllü ve karşılıksız yapılan
    hasis: cimri
    hacalet: utanma
    hodbin: bencil
    heyula: korkunç hayal
    haşiye: 1. dipnot. 2. bir eseri daha iyi açıklamak için yazılan kitap
    hamakat: beyinsizlik, bönlük.

    ıstılah: terim, herkesin anlamadığı özel anlamda kullanılan söz

    ikbal: baht açıklığı,odalık,arzu istek.
    ilga: ortadan kaldırma
    istidat: yetenek
    iktiza: gerekli olma.
    istitrat: . sırası gelmişken söylenen söz, anlatıma eklenmesi istenen söz
    işret: içki içme
    istihsal: üretim, elde etme
    ictimai: toplumla ilgili
    ihtilas: 1. aşırma. 2. bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma
    ispritizma: ruh bilimciliği
    istihkar: hor görme, aşağılama.
    istihza: gizli veya ince alay
    intizar: 1. birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme, 2. ilenme, beddua
    iştiha: iştah
    ikrah: 1. tiksinme, iğrenme. 2. isteği dışında bir şey yaptırma.
    inhisar: 1 . tekel. 2 . mecaz tek başına sahip olma.
    itiyat: alışkanlık
    iktifa: yetinme.

    kabil: olanaklı, türlü, kabul eden, kabul edici.
    konkur: yarış, yarışma.

    lahza : an
    layiha: 1. herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı, 2. tasarı
    lalettayin: baştansavma, özensiz.

    muganniye: kadın şarkıcı.
    menhus: uğursuz
    muaddel: değiştirilmiş
    muhassala: elde edilen sonuç.
    mezbele: çöp ve süprüntü dökülen yer, aşağılık durum.
    müsavi: eşit
    munis: alışılan, alışılmış.
    muarız: karşı koyan
    menhus: uğursuz
    mihnet: sıkıntı
    müphem: belirsiz
    müsteşrik: doğu bilimci
    mücessem: cisim durumunda olma
    muvazene: denge, dengeleme
    mamafih:bununla birlikte
    muvakkit :güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse
    muazzep: acı, sıkıntı, azap çeken
    muhayyile: hayalgücü
    müstehlik: tüketici
    mücrim: suçlu
    müştemilat: eklentiler
    mihver: eksen
    manivela: kaldıraç
    muttasıl: bitişik, yan yana olan
    meyus: üzgün, karamsar
    metih: övgü
    muhayyile: hayalgücü.
    maişet: geçim, geçinme
    muaşaka: birbirini karşılıklı sevme, sevişme, âşıktaşlık
    muvazzene: denge, dengeleme
    müverrih: tarih yazan kimse, tarihçi
    muharrir: yazar
    mukaddime: önsöz, başlangıç.
    muhayyile: hayalgücü
    mahrek: yörünge
    muttasıl: 1. bitişik, yan yana olan. 2. zf. aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye
    mücerret:1. yalın durum. 2. evlenmemiş, bekâr 3. katışık ve karışık olmaya
    mültefit: iltifatkar
    müstait: doğuştan kabiliyetli
    müstahdem: hizmetli
    mucip: gerektiren, gerektirici
    miyar: 1 . değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü.2 . mecaz ölçüt, ölçü 3 . kimya ayıraç.
    mukadder: yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan
    müşkül: 1 . güç, zor, çetin 2. engel, güçlük, zorluk
    mütehassis: duygulanmış

    nahiv: söz dizimi.
    naçiz: değersiz
    namütenahi: sonsuz
    necabet: temiz bir soydan gelme, soyluluk
    nizamname: tüzük

    ökse: ucu yanmış odun parçası, değnek, alımlı kadın

    pespaye: alçak, soysuz, aşağılık

    rabia: 1. dördüncü. 2. saatteki salisenin altmışta biri. 3. tanzimat’tan sonra memurlukta bir rütbe
    ricat: vazgeçme
    refika: eş
    rokoko: a. 1. mim. xviii. yüzyılın başında fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslu
    ricat: 1. vazgeçme. 2. ask. gerileme, geri çekilme, geri kaçma
    riyazi: matematik, geometri vb. bilimlerle ilgili olan

    salaş: derme çatma, sebze dükkanı
    sarih: açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin
    savat: gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış
    somaki: 1 . kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer.2 . sıfat bu mermerden yapılmış
    sentaks: sözdizimi.

    temessül: benzeşme
    tenkisat: azaltma, eksiltme
    terakki: 1. ilerleme, yükselme, gelişme
    teşyi: uğurlama
    takamül: 1. olgunluk, olgunlaşma. 2. gelişim, gelişme
    teveccüh: 1. bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme. 2. güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme
    tafsilat: 1. ayrıntı. 2. ayrıntılı açıklama
    tecerrüt: her şeyden uzaklaşma.
    tecessüs: belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma.
    tekellüf: 1. zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma. 2. bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme, gösteriş
    talakat: kolayca düzgün söz söyleme durumu
    tedip: uslandırma, yola getirme, terbiye etme.
    tenasüt: 1. omuzdaşlık. 2. dayanışma
    tröst: aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim teşkilatına teslim edilmesi ve yönetimin bir teşkilatı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği.
    tenazur: bakışım
    tarziye: yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma
    tariz: kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlam
    tarh: 1 . bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer.2 . vergi koyma.3 . matematik çıkarma
    tashih: düzeltme, düzelti.

    ülfet: 1. alışma, kaynaşma. 2. tanışma, görüşme

    vuzuh: açık olma durumu, açıklık, aydınlık
    vido: oyun, oyunda kazanılacak sayıyı veya parayı iki katına çıkarma
    vazıh: açık, aydın, belli
    vakıa: olgu
    velut: doğurgan, verimli.
    visal: kavuşma
    vaveyla: çığlık.

    yeknesak: tekdüze, tek tip.
    yosma: şen, güzel, fettan (genç kadın).

    zayiçe: yıldızların, belli bir zamandaki yerlerini, durumlarını gösteren çizelge
    zem: kötüleme
    zani: zina yapan erkek.
    zelil: hor görülen.
    22 ...
  4. 1.
  5. sevinç ve üzüntü..hayatın kendisi ile idealler...güldüren detaylar ile (en çok kullanılan sıfatıyla) acı gerçekler bu kadar güzel anlatılır..

    bir roman düşünün ki tam gözleriniz ıslanacakken sizi yerinizde zıplatsın,kapılara masalara vurdurtsun..halit ayarcı ve diğer karakter(unuttum adını şimdi) bize zamanın ve özellikle doğru saatin önemini anlatmak için yanlış saatleri ayarlamayı kendine ilke edinmiş bir enstitü kuruyorlar..bu arada gök bilimiyle uğraşan bir dernek(onun da bir adı vardı ama neyse),diğer karakterin halasının düğünde yaptıkları,halit ayarcının saat merakı..kötü ya da iyi yok..biraz iyi ve biraz da kötü insanlar var ahmet hamdi tanpınar romanında..istediğimiz gibi..
    17 ...
  6. 60.
  7. temel konusu,anlattıkları ve tespitleri derinlikli hatta vurucu olan; üslubu sayesinde tüm derin sular hoş bir seda halinde insanın ruhuna süzülen, güzel ve çok özel ahmet hamdi tanpınar romanı. oğuz atay ve ihsan oktay anar seven okuyucunun okumaktan, okurken yaşamaktan kendini alamayacağı eser. bir de ahmet hamdi tanpınar'ın eserlerinin bazı bünyelerde musikişinas tesirleri de takamül etmekte. hem saatları ayarlama enstitüsü'nden hem de mahur beste'den sonra saba makamındaki sabah ezanı hayat boyu dinlenilen en güzel ve etkili şekilde gönül ve ruhla duyulmuştur.**
    özel not: ahmet hamdi tanpınar'ın william faulkner'ı da okuduğu bilgisi mevcutken, bilinçakışını ve içses konuşmalarını kendi tarzıyla böylesi güzel kullanması ayrıca takdire şayan ve imrenilesi. ve albert camus'un sisifos söyleni 'nde anlattığı uyumsuz yaratım ve uyumsuz karakter açısından oldukça zengin bir yazınsal yeteneğe sahip ahmet hamdi tanpınar'ın yaratıcılığı da ilham verici.
    psikanalitik not: psikanilize gönül verenlerin, freud özellikle jung severlerin şiddetle okuması gereken bir eser. hele psikanilizi mimari de kullanmak akıllara zarar. gören gözlerin, bulan arayıcıların çok şey keşfedeceği bir kitap.

    bu güzide eserdeki bazı derin tespit, tasvir ve kişilik tahlilleri:

    --spoiler--
    samimiyet tek başına olan iş değildir.
    --spoiler--

    --spoiler--
    saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır... bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur.
    --spoiler--

    --spoiler--
    belki de şahsiyet dediğimiz şey bu, yani hafızanın ambarındaki maskelerin zenginliği ve tesadüfü, onların birbiriyle yaptığı terkiplerin bizi benimsemesidir.
    --spoiler--

    --spoiler--
    hal yoktur, mazi ve onun emrinde bir istikbal vardır. biz farkında olmadan istikbalimizi inşa ederiz.
    --spoiler--

    --spoiler--
    hiçbir şeyin üzerinde duramayan, ancak zarurui bir şekilde bir iş yaparken veya şikayet ederken mesut olan insanlardandı.*
    --spoiler--

    --spoiler--
    bazı insanların ömrü vakit kazanmakla geçer... ben zamana, kendi zamanıma çelme atmakla yaşıyorum.
    --spoiler--

    --spoiler--
    sabır insanoğlunun tek kalesidir.
    --spoiler--

    --spoiler--
    dışarda deniz var, gece var. garip, sessizliği insanın içine yerleşen, bir rüya balığı gibi insanın içinde masmavi kımıldanan gece. *
    --spoiler--

    --spoiler--
    nevzat hanım bütün hayatı boyunca etrafındakilerin tazyiki altında yaşamıştı. (...)insan ruhunun bütün korkunç ve zalim çarkları bu güzel kadını kendi kendisinin gölgesi yapmak için çalışmıştı. etrafındakilerin hemen hepsi onun hayatına, bir kere bile onu anlamağa çalışmadan hep ona çullanmak için girmişlerdi.
    --spoiler--

    --spoiler--
    salim bey şahsiyetsiz ve üstelik her şeyde hasis bir insandı. üstelik karısını da sevmiyordu. sevgi dediği şey, hakikatte musallat bir fikirdi. o ancak elde etmekten hoşlanan insandı. bir de kaybedeceğini anladığı zaman sevebilirdi.
    ayrıca tuhaf bir izzetinefis anlayışı vardı. bütün şahsiyetsizler gibi o da etrafıyla ve etrafında yaşıyordu.(etraf ve arkadaşlarım ne der korkusuyla...)
    --spoiler--

    --spoiler--
    hayatımızın bir devrinden sonra başımıza gelen şeylere o kadar hazırlanmış oluyoruz ki, kederimizi, kendi içimizde taşır gibi yaşıyoruz. ekrem kütüphane dolusu kitapları okuyarak nevzat hanım'a aşık olmağa hazırlanmıştı. fakat bu hazırlıkla, onun hayatımızda aldığı şekil her zaman birbirini tutmuyor. ekrem bey bir estetiğin en olgun örneğini bulduğunu sandığı bir yerde üçüzlü bir cinayetle karşılaştı.
    --spoiler--

    --spoiler--
    diyebilirim ki, bizzat iyilik dahi, ancak ceza görmesi ve ayıplanması icap eden bir kötülüğün bulunmasıyla kabildir. ileride sık sık adı geçecek olan rahmetli hocam muvakkit nuri efendi tasavvuftan bahsederken '' her şeyin zıddıyla maruf ve mümkün olduğunu'' söylerdi.
    --spoiler--
    15 ...
  8. 166.
  9. Dünyanın en iyi 10 romanından biri seçilen şahane bir Tanpınar eseridir ama gel gör ki kendi sığ dünyalarına cin ali, vampir hikayeleri ve versiyonlarından fazlasını sokmayanlar "okumayin, iğrenç" gibi yorumlar yapabiliyorlar.

    Okuyun, dünyanın birçok ülkesinde okunurken siz de okuyun.
    Kendiniz karar verin kitabın güzelliğine çirkinliğine.
    13 ...
  10. 7.
  11. türkçenin doruklarında yal'nayak gezinen a.hamdi tanpınar romanı.
    12 ...
  12. 137.
  13. türkçesinin naifliği, ince göndermeleri, sistem eleştirileri ve sık sık gülümseten enteresan mizahıyla rafınızda ve hafızanızda bulunması gereken zekice yazılmış bir klasik.
    insan kendi anılarını bile bu kadar kurgulayıp ayrıntı veremezken tanpınar güzel kurgulamış her şeyi.

    --spoiler--
    Abdüsselam bey, içinde hiçbir çocuğun doğmadığı, büyümediği bu odaya "çocukların odası" adını vermiş ve garibi şu ki bu ad tutmuştu da. Belki de bu adın sihri yüzünden bu odaya garip bir hava sinmişti. Yavaş yavaş herkes evin kaybolmuş hayatının orada toplandığına inanmıştı. Orası birikmiş ayrılıkların, üst üste yığılmış ölümlerin, hatıra ve unutulmaların odasıydı. Yaşayanlar bile orada kendi çocuklarının, ilk gençliklerinin ölümünü seyrediyorlardı. Büyük odanın ortasında daha ziyade karaya vurmuş gemi, bir yığın eşya hep onları hatırlatırdı. Hülasa bu oda Abdüsselam Bey'in kalbi gibi bir şeydi. Bu iyi ruhlu adamın yanında bizi o kadar huzursuz kılan şeyin ne olduğunu ancak bu odaya bir kere olsun girenler anlayabilirdi. Çünkü bu üst üstelik, yarattığı zaman dışılıkta, eşyanın kayıtsızlığını yok etmişti. Onun içindir ki anahtarı daima kapının üzerinde durduğu halde hiç kimse içeriye girmezdi.
    --spoiler--
    11 ...
  14. 181.
  15. Kitabını okumaya üşenenler için radyo tiyatrosu da var.

    https://www.youtube.com/watch?v=BppDNKOjxSs

    Unutmadan Doktor Ramis'ten bir alıntı yapalım: "Psikanaliz çıktığından beri herkes biraz hastadır"
    11 ...
  16. 182.
  17. Bir ahmet hamdi tanpınar romanı.

    --spoiler--
    Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.
    --spoiler--
    11 ...
  18. 190.
  19. "Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir."

    Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar
    10 ...
© 2025 uludağ sözlük