--spoiler--
realist olmak hiç hakikati olduğu gibi görmek değildir. belki onunla en faydalı şekilde münasebetimizi tayin etmektir. hakikati görmüşsün ne çıkar? kendi başına hiçbir manası be kıymeti olmayan bir yığın hüküm vermekten başka ne işe yarar? istediğin kadar uzatabileceğin bir eksikler ve ihtiyaçlar listesinden başka ne yapabilirsin? bir şey değiştirir mi bu? bilakis yolundan alıkor seni. kötümser olursun, apışır kalırsın, ezilirsin. hakikati olduğu gibi görmek... yani bozguncu olmak... evet bozgunculuk denen şey budur, bundan doğar. siz kelimelerle zehirlenen adamsınız,onun için size eskisiniz dedim. yeni adamın realizmi başkadır. elinde bulunan bu mal, bu nesne ile , onun bu vasıflarıyla ben ne yapabilirim? işte sorulacak sual...
--spoiler--
Ahmed hamdi tanpınar'ın yayımlanan son eseridir. edebiyatımızda da postmodern edebiyatın(bu kavramı biraz işkilli kullanıyorum) ilk örneklerinden biri sayılabilmektedir. Tanpınar'ın diğer romanaları ile yanyana koyulduğunda-ki bilhassa huzur ile bir anlam ifade eder. Huzur'da beslenen umut, hayatın daha çok estetize edilmiş hali ve tartışma havası saatleri ayarlama enstitüsün'de yerini realiteye bırakmış gibidir.
cumhuriyetin ilan edilmesine müteakip yaşanılanların bir sonucu olarak kendi köklerine yabancıılaşmış, holywood filmlerini taklit eden bir toplum ortaya çıkar. saatleri ayarlama enstitüsü'nün de kuruluş amacı aslında zamansal açıdan bu farklılıkları(gelişim dinamiklerini kavrama ile geçmiş ve bugünü bir potada eriterek zamansal farklılıkları ortadan kaldırarak toplumdaki bu çeşit ikiliği ilga etme (bkz: la duree)) önlemektir. bu şekilde geçmiş ve bugünü birleştirerek türk toplumu tanzimattan beri yaşadığı bu doku uyuşmazlığına -kökleri geçmişine dayanmak suretiyle-bir son verecektir.
ama kitap okunduğu üzre daha çok başarısızlığın bir hikayesidir. kitapta ne batı kültürünü kavrayabilmiş ne de doğu kültürüne hakim-iki medeniyet arasında kalmış demiyorum bunun olabilmesi için her iki kültürün de derinden derine kavranması elzemdir-yarım entellektüel prototipleri ise dikkate değer ölçüde yer kaplar.Doktor Ramiz bu karakerlerin en sivrilenlerinden biridir. Lakin doktor ramiz'in yarım yamalak hakim olduğu psikanaliz konusnda bile metaforik olarak ahmet hamdi tanpınar-ramiz hayri irdal'da baba kompleksi/odipius karmaşası saptar-türkiye'nin geçmişi ile ilgili sorunlarını sembolik anlamda terennüm ederek türkiye'nin -metaforik olarak babasını öldürerek geçmişinden kurtulması- konusunu dile getirir.(zeynep bayramoğlu, huzursuz huzur ve tekinsiz saatler, yky)
bununla birlikte romanda hiciv ve mizah önemli bir yer kaplar. bana göre sıkıcı gelmedi. hatta hatta huzur'dan daha akıcı ve eğlendirici buldum diyebilirim. bu minvalde romanı okutturan asıl öğelerden birisi de mizahtır. aslında hiciv ile hayri irdal'ın ki-irdal bizim romanda dünyaya bakan penceremizdir- anlatım olanakları genişletilmiştir. hayri irdal'ın çok yönlü kişiliği olaylara hem içerden hem dışardan bakabilmesi bir yandan halit ayarcı ile birlikteyken öte yandan seyit lütfullah'ın büyüleri ile uğraşması romanda özellikle hayri irdal'ı ilginç bir şahsiyet konumuna getiriyor. Hayri irdal karakteri tam anlamı ile iki kültür arasında kalmılş bir aydını temsil eder. bu kutupsallık nuri efendi-halit ayarcı arasında gidip gelmeleri ile gerçeklik kazanır. seyit lütfullah'ın büyüleri ile halit ayarcının yenilikçi fikirleri arasında bölünmüş gibidir. Fakat bu eski ile yeni ifade edilirken bir anlamda toplumun yaşadığı bu arada kalmışlık ve ülkedeki kimlik sorunsalı aslında daha çok chp'nin tek parti olduğu dönemde gerçekleştirilenlerin bir eleştrisi niteliğini de taşır.
romandaki temel nokta ise bergson'un yekpare zaman kavramı oluşturur. "hayatın özünde süre zamanın kesintisiz akışı vardır ve bu süre yekpare zamanı oluşturur"(zeynep bayramoğlu, huzursuz huzur ve tekinsiz saatler, yky) bu meyanda yekpare zamanın temsilcisi olarak nuri efendi ifade ediliyor. çünkü saatlerin esas tamircisi bu bozukları(ki saat ile genelllikle insan ifade ediliyor, bilhassa ayarı bozuk insanlar) tamir eden/düzelten nuri efendidir. zaten roman da nuri efendi'nin fikirleri üzerine kuruludur. zaman bütünlüklerinin-karaköy ve eminönü de saatlerin farklı olması-yitirilmesi bu bölünmüşlüğün en klasik ifadesidir. Bu bütünlük ise huzur'daki bir çok tezde ifade edildiği gibi geçmişe dayanmak suretiyle tesis edilebilirdi. Nuri efendi gibi bir eski zaman adamı da bu analmda oldukça manidar durmaktadır. ama romandaki zaman ifade edildiği üzre parçalanmış zamandır, roman karakterleri bu minvalde ahmed zamani efendi adı altında ariticiel bir karakter ortaya çıkarmış hatta hatta bir tarih icat etmiştir diyebiliriz. bu ise kimlik sorunsalının başka bir uzantısıdır.
lakin bu roman huzur'un tam tersi anti-tez romanıdır. hayri irdal da buna paralel olarak bir anti-kahraman'dır. mümtaz gibi her iki kültürü kavramış bir aydın değildir. hatta hatta kendi bilddiklerinin de bir iki yazarın öykülerindne ibaret olduğunu söylemektedir. aslında realiteyi kavrayan tanpınar türk toplumunun geleceği konusunda huzur'da taşıdığı umutları teker teker yitirmiş gibidir. romanı da aslına bakarsanız çekilebilir kılan işin içine mizah öğesinin sokulmasıdır ki bu romanı daha da okunur hale getirmektedir.
saat ustası nuri efendinin insanı saate benzeterek ve hemen akabinde de şu cümleleri sarfederek içime derin bir düşünce zerk eden tiyatro oyununun ismi.
"saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır. bu da gösterir ki, zaman ve mekan, insanla mevcuttur!"
ilk kez 1962 de yayınlanmasına rağmen bugün dahi okunduğunda aslında bazı şeylerin memleketimiz için genetik bir hal alışının çok önceleri başladığını insanın gözüne gözüne sokan ancak bunu yaparken dudaklarınızdan tebessümü hiç eksiltmeyen bir ahmet hamdi tanpınar romanı.
öyle güzel,mizahi bir dille bürokrasimize,insanımıza dair eleştiriler vardır ki,bundan sonra bu konulara dair "ciddi"okumalarınızı sonlandırabilir memlekete dair sosyolojik,psikolojik,ekonomik,batı-doğu paradoksuna karşı analizlerinizi bu kitabı hatırlayarak yapabilirsiniz.
...
--spoiler--
saatin kendisi mekan,yürüyüşü zaman,ayarı insandır.bu da gösterir ki,zaman ve mekan,insanla mevcuttur.!
modern hayat ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder!
yaradılıştan amatördüm.
hayatımı düşündükçe-yaşım buna müsaittir-daima kendimce seyirci haleti ruhiyesinin hakim olduğunu gördüm.başkalarının halini,tavırlarını görmek,onlar üzerinde düşünmek,bana kendi vaziyetimi daima unutturdu.
insanoğlu insanoğlunun cehennemidir.bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık,yüzlerce vaziyet vardır.fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.
insan talihi bu idi.hiç kimse yıldız olarak kalamıyordu.muhakkak hayalimizdeki yerinden inecek,herkese benzeyecekt.
tarih günün emrindedir.
aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir.şu veya bu şekilde...fakat daima ödersiniz...
hiçbir şey olmasa,bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz.
--spoiler--
günümüzde kullanılmayan bir çok kelime içerdiği için okunması nispeten zor bir kitap olarak nitelendirilebilecek kitaptır .
ancak kitabı okurken açılacak bir sözlük , anlamını bilmediğiniz kelimeleri öğrenmeniz için bir fırsat olabilir .
bunun dışında birçok özelliğinden bahsedilmiş , kendi adıma şunu söylemeliyim ki okuduğum yerli yazarlar arasında analtım gücü ve kurgusu en yüksek yazarlardan birisidir ahmet hamdi tanpınar ; bu kurgu ve müthiş anlatımının en net biçimde yansıdığı kitaplardan birisi olarakta saatleri ayarlama enstitüsü başlarda gelir .
--spoiler--
zamanla ve saatle ilgili bir kitapta kurgunun çok önemli olduğu su götürmez bir gerçek ama asıl etkileyici olan , bunca zaman önce yazılmış bir kitap olmasına rağmen o dönemlere ait yapılan dokundurmaların ( bürokrasi , doğu ve batı kültürleri arasında kalmışlık vs. ) hemen hepsinin günümüzde de aynı şekilde devam ediyor olması , yazarın tespitlerinin ne denli yerinde olduğunun bir kanıtı olmakla birlikte yıllar öncesinde yapılan bu tespitleri gören ve okuyan ve bilen kişiler muhakkak var diye düşünürsek gene aynı durumların devam etmesi ; aynı kitapta olduğu gibi gülsek mi ağlasak mı bilinmez durumlardan biridir.
--spoiler--
"bir baskıdan kurtulmuştum. artık emine bir daha ölemezdi, hatta hastalanamazdı da. orada zihnimin bir köşesinde olduğu gibi kalacaktı. hayatımda birçok şeyler daha beni korkutabilir, başıma türlü felaketler gelebilirdi. fakat en müthişi, onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu. her an onun hastalığının arasından etrafa bakmayacak, o azapla yaşamayacaktım. korku içimden doğru kabarıp büyümeyecek, dört yanımı kaplamayacaktı."
--spoiler--
huddam: büyü ve cin ilimcileri, hizmetçi cin. hulasa: özüt. hassa: özellik. halita: alaşım. halayık: kadın köle. haddizatında: aslında. hasbi: gönüllü ve karşılıksız yapılan hasis: cimri hacalet: utanma hodbin: bencil heyula: korkunç hayal haşiye: 1. dipnot. 2. bir eseri daha iyi açıklamak için yazılan kitap hamakat: beyinsizlik, bönlük.
ıstılah: terim, herkesin anlamadığı özel anlamda kullanılan söz
ikbal: baht açıklığı,odalık,arzu istek. ilga: ortadan kaldırma istidat: yetenek iktiza: gerekli olma. istitrat: . sırası gelmişken söylenen söz, anlatıma eklenmesi istenen söz işret: içki içme istihsal: üretim, elde etme ictimai: toplumla ilgili ihtilas: 1. aşırma. 2. bir malı açıkça sahibinden veya evinden hızla kapıp alma ispritizma: ruh bilimciliği istihkar: hor görme, aşağılama. istihza: gizli veya ince alay intizar: 1. birinin gelmesini, bir şeyin olmasını bekleme, gözleme, 2. ilenme, beddua iştiha: iştah ikrah: 1. tiksinme, iğrenme. 2. isteği dışında bir şey yaptırma. inhisar: 1 . tekel. 2 . mecaz tek başına sahip olma. itiyat: alışkanlık iktifa: yetinme.
kabil: olanaklı, türlü, kabul eden, kabul edici. konkur: yarış, yarışma.
lahza : an layiha: 1. herhangi bir konuda bir görüş ve düşünceyi bildiren yazı, 2. tasarı lalettayin: baştansavma, özensiz.
muganniye: kadın şarkıcı. menhus: uğursuz muaddel: değiştirilmiş muhassala: elde edilen sonuç. mezbele: çöp ve süprüntü dökülen yer, aşağılık durum. müsavi: eşit munis: alışılan, alışılmış. muarız: karşı koyan menhus: uğursuz mihnet: sıkıntı müphem: belirsiz müsteşrik: doğu bilimci mücessem: cisim durumunda olma muvazene: denge, dengeleme mamafih:bununla birlikte muvakkit :güneşe bakarak namaz vakitlerini bildiren kimse muazzep: acı, sıkıntı, azap çeken muhayyile: hayalgücü müstehlik: tüketici mücrim: suçlu müştemilat: eklentiler mihver: eksen manivela: kaldıraç muttasıl: bitişik, yan yana olan meyus: üzgün, karamsar metih: övgü muhayyile: hayalgücü. maişet: geçim, geçinme muaşaka: birbirini karşılıklı sevme, sevişme, âşıktaşlık muvazzene: denge, dengeleme müverrih: tarih yazan kimse, tarihçi muharrir: yazar mukaddime: önsöz, başlangıç. muhayyile: hayalgücü mahrek: yörünge muttasıl: 1. bitişik, yan yana olan. 2. zf. aralık vermeden, aralıksız, durmadan, biteviye mücerret:1. yalın durum. 2. evlenmemiş, bekâr 3. katışık ve karışık olmaya mültefit: iltifatkar müstait: doğuştan kabiliyetli müstahdem: hizmetli mucip: gerektiren, gerektirici miyar: 1 . değerli madenlerde yasanın istediği ağırlık, saflık ve değer derecesini gösteren ölçü.2 . mecaz ölçüt, ölçü 3 . kimya ayıraç. mukadder: yazgıda var olan, yazgı ile ilgili olan, alında yazılı olan müşkül: 1 . güç, zor, çetin 2. engel, güçlük, zorluk mütehassis: duygulanmış
rabia: 1. dördüncü. 2. saatteki salisenin altmışta biri. 3. tanzimattan sonra memurlukta bir rütbe ricat: vazgeçme refika: eş rokoko: a. 1. mim. xviii. yüzyılın başında fransa'da çok geçerli olan, kavisli çizgileri bol, gösterişli bir bezeme üslu ricat: 1. vazgeçme. 2. ask. gerileme, geri çekilme, geri kaçma riyazi: matematik, geometri vb. bilimlerle ilgili olan
salaş: derme çatma, sebze dükkanı sarih: açık, kolay anlaşılır, belli, belirgin, belgin savat: gümüş üstüne özel bir biçimde kurşunla işlenen kara nakış somaki: 1 . kızıl veya yeşil renkte, damarlı ve çok sert bir porfir türü mermer.2 . sıfat bu mermerden yapılmış sentaks: sözdizimi.
temessül: benzeşme tenkisat: azaltma, eksiltme terakki: 1. ilerleme, yükselme, gelişme teşyi: uğurlama takamül: 1. olgunluk, olgunlaşma. 2. gelişim, gelişme teveccüh: 1. bir yana doğru yönelme, yüzünü çevirme. 2. güler yüz gösterme, yakınlık duyma, hoşlanma, sevme tafsilat: 1. ayrıntı. 2. ayrıntılı açıklama tecerrüt: her şeyden uzaklaşma. tecessüs: belli etmeden kendini ilgilendirmeyen şeyleri öğrenmeye çalışma. tekellüf: 1. zahmet veren bir iş görme, güçlüğe katlanma. 2. bir işi gösterişli bir biçimde yapmaya çalışma, özenme, gösteriş talakat: kolayca düzgün söz söyleme durumu tedip: uslandırma, yola getirme, terbiye etme. tenasüt: 1. omuzdaşlık. 2. dayanışma tröst: aynı alanda iş yapan çeşitli ortaklıkların hisse senetlerinin, bir denetim teşkilatına teslim edilmesi ve yönetimin bir teşkilatı yöneten gruba aktarılmasıyla oluşan, tekelci sermayedarlığa dayanan ortaklıklar birliği. tenazur: bakışım tarziye: yapılan kötü bir davranış için özür dileme, gönül alma tariz: kapalı bir biçimde, dolaylı olarak söz söyleme, taşlam tarh: 1 . bahçelerde çiçek dikmeye ayrılmış yer.2 . vergi koyma.3 . matematik çıkarma tashih: düzeltme, düzelti.
vuzuh: açık olma durumu, açıklık, aydınlık vido: oyun, oyunda kazanılacak sayıyı veya parayı iki katına çıkarma vazıh: açık, aydın, belli vakıa: olgu velut: doğurgan, verimli. visal: kavuşma vaveyla: çığlık.
yeknesak: tekdüze, tek tip. yosma: şen, güzel, fettan (genç kadın).
zayiçe: yıldızların, belli bir zamandaki yerlerini, durumlarını gösteren çizelge zem: kötüleme zani: zina yapan erkek. zelil: hor görülen.
--spoiler--
"Ben aşktan daima kaçtım. Hiç sevmedim. Belki bir eksiğim oldu. Fakat rahatım. Aşkın kötü tarafı insanlara verdiği zevki eninde sonunda ödetmesidir. Şu veya bu şekilde... Fakat daima ödersiniz. Hiçbir şey olmasa, bir insanın hayatına lüzumundan fazla girersiniz ki bundan daha korkunç bir şey olamaz."
bugün izlediğim tiyatro oyunu. omütik oyuncuları tarafında sergilendi. 2. senelerine rağmen salon ağzına kadar doluydu. güldük eğlendik güzeldi.
--spoiler--
anı yakalamak için ayar yapılır.
--spoiler--
ahmet hamdi tanpınar'ın, henüz 93. sayfasında olduğum ve onca bilmediğim sözcüğe rağmen albenisini koruyan kitabı. bir yandan tdk'nın sayfası açık, bir yandan kitabı okuyorum. bilgisayara uzak bir yerdeysem sıkıntı sahibi oluyorum.
ayrıca seyit lütfullah'ın kafasına erişebilmek için neler vermezdim hey gidi hey.
"modern hayat, ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder." cümlesiyle aslında muhteviyatını belirten eserdir.
öyle ki moderniteyi, modernizmin insanı soktuğu duygusuz biçimi anlatmış ve baş karakterimiz hayri irdal da ilk anlarda ona cazip gelen zengin, sosyetik ve modern olma mefhumlarından zamanla sıkılmış ve kurtulmak istemiştir. haryi irdal ın saatleri ayarlama enstitüsünden evvel hayatında yaşayan sefil, sofu, vazgeçmiş insanlar, hayri irdal sayesinde s.a.e. ye girip zenginliği ve muktedirliği tadıp modernliğe uyum sağlayarak eski yaşamlarından 180 derece çark etmişlerdir.
hayri irdal ın ta çocukluğundan beri insanların birilerini yaftalama ve bazı şeyleri alakasız dahi olsa o kişiye ithaf ederek, kendi görmek istedikleri karakterde bir insan yaratma yanlışlığı romanda çok güzel işlenmiştir. hayri irdal ın hayatı sürekli başkalarının lafları, dedikoduları ve uydurmalarıyla yönlendirilmiştir.
okurken sıkmayan, kah insanın içini burkan, kah güldüren, karakterlerin haleti ruhiyesini düşünerek okuyucuyu derin düşüncelere sevk edebilen eserdir. edebiyatımız da önemli yer tutacağı düşüncesini bende uyandırmıştır.
eğer bunu yapmak gerekirse;
--spoiler--
saatin kendisi mekan; yürüyüşü zaman, ayarı insandır bu da gösterir ki, zaman ve mekan insanla mevcuttur.
--spoiler--
--spoiler--
dinlemesini biliyorsun, ki bu mühim bir meziyettir. hiçbir şeye yaramasa bile insanın boşluğunu örter, karşısındakiyle aynı seviyeye çıkarır.