azimle ve tekrarla tırnak kenarlarını koparma, yüzle uğraşma gibi saçma sapan hareketlerle kendini ortaya koyan ruh hali, o kadar ki durup düşünürsünüz, hele dur ben neye takıldım de kendime eziyetteyim???
google'da görsellerde arandığı takdirde uykusuz karikatürüne rastlanır ve çoğu kişiyi anlatır. onun haricinde çok yemek çok ağlamak çok bağırmaktan öteye geçmez.
eğer sevdiğin bir kız yaşıyorsa bu gerçekten dünyanın en kötü durumu. zira onu mutlu etmek isteyip de edememek ya da edememiş gibi hissetmek senide o durum içine sokuyor ve böylece sıkılıyorsun.
iki elinizi alın ve boğazınıza götürün sıkın sıkın ve sürekli böyle nefes alamaz şekilde gezin.
sonra bunu sabahın köründen akşamına kadar yaşadığınızı farz edin. sıkıntının açılımı.
boğuluyorum sözlük her bir Allah'ın günü.
sıkıntı tam anlamıyla boktan bir şey. yaz okuluna kalmışım,sınavlarım var.yarın son sınavım üstelik en azından son vize ama izmirin bu sıcağı sonunda delirtti beni. kampuse kart basmaya gittim kartı bastıktan sonra 5 milyon kere filan yenildim. param bitti elimdeki 20 euroyu bozduracaktım ama bozduramadım. yarın eve gidicem bi de.ya her şeyi geçtim de ben çok sıkıldım sinir yapıyor.şu an bile pc'i balkondan atmamak için kendimi zor tutuyorum
ps.özür dilerim cidden sıkıntıda olanlara ama sıkıntıda olmakla sıkılıp sinirlenmek aynı şey değil beni mazur görün....offfffff
Yağmur eritti elimi, yüzümü
Bu dünyada bir yürek kaldım
Acılar burdu düşlerimi
Kanıksanır oldu ölüm denen şey
Şaşırdım, ürktüm, ağladım.
Bu iş de burada biter
Yarın bir bilet almalıyım
Nerede olursa olsun diyerek
Geceyarısı kayıp giden trenler
Uykularımda koca bir engerek
Kendimi ölümün olmadığı
Bir dünyada bulmalıyım
Yorgunluğumu, tedirginliğimi
Boynumdan bir kement gibi çıkarmalıyım.
Yağmur eritti elimi, yüzümü
Bu dünyada bir yürek kaldım...
Ümitlerin, bir sonraki güne geçerken uykuyla birlikte yok oldu sanma, güne yeni başlamanın verdiği mahmurluktan bu umutsuzluğun... Güneşin doğmasına sevin, kuşların evinin etrafında dolaştığını gör, bahara yaklaşmanın belirtisi olan kır çiçeklerini fark et... yalancı güneşe aldanan ağaç çiçeklerine üzülme, doğanın kanunları var. insan da doğanınsa eğer, unutmak doğasında var!
içimde bir sıkıntı var tıpkı seninki gibi. her insanın sorunu var tekim sanıp aldanma. sana düşen, bana düşen küçük şeylere gülümseyebilmek. dertlerin baki olduğunu sanmak, tanrı'nın merhametini küçümsemek değil mi sence?
kafanın içinde seni kemirmeye çalışan düşünce farelerine zehirlerini hatırlat: Zaman tiktakları!
her saniye daha da kötüye gidiyormuş gibi görünebilirsin ya da hissedebilirsin. yanılgın büyük, her adımda her göz kırpışında, her nefesinde yeniden doğuyorsun farkında olmasanda.
kayıp şehrin karanlıgında dolaşan sıkıntı dalgasına karşı günün ilk ve büyük ihtimalle son zehrini de vücuduma hapsettikten sonra, bugun oldukça fazla sayılabilecek dakikalarımı harcadıgım televizyonu kapatıp beni bekleyen sıkıcı odama dönmenin vakti geldi...
günlerdir içimde varolan sıkıntıyı en ücra köşelerdeki poşetleri karıstırarak gidermeye çalıştım. ve bugun bulundugum klinik laboratuarda hiçbir bulguya ulaşamadım!
yarına ertelenen bir bekleyiş içinde telefonumu kapatıyorum...
bu aralar çok sık gördüğüm kabusların sebebini bilmiyorum ama bir labirent karmasıklıgını teşkil ediyorlar...
evet! galiba bu gece onlarla konusmanın vakti geldi... yatagımın altındaki çekmecede beni bekliyorlar... beklesinler!
henüz giyinmedim ve yanıma almam gereken bir hikaye var...
dedim ya bugune dair elime kayda değer bir şey geçmedi! sıkıldım!