kargo'nun, rafet el roman'ın, doğuş'un ''sürgün'' lerinden sonra ancak 67. entry de kendisine sıra bulabilmiş, insanın yüreğini titreten, enfes sezai karakoç şiiridir.
sürgün
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin.
Bütün sürgünlüklerim, bir bakıma bu sürgünün bir süreği.
Bütün törenlerin, şölenlerin, ayinlerin, yortuların dışında,
Sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim.
Af dilemeye geldim, affa layık olmasam da.
Uzatma dünya sürgünümü benim.
Güneşi bahardan koparıp,
Aşkın bu en onulmazından koparıp,
Bir toz bulutu gibi
Savuran yüreğime...
Ah... uzatma dünya sürgünümü benim.
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil,
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri,
aynalar akrep meleği,
Zaman, çarpılmış atın son hayali,
ev miras değil mirasın hayaleti,
ey gönlümün doğurduğu, büyüttüğü, emzirdiği,
kuş tüyünden
ve kuş sütünden
geceler ve gündüzlerde
insanlığa anıt gibi yükselttiği,
sevgili...
en sevgili...
ey sevgili...
uzatma dünya sürgünümü benim.
bütün şiirlerde söylediğim sensin.
suna dedimse sen, leyla dedimse sensin.
seni saklamak için görüntülerinden faydalandım salome'nin, belkıs'ın.
boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikarsın, bellisin.
kuşlar uçar senin gönlünü taklit için,
ellerinden devşirir bahar çiçeklerini,
deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini,
ey gönüllerin en yumuşağı en derini,
sevgili...
en sevgili...
ey sevgili...
uzatma dünya sürgünümü benim.
yıllar geçti, sapan olumsuz iz bıraktı toprakta.
yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında.
çatı katlarında, bodrum katlarında.
gölgendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba,
hep kanlıca'da emirgan'da,
kandilli'nin kurşuni şafaklarında,
seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında.
şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında,
sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim.
af dilemeye geldim affa layık olmasam da.
ey çağdaş kudüs (meryem),
ey sırrını gönlünde taşıyan mısır (züleyha),
ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi,
sevgili...
en sevgili...
ey sevgili...
uzatma dünya sürgünümü benim.
dağların yıkılışını gördüm bir venüs bardağında.
köle gibi satıldım pazarlar pazarında.
güneşin sarardığını gördüm konstantin duvarında.
senin hayallerinle yandım düşlerin civarında.
gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında.
ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda,
verilmemiş hesapların korkusuyla,
sana geldim, ayaklarına kapanmaya geldim.
af dilemeye geldim affa layık olmasam da.
sevgili...
en sevgili...
ey sevgili...
uzatma dünya sürgünümü benim.
ülkendeki kuşlardan ne haber vardır?
mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır.
aşk celladından ne çıkar madem ki yar vardır?
yoktan da vardan da ötede bir var vardır.
hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır.
o şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır.
sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır.
ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır.
gün batsa ne olur, geceyi onaran bir mimar vardır
yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır.
yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.
sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır.
göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır.
senden ümit kesmem, kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır.
sevgili...
en sevgili...
ey sevgili...
Andrei Zvyagintsevin 2007 yapımı filmi. evli bir çiftin yalnızlığı. kadının ayrı eşinin ayrı ruh çıkmazları. öyle sessiz ilerleyen ve acı veren bir film. doğa yönetmenin dönüş filmindeki gibi mükemmeldi.
nükhet duru'nun ''geberiyorum'' adlı kapkara albümünden bir şehrazat baladı. düzenlemesi rahmetli uzay heparı'ya aittir.
bir kez yasanir, doyum olmaz,
baska zamanlar hayir olmaz,
sen de git yanik kalsin,
gonul ask tuter.
yar dedikleri husran eker,
kirgin gonuller hasret bicer,
sen de git yarim kalsin,
gonul ah ceker.
baskasi alir seni, alir beni,
yikar gecer...
kir dumeni acilarimin ustune,
cek ayriligin surmesini gozume,
(cek ayriligin surgusunu gogsume)
ya sen beni vur, degsin oldugume,
ya da ben gideyim beni alip surgune...
herkes şarkı söyleyebilir, herkes şarkı sözü yazabilir, herkes beste yapabilir, herkes enstrüman çalabilir ama bunların her birini en özel şekilde icra eden çok az insan vardır. hepsinin aynı şarkıda birleşmeside dünya üzerinde örneğine az rastlanan bir durumdur. oda bu şarkıya nasip olmuştur.
kendini aldın gittin de
acıya gelin ettin beni
bu yanış yanmak değil ki
sönüşüm sonumda gizli
üstüme yürür yalnızlığım
bu şehirde sürgünüm müsün
gecesiz karanlıklardayım
ışığım olsan ölür müsün ne olur
unutur oldum zamanları zaman varken
tutuşup yandım buz tutarken.
Ellerinden bu yana ne sevinç gördü ellerim,
Ne de elvedadan bu yana bir gülüş salıverdi dudaklarım.
Dönerek açılan bir deniz kabuğu gibi sessizce
Geçerken gün genişler aramızda mesafe.
Açlığa ve yalnızlığa rağmen dayanır aşk yine de.
Yüreğimin çevresine tutunur her gece
Bir kumrunun kanatları taşkın nezaketle,
Ve buluşma yüzüğündeki aşınmış mavi taş daha da parlar.
--spoiler--
-yunan tebalıların sınır dışı edileceğini söylüyorsunuz.lakin eşim ve kızım türk tebalı.
+ bay stavro keşke siz de geçseydiniz türk tebasına.
-bana bu hakkı osmanlı verdi.ben yunanlı değilim bizanslıyım,rumum.
--spoiler--
Ülkemizde çokça olan mesele ülkemizde en çok ezilenler islamcı ve kürtlerdi.. Kapalı kızlarımız okula alınmadığınından yurt dışında okudu, kürtler ise bölücü olarak tabir edildi yurdum mal insanları böyle işte. Sürgün edildide ne oldu? Şiwan perver hani geldi ne oldu böldü mü?
Senin kalbinden sürgün oldum ilkin
Bütün sürgünlüklerim bir bakıma bu sürgünün bir süreği
Bütün törenlerin şölenlerin ayinlerin dışında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Uzatma dünya sürgünümü benim
Güneşi bahardan koparıp
Aşkın bu en onulmazından koparıp
Bir tuz bulutu gibi
Savuran yüreğime
Ah uzatma dünya sürgünümü benim
Nice yorulduğum ayakkabılarımdan değil
Ayaklarımdan belli
Lambalar eğri
Aynalar akrep meleği
Zaman çarpılmış atın son hayali
Ev miras değil mirasın hayaleti
Ey gönlümün doğurduğu
Büyüttüğü emzirdiği
Kuş tüyünden
Ve kuş sütünden
Geceler ve gündüzlerde
insanlığa anıt gibi yükselttiği
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Bütün şiirlerde söylediğim sensin
Suna dedimse sen Leyla dedimse sensin
Seni saklamak için görüntülerinden faydalandım Salome'nin Belkis'in
Boşunaydı saklamaya çalışmam öylesine aşikârsın sen bellisin.
Kuşlar uçar senin gönlünü taklit için
Ellerinden devşirir bahar çiçeklerini
Deniz gözlerinden alır sonsuzluğun haberini
Ey gönüllerin en yumuşağı en derini
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Yıllar geçti sapan ölümsüz iz bıraktı toprakta
Yıldızlara uzanıp hep seni sordum gece yarılarında
Çatı katlarında bodrum katlarında
Gölgelendi gecemi aydınlatan eşsiz lamba
Hep Kanlıca'da Emirgân'da
Kandilli'nin kurşunî şafaklarında
Seninle söyleşip durdum bir ömrün baharında yazında
Şimdi onun birdenbire gelen sonbaharında
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Ey çağdaş Kudüs (Meryem)
Ey sırrını gönlünde taşıyan Mısır (Züleyha)
Ey ipeklere yumuşaklık bağışlayan merhametin kalbi
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Dağların yıkılışını gördüm bir Venüs bardağında
Köle gibi satıldım pazarlar pazarında
Güneşin sarardığını gördüm Konstantin duvarında
Senin hayallerinle yandım düşlerin civarında
Gölgendi yansıyıp duran bengisu pınarında
Ölüm düşüncesinin beni sardığı şu anda
Verilmemiş hesapların korkusuyla
Sana geldim ayaklarına kapanmaya geldim
Af dilemeye geldim affa layık olmasam da
Sevgili
En sevgili
Ey sevgili
Uzatma dünya sürgünümü benim
Ülkendeki kuşlardan ne haber vardır
Mezarlardan bile yükselen bir bahar vardır
Aşk celladından ne çıkar madem ki yâr vardır
Yoktan da vardan da öte bir Var vardır
Hep suç bende değil beni yakıp yıkan bir nazar vardır
O şarkıya özenip söylenecek mısralar vardır
Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır
Ne yapsalar boş göklerden gelen bir karar vardır
Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır
Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır
Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır
Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır
Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır
Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır