bir zamanlar ruyalarim vardi
o ruyalardan uyandim artik
biraz uyku sersemiyim sadece
biraz dalgin
daha gecen gün adimi unuttum
bir turlu aklıma gelmedi
en sonunda mechullerden
bir ses
adimi söyledi
adimi söyleyen yoktu
etrafta ve birden
adimi
hatirladim
ama şimdi tekrar unuttum
hadi tekrar söylesene adimi
mechulden gelen ses
ne oldu şimdi?
geldin haliya sictin.
madalya mi takayim sana dümbelek?
oysa sana ben beleşten akbil vermiştim,
sense onu yiyip birde sıctın haliya.
ne diyeyim sana?
allah akıl fikir versin.
ben de yavaştan tango yapayim biraz
cok yordun beni
şimdi işim yok gucum yok
perde asıcam
of ulan of!
felsefe dersi esnasında tutulan notların karışımından bir şiir.. çok duygusaldır efenim.. *
karnım gurulduyor..
kulaklarım vızıldıyor..
gözlerim buğulu, dört dönüyor..
hocaya bakıyorum.. ama susmuyor..
çaresizim ders bitmiyor..
bitse de bitmiyor..
hayaller kuruyorum
bir hawai de, bir afrika da buluyorum benliğimi
kimi zaman yem oluyorum aslanlara, kimi zaman yüzüyorum yunuslarla..
uyanıyorum birden..
gerçek, ıslak bir tişört gibi yüzüme çarpıyor..
gerçeği fark etmeye başlıyor karışmış aklım..
dersteyim ulan! sıkıldım..
karın beyazından, portakalın turuncusundan..
alın beni bu okuldan!..
bütün aşkların kitabı elinde
Sevilmemiş beyinlerin balosuna gitti.
Öyle kalabalıktı ki,
Sevdiğini anlamadı.
Bütün kapıların anahtarı elinde
Öpülmemiş dudakların balosuna gitti.
Öyle aydınlıktı ki,
Öptüğünü anlamadı.
:
Işıklarla örtünmüştü çıplaklık,
Renklere uzandı, susamış,
Beyazlıklar arasında kayboldu bakışları.
Gözleri yaşamıyordu artık.
Şekilleri çağırmaya gitti, kandıracak.
Elleri aranıyor, tutamıyordu.
Elleri, elleriydi kurtaracak,
Artık yaşamıyordu.
Bir yanda gelen o dinmeyen aydınlık,
Aldıkça alan.
Bir yanda giden bir noktaydı karanlık,
Ellerinde başlayan, gözlerinde biten.
Bağırdı, kan gibi aktı sesi,
Aşamadı dışının duvarından.
Elinde bütün aşkların kitabı,
Anlatıyordu aldatan aydınlıklarından.
Elinde bütün kapıların anahtarı,
Ve unutulmuş bir duvarda, kendi kapısı...
Varamadı.
bu sefer,
hiç kimse yok yanında...
tanrıdan bihaber yaşamdır bu.
kendinden de habersiz.
ölümü bekler gibi sona yakın.
gelecekle ilgili saçma hesaplara girecek kadar salak.
hiç iyi olmadı.
ne olduysa sana oldu...
su yerine yine zehir içtin.
bu sefer daha da isteyerek...
ölümü bekler gibi sona yakın,
donuk,
kızgın,
kısıtlanmış...
Sen gidince;
Oyuncağı alınmış çocuk gibi,
Kalakaldım öylece...
Ağlamak faydasızdı ama
Farklı birşey gelmiyordu elimden...
Bir de çalındığını öğrenince oyuncağımın,
Tarifsiz bir acı yerleşti kalbime..
Artık hangi lunapark
Eğlendirirdi ki beni?
Ya da hangi şekerleme...
Bağırmaya kalkınca,
Düğümlenirse boğazında kelimeler;
O zaman anlarsın sensizliği...
Biliyorum ne söylesem
Faydasız şimdi...
Ama;
Gitmeden önce
Keşke uyutsaydın beni...
mavi gözlerin,
denizinde yüzmek istedim.
yelkenimdeki rüzgar; nefesin
saçlarinin dalgasinda,
basim dönsün istedim.
yanildim.
gök mavisi denizinde;
-yunuslarin hayaliyle-
en güzel geminin kaptani olmak istedim;
agladim.
ben dünyanin en güzel gemisini batirdim.
gemiyi batirdim;
derindeki karanlikta,
maviyi hayal ettim:
kara gözlerin vardi lakin senin;
derininde,
herseyimi kaybettigim.
yasamak isterdim,
bir hayal ugruna;
ölmeyi tercih ettim.
Yalnız kalmak istemem
Senin dunyansa cok buyuk.
Hayat hos ve bos
Hayaller ucuz
Hayallerimse cok pahalı
Bir balık lokantasında
Bir aksam ustu
Sısede durdugum gibi
Aynen, sapıtmadan
Ruhumu gor istedim
Baslıktan anladıgımızı
Tartısmadan konusmadan
Yalnızca guzelsin
Guzel ve hicbirsey
Hayalimsin ve pahalısın
Benim icinse
Kaybetme pahası olmaksızın
Lokantada yalnızca servisim
Ve bir tutam pecete atarım
Arkamdan soylenenler
Ne kadar cirkinse
O kadar hossun
Gorur gormez kızaran suratınsa
iste o kadar mutluyum.
Hayat hos ve sensin
Guzelsin ve yalnızca gulersın
O da guzel
Guluyorsun ya
Kaybetmek gulmek pahasına
Ancak guldururum kendime
Aglatamam kahrımdan
Ya da kandıramam
Kıyamam
Kıysam bile hesap yok
Bu asklık bizden olsun
Benimle hesabınsa platonik,
Yalnız bir porsiyon balık
Ve hayallerime kurban
Bir yudum sarap
Gulumsemen pahasına
kırıldıki,kolum kanadım.
yapamadım.
duramadım dimdik.
anlamadımki ne oldugunu,
anlayamadımki.
hep böyle olmadımı.
dünde,evelsigünde.
yazıklar olsun bana.
yazıklar olsun onlara.
Şiirdir en eski yolu ilanı aşk etmenin insanlık tarihinde,
Seni seviyorum demek bile başlı başına bir şiirdir kendi içinde,
Ve haritadır şairin en uzak köşelerine,
Hiç mi görmezsin sana çıkar bütün işaretler en nihayetinde!!!
Bütün sokaklar sana, hep de yalnızlık bana haritamın mürekkebinde!!
Açılmayacak mı bir yol,
Hem sana, hem bana çıkan bir yerlerde???
Eğer yoksa bir umut, bir filiz,,
Yırt at haritamı ellerinle,,
Kaybolayım kılavuzsuz kendi iç şehirlerimde!!!!!!!
buram buram yabancılık,
kayboluş,
her şeyden bağımsız,
gerçeklere çok uzak,
yol yordam bilmeyen,
küskün ve acımasız,
zamana karşı yorucu yarış,
başkaldıran umuda,
inanan umudun,
en büyük işkence olduğuna,
anlamı ararken,
kayıp bir boşlukta,
yapayalnız.
ölülerin fısıltısı
uykularda duyulur
ensen ürperirse ansızın
bil ki seni anıyordur
ötelerden bir yakının
ölülerin fısıltısı
uykularda duyulur
her gece yarısı evinde
bir sürü ziyaretçin var
dolar taşar odalar
her köşe ölü kaynar
her gece yarısı evinde
bir sürü ziyaretçin var
başını arayan bir gövde
ve gövdesi eksik bir baş
ve sen uyursun her gece
böylece sarmaş dolaş
başını arayan bir gövde
ve gövdesi eksik bir baş
cinleri görürsün
şimdi dönsen arkana
veya baksan sağa sola
ses çıkarma ölürsün
gitsinler beyne susamış
o delirten mahlukat
ve atlat bir geceyi daha
cinleri görürsün
şimdi dönsen arkana
ey kaptan
beni mavi limana
cikardin ama
burasi senin vaadettiğin
gibi
güllük gülüstanlık değilmiş
benim niye rahatimi bozdum?
niye hayallerimi yıktın?
ben o limani hayal etmeyi sevdim
gitmeyi değil.
bir sarhos gördüm
sen nasil sarhos oluyorsun
diye sordum
cunku hep rahip gibi ayik geziyordum
o da bana dedi ki
ben sarhos degilim
sadece gibi yapiyorum dedi
ve bana
siz ikizmisiniz diye sordu.
yine saatsiz düştün aklıma
uyandım
erkekliğimi boğazladım
utandım
ne kadar silmeye çalışsam da
unutamadım
yazmayacağım desem de
yazdım
peki bana bunu neden yaptın?
yitik bir yarın,
fısıltılar içinde,
üzerime gelen kent.
yalnızlığın gölgesinde,
çaresiz,
kanayan,
bitmiş ben.
yeniden başlamalı galiba,
kalbimden seni aldırıp,
her şeye.
ucuz sarap kokan sokaklari tahaf ediyorum,
agzimda can cekisen sigara izmariti ile,
gözlerim kısık, allah bilir neler düsünüyorum?
pek öyle sandığınız gibi milyarderlik hülyalari,
yahutta kahramanlık hülyalari değil.
kafam da daha önemli bir sorun var.
yok canım askın şarabini arayan mecnun değilim,
sadece...
sadece...
sadece...
şu sorun var kafamda,
neden eski leyland otobusleri
öyle kırık gözükürdü de,
ıkaruslar daha cevval gözükür?
valla ben cevabini bulamadim,
ama sunu biliyorum;
bence bmc.