bir hayat başladı
ve bir anda bitti
gözlerinin feri
silindi gitti
nasıl da tartışırdık
entellektüel birikim
ve akılcı bir potansiyelle
fikirlerimizi
ama "you pissed me off badly"
bütün bunlar
gırtlağından akan kana deydi mi
katil ettin beni lan
pişman değilim efendim...
bir zamanlar sahtim
simdi sahbaz oldum
ey felek
senin ben taaa...
cebine koyayim
her gece mi bu uykusuzluk?
kac bosalan sise oldu bu?
karacigerim ayvayi yemiş
dedi bana ducktor
yesin afiyet olsun
benim dunyam yikilmis
karacigerimin de
yıkılmıs bana?
bir bakiyorum
bes kum dolu kum vagon gidiyor
bir bakiyorum
bes vagon kum dolu vagon geliyor
bunu dusunce pek bir boka benzemiyor
ama dusunmeyeceksin
ne yaptiğim değil
ne yapacağim önemli
zaten hayat bir ruya değil mi?
yahut ruya bir hayat değil mi?
düsünmeyeceksin
ve uzerine bir sigara yakacaksin
ve alemi seyredeceksin
alemde seni seyredecek
di mi benjamin?
vay be dogdum
vay be yasadim
vay be
en sonunda geberdim
hayatin anlami bu
doguyorsun
geberiyorsun
arasinda geçen
reklamlar ise
senin
hayatin oluyor
bu iş
o kadar basit
yalan söylüyorsun
agzinin içine bakip dalmislara
yalan söylüyorsun
yasamissan gerçekten hayati
müzikle bakarken yüzüne
ihtimalin kafayi kurcalamasiyla
belkinin gerçek olmasiyla
söylediklerini yasadiysan gerçekten
sen yine yalan söylüyorsun
beni degil ama hepsini inandiriyorsun
gülüyorlar...
yüzlerindeki tebessümden güç alip
geçmisini inkar ediyorsun
bir an senin hayalini kendi renklerine katip
duvarlari boyamalarina sebep oluyorsun
ilk yagmurda akacak o boya ; biliyor musun?
Savaşlarda yitip giden milyonlarca asker gibi,
Boşa harcanıyor binlerce kilowatt enerji,
Bize ne deyip geçmemeli
Olmamalıyız duvardaki onlarca tuğladan biri...
Aşkın kalbimi kırdı.
Oysa ki ben aşk için daha çok gencim.
Bimar bedenim bu acılar için çok körpe.
Artık iş işten geçti gidiyorum,
Apayrı bi dünyaya doğru.
Tüm yalanlardan soyutlanmış bedenimi,
Bu sabah acılarla kırbaçladım,
işkence izlerini başka bedenlerde yok etmeye çalıştım.
Ama nafile...
Öldürdüm yaşamak için,
Başka hayatlar çürüttüm.
Onların gözbebeklerindeki ışığın sönmesini izledim.
Eriyen bir mum gibi...
Çaldım ışıgını senden.
Ama asla pişman olmadım.
Arkama dönüp bakmadım bile.
Bulutsız gecelerde
Gökyüzünde gördüğüm tek şey nefretimdi.
Gözlerine baktıgımda yasaklanmış bir askı goruyorum.
Evlisin bir de cocugun var.
Yasak bana bedenin...
Gözlerinin kelepçesiyle yaşamak ne kadar zor bilemezsin.
Her gece ellerin koynuna girersin
Be insafsız
Baskalarına karılık yapmak sana yakışır mı?
Kadınımsın
Allahsız
seni en son nerede görürsem
orada hatirlayacagim
sebebtir korkusu
yanimdaki aynalarin
bilemeyecegim bir anda
olur ya
o sonda
yan yana geçip aynadan ikimize bakacagim
seni hep yanimda hatirlayacagim.
masaya oturdu
bir bardak su koydu bardağına
ne yazacağını bulamamıştı daha
düşünüyordu
belki düşünecekti sabaha kadar
"kalbimdeki kırık camlar"
diye başladı şiire
"bir aynadan geriye kalanlar
şimdi kimse yoksa kim var?
nerede beni anlayanlar?"
bitmişti ilk mısra sonunda
yorulmuştu daha en başında
nasıl bitecekti bu şiir bilemedi
nasıl biterdi gerçekten
bir son düşünmeliydi
ama şimdi şiiri bitirmeliydi
"konuştuğumuz zamanlar
benim için en mutlu anlar"
devamı nasıl olacaktı nasıl bilsin bu kağıtlar
kalemler, bu masa, lamba ve yalnızlık
yalnızlığın karanlığında ve bir mum ışığında
yazmaya devame etti
"senin gittiğin o diyarlar
benim cehennemimdir yar"
"senin için mi çektim bunca şeyi?
senin için mi geldim bu kadar mesafeyi
benim için de değişikti sevilmemek belki
kimin içindi bu karşılıksız sevgi?"
yazıyordu
durmadan, sürekli düşlüyordu hayalindeki şiiri
bazen tıkanıyordu bir, mola veriyordu
şiirinde tekrarlayan kelimeleri kullandığını farketti
düzeltemiyordu bu özelliğini
"yalnızlığın soğukluğu çöktü üstüme
sen gittiğinden beri bu şehre düşmanım
senin gittiğin yerlere zaten düşmanım
ben bu dünyadan bıkmışım farkına vardım"
şöyle bir baktı kağıdına
ortaya berbat bir şey çıkmıştı ama,
olsun varsın bu da böyle bir şiiriydi..
""kalbimdeki kırık camlar
bir aynadan geriye kalanlar
şimdi kimse yoksa kim var?
nerede beni anlayanlar?
konuştuğumuz zamanlar
benim için en mutlu anlar
senin gittiğin o diyarlar
benim cehennemimdir yar
senin için mi çektim bunca şeyi?
senin için mi geldim bu kadar mesafeyi
benim için de değişikti sevilmemek belki
kimin içindi bu karşılıksız sevgi?
yalnızlığın soğukluğu çöktü üstüme
sen gittiğinden beri bu şehre düşmanım
senin gittiğin yerlere zaten düşmanım
ben bu dünyadan bıkmışım farkına vardım""
Yanımdaki şiir yazarken sevdiğine
Ben sensizlikle doldurdum sayfalarımı
Artık o kadar alıştım ki
Dayanamam gelişlerine..
Ben değilim aslında istemeyen
Ama ya gözüm
Gözyaşım
Benliğim,kalbim?
En iyisi gelme,git benden hatta
Çevremden,sevdiklerimden
Hayatımdan..
Ve tekrar o söz yankılanacak
istemesem de bağıracağım sana;
''Dünyadaki herşeyi sevebilirdim,sevmeye senden başlamasaydım!''
Sonra yine aklıma gelecek olanlar
Yine hüzün koşacak kapıya
Ve yine diyeceğim
Git! Benden git!
işte kapım orada!
Korkuyorum anne!
Bir sabah uyandığımda kahvaltı yapamamaktan
Korkuyorum anne!
Bir gece uyuyamamaktan
Korkuyorum anne!
Okul yoluna çıktığımda
Güneş geçmesin diye başıma
Şemsiye vermenden korkuyorum
Korkuyorum anne!
Soğutuculu ayakkabı giymekten
Her mevsimin yaz olmasından
Korkuyorum anne!
işediğim denizin, suyunu içmek zorunda kalmaktan
Yağmursuz havada şemsiye kullanmaktan
Ve
Kardan adam yapamamaktan korkuyorum
Anne!
Coğrafya derslerimde
Haritada göl, akarsu görememekten korkuyorum
Bir sabah uyandığım da yüzümü yıkamak için
Su bulamamaktan korkuyorum
Kendi sıçtığım bokun içinde ölmekten korkuyorum
Susuz bir hayatın varolmamasından
Korkuyorum anne!
Sensiz yaşamaktan korkuyorum anne
ozon tabakasının delinmesinden korkuyorum
Küresel ısınmadan korkuyorum anne!..
acıyla geçiyor günler,
yitiriyor anlamını.
adını haykırıyor rüzgar,
götürüyor seni uzaklara.
kilometreler,
geceler,
seni özleten,
ağlatan kalbimi,
aman vermeyen.
hiçliğe akan bir nehir,
simsiyah,
hüzünlü.
masum bir bahar,
bir başınalık,
uykunun kaçtığı.
karanlığın çoktan indiği,
yalnız bir gece.
gücüm olsaydı,
seni düşünür,
seni severdim,
hıçkırıklarla sayıklardım ismini.
geceye inat bir aydınlıkta karanlık bakışlar,
dibine kadar sevdaya bulanmış bir çatalyürek,
umutsuzluğu bile umut sayacak kadar sarhoşum...
korktuğum sen değilsin kendi ayak seslerim,
kovalayan kaybedişler değil gelecek yarınlar,
inadına bir yaşamda, uyku ilacı tadında hülyalar..
manik depreşirken duygular,
majör yaşlar akmakta gözlerimden,
sıcak bir izmir akşamından mı çalmalıyım seni,
yoksa en güzel sonbaharların başkentinden mi?
fahişe sakızı gibi laçka mı olmalıyım gülmek için,
yoksa ağlamak mı gerekir yavrusunu kaybeden bir anne gibi yürekten,
kim görür, kim sorar ki beni,
halikarnas balıkçısının bile unuttuğu bodrum çiçeklerinden...
anın güzelliğine düşman,
sevimsiz gelecek,
ne gösterir bilinmez ki.
anı çaldığı gibi,
hayalleri de çalıp gider mi?
yağmur damlasını,
çocuk gülüşünü,
pırıl pırıl güneşi...
artik cok mu yoruldum ne?
artik cok mu yiprandim ne?
icipte ayilan,
bir sarhos gibiyim,
tam artik oh diyecek
ve uyumaya hazirlanacaken
denizden esen ayaza
maruz kalmak zorunda kalmiş
bir kişinin uyuyamasi gibi
uykuya hasretim.
söylenecek bütün kelimeler
söylendi,
defterler kapandi,
pazarlıklar bitti.
ama gene de
bu mertebeye gelmek için
bayagi canim cıktı.
ve bu bitkinlik o kadar
hat safhada ki,
artık kolay kolay uyuyamiyorum.
uyudun uyudun diyelim
peki uyanmasi ne olacak?
bir de bunun drank diye
kafayi tahta kubbeye
vurmasi var kalkinca.
iste osaat ayvayi yedin.
cok mu kotumserim?
cok mu supheciyim?
cok mu iyimserim?
cok mu vurdumduymazim?
onu bilemiycem.
ama esas olan nedir bilirmisiniz?
iste onu ben de bilemiycem.
akıl vermekten vazgectim coktandir.
cunku hepiniz gibi bende bir aptalim.
''huzur huzur
uyumuyor uyumuyor o
sadece yasam denen ruyadan uyandi
o''
demiş sair.
soruyorum size?
dogru mu bu?
dogruysa eyvah ki
eyvah.
yazik oldu bu kadar
göt yırtmalar,
seytani ve seytanlari
kaziklamalar
bu emekler.
yazik oldu
anasini satayim.
fazla dusunmeyeceksin...
madem ki bozuldu baglar
madem ki yandi sepetler
bana bir sigara verin ki
bu yanginla
sigarami tutusturup
zevk içinde tuttureyeyim
ve saliverdiğim dumanda
the end yazsin