nasır tutmuş acı kıvamında bakıyordun,
kaybolmamak elde değildi gözlerinde,
kaç dehliz taşınırdı ki gözden kalbe...
birinden girmek bininden çıkamamak demekmiş bilemedim,
fazla yol üstü kaldım senin uğrak hayallerin de,
ortak olamasam da, uzaktan baktım dalga köpüğü gibi yosma gülüşüne,
gel bir iz bırak tam şuramda,adın değil benliğin yazsın her çekilen ah'ta,
taşralı sevda koyusun da,
bir annenin duasın da,
bir çocuğun kahkahasın da,
seni bulmalıyım allaha yollanan her figan da...
canımın yandığı gecelerde adını sayıklattığım kalemim şahit,
kan damlayan gözlerden fışkıran, soluksuz ümit deryası gibi,
her gidişinde dahada çok özledim seni...
dayanabilecek ne gücüm ne sabrim
sadece dualarim
sen yoktun ve
gökten bir yildiz daha kaydi dün gece
dilegimle
dualarimla
sonsuzluga
ulasamadigim tek yere
senin ellerine
bir rıhtımın en sessiz ve en kuytu köşesi
bir dolu yağmur
birkaç sokak öteden gelen çocuk sesleri
ürpertiyle karışık dişe geçirilmiş hayatın dilsiz köşesi...
ve orda sen
aklım da sen,
fikrim de sen,
ben de sen,
sen de sen...
ne kadar sen, o kadar ben...
dayanacak gücüm kalmadı anne
gidiyorum bende cepheye
cephe benim içimde
ordularım beni sevmiyor anne
*****
kaldırıyorum okumu yukarı
düşmanıma karşı
hayatta en sevdiğime karşı
sevgiime karşı
*****
hayat bu olamaz anne
vefa bu olmaz anne
komutan ben olamam anne
keşke beni anlasan
karanlık bir deniz
yine yıldırdı beni
lanetlenmiş ölülerin ruhları gibi
hissediyorum kendimi
o dolunaylı gecede
gezinirken ara sokaklarda
tek başıma,
ilik ilik hissettim yalnızlığımı,
o ılık kanımda...
Bir milyon baloncuklu bir ayrılık..
Yine Komedi çığlıklarına anlam taşırsın küçük çocukların..
Yani yani sen Mutlu bir ağlamayı bile beceremezsin..
Monotanlaşmış sevgililiğin..
Yada Sevgili olmaya çalışma agresifliğin..
Komikisn be harbiyim bak..
Aynadan hesap sormadan Bir şaire küfür ediyorsun yine..
Yine yineleştirdin bak duygu hormonlarının karmaşıkgilliğini
Sokakları güldürdün yine yine gittin algılayabiliyormusun?
Bir milyon baloncuklu ayrılık..
Bir milyonuncu nehir taştı..
Kendimi birmilyon telaşa soktuğum..
Bizi komedi unsuru olarak algılayan bu sokağın..
Maçkalaşmış dostlarımda terkedince..
Son çare olarak..
Altında çocukların sallanadurduğu oyuncak egolarında..
Mutluluk bir oyana bir buyana sallanırken..
Kendimi ceviz ağacından asma girişimi yada
seni görmeye çalışıyorum
koyu bir sisin ardında kayboluyorsun
sana dokunmaya çalışıyorum
yabancı eller değmiş tenine
seni sevmeye çalışıyorum
kalp atışlarını duyamıyorum
yüzünden düşüyorum
göz çukurundan damlayan
çaresiz bir damla
korkuyorum
durdurulamaz devasa bir dalga
çarptı çarpıcak
tekne umutsuzca sallanıyor
bir aydınlığa bir karanlığa
***
dalganın şiddeti paramparça etti tekneyi
söndü tüm umutlar
ağır bir sessizlik çöktü
bulutlar çekilmeye başladı yavaş yavaş
güneş ışınları parlamaya başladı
suyun yüzeyinde gülümsercesine,
bir sonraki fırtınaya dek...
ağaç yapraklarının huzur veren hışırtısı,
yankılanır doğayı sahiplenircesine
dağın zirvesinden yaklaşan çığ
bozar bu ritimsel ezgiyi
çoşkuyla savaşan askerler gibi
hızlanır ve sarar ağaçların dört bir yanını
söker köklerinden birer birer
koparır hayatla olan bağlarını...
Uzun bir yolculuğa çıkıyorum,
sensiz ve yalnız..
Kimse olmasın istedim,
Hem de hiç kimse.
her zamanki gibi aslında,
her zamankinden çok farklı olsa da.
Hep bir yerlerde sakladığım seni,
almayacaktım bu sefer yanıma.
sen yokken hep yanımda olan,
yalnızlığımı da.
Ölüyordum kısacası işte,
Kalbimi bırakıp avuçlarına,
Terk ediyordum dünyayı, seni
Yalnızlığı bile.
Son kez şovumu yapmak için,
Çıkardılar kürsüye,
Ayakta değildim bu sefer,
Boylu boyuna uzanmış,
Elleri kalbindeki boşluğu,
Kapatmak istercesine
Kalbinde bağlanmış halde.
Biri geldi yanıma,
Tanımıyor beni belli,
Elinde bir kağıt parçası,
Üzerinde;
Adım, soyadım, belki birde
Doğum yılım yazıyordur
yüksek sesle, Okudu geçti.
Ömrüm boyunca yaptığım şovlar
Etkili olmamıştı sanırım,
Üç beş kişi vardı dinleyen,
Adımı söyleyen şahsiyeti.
Anons etti beni,
Alışkanlık herhalde,
Doğrulmak istedim doğrulamadım.
Ellerim ayaklarım bağlıydı.
Anons eden kişi bağırarak:
"Hakkınızı helal ediyor musunuz" dedi
O üş beş kişilik grup,
Cılız da olsa da gür ve net bir sesle
"ediyoruz" dediler
Ben çoktan helal etmiştim onlara.
Her şey şanıma yakışır oluyordu,
yolculuğuma omuzlarda başlamıştım.
Tertemiz bir şekilde beyazlar içinde,
Uzun süre taşıdılar beni omuzlarda.
Uzağa gidiyordum hem de çok uzağa,
Durduk, son durak burasıydı sanırım.
Önce omuzlardan indirdiler beni,
Sonra da kürsümden,
Şov bitmişti artık.
Kanatlarımı takıp uçacağım anı beklerken,
Sonsuz bir karanlık olan toprağa gömdüler beni.
Yalnız, sensiz ve kalpsiz olarak..
gidiyorum
sartre' nin akıl çağı
sönmeye yüz tutmuş bir sigara
kırık
ezik
sarhoş ümitler
bana arkadaş
iki yanımda
gidiyorum
vazgeçmiyorum
aydınlık öğle sonrası
isteğim
yapraktan damlayan güneş ışığı
rahat bir kafa hayali
kimsenin olmayan boş bir kumsalda
uyumaya gidiyorum
uyumayacağım
uyursam
biliyorum ki düşeceğim
çocuk ellerim nasır tutacak
bilmediğim bir güneşe uyanacağım
başımda bin davul
yorgun ayaklarım
yolum belli değil
saçmalıyorum
uyumaya tercih ediyorum saçmalamayı
varlığım ağırlaşıyor
kendimi anlamıyorum
gecenin sessizliğinde
yitik bir ben
bir de ihtimaller
uyumak ya da uyumamak
bir cenazeye gitmistim birzamanlar
imam bendim
cemaat bendim
mezar kazicilar bendim
mefta bendim
gömdüm kendi kendimi
musalla tasından alarak
mezarimi ben yaptirdim
mevlutlerimi ben okuttum
mezarimdaki cicekleri ben diktim
ve suladim
arada sirada o mezari ziyaret ediyorum
bir fatiha okuyorum
ondan hortlak gibiyim
ben ölmemis'miydim yahu?
o zaman burda isim ne?
bu herhalde ben degilim
ya dunya benle
ya da ben dunya ile
dalga geciyorum
lutfen biri
bunun cevabini söylesin bana
sen giderken
ellerim ayrılmak istedi kollarımdan
tutmak için seni
sen giderken
dilim haykırmak istedi
"gitme" diye binlerce kez
sen giderken
boğazım düğüm düğüm
gözlerim kan çanağı
sen giderken
beni de aldın yanına
habersizdin bundan
ve giderken sen
bunun bir kabus oluşunun
rahatlığındaydım ben
gidiş dönüşü kesilmiş yolcu bileti gibiydi sevdamız
ne zaman gelip, gideceğini bilerek;
sırf ayrılık vaktineydi yüklenişlerimiz
sen kendi payına, ben kendi payıma düşeni söylerdim
hep kırardık o güzelim ipincecik benliklerimizi.
bir anda siyahın matemine bürünür kalırdık
gözlerimizden yağmur damlaları misali yavaşca dökülürdü gözyaşlarımız
kaybolan yıllara, dönüşü olmayan yollara, yitirilmiş umutlara..
anlamı sessizlik olmalı insanın
saçmalayacaksa
anlamı gürültü olmalı insanın
diğerleri saçmalıyorsa
anlamı anlam olmalı insanın
anlamsızlık tüketiyorsa