herkesin küçükken korkutulduğu bir öcüsü olmuştur. annemde beni yaramazlık yapmamam için saddamla korkutmuştur. neden korktuğumu şimdi hatırlamıyorum. beş yaşında falanım yine naptıysam artık, annem bak saddam seni götürmeye geldi kapının önünde dedi. hava kararmıştı. yüksek girişte oturuyoruz, giriş kapısı gözüküyor. annem pek inandırıcı gelmedi bana o yüzden kalktım camdan baktım. ve evet üniformasıyla karşımda bembeyaz bir adam duruyordu. beni görmesin diye hemen içeri kaçtım.
eski oturduğumuz çiftlikteki evde geceleri biri çıkıp, iniyormuş gibi tahta merdivenlerden gelen gıcırtı sesi. ışığı yakınca duruyor, kapatınca devam ediyor. buna başka bir şehirden gelen 5-6 akraba ve yabancı kişide şahit oldu.
not: tamamen gerçek bir bilgidir. abartısız, eklentisiz ve uydurmasız.
hani küçükken kızlara hediye ettiğimiz, böyle sayfayi açınca müzik çalan bir 2 yapraklı defter vardı. neyse kız arkadaşa hediye etmek için bir tane aldım bundan. ama böyle değişik bir melodi. insanı strese sokuyor. neyse geçtim eve. bu hediyeyi de rafta kitabın arasına koydum. paketini falan da masaya koydum, sabah kalkar hazırlarım diye. o akşam, cinli perili ne varsa izledim. gülüp eğlendim, böyle film mi olur diye. ama sözlük son bir film vardı. onu izledim ama sozluk, korkudan titriyorum. nasıl bir filmdir amk. lan en heyecanlı sahnede, benim hediye defter, raftaki kitabın içinden yere düşüp ötmeye başladı. laptopun ekranını direk kapatmam ve yorganın altına girmem saliseler içinde oldu. çalan müzik ayrı bir gerilim zaten. hala merak ederim o oradan nasıl çıktı amk.
neredeyse kafayı yiyordum sözlük neredeyse artık öyle bir sıkıntı içerisindeydim ki geldiler buldular beni 4 kişilik odada kalıyoruz 2 arkadaşım böyle olaylardan tırsarlar bir tanesi korkmaz neyse ranzanın üst katında yatıyorum ben vizelerden sonra dönmüşüm sıkıntılar yaşadım gerek arkadaşlarım gerek özel hayat konusunda yattım yatağa uyuyorum biri bir şey her neyse ama resmen hissediyorum ama gözümü açmaya cesaretim yok geldi yanağımdan öpmeye başladı hem fısıldıyor hem öpüyor ben ağzımı açamadığım için ağırlıktan telepatik bağ ile anlaşıyorum bana dediği şuydu çok konuşuyorlar senin hakkında çok anlatıyorlar seni, öptü öptü dudağımı da öptü hayatımda hiç böyle bir şey yaşamadım kim o dedim kim anlatıyor beni dedim o anda jeton mu düştü artık o şey de gitti üzerimden kalktım bakındım kimse yok arkamı döndüm ama nasıl uykum var sızmışım gene bu sefer arkama geldi bildiğin kıkır kıkır gülüyor konuşuyor sabaha kadar uyanık kaldım 6 da daldım uykuya. Bir kaç gün bu olayı unutturmaya yetti yok çamaşır değiştir çarşaf değiştir sanki ahırda yaşıyoruz gece yattım aniden uyanasım tuttu çaprazımda kapı duvar eşiğinde annem yanında karaltı anında ikisi de gitti ertesi gece bu sefer o karaltı karşımda ben sizin korkularınızdan üzüntülerinizden besleniyorum dedi beni yine uyku tutmadı bir iki gece sonra gene geldi bu sefer tam tepemde duruyordu erkekti yani öyle hissettim nedense korkudan oda arkadaşımın yanında yattım artık kafayı yemek üzereydim kuzenime anlattım oda annesine yani yengeme söylemiş kur'an okumuş bana rüyasında da kavanoza hapsolmuş sarışın mavi gözlü bir çocuk görmüş, o olaydan sonra hafta sonu başka şehirde okuyan arkadaşımın yanına gittim bir şey olmadı kaç kere uyandım ıı yalnız uyuyamıyorum eve geldim annemle yatıyorum hala atlatamadım o olayı şimdi buraya yazarken bile ürperdim.
temmuz sıcağında yıllardır gitmediğim köyüme yolum düşmüştü.amcamı yengemi ve kuzenlerimi uzun süredir görmüyordum.çok sıcaktılar bana karşı neyse yemek yedik filan yengem yataklarımızı hazırladı.ikinci katta ahmet ve ben uyuyacaktık.odada bir ranza vardı.üst ranzada ahmet alttada ben yatıyordum.uyudum saat 3 gibi uyandım tabi ranzadan bunun inmesi sonucu uyanmıştım çünki ranza sallanmıştı.ahmet nereye lan dedim?lavobaya gidiyorum ben abi dedi.kapıyı kapatıp gidince ranzadan kalkıp sigara paketimi aramaya koyuldum.bir sigara içip yatmayı düşünüyordum.camı hafif araladım köy evinin avlusuna karşı sigaramı püttürürken ahmeti gördüm.çocuk yeri kazmaya başladı avluda.lan nabıyor bu amk evladı dedim.toprağı kazdı kazdığı yere oturdu.ellerini yukarıya doğru kaldırıp konuşmaya başladı.altıma sıcacaktım sigaramı söndürüp direk ranzaya girdim.uyuyamıyordum karanlık tavanı izliyordum.kapı açıldı geldi yerine uzandı uyumaya devam etti.sabaha kadar uyuyamadım.sabah olunca her şeyi amcama anlattım.
amcamda onda ki farklılığı sezmiş.bursada doruk özel psikoloğa filan götürmüş ama bi care bulamamış.bana dert yandı adam.neyse ben bunun psikolojik takıntılara sahip olduğunun farkına vardım.1 yıl kimseyle konuşmuyormuş.kısa ve kaçamak cevaplar veriyordu ne sorarsan.ahmet neyin var dediğimde bir şeyim yok diyordu.ben bir gün daha kaldım o günden sonra.sabahleyin inekleri sulamaya çıkarıyorlar köylerde.bu inekleri ağırdan çıkardı işte bende merak ediyordum severdim hayvanları takıldım peşine.gittik sulağa ben gezicem ahmet dedim sen burda dur.uzun zamandır görmüyorum köyü.çıktım dereboylarına doğru yürüyorum.bayağı uzaklaştığımı hatırlıyorum.dağ yollarından ormana doğru gittim.oturdum bir taşa sigaramı yaktım keyfini çıkarıyorum doğanın.otururken baktım geliş yönünün tersinde ahmet.lan ne çabuk geldin nasıl buldun beni dedim.güldü abi dedi sigaran varmı verdim sigara oturdu yanıma.bana dedi sen tarihçisin demi lisedeki?ne saçmalıyorsun ahmet ben senin amca oğlunum la dedim.bana döndü dedi siktir git burdan her yerde bela oluyorsun dedi.oğlum sakin ol ne dediğini anlamıyorum dedim.psikolojik açıdan sorunları olduğunu bildiğim için kafasından gitmeye çalışıyordum.bağırmaya başladı siktir git lan burdan diye.korktum oğlum sakin ol ben eve dönüyorum gel beraber gidelim dedim.hala bağırıyor gitti yerden taş aldı.lan sakin ol oğlum salak salak iş yapma bırak şunu elinden dedim.bağırıyor tükürüyor siktir git burdan burası bizim cennetimiz diyor.ne dediğini anlayamamıştım ama çok korkmuştum.bak ahmet ben gidiyorum aptalca bişey yapma senden korkmaya başladım amcama her şeyi anlatıcam dedim.bu başladı ana bacı küfretmeye bir yandanda ağlıyor.lan iyice terüttütde kaldım.
gitsem bu halde bırakıcam aklı yerinde değil kendine bir şey yapıcak.gitmesem beni burda taşla kıyma yapacak.lan yalvarırım sakinleş kalbime inicek dedim.dinlemedi üstüme doğru yürümeye başladı.lan dur dedim hızlandı.arkama bakmadan koşmaya başladım.bir yandanda bağırıyorum.imdat yardım edin laaan diye bağırıyorum.kimse yok bağırsam ne işe yarıyacak.arada sırada arkama bakıyorum.arkamda yok nefes nefese köy çeşmesine kadar koştum.oturdum soluklandım eve doğru yürüdüm.eve girdiğim gibi gidip yengemin yanına koştum.yenge dedim ahmet nerde beni öldürecekti.çok korktum hemen bir şey yapmalıyız bu çocuğa dedi.baktı bana ahmetle babası lümbeye gitti.2 saat önce.sen nerde karşılaştın onunla dedi.yenge dalgamı geçiyorsun dedim.yok oğlum onlar lümbeye gitti dedi.
kıştı. hava çok soğuktu. rüyamda öylesine üşüyordum ki kapkaranlıktı. sanki beton ıslak bir zeminde bir karartıdan kaçıyordum. uyanmaya zorladım kendimi ama olmadı. sonra birden uyandım yatağımdaydım, ayaklarım ıslak ve soğuktu. ayrıca yara bere içindeydi.
Tamamen gerçek olaydır. Uydurma değildir. Bu kış yılbaşından önce büyük ihtimal akşam vakti işten çıkıp eve gitmek için çalıştığım işyerinin önünden ilk aktarmamı yapıp sarıgazi'ye geldim ümraniye'ye gitmek için mavi renkli 131ys kodlu otobüse bindim. Şoförün hemen ardındaki koltuğa oturdum. Otobüs dudullu'dan tavukçuyolundan girmesi gereken yerde alemdağ caddesinden düz devam etti. Allah allah dedim fark etmeden 131c'ye falan mı bindim acaba neyse ben ineceğim durağa geldim indim ve gördüm ki benim bindiğim mavi 131ys mor bir 14 numaralı otobüse dönüşmüş.
O gün bugündür bu konuyla ilgili yetkili şahıstan ya da şahıslardan açıklama bekliyorum sayın yazarlar.
yazarların başına gelen doğaüstü inanılması güç durum/durumlardır.
işbu yazacaklarım, asla dalga geçmek kişi/kişileri ürkütmek, ve/veya dikkat çekmek için girilmemiş olup gerçekten başıma gelen bir olayın naklidir.
kısa öz ve özet geçeceğim;
1995 yılının eylül ayı idi, havalar yeni soğumaya başlamış ve ara sıra yağmurlar yağıp soğuk rüzgarlar ile insanın içine içine işliyordu. o gün valide hanım evde makarna yapmış en sevdiğim sosuyla beraber ikram etmeden önce, makarnanın suyunu kevgir aracılığı ile bir legenin içine süzdükten sonra, gözlerimin içine bakıp sıkıca tembihleyerek şöyle dedi;
+evladım, sen sen ol sakın bu hamur suyunu asla lavaboya ve ağaç diplerine dökme,
-neden anne? neden dökmeyeyim ki?
+evladım lavabo giderleri kanalizasyonda birikir buda nimete hakarettir,
-peki ağaç diplerine neden dökmeyeceğim anne, o neden?
+bak evladım, bizim göremediğimiz ama yaşadıklarına iman edip inandığımız cinniler gece ağaç diplerinde ve pis yerlerde pineklerler sakın ola, sıcak suları ağaç diplerine dökme aman ha, başımıza bir iş gelir.
-peki anne olur dökmem.
akabinde içi sıcak makarna suyu dolu olan legeni küçük ellerim ve kısacık boyuna rağmen yüklenip, dışarıya çöpün kenarına dökmek için gidiyordum, giderken iki* kedi bahçenin içinde koca karıların akşam 5 sefalarından kalma minderlerinden kalmış ve onun üstünde miskin miskin oturuyorlar idi, bu iki kedi siyah beyaz karışımı daha evvel hiç mahallem de görmediğim kedilerdi, sonra bu kediler dikkatimi çekti, kedilere doğru elimde legen ile gidip annemin dediği sözü tutmayarak, kimse döktüğümü görmesin diye, bahçenin en köşe ve kuytuda olan ağacın dibine sıcak hamurlu suyu döküverdim, sonra oynaya söylene geri dönerken, az evvel gördüğüm kediler, kafaları 365 derece dönerek beni seyrediyorlardı, ve benim üzerimden dikkatlerini hiç ayırmadılar ve bende şimdi bunlara pist desem kaçarlar dedim, sinir olmuştum kedilere ve pist dedim kediler gözlerini bile kırpmadan bana gözlerini dikmiş bakıyorlardı, az evvel ben onları korkutacağım diye düşünür iken, şimdi onlar beni korkutuyor idi, sonra ben hızlıca uzaklaşmaya başladığımda bahçenin tam çıkışına geldiğimde tekrar dönüp baktım ve kedilerin gözleri ateş rengi aldı ve kocaman olup büyüdüler, evet bu beni çok tırsıtmıştı, akabinde soluğu evde almıştım, hiç bu kadar hızlı koşmamıştım, ondan sonra sporcu olmaya karar vermiştim zaten.
üniversite öğrencisiyken yurtta kalıyorduk. yurt tertemiz, odalar en fazla 4 kişilik, yerler halı falan güzel bir yurt.
bizim fakültenin dersleri geç biterdi. bu nedenle her yıl 4 meslektaş öğrenci yurtta sadece biz kalırdık. herkes evinde olurdu, yurt bayağı sessizleşirdi.
benim kaldığım oda, en üst katın koridorun sonundaki en son oda. odanın hemen yanında duşlar var. gece duş açılıyor, gidiyor kapatıyorum. odaya girince tekrar açılıyor. tekrar gidip kapatıyorum derken bekledim biri şaka mı yapıyor diye, gelen giden yok. sonra açılmadı. acaba doğa üstü birşeyler mi oluyor diye düşündüm, arkadaşlara da anlattım.
ertesi gün baktım yurt görevlisi küfrede küfrede koridorun başındaki bir odayı temizliyor. "hayırdır abi" dedim, "yav yeni temizlediğim odaya kim girdiyse yatakları hep dağıtmış, halılar dönmüş. kapıyı da kilitlemiştim, anahtar da bir tek bende var" dedi. neyse adam temizledi gitti. yarım saat sonra geldi ama yine sövüyor," kim bozuyor lan burayı" diye. adam yine halıları düzeltti, yatakları topladı düzeltti, camı kapattı. odaya iyice baktık kimse yok, dolaba saklanan vs var mı şaka yapan diye. kimse yok. odayı kilitledi, kapının önünde konuşuyoruz abiyle, derken içeriden bir gürültü koptu. kapıyı açtık, cam açılmış duvara çarpıp çarpıp geri geliyor, halılar ters dönmüş ve yatakların altına tekrar itilmiş ki yataklar ranza ve tüm yataklar bozulmuş, yastıklar yorganlar yerde hep. abi, "ben bir daha buraya gelmem" diye bağırarak kaçtı. sonra bu olay tekrarlamadı ya da tekrarladıysa da duymadım.