söykü dergisi sayı 4 çamur

entry49 galeri4 video1
    1.
  1. "herkese merhaba,

    172 sene önce bugün doğmuş olan bir yazara borçluyuz bu sayının temasını. bahsettiğim yazar, natüralizm akımının hem en güçlü kalemi, hem de "deneysel roman" isimli kitabıyla bu akımın bir nevi kurallarını belirlemiş yazarı emile zola'dan başkası değil.

    özellikle germinal ve nana kitapları ile tanınan zola, karakter çözümlemelerinde idealleştirmeden kaçıp, gerçekçi bir anlatım benimseyerek, çevre koşullarının kişilik üzerine olan etkisini eserlerine yansıtırken, kitaplarındaki karakterleri adeta deney yapar gibi farklı çevrelere sokarak, verecekleri tepkileri ve yaşadığı değişiklikleri bulmaya çalışmıştır.

    yıkıcı eleştiri ve dedikodunun yaygın olduğu günümüzde, karşımızdakini eleştirmek yerine zola gibi, farklı kişilikleri ve bunları doğuran çevre unsurlarını inceleyerek, birbirimizi anlamaya çalışırsak, eserlerinde geçen kirli ve yıkık çevre unsurlarının ortak özelliği olan çamur'u, karşımızdakine atarken, onda kalan izin, bizim ellerimize bulaşan çamurdan daha az olduğunu anlayabiliriz sanırım.

    beşinci sayıda görüşmek üzere.

    keyifli okumalar." (experimental)

    @______________________________________@
    _____________söykü dergisi_________________
    ________________sayı 4____________________
    _____________konu: çamur__________________
    @______________________________________@

    çamurdan sevgilim ... (571 1071 1453 1881 1905 1923)

    zeynep ve tesadüfler ... (avea11)

    irtikap çiçeği ... (bandini)

    ben gittikten sonra ... (efervesantadem)

    gönüllü bağımlılık ve kramponlar ... (esesdopiyespiyes)

    bir yolculuk hikayesi ... (gicir bey)

    lotus çiçeği ... (ignorabimus)

    bir avuç çamurda kirlettim ben hayallerimizi ... (kaideyi taciz eden istisna)

    jeeway ottoman ... (liberalisticcommunist)

    çamurdan hayaller ... (mogosog)

    çamur cafer ... (mo ni fe)

    ezbere kadınlık ... (pinkwaterdrop)

    kanlı çamur ... (siyahgiyenadam)

    tlaloc a dokunmak ... (turkuaz)

    @_________________________________________@
    *öyküler yazar isimlerine göre sıralanmıştır.

    web sayfamız üzerinden okumak için:
    http://www.soykudergi.com/sayi-4-camur/

    tüm sayılar için:
    http://www.soykudergi.com/

    pdf tabanlı sayfaları çevirerek okumayı sevenler için hazırlanmış versiyonu: http://www.uludagsozluk.com/soyku/4/

    4. sayı öykü seçim ekibi: biradetbeyfendi, esesdopiyes, experimental, ischam, mbaran

    pdf tasarım: experimental

    ***

    sayının konusu çamur olduğu için;

    öykü gönderen, okuyan, yorumlayan, destekleyen ve uludağ sözlük'ün güzel yüzünü görmemizi sağlayan tüm yazarlar için pink floyd'dan gelsin;

    http://www.youtube.com/watch?v=3BiViKD0OaU

    ***

    duyuru 1: farkettiğiniz üzere, derginin yayınında kullandığımız şablonu değiştirdik, bunun nedeni, çözünürlüğü farklı bilgisayarlarda ve mobil uygulamasında, konulan çizgilerin karışık çıkması ve okunurluğu azaltması, bundan sonra yukarıda gördüğünüz gibi basit bir liste formatı kullanacağız.

    duyuru 2: önümüzdeki sayının konusu, oda. öykülerinizi, 06 Nisan Cuma akşamına kadar bana iletebilirsiniz. (bkz: söykü dergisi sayı 5 oda)
    8 ...
  2. 2.
  3. işte güzel bir konu..

    ben buna yazarım.
    5 ...
  4. 3.
  5. fikir vermesi ve harekete geçirmesi için, akla ilk düşenler:

    çocukluk, bisiklet(sürmeyi öğrenme anıları), yağmur ertesi ankara günleri, atölye...
    7 ...
  6. 4.
  7. çok basit bir konuya sahip dergi. çamur hakkında ne yazılır lan? yazarım da çok felsefik olur.
    3 ...
  8. 5.
  9. hikaye dergimizin ç ile başlayan ikinci konusu.
    5 ...
  10. 6.
  11. bütün hikayeler,
    çok zaman önce,
    çamurda başladı.

    hemen her şey çamurdan önce de buradaydı.
    ama onların varlığının bilinmesi için,
    çamura ihtiyaç vardı.

    bu hikayeyi,
    bundan öncekileri,
    bundan sonrakileri,
    çamurdan gelenler yazdı,
    çamurdan gelenler okudu,
    çamurdan gelenler dinledi.
    7 ...
  12. 7.
  13. 8.
  14. 9.
  15. 10.
  16. merakla beklenen derginin 4. sayısıdır.
    1 ...
  17. 11.
  18. daha önceden yapılan eleştirilerin bir yere bağlanmış olması güzel.

    mbaran, eksipozitif, experimental, sirkecidentrengider gibi yazarların hikayelerinin olmaması sevindirici.

    bundan sonraki bölümlerde de bu bölümde öyküleri bulunan yazarların öykülerinin bulunmaması bir sonraki bölümde öykü yazacak olanları teşvik etmek açısından mantıklı olur bence. kesinlikle bu bölümde öyküsü bulunan kimsenin bir sonraki öyküde bulunmamalı öyküsü, öykü yazanları teşvik edebilelim.

    kendi öyküme gelince sadece geçen hafta eleştiri yaptığımda, yazamıyorsun bok atıyorsun. yazar müsvettesi, seviyesine yükselemediklerini aşağıya çekme çaban var diyenlere bakın istersem yazarım. yazmak gibi bir gayretim yok demek için yazdım. açıkçası girse veya girmese umrumda olmayacaktı sadece eleştirebilmek adına o öyküyü yazdım.

    bana kalırsa da kesinlikle bu bölümde yer alması gereken bir hikaye değildi. sürüsüne bereket devrik cümle ve anlatım bozuklukları içeriyor.

    neyse sorun bu değildi zaten baştan beri. baştan beri sorun birilerinin kaytarılıyor olması ihtimaliydi. bu bölümde gördüğümüz kadarıyla öyle bir şey yok. bunu kendi yazımın girmesinden değil, kuruldakilerin yazmamış olmamasıyla alakalı olarak söylüyorum.

    bu bölüm adına söyleyebileceğim tek şey, öykü yazan arkadaşların ellerine sağlık, kurulda eleştirileri doğru algılayıp gerekeni yaptığı için ellerine sağlık. bir sonraki bölümde de, bu bölümde yazan arkadaşların öykülerine yer verilmezse tadından yenmez.

    cümleten iyi geceler.

    edit: bu entrymden sonra söykü kurulundakiler benim öykümü çıkararak yerine başka bir öyküyü katarlarsa ayrıca sevinirim. o öyküyü yazarken sadece eleştiri hakkına sahip olabilmek için yazma mantığım vardı. aksi takdirde eleştirilerimdeki yumuşamanın kaynağı olarak benim öykümün dergide yer bulması olarak gösterilecek. öykünün listeden kaldırılmasını rica ediyorum.

    edit2: piçlik olsun diye kendi öykümü kendim yazıyorum burada. (bkz: izi kalmamıştı bu sefer attıklarımızın) ehehe.
    9 ...
  19. 12.
  20. öncelikle yazar arkadaşların ellerine sağlık okurken sıkıla sıkıla okuduklarım da oldu zevkle okuduklarımla da ekrana yapışarak okuduklarım da *

    öyküler hakkında burada yorum yapmadan önce şunları söylemek istiyorum:

    malum seçmece grubun içine ben de dahil oldum. arkadaşların uygun görmesiyle. içine girdiğim için de seçme nasıl işliyor, puanlama, değerlendirme nasıl işliyor az çok öğrendim.

    öykü değerlendirme grubunda olup da öyküleri yayınlanan arkadaşların aslında kötü bir konuma getirilmemeleri gerektiğini gördüm. önceki söykü proje eleştirimi okumak isteyenler şuraya baksınlar:

    (#14742634)

    daha önce bunları söylemiş birisi olarak şimdi rahatlıkla ekleyebiliyorum ki bu kurul, kurulda olmayan arkadaşların yazılarını nasıl değerlendiriyorsa kendi arasında da değerlendirmeleri o şekilde yapmaktadır. şimdi size orada dönenleri açıklayamam tabi ancak ben orada dönenlerin adil olduğuna dair kendimi rahatlattım. siz de rahatlatmak isterseniz öykü yazın, analiz yapın ve bu insanların dikkatlerini çekin de bu oluşumun içine girin * ancak böyle görebilirsiniz. (ki burada birbirini tanımayan insanlar ortak bir iş yapıyor)

    kısacası seçme grubunda olanların yazıları yayınlanırsa hemen yanlış şeyler düşünülmesin. ben de ilk öyle düşündüm ancak insanız biz. birilerine güvenmeyeceksek, güvenmek için adım atmayacaksak nasıl yaşarız bu dünyada? ona paranoya buna paranoya. neden işin içine girip neler dönüyor öğrenmek görmek katılım yapmak varken yanlış düşüncelerle can sıkıyoruz?

    çamur sayısı biraz inişli-çıkışlı oldu bazı nedenlerden ötürü (değerlendiren yazarlar açısından). ben buna içerlemiş olsam da gerekçelerin mantıklı olduğunu öğrenince arkadaşlara destek verdim. bir sonraki oda sayısında daha iyi işler bekliyorum. yazan arkadaşların da devamlılığını temenni ediyorum. yazmak isteyen yeni arkadaşların yazılarını değerlendirmekten de zevk alacağımı belirtmek istiyorum.
    2 ...
  21. 13.
  22. (bkz: ezbere kadınlık)

    --spoiler--
    eşinden gördüğü şiddete ses çıkarmayan, "erimdir, sever de döver de." prensibindeki, erkek egemen bir toplumda yetişmiş cahil bir kadın ve yanında, ona yardımcı olmaya çalışan, mor çatı vb. bir kuruluştan gelmiş bilinçli, muhtemelen feminist bir kadın... klasik şeyler bunlar; dizilerde ve romanlarda sıkça karşımıza çıkan tipler. fakat maalesef ki gerçekten de var böyle kadınlar ve böyle eşler. her ne kadar konu fazla klasik ve öyküye hakim olan abartılı bir acıtasyon daha ilk bakışta göze çarpıyor olsa da, insanı bir kez daha böyle konuları düşünmeye ve irdelemeye ittiği için başarılı bir öykü bence. anlatım da oldukça hoş, fakat insana konu "çamur" değil de "el"miş hissi veriyor.

    hikayenin bitiminde okuyucuya birkaç soru yöneltilebilir, yukarıda da bahsettiğim gibi bu tür acı gerçeklerin irdelenmesi amacı ön plana çıkarılabilirdi. "asıl suçlu kim peki? eşine şiddet uygulayıp ortada erkeğim diye dolaşanlar mı? yoksa tüm bunlara ses çıkarmayan, haklarını savunmayı bile unutmuş kadınlar mı? toplum belki de, her şeyin sorumlusu erkekle kadını bir türlü eşit tutamayan toplum?" gibi sorularla okuyucuda daha etkili bir iz bırakabilirdi yazar.

    güzel bir öykü olmuş ennihayetinde, kalemine kuvvet diyoruz arkadaşımızın...
    --spoiler--
    2 ...
  23. 14.
  24. (bkz: irtikap çiçeği)
    bölümler arasında aşırı derecede kopukluk var. Argo kelimeler çok fazla kullanılmış, okurken sıkıntı veriyor, sebep sonuç ilişkisi, yer mekan belli değil. Hikayenin amacı yok...Yine de okunabilir. Ellerine sağlık. Daha da güzel yazacağına eminim.

    (bkz: izi kalmamıştı bu kez attıklarımızın)
    hikaye başta sıksa da, ardından okunabilir hale geliyor, ancak imla hataları özellikle -de, -da ' nın ayrı yazılması hususunda eksikleri var yazarın. Hikayedeki cümleler basit, edebi yönden süslü olmayan cümleler ile, çok basit bir dil kullanılmış, sade olmaktan öte, konuyu anlatmaya odaklı. Daha da süslenebilirdi. Her şeye rağmen başarılı.

    (bkz: çamur Cafer)
    Akıcı bir hikaye. Kopukluk yok, sadece anasınıfına giden öğrencilerin konuşmaları, lisede okuyan öğrenciler gibi. Gerçekle alakası olmayan bir anasınıfı ortamı. Öncelikle anasınıflarında, tahta yoktur, öğrencilerin öğretmenle konuşurken ayağa kalkma zorunlulukları da yoktur. Yazarın çok da araştırma yapmadan konuyu anlatmış olması büyük bir eksiklik....Ancak keyifli bir hikaye, farklı bir anlatım.

    (bkz: lotus çiçeği)
    Çok sıkıcı bir hikaye. Okurken ne zaman bitecek diye düşünmeye başladım. Üslup, cümleler, benzetmeler çok güzel, ancak akıcılıktan, yer mekan kavramından ayrıca da okuyucuyu kendine çekme özelliklerinden yoksun.Keşke daha farklı kelimeler seçmiş olsaydı.

    (bkz: ezbere kadınlık)

    Akıcılık, üslup, benzetmeler,anlatış, içerik, temaya uygunluk ve harika bir anlatım. Okuyucuyu sıkmıyor, bir kalemde okunuyor yazılan hikaye. inandırıcılık, imla kurallarındaki dikkat, benzetmeler çok güzel. kesinlikle dergide bulunmayı haketmiş bir hikaye. Çok beğendim. :)

    (bkz: tlaloc a dokunmak)
    Okuyucu öncelikle bu hikayeyi anlayabilmek için, tlaloc u bilmeli. Bununla ilgili tek bir cümle yok. Kendim araştırmam gerekti, zira hikayeyi anlamlandırmakta çok güçlük çektim.
    Gelelim hikayenin üslubuna; aynı kelimeler çok fazla kullanılmış, çalakalem yüzeysel, keyifsiz geldi bana. Tlaloc azteklerde yağmur tanrısının adı imiş, ayrıca da hikayede mantık hatası var, okuyucu takılıyor. Yağmur tanrısı ile dans etmek dokunmak yeterince tuhafken, bir de aynı tuhaf durumu biri yaşarken, diğeri şahit olabiliyor. Kısacası gerçekten de ya ben bu hikayeyi anlamadım, ya da ciddi anlamda anlaşılmaz. Ama yazarın hayalgücüne diyecek yok, farklı bir kurgu.

    (bkz: zeynep ve tesadüfler)
    imla hataları çok göze batıyor. Konuşma aralarında imla eksikleri o kadar fazla ki, okuyucu anlamaya çalışmakla geçiriyor vaktini. Hikayedeki zaman gidiş gelişleri güzel, tek bir kelime ile geçmişe bağlanılıyor. Ancak imla çok etkisiz hale getirmiş hikayeyi. Üslup güzel, içerik imla sebebi ile çok eksik.

    (bkz: jeeway ottoman)
    çok detaylarla boğulmuş bir hikaye, yazarın çok dolu olması güzel ancak hepsini birde yüklemeye çalışmasını sıkıcı buldum. Anlatımında coğrafya kitabı okuyormuş hissine kapıldım, hikaye içerisinde asıl anlatılmak istenen tarihi bir olgu olsa da, yazarın kendinden birşeyler katmadığını düşünüyorum, hikaye yarım kalmış gibi, anlatılan olay yok... Ellerine sağlık, kesinlikle araştırılarak, bilgi katılarak yazılmış.

    (bkz: çamurdan sevgilim)

    çamuru her şekilde ele almış yazar, çamurun akla getirdikleri diye liste çıkarılsa sanırım bu kadar teferuatlı olmazdı. Akla gelmeyen yerlerden etkilemiş yazarı, başta müge ile başlayıp da çamurun felsefesine dalınca, mügeye ne oldu diyor insan, ama akla gelmemiş bir sonla okuyucuyu etkieyebiliyor. Tanım ve de hisleri sıkıcı bulsam da, farklı bir kalem, kesinlikle okunabilir bir hikaye. Hikayeden öte, sanki deneme...
    6 ...
  25. 15.
  26. irtikap çiçeği - bandini

    bu sayının bana göre şüphesiz açık ara en iyi hikayesi budur. diğer değerlendirme yapan arkadaşları tenzih ederim ancak bu hikayede başından beri bir şeyler sezip, biraz araştırmadan (yazarla da birkaç görüşmeden) sonra da büyük resmi görmeye başladım. (allah'tan kosinski okumuş bir adamım yoksa jeton gene düşmeyecekti)

    öncelikle bandini arkadaşın şu tespitini size sunmak isterim: (#14750403)

    bu tespitine sadık bir yazar olduğunu irtikap çiçeği'nde bariz bir şekilde gördüm. görünce de bir oy daha verdim kendisine. yazmanın en belirgin dinamiklerini görmüş bir arkadaş öncelikle bandini eklemeden geçemeyeceğim. bir öykünün en güçlü silahlarından birisidir "keskin olma" okuyucuyu can evinden vurma adına. bu noktada sanırsam küfürlü dialoglar -eleştiren arkadaşlar için özellikle- yerli yerine oturacaktır, nedenleriyle birlikte. küfür, argo, sarkazm, bunlar bir öykü ya da romanın türü ile paralel olarak çok önemli unsurlardır. türü ile paralel olarak yalnız, buraya dikkat.

    hikayedeki karakterin "asıl anlatılmak istenene" girerken ki yaşadıkları bu hikayenin özüne cuk oturmuş. sevgilisiyle kavga etmiş ve sonrasında parkta yatan bir adam. iki gün boyunca evden uzak olmak. berduşça, garipçe. hikayenin garipliğine, bir bağımsız sinema filmi edasına gerçekten çok yakışmış bir serserilikte. bu karaktere lsd içirip hikaye devam ettirilseydi aynı iyi etkiyi yaratırdı emin olabilirsiniz. nitekim benim aklımdan hikayeyi okurken geçmedi değil, işin içinde bir uyuşturucu mevzusu mu var sorusu. haliyle karakterimiz bizi daha baştan garip birtakım olaylar zincirine hazırlıyor. böyle bir uç konu için böyle bir uç giriş yapmak da bu işin ne kadar iyi bilindiğine dair kanıttır.

    çamur teması (sonradan düşen jeton sağolsun) birçok yerde hikayenin tarzına devşirilirek işlenmiş. nitekim yazıdaki çamur karşımıza mecaz anlamlarıyla çıkıyor: kirlenmişlik.

    -en açık olanı çocukların koşuşturmasında karşımıza çıkan çamur. (ki böylesi bir öyküde yer almaması gereken sadelikte bir kısım. yine de yazarın belirli kaynaklara gönderme yaptığını sonradan düşme jeton ile anlıyoruz)

    -bir diğer kirlenmişlik, asıl karakterin karşısına çıkan o dört misafir karakterin cinselliği sembolize edercesine -yazarın tabiriyle de "ne sikim iş bu, ne yapıyorsunuz"- hareketlerde bulunması kısmında karşımıza çıkıyor.

    tam bu noktada sonradan yakaladığım bir tutarsızlıktan bahsetmek istiyorum. tutasızlığı bir eleştiri olarak kabul edip ele alın;

    -sevgilisiyle kavga eden bir adam
    -girdiği markette kendisine göt oğlanı gibi davranan bir adama küfürler yağdıran bir adam (markette göt oğlanı gibi davranan adam da toplumun kirlenmişliğine dair bir işaret olabilir. siz böyle görün. en azından ben öyle gördüm)

    ve hemen sonrasında gördüğü dört insanın bir ritüeli resmetmesini kafasında canlandıramayacak kadar saf, "kirlenmemiş bir adam" çıkıyor karşımıza. okuyucu o anda o sahneyi cinsellik olarak resmedebilecekse, karakterin bunu anlamaması, ta başından bize sunulan o "serseri kişiliğe" pek uymuyor gibi. ve bu sahnedeki "kirliliğin" kadın karakter olan üçüncü kişi tarafından asıl karakterin gözüne üflenen toz ile ancak belirtilmesi de okuyucunun gözüne sokma gibi geldi daha çok. karakter ilk önce gördüklerinin pis bir işe dayandırıldığını anlamıyor, ancak öyle ya da böyle kirleniyor, bir tutam zift gibi toz ile.

    bu dört karakterle tanışma sahnesinin öncesine bakacak olursak yine bir alt metin ile karşı karşıyayız. asıl karakter karanlık bir pasaja giriyor (karanlık yol, karanlık taraf, ya da dante nin vurguladığı gibi karanlık orman) ve sarmal merdivenlerden (yine kat kavramı, sarmal, kat kat) aşağıya düşüyor (dibe gidiş, az sonra kirli bir sahne görecek adamın dibe sürüklenişi). gözlerini açtığında gördüğü mizansen ise yine düşündürücü. bu dört karakterin garip halleri, tipleri yine öykünün uçuk yönüne bir gönderme. neden dört adam gibi adam değil de birisinin saçlarının rengarenk olması veya diğerinin afro olması? veya bir diğerinin domuz gibi gösterilmesi. çünkü öykü başından beri uçuk. en uçuk kısımlardan bir diğeri asıl karakterin parkta uyandıktan sonra konuştuğunda hiçbir tepki vermeyen banktaki adamla geçen dialoglar. anlamsızlığın ortasına düşürmüş yazar karakteri resmen. anlam veremediği bir dünyada iletişime geçme çabası. alamadığı cevaplar, kibarlığa karşılık verilen kabalık...

    yazar öykünün climax i diyebileceğim bu dörtlü ile asıl karakter arasında geçen kısımları bitirirken de yine çok tiyatral bir hareket sergiliyor. göze giren bir tozdan sonra başka bir mekanda uyanan bir karakter, adeta bir filmde sahne geçişi gibi canlanıyor kafamda.

    asıl karakter uyandığında yazar yerinde durmuyor, kirlenmişliği çok daha cesurca ele alıp, tanrı'ya kadar götürebiliyor. kötülüğü tanrı'nın içindekiyle bir denge unsuru olarak ele alıyor ve çok keskin bir eleştiri getiriyor. öyle ki biraz önce kötü kentten (kirlenmiş kent, çamurlaşmış kent) geçmiş bir adamın kirlenmişliği, tanrı'nın kirlenmişliği olasılığına dahi ağır basıyor ve o an kafasındaki o tanrı profili anlamını kaybediyor, önemini yitiriyor.

    az sonrasında da üzerine kirli bir tişört geçirip (kirliliğe olan aşinalığımız bu tişörtle simgeleniyor belki de) yerdeki su birikintisinden gümüş renkli iç açıcı bulutları gören asıl karakter ile yazar, okuyucuya yine kirlenmişlik ve temizlik, iyilik ve kötülük arasındaki o çizgiyi hatırlatıyor. kirli su içinden temizi görmek ya da temiz gibi görünen bir şeyden kötülüğü çekip alabilmek...

    öykünün, hak ettiği yere koymak haddime olmasa da, olması gerektiği yere girdiğini görmek amaçlı bu yorumları getirme zorunluluğu hissettim. ilk başta ana temayı anlayamayanlar için de yardımcı olabilmişimdir umarım. bandini arkadaşı tekrar tebrik ediyor diğer çalışmalarda da elini emeğini esirgememesini temenni ediyorum.
    4 ...
  27. 16.
  28. - tlaloc a dokunmak ;

    gelişim çağındaki çocukların düşüncelerine gereken değerin verilmesi, diğer bir deyimle onların, adam yerine konup kendilerine güven duymalarının sağlanması fikri çok güzel işlenmiş.

    bu bağlamda, kişilerin dış görünüşleri ile değerlendirilmelerinin yanlışlığı, insanlar hakkındaki önyargılı yaklaşımların çirkinliği, hikaye içerisinde oluşturulan düşünceler ve eylemler arasındaki paradokslarla masaya yatırılarak okuyucuya analiz imkanları ve ciddi mesajlar verilmeye çalışılmış.

    gül'e hikaye içerisinde ne denli çocuk sevmez bir kadın elbisesi dikilmeye çalışılırsa çalışılsın, aslında o'nun çocuk dilinden çok iyi anlayan bir kadın olduğu, eylemleriyle vurgulanarak bu elbise, adeta lime-lime edilmiş.

    ve şu tespit ile beklenen nokta konulmuş;

    " Aslı ile ilk tanıştığı dönemde karşısındaki çocuk ile şimdi karşısında oturan çocuk arasındaki farkı gördüğünde bir damla göz yaşı göz pınarını zorlamaya başladı."

    - evet! evinin zili yüksekte ama o zile ulaşıp çalabilmek çocukluk dönemlerimizde hangimize büyük bir haz vermemiştir ki.

    örneğin ben, çocukken yaşadığım oda renginin şafak turuncusu olmasını ne çok istemiştim ama sırf annem öyle istiyor diye şampanya rengi bir odada büyümek zorunda kaldığımı hatırlıyorum. hala sevmem şampanya rengini, kişiliksiz gelir bana, acaba neden? gerçekte, kimsenin beğenmediği halde itiraz etmediği bir renk olduğu için mi dersiniz?

    hikayede dikkatimi çeken bir olumsuzluk var ki söylemeden geçemeyeceğim; gül ile aslı arasındaki ilişki daha sıcak olabilirmiş sanki. yani, hikayenin genelinde çok da net olarak tarif edilemeyen bir soğukluk hakim, bunu çok net hissediyorsunuz. taraflar, birbirlerine karşı hislerini hiç de gereği yokken gizlemişler gibi. bu durum, aslı'nın gül'ü ebeveynleri yerine koyabilmesi için özellikle mi yapılmış bilmiyorum ama okurken bu durum beni gerdi şahsen.

    okuyucu, bu hikayeyi okurken, gül; aslı'yı öpsün-okşasın istiyor. nihayetinde, aslı dayanamayıp gül'ün boynuna sarılıyor da buzlar eriyor, muradımıza eriyoruz bir nebze.

    bir çırpıda okuduğum bir hikaye oldu bu, üstelik zevk alarak.
    5 ...
  29. 17.
  30. - kanlı çamur;

    polisiye romanlar ya da diğer adıyla dedektif romanları neden romandır da hikaye değildir? bu eserde bunun nedenini çok açık görebiliyorsunuz. polisiye romanlar çok karakterli veya kahramanlı kurgulardır. onun da ötesinde, romanda yer alan tüm kahramanların karakter özellikleri ayrıntıları ile verilmelidir ki okuyucu karakter tahlilleri yapabilsin. dolayısı ile iş uzar da gider. sonuçta ortaya çıkan eser, bir hikayenin çerçevesini ve kapasitesini çok çok aşar.

    kanlı çamur'da yazarımız, zekice bir yol izlemiş ve karakterleri bir ön bölümde kısaca tanımlayarak, hikaye içerisinde bunun için kendisine ortam yaratma derdinden kurtulduğu gibi tanıtım sürelerini de minimumda tutarak dar bir alana sığışmaya çalışmış. yine de görüldüğü gibi bu sayının en uzun hikayesi olmuş çünkü aslında hikaye formatına sokulmaya çalışılmış bir roman bu.

    ben, bu eseri çok başarılı buldum. uzun olmasına rağmen hiç sıkmayan bir anlatımı var ki normalde, polisiye romanların özellikle gelişme bölümleri, geçmiş-bugün ve kahramanlar arası bağların kurulduğu sıkıcı bölümlerdir.

    polisiye eserler yazmak, öyle! her babayiğidin harcı bir iş değildir. zaten işin özü, olaylar ve kişiler arasındaki mantık kurgularına dayanır. dolayısı ile eser içerisindeki mantıksız ya da gerçeğe aykırı durumlar çok sırıtır. dikkatli bir okuyucu, böyle bir hatayı bulduğu anda; ya okumaktan vaz geçer, ya da yazarın başka hatası olup-olmadığını tespit için tabiri caizse 'gırgırına' okumaya devam eder.

    polisiye eserlerde okuyucu, gerçekleşen bir çok olay arasında irtibatlar kurarak, katilin/katillerin kim/kimler olduğunu bulmaya zorlanır. ancak yazarın beklentisi, okuyucunun katili bulması değil bulamaması yönündedir. yazara göre en iyi okuyucu yazdığı eseri bitirdiğinde

    - vay be!

    diyen okuyucudur. onlar da böyle tatmin oluyorlar, ne yapacaksınız!

    sonuç olarak;

    - mantık kurgularında hata yok ki gerçekten zor ve tehlikeli iştir.
    - uzun olmasına rağmen okuyucuyu sıkmayan yalın ve temiz bir dile sahip,
    - hikayeleştirilmiş bir roman denenmiş, başarısız mı? bence değil.

    yazarı kutluyorum.
    4 ...
  31. 18.
  32. irtikap çiçeği - bandini
    gerçekle gerçek üstünün çok iyi bir harmanı olmuş.
    akıcı. kısa. okunabilir.güzel bir hikaye.
    insan okurken gözünün önüne bahsi geçen imgeleri getirmeden edemiyor.
    tasvirler çok başarılı.

    ve

    simgelerle kurduğu kurgunun anlaşılması kolay değil.
    öyküyü anlamak için bizzat yazarın kendisi olmak lazım.
    kullandığı argo nun amerikanca olmasından dolayı öyküsünü sanki inglizce düşünmüş ve türkçeye çevirmiş gibi.
    okuyan bu ne acaba diye okumaya başlıyor, en sonun da soru değişmiyor : neydi abi bu?
    3 ...
  33. 19.
  34. çamur cafer - mo ni fe

    konumuz çamur ve çamur kelimesini hikayede her anlamı ile bulabiliyorsunuz. kir,toprak-su karışımı gerçek çamur, deyim vb.
    yazar hikayesini anlatmakta başarılı bir yol izlemiş ve bir anısını paylaşır gibi anlatmış.
    hemen okunabilen sıkmayan ve çokca "evet ya biz de böyleydik" dedirten.

    ve

    hikayede kurgusal hatalar var. cuma gününün ertesi cumartesi günü okul olmaz.
    diyologlar zayıf. anaokulunda ki çocuklar ana okulundaki çocuklar gibi konuşur, böyle değil.
    3 ...
  35. 20.
  36. ezbere kadınlık - pinkwaterdrop

    çok beğendiğim bir hikaye oldu. yazarı gerçekten tebrik ederim.
    evet bilindik bir konu ama herkesin bildiğini nasıl söylediğin de önemli.
    kurgu güzel, dil güzel, türkçe iyi, anlatım iyi.

    ve

    bu duruma düşen kadınlar için bile ortalamanın çok üstünde bir "beyim bilir" durumu. kocadan yana bir iki şikayet olsa kadının çaresizliği daha da ön plana çıkardı. yani "beyimdir beyim" yerine "ne yapalım, beyimdir o benim" olsa idi keşke.
    kadın kocasına olan aşkından değil, çaresiz olduğundan o durumda, yoksa değil mi?
    5 ...
  37. 21.
  38. jeeway ottoman - liberalisticcommunist

    belgesel tadında harika bir hikaye-anı. yazarın eline ,kalemine sağlık.
    - çok düzgün türkçe
    - akıcı- bağlayıcı.
    - başarılı tasvirler ve tanımlar
    - özenli bir kurgu. haritayı aç bak o yerleri orada bulursun hissi.

    ve

    - hikaye aslında yaşlı özbek dedenin anlattığı değil mi? yazar bu anıyı bizle paylaşmadan sadece o dedenin anlattığı hikayeyi kursa daha mı güzel olurdu acaba sorusu.
    3 ...
  39. 22.
  40. çamurdan sevgilim - 571 1071 1453 1881 1905 1923

    mükemmel bir kurgu. güzel bir hikaye
    güzel türkçe
    harika göndermeler
    öyküye bağlayacılık ve dozunda bir hüzün.
    çaktırmadan gelen ve sonunda dank eden bitiş.

    ve

    yersiz bir çamur övgüsü, çamurun tarihi ve felsefe bağlantıları.

    --spoiler--
    kız ölmüş ve çamur olmuş. çamur zaten yersiz olarak fazlaca kullanılmış, kızı bir de çamura saplayarak öldürmek gereksiz bir tekrar gibi.
    --spoiler--
    5 ...
  41. 23.
  42. tlaloc a dokunmak - turkuaz

    iyi hikayelerden biri. yazarını kutluyorum, başarılı.
    - basit bir anlatım, güzel bir türkçe.
    - basit bir kurgu ( basit iyi anlamda. okuyucuyu zorlayan karışık bir durum yok)
    - toplumda ki "dul-bekar" kadın korkusuna değinmesi ama bunu da abartmadan yapması hoş olmuş.
    - aslı neden gülü seviyor çok iyi anlatmış. didaktik bir yanı var ama bunu tam dozunda yapmış. okuyan insan için için "evet çocuklarla daha çok konuşmalıyız" diyor, farketmeden.

    ve

    --spoiler--
    aslı yı canlandıramamış yeterince. bu kız kaç yaşında belli değil. önce küçük bir çocuk ama sonra küçük bir çocuğun kurmaması gereken cümleler ard arda geliyor. heralde genç kız diyorsunuz. sonra gene çocuk oluyor.
    rusça bilenin gül değil de yazarın kendisi olduğu çok belli. hikayedeki gül aslıya olsa olsa fransızca öğretir.( illa enteresan olacaksa da italyanca ) gül neden rusça öğrensin, neden rusça bilsin ?

    --spoiler--
    5 ...
  43. 24.
  44. güzel bir sayı. herkesin okumasını tavsiye ederim.
    3 ...
  45. 25.
  46. 1 - irtikap çiçeği ... bandini
    diğer bandini yazılarına göre çok daha net olduğunu düşündüğüm bir yazı olmuş. fakat bandini, daha karmaşıkken, daha kompleks anlatırken anlatacaklarını, tarzı çok daha keskinmiş sanırım. bu yazısında, betimlemelere boğulmuş, kıvırabilmiş de, fakat kimi zaman "ehh, abarttın ama." dedirtiyor. mesela:
    bacaklarımda kilometrelerce koşmuşum gibi müthiş bir ağrı var.
    ve
    kanalizasyonda yuvarlanan harikulade bir bok parçası gibi.
    ve çamur ögesi, aslında öyküye hakimken, yazar tamamen bağımsız bir havaya sokmaya çalışmış ve bence çok da iyi yapmamış. çok hafif de olsa bir kopukluk olmuş.
    yazım kurallarına diyecek lafım yok, çok dikkat etmiş.

    2 - izi kalmamıştı bu sefer attıklarımızın ... iki kere iki esegin ziki
    genel olarak beğendiğim, yazarın üslubunun da etkisiyle sıcak bir öykü olmuş. fakat, çamur ögesi sadece şöyle bir uğramış. tamam, sanırım bu da yeterli ama daha çok yer verse, daha yerinde olurdu sanırım.
    cümleler, çok net olmuş. "yaptı, etti, gitti" gibi. yani yazar pek cümle kurmayla uğraşmamış, "yaptığından dolayı gitti, ettiği için şöyle oldu." dememiş mesela. cümleler çok keskin. beğenmediğim tek nokta da cümlelerdeki keskinlik oldu zaten. yalnız yazım kurallarına dikkat etmiş.

    3 - çamur cafer ... mo ni fe
    yazar her defasında çok iyi konular bulmasına rağmen, üslubu ve betimlemeleri o kadar göz tırmalıyor ki...

    "gözlerini açtığında selim ile birlikte okuldan kaçış planlarını gözden geçiriyorlardı. bu onlar için bir ilkti, zira henüz anasınıfına gidiyorlardı. " mesela.
    çok basit, yazar cümlelerin üzerinde biraz daha yoğunlaşsa, hem daha akıcı, hem de daha yavan olmayan işler çıkacak ortaya. çünkü hakikaten, hikaye konularını beğeniyorum. yazım kurallarına da daha çok dikkat etmeli.

    4 - ezbere kadınlık ... pinkwaterdrop
    akıcı olmuş, betimlemeleri başarılı, yazım kuralları konusunda dikkatli davranmış. fakat cümlelere duygu katayım derken, biraz boğmuş, sıkmış.

    5 - jeeway ottoman ... liberalisticcommunist
    genel olarak, şu baştaki bilgilendirme kısmı, biraz fazla yoruyor. o bilgilendirme kısmını, öykünün içine yayarak ve hazmettirerek sunsa okuyucuya, çok daha başarılı olur diye düşünüyorum ve öyküde "öykülendirme" olayı fazla yok bu yazarda. samimi olmuyor pek yazıları. evet başarılı fakat "düz" buluyorum.

    6 - çamurdan sevgilim ... 571 1071 1453 1881 1905 1923

    bu öyküyü çok sıcak buldum. yalnız, yazar genel olarak çok "paldır küldür" yazıyor, nefes almadan. yoruyor. yazım kurallarına da dikkat etmiyor aynı zamanda. sanırım o da çok "paldır küldür" olduğundan kaynaklanıyor. cümlelerin üzerinde daha çok yoğunlaşmalı ve daha az sözle daha çok şey anlatabilmeli.

    7 - tlaloc a dokunmak ... turkuaz

    öyküyü başarılı buldum yalnız, betimlemeler daha kısa olabilirdi. uzadıkça uzuyor ve az da olsa "e hadi" dedirtiyor. onun dışında gerçekten, her yönden eksiksiz buldum.

    8 - lotus çiçeği ... ignorabimus
    yazarın anlatım dili aslında gayet hoşken, o kadar çok ayrıntıya giriyor ve uzatıyor ki yoruyor, sıkıyor. daha net olabilmeli ve kopukluklara da son vermeli. imla kurallarına uymuş.

    9 - zeynep ve tesadüfler ... avea11
    aynı şekilde, bu yazarın da dili güzel aslında, fakat o "şimdi, önce, daha önce, çook çok önce" olayı nedir öyle? tamam, güzel düşünmüş ama çok daha iyi kıvırabilirmiş bu olayı. gerçekten yordu, kafa karıştırdı. imla kurallarına uymuş.

    10 - çamurdan hayaller ... mogosog
    betimlemelerine bayıldığım öykü oldu. çok doğal olmuş, boğmamış, yapmacıklık yok. fakat sonu, çok aceleye gelmiş gibi. birdenbire hooop bağlayıvermiş, çok şaşırdım açıkçası. daha yavaş yaklaşabilirdi sona. duygu yüklü bir öykü çünkü.

    11 - bir avuç çamurda kirlettim ben hayallerimizi ... kaideyi taciz eden istisna
    ben bu öyküyü her anlamda beğendim, boğabilme potansiyeli olan bir öykü (hikayesinden ötürü), fakat yazar ustaca yaklaşmış ve hakkaten sürüklemiş. soluksuz okunabilir.

    12 - bir yolculuk hikayesi ... gicir bey
    kısa, yetersiz, karmaşık buldum. çok fazla eksiği var.kısa olduğu kadar,net ve anlaşılır olsaydı keşke. betimlemelerini başarılı buldum sadece, yazım kurallarına da uymuş yazar.

    14 - kanlı çamur ... siyahgiyenadam

    aslında o kadar güzel bir öykü olmuş ki, özellikle karakterlerine bayıldım. hepsi tek tek canlandı gözümde. ancak çok çok uzatmış yazar, uzadıkça inandırıcılığını yitirmiş, cümlelerin etkisi azalmış bana kalırsa. imla kurallarına uymuş fakat noktalama işaretlerine daha çok dikkat edebilir.

    15- ben gittikten sonra- efervesantadem

    yazar, üslubundaki akıcılığa ve başarılı betimlemelerine rağmen, gereksiz ayrıntılara girip boğmuş yazıyı.bu kadar kopuk kopuk anlatması da yazının çekiciliğini azaltıyor. yazım kurallarına uymuş.

    "kendini sanki birileri üstüne tükürmüş gibi hissediyordu. kendini sanki kağıt mendil gibi hissediyordu."

    .. demek istediğim, bu cümledeki gibi tekrarlara girmemeli (sanırım tekrar olayını kasıtlı yazmış fakat ...) daha iyi kıvırabilmeli, cümlelerle daha güzel oynayabilmeli, göz tırmalamadan...
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük