ruh adam insan olmadığnın farkında. insan diye bir şey olmaz. sen aslında bir ruhsun. Cinlerin bilge olanları da kendilerinin aslında bir ruh olduğunun ve cin bedenlerini bu ruhla kontrol ettiğinin farkında. içinizdeki Tanrısallığı ancak ruh ile aktifleştirebilirsiniz. Bu Tanrısallığı göremeyip kendini kısıtlayanlar çok yazık ediyorlar.
evli bir adamimiz var. genc guzel bir kadina asik oluyor. aralarindaki o imkansiz aska tanik oluyoruz. sonra adam esime bunu yapmamaliyim, bana yakusmaz deyip yoluna gidiyor.
esini bosasa genc kadin icin ya da genc kadinla sevisse bu hikaye bu kadar degerli ve ozel olmazdi. buyusu bozulur, siradan bir hikaye olurdu.
o yuzden bu kitabi orjinal halinde cok sevdik. -melekli gulucuk-
Ruh adam, Cumhuriyet döneminin ilk post-modern romanı olup eserin yazarı (bkz: Hüseyin Nihal Atsız)dır. Ruh adam kitabının başkarakterleri yüzbaşı Selim Pusat, edebiyat öğretmeni Ayşe Pusat gibi kişilerdir. Bu romanda Atsız Ata tarafından derin psikolojik tahliller ve betimlemeler yapılmıştır. ruh adam, tahlilleriyle ve betimlemeleriyle Oğuz Atay'ın Tutunamayanlar adlı kitabına benzer.
Romanın en etkileyici cümlesi şudur: "askerlik öldü general!.. sinsi siyasetçilere sırf üniformalı oldukları için asker diyemem!"(syf 44). https://galeri.uludagsozluk.com/r/2320097/+
Kitabın sonunda selim pusat binlerce yıllık bir Türk tarihiyle yargılanıyor. Mahkemenin şekli, onu itham eden krallar, padişahlar, sultanlar, devlet adamları, büyük komutanlar; davanın savcısı Mete ve kendisini savunan yine aşkıyla sınanmış ve ihanet etmiş selim pusat.
Kitaplarda okuduğum en zevkli en hoşuma giden kısımlardan biriydi o bölüm.
Kitap baştan sona çok güzeldi ama 5-6 sayfalık bölüm insanın aklını alacak kadar güzeldi.
Hüseyin nihal atsizin severek okuduğum kitabı. Kitabı bitirdikten sonra acayip bir boşluğa düştüm sanki 3 4 gün tesirinden çıkmadım. Adam kitabın sonunda sonsuzluğa karıştı gitti la.
Edit: ben affleck yerine christian bale de oynayabilir bence röle iyi gider.
Biz belki de şimdi uzak diyarlarda binlerce yıl önce yaşamış bir askerin, kölenin, sultanın ya da bir kralın ruhunun kutusuyuz. iç sesimiz belki de odur. Hologram olarak şimdi belki de geçmiş veya gelecekte bir yerde yaşıyoruz. içimizden geçenler asırlar öncesinin bir yansıması belki de. Bilmiyorum Altan bilmiyorum biz kimiz şeklinde sorgulamaya neden olacak kitaptır.
Bittiğinde derin bir boşluğa sürükleyen kitap. Başından sonuna olacakları bilerek, çaresizliği yaşayarak ve biraz da acı çekerek okursunuz. Selim pusat'a üzülerek, onu eleştirerek, sonra ona sinirlenerek, onu yadırgayarak, tekrar ona üzülerek ve en son da acıyarak bitirdim romanı. En sonunda hiçbir şey hissetmiyordum. Birinin bir yandan her şeyi hak ettiğini düşünüp bir yandan da eseften kurtulması için istek duymaktı selim pusat'a duyduklarım. Mistik bir eser benim için.
Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile açamazsın...
Kalbin benim olsun diyorum, çünkü mukadder...
Cismin sana yetmez mi? Çabuk kalbini sök, ver!
Yoktur öte âlemde de kurtulmaya bir yer!
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın....
Ram ol bana, ruhun yeni bir âleme girsin...
Yazmış kaderin: Aşkıma ömrünce esirsin!
Aklınla, şuurunla, hayâlinle bilirsin.
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın..
Sevda gibi bir gizli emel ruhuna sinmiş;
Bir haz ki hayalden bile üstün ve derinmiş.
Gökten gelerek gönlüne rüzgar gibi inmiş,
Bir sır ki bu, ölsen bile asla açamazsın...
Anlatması imkansız olan öyle bir an ki,
Hülyadaki ses varlığının gayesi sanki...
Bak emrediyor: Daldığın alemden uyan ki,
Mutlak seveceksin beni, bundan kaçamazsın...
"Sevginin niçini olmaz ki efendim… Düşünsem belki makûl bir sebep bulabilirim. Fakat bu hakikî sebep olmaz. Çünkü biz önce severiz. Sonra sevdiğimiz şeyin güzel taraflarını bulmaya çalışırız. Bu da hodbinliğimizden doğar efendim."
Her okuyuşta farklı bir şeyler bırakan kitap. Bu tadı bozkurtlar serisi ya da dalkavuklar gecesi gibi yazarın diğer eserlerinde alamazsınız. Sırf fikirleri yüzünden yazarın adının dillenmemesi çok acı.
Sabahattin ali yi, necip fazıl ı tillah gösteren meb bu adamı kaale almaz.
Fakat doğrusu ruh adam romanı türk edebiyatı içinde müstesnadır. En önemli özelliği ise bizde henüz oturmamış iken kurgu tarzında modern roman özelliklerini üstelik çok orijinal şekilde ortaya koymuş olmasıdır.
Dünya çapında bir eserdir.
Bir erkek, "ızdırap çekiyorum, sen de beni seviyor musun?" diye ağlıyor, bir kadın da buna "sus sus ben de ızdırap çekiyorum" diye cevap veriyordu. Diceklerim bu kadar.