1994 yılında tutsi ve hutular arasında çıkan savaşı tüm dünyanın kılını bile kıpırdatmadan izlemesi ile anılır. toprakları gayet verimli olan, iyi bir geçinme düzeyi olan halk gün gelip almanlar tarafından çiftçilik veya hayvancılıkla uğraşmalarına bakılarak tutsi ve hutu olarak ayrıma tabi tutulmuştur. belçika sömürgesi olduktan sonra ise yönetimin kişilere hangi gruba dahil olduklarını belirten kimlik gösterme zorunluluğunu getirmesi ile bu ayrım dikkat çeker hale geldi! yönetim için hutu'larla işbirliği içinde olunması, hutu'ların tutsi'leri katletmesini görmezden gelmek için bir mazeret teşkil etti! ve tıpkı güçlü oldukları zamanlarda tutsi'lerin yaptığı gibi hutu'larda onları katletmeye başladı. birleşmiş milletler o bölgeden askerlerini çekti! fransız askerlerinin hutu'ları desteklemek üzere eğittiği de bir sır değil! ruanda olarak bilinen bu afrika ülkesi hakkında hotel rwanda filmi izlenerek veya şu an trt 1'deki kırılma noktasıadlı program takip edilerek daha fazla bilgi edinilebilir.
dünyada yaşanmış en buyuk soykırımlardan birine belçika ve fransa vasıtası ile sahne olmuş acılar ülkesidir. 1994 yılında yaşanmış olması sebebi ile benimde o yılda henüz 15 yaşında olmamdan ötürü yeni yeni internetten araştırıp okuyup ayrıntılı öğrendiğim insanlığımızdan utandığım, kahrolsı avrupadan ,amerikadan , fransadan, belçikadan bir kez daha nefret ettiğim olayların ülkesi. bu olaylardan sadece 1 sene once clinton efendi artık dünyada soykırımlara izin vermiyceklerini haykırmış, ama sadece 1 sene sonra çin'den çok ucuz bir fiyata getirilen binlerce pala ile bıçak ile 1 milyon insan kesilerek öldürülümüş, ve kahrolası BM buna yine seyirci kalmış. belçika ve fransa 1 milyondan fazla insanın ölümüne sebep olan bu olayda resmen insan hayatını hiçe sayarak bir sosyal deney yapmış. işi daha da garipleştiren şimdi bu aynı fransa'nın belçika'nın kalkıp bize sözde ermeni soykrımı hakkında ders vermeye kalkması yaptırım uygulamaya çalışması. sinirleniyorum, üzülüyorum, insanlığımdan utanıyorum. sadece fransa'dan yıllardır neftet etmekte ne kadar haklı olduğumuzu anlıyorum. sadece derisinin rengi yuzunden insan hayatı hiçe sayılmış ruanda'da , umarım herkes bu olayı bir yerlerden araştırırda olaydaki hüznü dramı öğrenir.
(bkz: sometimes in april) filminde de işlenmiş olan tutsi soykırımını yaşamış doğuştan şanssız insanların doldurduğu bir küçük afrika coğrafyası.
filmde birleşmiş milletler toplantısında bir gazetecinin 'hutsiler mi tutular mı savaş sebebi? ' sorusu noktayı koyuyor zaten olaya. ismini bile bilmedikleri ırkları birbirine kırdırdılar bir nevi .
1994 nisanında 100 günde 1.000.000 insanın feci şekilde can verdiği topraklar kısaca .
ülkenin en büyük sportif başarısı muhtemelen geçtiğimiz günlerde italya'nın bornio şehrinde oynanan hazırlık maçında (bkz: basketbol) türkiye'yi mağlup etmiş olmasıdır. adamlar maç sonu bizimkilerle * fotoğraf çektirmek için sıraya girmişler, karşılarında idolleri, hayran oldukları adam duruyor belki ama sahada çatır çatır bizimkileri yeniyorlar. dünya sıralamasında sondan 2 ya da 3. sıradalar, yanılıyor da olabilirim ama üç aşağı beş yukarı oralar işte.. türkiye'nin hazırlık maçında lüksemburg, malta veya san marino'ya kaybettiğini düşünün. üstelik de 1 ay sonra yapılacak avrupa şampiyonu öncesi. fatih terim'in bilmem neresinden girilip ebesinden çıkılırdı muhakkak. neyse, entry daha da fazla dışarı taşmadan bitirelim. gerçi, taştı taşacağı kadar ya..
--spoiler--
* 1994 yılına kadar bayan terzi yoktu şimdi var.
* Ülkede tren yok.
* Peynir, zeytin, üzüm, elma, kavun, karpuz, portakal bilinmiyor.
* Çamaşır makinası, buzdolabı yok elektrik süpürgesi yok.
* Zaten elektrik yok, olanı da halkı aşar.
* Şebeke suyu maalesef yok.
* Ekmek yok (çapati denilen yağlı yufka da 2 dolar )
* Ama polise yok yok. Maaşları 300 ile 2000 dolar arasında değişiyor. (Diğer memurların maaşı 50 dolar civarında) Hal böyle olunca da bir polis yanında şoför, temizlikçi, aşçı, bakıcı çalıştırabiliyor.
--spoiler--
Tüm bunları boşverelim şimdi, biz içelim eğlenelim.
haksızmıyım!
belçika'nın desteğiyle aynı ulustan olan halkı arasında yapay bir ırk çatışması yaratılmış ülkedir. halkının büyük çoğunluğunu oluşturan Hutu'ların ırkçı ayrımlar sebebiyle(hasta kabullerde önceliğin Tutsilere verilmesi, eğitim alanında yer verilmemeleri) örgütlenmişerdir. ikinci dünya savaşının ardından da yapılan seçimle yönetimi ele almışlardır. (kaldı ki bu seçimler sırasında Hutuları yine Belçika desteklemişir.) Hutulu devlet başkanının 1994 yılında uçağının düşürülmesi ve bunun sonucunda ölmesiyle özellikle Çin'den aldıkları satırlarla Tutsilere saldırmışlardır. parası olan Tutsiler işkencesiz ölümü satın alıp silahla öldürülmüşlerdir, diğerleri ise işkenceyle ölmüşlerdir.
Fransa ve Abd soykırım karşısında müdahale edeceklerini söyleseler de bu soykırıma müdahale etmemek için BM yasalarında yer alan maddelerdeki "soykırım" sözcüğünü değiştirmişlerdir. Tutsi örgütleri başarılar elde etmeye başlayınca da Fransa Hutulara askeri destek vermiştir. Fransa'nın müdahalesine kadar 800.000 kişinin öldüğü, müdahale sonrası kısa sürede 200.000 kişinin daha öldüğü soykırıma tanıklık etmiş ülkedir.
15. asır başlarında bölgede iki etnik unsur vardı: Hutu ve Tutsi. Kuzeyde yaşayan Tutsiler zamanla yönetici sınıf oldular ve Hutuları katı bir feodal yapılanma içine ittiler.
Ülkeye ilk gelen Avrupalı John Speke oldu ve 1895'te Ruandalılar Alman Doğu Afrikası'nın bir parçası olarak Alman egemenliğine girdiler. Ancak burada bir Alman hükümeti kurulmadı ve Alman idaresi altında ülkeyi geliştirmek için hiçbir şey yapılmadı.
I. Dünya Savaşı'ndan sonra bölge BM tarafından Belçika mandasına verildi ve Belçika idaresi öncekinden çok daha sert ve kesin olarak Ruanda'ya yerleşti. Belçikalılar Ruanda'da sömürge yönetimini kurumsallaştırmak amacıyla üst sosyal sınıf olan Tutsileri kullandılar. Yeni vergiler ve zorunlu çalışmalar getirildi. Birçok Ruandalı bu kötü koşullardan kurtulmak için ülkeyi terk etmek zorunda kaldı.
bu ülkede, barış sağlanmış, soykırım durdurulmuştur ancak; 50 metrede bir rastlanılan kolluk güçleri, hala ne kadar hassas bir dengede ve bıçak sırtında olduklarını gözler önüne seriyor.
kiliselerinde de, yaşanan hazin olaylara atfen; mor ve beyaz olmak üzere 2 renk işleme ve süslemeler kullanılıyor. mor renk; ölümü: beyaz renk ise; umudu simgeliyor.
ayrıca; bu ülke parlementosu dünyadaki en çok kadın vekile de beşiklik yapmaktadır.