'muck' isimli saçma sapan dizinin fragmanı nedeniyle show tv'ye verdiği para cezasını az bulduğum kurum. neymiş efendim dansmış müzikalmiş sanatmış. sıçarım sanatınıza. annemle babamla otururken utanıp kanal değiştirmek zorunda kaldığım her şey çirkindir benim nazarımda. sokarım medeniyet anlayışınıza.
sanata ve sanatçıya saygı çerçevesinde yayınlanan filmlerde kesme, kırpma, atlama, mozaikleme yapılmaması kararı alması gerektiğini dilediğim kurum.
kemal sunal'ın filmleri samanyolu'na, kanal 7'ye düştüğünden beri kesildikçe kesiliyor. rahmetliye saygısızlık, sanata ve sanatçıya saygısızlık. keza yabancı filmler içinde aynı şey mevzubahis, kanallar şu veya bu sebeple filmleri kesiyor. e aq nerede sanata saygı? götün yemiyorsa baştan sona yayınlamayı almayın yayın haklarını, nedir bu kardeşim ya. rtük salakça mozaikler, sansürler getireceğine filmlere sahip çıksın, korusun.
rtük çifte bir standarta imza attı: kadına şiddete ve baba dayağına değil, babaya dayağa ceza.
rtük, hanımın çiftliği dizisinde güllü nün babasını kırbaçla dövmesini milli ve manevi değerlere ve türk aile yapısına aykırı bulup kanalı uyardı. ancak aynı rtük 7 ay önce babasının güllü yü dövmesi için bunda cezalık bir durum yok demişti.
kadına şiddete ceza yok!!
rtük 7 ay önce güllü nün babası ve ağabeyi tarafından fiziksel şiddet gördüğü sahneleri mercek altına almıştı. kadına şiddet olarak algılanan ve ceza gerekçesi olarak gündeme taşınan güllü nün suratının kanlar içinde kaldığı o sahne,rtük ün toplantı masasında kriz olmuştu.
fikir ayrılığına düşen üyeler arasında yapılan oylamada çoğunluk burada uyarıda bulunulacak bir durum yok deyince ceza gündemden düşmüştü.
kemal sunal filmlerinde en saf ve masum bir şekilde ifade edilen kelimeleri sansürletirken hayat devam ediyor dizisindeki çocuk tecavüzü sahnelerine dokunmayan tarafsızlığına zerre inanmadığım kurum.
konuşma dilinde rütük denmek suretiyle hata yapıldığını düşündüğüm kurul. ille kısaca söz edeceksek niye '' retük '' demiyoruz, ses uyumuna da aykırı değil. ''rü '' diye bir harf var da biz mi bilmiyoruz yoksa.
üniversiteler için yök ne ise, televizyon ve radyolar için de rtük o'dur. Özünde reklam düzenlemesi, rekabet gibi konular için buna benzer bir kuruma ihtiyaç vardır ama rtük bu görevi adam akıllı yapmadığı gibi üstüne tv ve radyoları kuklası haline getirmek için uğraşmaktadır.
benim yönümden tek yararı programlara ceza kesince trt'nin vangelis'li belgesellerini izleyebiliyorum.
Radyo ve televizyonda toplumsal yapıya aykırı bulunan görüntü, düşünce, söylemlerin yasaklandığı kurum. Genellikle yaptığı gereksiz engellemelerle tartışmalara yol açan devlete bağlı kurumdur.
beğenmediği programlara bir hafta süresince durdurma kararı verip, yerine ceza olarak * belgesel yayınlatan kuruluş. keşke kurulmamış olsaydı diyorum her seferinde.
Kafasına yatmayan yayınlara ceza veren, örümcek beyinli hatta bence beyinsiz, insan suretli varlıkların idare ettiği ne idüğü belirsiz kurul. Sözde, Türk aile yapısını ve çocukların bedensel ve zihinsel gelişimlerini korumak adına kafasına eseni yapabilenlerin kurulu. Bi boka yaramadığı gün gibi belli olsa da iktidar zihniyetiyle çalıştıklarından sırtları kolay kolay yere gelmez efendim. Zamanında depo bekçisi olarak çalışan adamı bugün kurum içerisinde idari bölüme yöneticilik pozisyonuna atamalarından da ne oldukları bellidir aslında. Ne demişler yıllaaar önce, ''devletin malı deniz...'' Yiyiniz, sömürünüz efendim. Afiyet olsun, biz de tatlı uykumuzdan aman ha uyanmayalım olur mu?
Amerika'nın da bir RTÜK'ü var! Amacım, RTÜK benzeri organizasyonların sadece Türkiye'de bulunmadığına işaret etmek. Amerika Birleşik Devletleri'nde RTÜK'ün işlevlerini yerine getiren kuruma FCC - Federal Communications Commission deniyor. Bu kurumun Bush dönemindeki başkanı (Başkanlar bu kurumda ATAMAYLA geliyor; bizdeki gibi aralarında toplanıp kendilerine bir başkan seçmiyorlar) Kevin Martin, dindar ve 'ahlaki hassasiyetleri yüksek' biri olarak biliniyordu. Verdikleri bir cezayı da yazayım: Televizyon yayınında ahlak dışı bir söz kullanmanın cezası: 325 bin dolar.
halk adına karar verme hakkını kendinde gören kurum. bu hakkı kendisinde görme sebebi de tabi yine o halk. ibiş deyince kızan, şöyle güzelce bir kulağına parmağını sokunca -diyelim- aldırmayan halk.
çeşitli tartışma programlarında kullanılan "kürdistan", "özerklik", "ayrı devlet" gibi kavramlara ifade özgürlüğü kapsamında onay veren ve cezaya gerek görmeyen kurumdur.
yeni reklam uygulaması tv izleyicisini çıldırtan kurum.
eskiden ilk özel televizyonlar açıldığında, reklamla ilgili bir kural yoktu, ve televizyonlar hemen hemen 3 dakikada bir uzun reklam kuşaklarına girer, izleyiciyi çıldırtırdı. dizi veya filmden çok reklam izlerdiniz.
sonralarda rtük duruma el koyarak, 20 dakikadan önce reklam kuşağı yayınlanmasını yasakladı. iki reklam arası min. 20 dakika olmalıydı. ve bu durum uzun süre, geçen haftaya kadar böyle devam etti.
bu dönemde türk dizilerinin altın çağı yaşandı ve yükselişe geçti. zira ikidebir reklam yayınlanmayan diziler daha çok izlenmeye başladı, izleyici dizilere daha konsantre bir şekilde bağlandı. ve yine bu yüzden aralara daha sık reklam alabilmek için dizi süreleri uzadı.
ama geçen hafta itibari ile bu 20 dakikalık reklam yasağı 10 dakikaya düşürüldü. tam reklamdan çıkıyorsunuz, diziye tam konsantre oluyorsunuz, yine reklam giriyor.
bu durum kime ne yarar sağlayacak merak ediyorum. hangi akla hizmet yapıldı. kanallara bir yarar sağlayacağını düşünmüyorum. tamam daha sık reklam alacaklar ama, bu durumdan sıkılan izleyici bir süre sonra internetten bu dizileri reklamsız izlemeye başlayacak. aslında reytingler azalacak.
reklam verenler yarar sağlamayacak. zira reklam kuşağı çıkar çıkmaz küfürü yiyecekler.
kısacası son bir kaç gündür tv'lerde izilediğim dizilerdeki reklamlardan acayip sıkılmaktayım, ve bu durum bana 90'ların başındaki o acayip dönemi hatırlatmaya başladı.
yeni reklam uygulamasıyla tv başındakileri delirtmiştir.
ulan zırt bırt reklam mı olur?
sevdiginiz bir programı yada diziyi takip etmek tamamen işkence haline gelmiş durumda.
özellikle canlı yayınlar için tam bir rezalet. canlı yayını futbol gibi düşünürsek, oyunda olan sakatlıklar, yapılan fauller oyuncuyu nasıl etkiliyorsa canlı yayın ekibini ve sunucuyu zırt bırt çıkan reklamların etkiledigini düşünüyorum.
stüdyoda bulunan seyircilerle ve konuklarla olan baglantısı kopar, yayın konsantrasyonu düşer vs vs vs...
acilen el atılması gerekmekte yada canlı yayınlar için farklı bir uygulama yapılmalı.