türk halkının duygularından, vatanseverliğinden korkanların uydurduğudur. burada önemli olan kimin ne söylediği değildir. söylenilenin halkın duygularını ne kadar ifade ettiğidir. rte, sokaktaki vatandaşın sözlerine tercüman olduğu için öne çıkmıştır. sokak ağzıyla mı konuşmuştur? evet efendim, halktan biri gibi konuşmuştur. noldu?
kendi ülkesindeki olaylara tepki gösterilmiyor diye dış dünyayla iletişimini kapatmış orda çocuk ölürse ölsün zaten tek müslüman diye tepki gösteriyorlar burda kaç çocuk öldü tepki gösteren yok biz niye tepki gösterelim biz eşşek miyiz diyerek ne kadar insancıl ne kadar milletine yaraşır olduğunu ispatlamış ve asıl cahilliği yapmış o insan kişisinin isim taktığı kalabalıkdır.
şimdi konu ile alakalı olarak yazma gereğim celp etti. tam olarak dile getirebilirmiyim bilmiyorum ama ba$layayım evvela.
mezvubahis cahil kesime bakıyoruz. ma$allah hepsi 18'lik çıtır. daha dünkü bok, fevri takılıyo, hani dünya skine minare münasip yerine.
hiç de öyledeğil tabii ki. hepsi re$it, aklı selim daha amiyanesiyle sike sürülecek akla sahip insanlar. en azından görüntü böyle. bu adamlar cahil. evet cahil, aynen katılıyorum. zırzop cahil kesim. en az senin benim kadar. okul ile eğitim olayını keseli yıllar olmu$ tipler çoğunluğu. yani hepsi a$ i$ derdinde insanlar. çalı$an, bir $ekilde gününü, geleceğini kovalayan tipler. ya$lısı genci(kendi aralarında) bir $ekilde ya$am geçim olaylarında.*
hatırladığım ülke ekonomisinin 20 yılda gitgide boktanla$tığı. bu boktanla$an ekonomik ko$ullarda ülkem insanı(çalı$an kesim burada bahsettiğim) kendine ve evine ekonomik yeterlilik sağlayabilmek adına kendi geli$imi yerine, ekonomik anlamda ihtiyaçlarını kar$ılayabilmek, ailesine yeterlilik sağlayabilme çabasına dü$tü. bu amaçla ayda 3-4 kitap alıp okuyan insan ayda 1 kitap alır, her ay sinemaya giden bir aile artık 2-3 ayda bir sinemaya belki gider oldu örnekleri saymakla bitmez. çoğunlukla artan geçim sıkıntısından kaynaklı büyük $ehirlere haddinden fazla göç ya$andı. bu bahsettiğim 20 yıllık süreçte ileti$im alanında müthi$ geli$imler oldu. tek kanallı siyah beyaz günler geride bırakıldı. gazete sadece kent merkezlerinde bulunduğundan etkisi televizyon kadar fazla olmadı hiçbir zaman. zira gazete tv gibi evinizdeyken dünyada ne olup bittiyse anında size bildirmiyordu. ilk yıllarda hatırlıyorum trt'de alı$veri$ fi$, tuvaletten sonra ellerini yıka, sabah öğle ak$am di$lerini fırçala, $imdi adı aklıma gelmeyen belgeseller, eğitim programları, saat 18.00'dan 21.00'a kadar süren haber(!) bültenleri vs vs. yayınlanırdı. nihayetinde fuzuli program yoktu kanallarda o yıllarda. gün oldu devran döndü bizim çalı$mak ve para kazanmaktan öte gayesi olmayan ülkemiz insanı kendine kalan az vaktini tv ba$ında daha fazla geçirir hale geldi yava$ yava$. hatırlayanlar bilir;
$imdilerde nefretle adı anılan televole programının aslında spor ve sporcu magazininden öteye geçmeyen bir program olduğnu aslında. günler yıllar döndükçe o çalı$maktan ebesi skilen insanlar özel kanallarda gösterilmeye ba$lanan fuzuli nitelikli yayınlarla eğlenir oldu. insanların bundan ho$lanmasını gören tv kanalları 90'lı yılların ortalarından ba$layarak, seviyesizliklerini alabildiğine a$ağılara çekti, günümüzde çekmeyede devam ediyor.
öyleki devlet kanalı trt bile bu döngüde kendine yer bulabilmek adına kurulu$ yıllarındakinin aksine magazinsel ve yüksek fuzuliyatlı program ve yayınlar yapmaya ba$ladı ve bu arada bir nesil yeti$ti kimsenin farkında olmadan. bu programlarla büyüyen, bunlardan ho$lanan, kof, körükörüne bo$ yayınlarla eğlenen, bu yayınlardan hayatı öğrenen.
bu yayınlar olmadığında bir madde bağımlısıymı$ gibi kendini bo$lukta hisseden. çocuğundan yeti$kinine ya$ ayrımı olmaksızın televizyona ve gereksiz yayınlarına bağımlı bir ulus ya$am sürmekte ülkemizde. yıllar önce bu piyasada tutunmak adına her türlü yav$aklığa müsade buyuran medya öncüleri günümüzde halen yerlerinde duruyor. yıllar öncesinde bilinçli yada bilinçsiz bir $ekilde salt rekabet/hırsları adına bu tarz yayınlara izin veren ve aynı $ekilde bu eylemlere ses çıkarmayan bir kısım insan zümresi geçen zaman içinde bu durumu kontrol altında tutmayı beceremedi. zira türk insanı her zaman "dü$ene el uzatan" bir karaktere sahip olduğu için, bu bir kısım zümre gerek yayıncısı gerek eğitimcisi gerek aydın'ı gerek siyasetçisi aynı süreçte türk insanına mahsus bu özellikten o yıllarca epey bi ekmek yedi. taa körfez sava$ından tutun bosna hersek'te yapılan katliamlara, pkk illeti vs vs türlü türlü benzer olayda hep kaymak yiyen kısmın içinde yer almak adına türk milletinin zaafından yararlandı. nerde bir sava$ olsa, nerde bir katliam olsa medyamız sürekli ölen çocukları, yaralanan çocukları gözönüne getirdi. bunu yapmaktan yıllarca çekinmedi. insanımıza hep bu görüntüler empoze edildi. dünyanın en sktiredilmi$ mekanında olay olsa önce yaralı, ölü çocuklar ve kadınlar gösterildi. bu görüntüler yıllarca insanımızı hassasla$tırdı. politik olarak yıllar yılı hiç tepki vermeyi$imiz her daim insanımızın içinde yer etti. bu görüntülerle ne kadar çok kar$ıla$tıysa o kadar hassas oldu türk insanı. olana bitene tepki(adam gibi) verilmeyi$i hep bu hassasiyeti körükledi. nitekim 25 ya$ında hayatının son 21 yılını rahatlıkla hatırlayan birisi olarak bu cahil(!) halkın sabrının ta$tığına geçtiğimz yıl ard arda verilen onlarca $ehitten sonra tanık oldum. anladım ki bu milletin artık bu durumlara sabredecek gücü yoktu. ömrümde ilk kez sivil bir organizasyon olmaksızın insanların sokaklara çıkıp eylemlerine ve protestolarına tanık oldum. rte'nin dün geceki ayar'ına i$te bu sebepten sevindi bu halk bu kadar. çünkü rte o insanların yıllarca biriktirdiği hisleri bir ba$bakan edasıyla değil, türk insanı hassasiyetiyle cevapladı bana göre. ülkedeki halkın hislerine bir anlamda tercümanlık yaptı. o yüzdendirki;
partisi, dini, dili, ırkı ne olursa olsun bir çok insan rte'yi haklı gördü dün ak$am.
orada bulunan cahil halk i$te bu halktı. elindeki gücü düzgün kullanmayı bilmeyenler tarafından yeti$tirilen, adeta koyun gibi önüne sürülenden ötesini göremeyen. sen, ben, o.
bizden birileriydi onlar.
$imdi bu tepkiden korkanlar, pervasızca, meydana gelen manzaradan korkup kendi olu$turduklarına cahil diyor.
evet cahiliz.
insanları yıllarca köreltip cahil demek mi doğru olan
yoksa kendi cehaletini kabullenebilmek mi ?
son iki olayla birlikte dış politikada bir dönem büründüğümüz şamar oğlanı rolünden sıyrıldık. ama bu şekilde devam etmek de sakıncalı olabilir. mesela yakınlarda benzer 3. bir olay rte'yi ve onun tahtında türkiye'yi sıkıntıya sokabilir.
kendi gibi düşünmeyene, giyinmeyene, sıvı tüketmeyene karşı söylenen bir beyanat. unutulmamalıdır ki demokrasiye tahammul edememek cahillikten çok daha fena bir durumdur ve tekrar unutulmamalıdır ki cahil insanların cahil kalmasında o ülkenin cahil olmayan insanlarının da suçları vardır. düşünmemiz gereken tek şey kendini eğitimli diye tanımlayan yüzeysel bir kitlenin demokrasiye olan güvensiliğidir. bu kesinlikle harflerle veya rakamlarla açıklanamayacak eyvahlıkta bir durumdur.
demokrasi: tüm üye veya vatandaşların, organizasyon veya devlet politikasını şekillendirmede eşit hakka sahip olduğu bir yönetim biçimidir.*
demokrasiyi çoğunluğun gücü olarak gören ve türkiye'de demokrasinin uygulandığını sanan (ki seçim sistemindeki %10'luk baraj bile tek başına buna engeldir.), her fırsatta aslında inanmadıkları o sözde demokrasilerine sığınan, malesef %47'lik cahil kalabalıktır.
şimdi hani biraz olayın gazı da kaçtı ya meseleye biraz başka açılardan bakmak lazım. aslında o cahil kalabalık dediğimiz seni beni de yani akp'yi ve tayyibi sevmeyenleri de yansıtıyor. çünkü içimizde bir yerlerde bir sızı var. yıllardır hem de çok uzun yıllardır uluslararası arenada ezik ve pasif olmanın ezikliği bu.
istisnalar hariç hepimizin içinde bu ülkeye karşı sevgi var. hepimiz bu ülkenin iyi yerlere gelmesini istiyoruz. ama ülkemizle ne kadar gururlanabiliyoruz mesele bu. adımız dünyada hangi bilimsel başarıyla anılmış, teknolojide ne yapmışız, insanlığa ne kadar katkı sağlayabilmişiz, dünya bizi ne kadar ve nasıl tanıyor ?
en ufak bir galibiyetin alındığı avrupa takımları ile yapılan maçlardan sonra yediden yetmişe sokağa dökülmemizin tek sebebi futbol mu zannediyorsunuz? değil, çünkü başka sevinçler, başka gururlar yaşıyamıyoruz. şöyle göğsünü gere gere türkiye türkiye diye bağırabileceğin bu maçlar harici ne gördük şu ahir ömrümüzde.
onun için kalabalıkların gaza gelmesinde en büyük suçlu, yıllardır bu ülkeyi yönetip de, bu ülke insanını başarılara hasret bırakanlardır. ondan sonra insanlar en ufak bir gösteriden sonra bile coşkuya kapılır tabi.