daniel defoe'nun yazdığı ve tarihte bilinen ilk ingiliz romanıdır. macera heveslisi genç robinson kreutzner'in bir gemi kazası sonrası 28 yılını ıssız bir adada geçirmesini anlatır. dönemin düşünce yapısına ayna tutar. ırkçı düşünce yapısının o dönem için gayet normal olduğu çok açık bir şekilde anlatılmıştır.
robinson crusoe adanın, en yüksek, daha doğrusu en iyi görünebilecek noktasını, inatçılıktan ya da alçakgönüllülükten, korkudan, bilinmezlikten ya da özlemden terk etmemiş olsaydı kısa sürede mahvolup giderdi; ama gemilere ve onların güçsüz dürbünlerine bel bağlamayıp adasını baştan sona keşfetmeye karar verdi. adanın zevkini çıkarmaya başladığından sağ kalabildi. ve sonunda mantıksal açıdan zorunlu bir sonuç olmasa da bulunup kurtarıldı.
had Robinson Crusoe never left the highest, or more correctly the most visible point of his island, from desire for comfort, or timidity, or fear, or ignorance, or longing, he would soon have perished; but since without paying any attention to passing ships and their feeble telescopes he started to explore the whole island and take pleasure in it, he managed to keep himself alive and finally was found after all, by a chain of causality that was, of course, logically inevitable.
Maddi sorunlar dolayısıyla kapısına kilit vurma aşamasına gelen, istiklal caddesi üzerindeki kitabevidir. Kendimi bildim bileli, Türkiye'de az bulunan, genelde belli bir konunun belli bir ilgili kesimine hitap eden, çoğunlukla yabancı dillerde yazılmış kitaplar satan, butik bir kitapçıydı. Hâlâ da öyledir ve bu özellikleri nedeniyle fiyatlar hep yüksektir.
Maddi sorunları aşmak ve hayatta kalabilmek için "Önce öde, sonra al" mantığıyla "Robkart" isimli bir proje başlatmışlar. Minimum limit 50 tl. Halbuki 10 tl yapsaydı belki de daha çok kişi gelir, yardımcı olurdu. Hem bu kadar zor durumdasın, hem de en az 50 tl istiyorsun. Bana biraz tutarsız geldi açıkçası. Kampanyanın detaylarını linkte bulabilirsiniz : http://www.agos.com.tr/ha...ireniyor&haberid=5555
Ayrıca şunu belirtmek isterim ki birini ya da ikisini kurtarırız ama butik kitapçıları kurtarmaya çalışmak gerçekten de akan suyun önünde durmak gibi bir şey. Zincir kitabevleri, megastore'ların önünü almak maalesef çok mümkün değil. Hem fiyat hem de ulaşılabilirlik açısından her zaman önde olacak bu mekânlar. Ayrıca siz kabul etmek istemeseniz de e-book'lar yakın bir gelecekte tüm basılı kitapların yerini alacak. çünkü maliyet, çevreci kaygılar vb. faktörler bunu kolaylıkla gerçekleştirebilecek. Basılı kitap da sadece özel bir kitlenin eski alışkanlıklarını tatmin etmekten öte bir sayıda basılmayacak.
daniel defoe'den yüzyıllar önce yaşamış endülüslü filozof ibn tufeyl'den ruhun uyanışı/hay bin yakzan'ı okurken izlemek ilginç raslantı olsa gerek ki orjinali yerini hiçbir şey tutamaz, kitabı bile.
-"senin tanrını sevmedim. seni de sevmedim"
diye biten cuma ile efendinin tanrı diyalogu ayak üstü envai türden felsefe şöleni yaşattı zihnime.
daniel defoe'nun dünya klasikleri arasına girmiş kitabıdır.
--spoiler--
Daniel Defoe'nun 1719 yılında ilk basımı yapılan ve bazılarınca ilk ingilizce roman olarak nitelendirilen kitabıdır. Kitap ingiltere'de yaşayan Alman asıllı orta halli bir ailenin en küçük oğlu olan Robinson Kreutzner'in babasının tüm itirazlarına rağmen, dünyayı gezme hayalleri ile çıktığı yolculukları ve bu sırada karşılaştığı olayları anlatır. Bu yolculuklar içinde ıssız bir adada 28 senesini son üç yılı hariç yalnız geçirir.
Kitabın orijinal adı bir başlığa göre oldukça uzun sayılabilecek şekilde basılmıştır: Yorkl'u Bir Denizcinin, Kendi Kaleminden, Deniz Kazası ile Düştüğü Amerika Sahillerindeki Oroonoque Nehri Ağzındaki Issız Bir Adada 28 Yılını Geçirirken Yaşadığı Serüvenler ve Korsanlar Tarafından Kurtarılması.
--spoiler--
denince öyle zayıfcana, kıllı mıllı, saçı sakalı birbirine girmiş birini tasvir ediyorum, nedense. cuma ile olan diyalogları, cinsel eksiklikleri falan. bana neyse adamın arzularından, eksikliklerinden.. hey Allah'ım töbe töbe. hadi gidelim hadi hadi!
onunkisi bir hayatta kalma mücadelesi değil hayata malik olma gayretidir. tüm canlıları kendine ait hisseden megolaman, yarı tanrı bir tüketim canavarı.
dönemin başından itibaren don quiote ile ıncık cıncık incelemediğimiz fakat hala bıdı bıdı yorum yapabileceğimiz alanlara sahip eserdir. eserdir gerçekten.
ideolojik halk bilimi çalışmaları doğrultusunda afrika'nın işgal edilişini meşrulaştırmak için yazılmış sömürüyü çok iyi bir şeymiş gibi anlatan daniel defoe romanıdır.