risale i nur

entry763 galeri516 video5
    190.
  1. bir cemaat abisinin "kuran'ın özeti" olarak bahsettiği seri.

    hoh dedim amk.
    1 ...
  2. 191.
  3. hiçbir şekilde islamla bağdaştırılamayacak laf kalabalığı.

    risale ya da her neyse islamın kıyısından bile geçmez. geçemez.
    1 ...
  4. 192.
  5. malum kesimce kurandan daha az dikkate alınan eserdir. bu eserin kaynağı zaten kurandır. kuranı anlatmak için, birçok ayeti yorumlamak icin yazılmıştır. bir nevi tefsirdir. kurani anlamak için elmalının tefsirini okursunuz, bunu da okursunuz. aradaki fark ayrıntıdır. ayetleri açıklamak için de temsili hikayecikler görürsünüz. kuran ayetlerine ters gelen hiç bir şey bulamazsınız. kuranı doğru anlamak isteyenler için bir kaynaktır. bir çok kaynak var aslında. isteyen diger kaynaklardan da yararlanabilir. sadece bu külliyat diğerlerinden daha ayrıntılı o kadar. başlangıç için veya yok dili çok ağır diyenler için (bkz: sadeleştirilmiş sözler) ama biraz olsun anlarım diyorsanız orjinalinden okuyun derim.
    2 ...
  6. 193.
  7. şirke düsmüş cemaatçilerın elinden düsürmedıgi kutsal kitapları.
    (bkz: ölüye risale okumak)
    3 ...
  8. 194.
  9. okuyup okuyup hiçbir şey anlayamadığım kitap. cemaatçiler zorla okuturlardı. utanmasalar kuran yerine bunu kabul ederler.
    2 ...
  10. 195.
  11. bediüzzaman'ın kur'an tefsiri olmakla beraber, iman hakikatlerini anlattığı külliyatı.

    said nursi, önemli bir zattır. kendisi hayatı boyunca islam adına çırpınıp durmuştur. söylenenlerin aksine, said nursi'nin Muhammed Celali Efendi ve Şeyh Fethullah Es-Siirdi’den icazet aldığı belgelidir.

    ''dinci'' olarak tabir edilen kesimdeki ''dinci''ler aslında rengarenktirler. dinle alakası olmayanlar bunu bilemez. bir ''dinci'' olarak, tüm dincileri herkesten iyi tanırım. bediüzzaman'ı eleştirenlerin genel olarak vehhabi oldukları (verilen linkte ikamet edenler dahil) vakidir. vehhabilerse, küfrün daniskasını şeyhleri abdülvehhabdan öğrenmişler, uygulamaya devam etmektedirler. şirk itikadı sahiplerinin sözlerini biz ciddiye almayız.

    said nursi benim babamın oğlu değil, kendisinin eserlerine bakıp hayatıma yön vermiyorum; ancak islam adına çırpınan kimselerin yaftalanması bu kadar kolay olmamalı.
    2 ...
  12. 196.
  13. birkaç şerefsiz yalancının ortaya attığı iddiayı herkes diline dolamış gidiyor. kimsenin kuran yerine kabul ettiği yok bu kitapları.

    risale-i nur'ları değerli kılan zaten içindeki kuran ayetleri ve o ayetlerin tefsirleri kuş beyinliler sizi.
    6 ...
  14. 197.
  15. fanatik iddaa eki bence daha faydalı..
    5 ...
  16. 198.
  17. risalelerin yazıldığı zaman, türkiye de materyalist felsefenin de fazlası ile yayıldığı zamandır. bundan dolayı risaleler, kuranı kerimden ayetler ile allahın varlığını, ibadetin önemini, insanın yaratılış gayesini açıklamak için, o zamanın türkçesi ile yazılmıştır.

    hiçbir kitap, kuran ı kerimin önüne geçemez.
    4 ...
  18. 199.
  19. kimi yerlerinde Atatürk'e deccal demesi şakirtlerin Atatürk'e kininin ana nedenlerindendir.
    edit: olum şunu eksileyenler bir söylesin nolur amaç ne?
    2 ...
  20. 200.
  21. hep eleştirirler ya okumadan anlamadan eleştiriyorlar kitabı mukaddesimizi diye peki sayın şakirtler şunu açıklayın madem üstadınız tarafından anlaşılmaz bir türkçe ile yazıldı tamam kabul sözlüklerle falan bi şekilde çözeriz de ulan ayetleri niye arap alfabesi ile yazıyon yaz türkçe'sini de yanına anlıyalım.

    hadi onu da geçtim madem ilim yaymak derdiniz sadeleştirin şunun dilini de avamda anlasın bre şakirtler.
    1 ...
  22. 201.
  23. http://www.erisale.com/ anlamak isteyenlerin okuyabileceği sitesi olan kitaplardır. ayetler ve osmanlıca kelimeler açıklamalıdır.
    3 ...
  24. 202.
  25. fanatik iddaa eki bundan daha iyidir.
    3 ...
  26. 203.
  27. 204.
  28. anlayabilmek için yanında birde farsca sözlüğünüzün olması geremektedir. anlayanlar anlamayanlara anlatsın durumudur. akla ziyan işlere kalkışmayın. alın bir ilmihal doya doya okuyun daha iyi.
    1 ...
  29. 205.
  30. 206.
  31. cemaatte kaliyosan ister istemez hatim ettigin anlasilmasi guc kitaplar toplulugu.
    0 ...
  32. 207.
  33. Eskiden yazarlarının de pek itibar edilmediği ancak günümüzde haşa Kur'an-ı Kerim kadar kutsal sayılan kitap ve türevleri.
    1 ...
  34. 208.
  35. allahın varlığını kati deliller ile ispat eden, ibadetleri neden yapmamız gerektiğini kuran-ı kerimden ayetler ile örneklendirerek anlatan külliyattır.

    hiç bir risale i nur okuyan insanın, kurana muadil olarak risaleleri gösterdiğini duymadım. böyle birşey islama aykırıdır. kuran ı kerim, allahın kelamıdır. risale i nur ise bir fani tarafından yazılmış bir kitaptır. bırakın muadil göstermeyi, kuranla kıyas edilmesi bile kuran ı kerime saygısızlıktır. şirke götürür.
    4 ...
  36. 209.
  37. 210.
  38. (bkz: masal kitabı)

    edit: nurunu s*ktiklerim rahatsız olmuş.
    1 ...
  39. 211.
  40. rusyada yasaklandigi icin goktasi yagdigi iddaa edilen kitaptir. yazan zat islama zarar veren biridir. okunmaya degmez.
    3 ...
  41. 212.
  42. ''tefsir değildir, tefsir ötesidir.''

    ve bilmediğini bilmektir...
    ben bir tabloya dışarıdan baktırmaz, insanı tablonun içine alır, tablonun içindekileri adeta yaşatır diyordum. ama benim tanımlamam her yönden baya eksik kalmış gibi görünüyor.

    --senai demirci--

    Tefsir, teknik bir deyim. Ayetleri önünüze koyarsınız, öncesi ile sonrasıyla nasıl bir irtibatı olduğunu, ne demeye geldiğini, nasıl indirildiğini vs. anlatırsınız. Bu konuda, Risale-i Nur müellifi zaten bir çalışma yapmıştır. Hem de savaş sırasında, hem de at sırtında, hem de ana dilinde de değil, bir tefsirin olması gereken dilde, kendi dilinin yatağında "Arapça", hem de hiç emsali olmayan bir duyarlılıkla ve tutarlılıkla... Söz konusu tefsir, işarât'ül i'caz, Bakara Sûresi'nin 32. ayetinin eşiğinde durmuştur. Bilahare Türkçe'ye de çevrilmiş, Arapçası da daha sade bir Arapça'yla yeniden aktarılmıştır. Yani, Said Nursî, bildiğimiz anlamda "teknik tefsir" yazamayacak biri değildir.

    Peki ama Risale-i Nur nedir? Doğru, üstad da bizzat "tefsir"dir diyor ama.. Bence bu Risale-i Nur'u en azından beklenen, bilinen, sevilen tefsir geleneğinin içinde de bir yeri olduğuna dair bir hatırlatmadan ibarettir.

    Risale-i Nur "tefsir" değildir, "tefsir ötesi"dir...(Bu cümleyi, taassuptan azade söylediğimi gayet iyi biliyorum; Said Nursî takıntım da yok; öyle ki başka bir isim daha Risale-i Nur adı altında yeni metinler yazsaydı, seve seve okurdum. Bir fart-ı muhabbet de değildir bu; çünkü Said Nursî'ye dair değil eserine dair yazıyorum. Ancak, Nur talebeleri olarak bizi eleştirenlerin de hiç olmazsa bakışlarını anlayışla karşılamak gerek. Risale-i Nur, Kur'ân'ı yaşamak içindir, vahyin diri nefesini solumak için okunur. Risale, Risale okumak için okunmaz. Bu yüzden, Nur talebeleri de en az bir başkası kadar okudukların tekrarlayan, okuduklarını okumaya çağıran değil, okuduklarıyla Kur'ânla tanışan, yaşıyan ve Kur'ân'a Risale üzerinden muhatap olma heyecanını taşıran, taşıyan biri olana kadar bu iğneleyici eleştirileri hak vermesek de, anlayışla karşılamak zorundayız.)



    Risale-i Nur'un Kur'ân'la irtibatı "bilgi"sel/"informatik" değildir. Yani dışarıdan bakmaz vahye.. Ayeti çerçevelenmiş bir nesne olarak önümüze koymaz. Bu tür bir bakışın, bizim meslekteki (tıp) karşılığı "in vitro" yani canlı dokuya tüpte bakmaktır.. Oysa, asıl doku kendi ortamında tanınır; yani "in vivo" olarak. Risale-i Nur bizi Kur'an'a muhatap ederken, "vahyin içine" koyar. Ayetin nabzını dışarıdan tutturmaz bize, bizi ayetin kalbinde tutar, odacıklarına sokar, varlığımızı ayetin nabzı eyler. Çerçevelemez ayeti, bizi, aklımızı, düşünme biçimimizi ayetin tablosu içine koyar.
    O yüzden kışkırtıcı bir soru sorarım özellikle kendi meslektaşlarıma (ve tabii diğerlerine de): "Sen hiç kan gördün mü?" Cevap pat diye gelir; "Evet!" Oysa, görmemişlerdir, göremezler de, göremeyecekler de.. Şimdiye kadar gördükleri kan hep "tüp içinde" oldu, hep "damar dışı"na akmıştı.. Tüp içindeki kan,

    (1) ölüdür ya da ölmek üzeredir,

    (2) hareket etmez, tortulaşmak üzeredir,

    (3) kalbe uğrayamaz, tüp içinde hapistir,

    (4) soğuktur ya da soğumak üzeredir,

    (5) basıncı yoktur; donup kalmıştır,

    (6) pıhtılaşmıştır ya da pıhtılaşmak üzeredir; akışını kaybetmiştir,

    (7) az sonra katısı sıvısından ayrışacak çökelecektir; rengini kaybetmiştir ya da kaybedecektir.

    Oysa damardaki kan, (1) canlıdır hem de her damlasında binlerce can vardır,

    (2) hareketlidir, hem de her noktasında binlerce hücrenin sürekli ve anlamlı bir dansı vardır,

    (3) kalbe uğrar, nefes alır, nefes verir, canla irtibatı sürmektedir, canlıdır, canlandırır da,

    (4) sımsıcaktır; her dokunduğu yere "bahar" gelir, vardığı her hücrede can tazelenir,

    (5) basıncı vardır, ne az ne fazla.. hep dengede hep ahenk içindedir,

    (6) akışkandır; pıhtılaşmayacak kadar seyreltik (diluted) damar dışına çıkmayacak kadar da kıvamlı (concentrated) akar her anda her mekanda,

    (7) rengi hep tazedir, hep canlıdır, kan kırmızı bir dirilik içindedir..

    Peki, bunca tıbbî ders ne anlama geliyor? Kur'ân ayetleri "damar içi kan" gibi canlı, hareketli, kalbe dokunan, neşeli bir akışkanlık içinde, sımsıcak temaslar sunan, akleden kalbi iten bir basınçla kıpırdayan, asla donmayacak, hiç pıhtılaşmamış, kıpkırmızı kan renginde bir tecelligâhtır.

    işte Risale-i Nur bizi vahiyle tanıştırırken tüpe koymaz ayeti, bizi damar içine sokar...

    O "kan kırmızısı" kapakların içinde sürekli bir hayat ırmağı akar, bizi de içine katar.



    Deepnot:Ne garip ki, Üstad, "tefsir" olarak yazdığı işârat'ül i'caz'ın en son sayfasındaki son ayetin tefsiri için Risale-i Nur'un yazdırıldığını fark eder. Yani, milyonlarca Nur talebesi onlarca yıldır milyonlarca sayfalık dersleri sırf Bakara'nın 32. ayetini anlamak için okuyorlar... O ayet de ne diyor? "Subhansın Sen Allah'ım, biz bilmeyiz..." "Tefsir" "bilmek" içindir; "bildirmek" için okunur; ama biz Risale-i Nur'u "biz bilmeyiz" demek için okuyoruz... "Bilmediğini bilmek" gibi eşsiz bir edep elbisesini giyebilmek ümidiyle bu dergâhın rahlesine diz çöküyoruz.

    --senai demirci--
    3 ...
  43. 213.
  44. kitabımız kuran-ı kerim'in orjinali zaten arapçadır. yada kuran-ı kerimin kendine has bir dili diyelim. zaten anadili türkçe olan bir türk vatandaşı olarak bir okuyuşta anlamıyoruz . illa ki bir bilenden ders almamız gereken bir durum var ortada. pekala kabul .
    peki , risale i nur, kuran ı daha iyi anlamamız için yazılmışsa risale inur u anlamak için neden ekstradan sözlüğe ihtiyaç duyuluyor ? anlayamıyorum bilen varsa anlatsın.
    neden mealli , türkçe'ye çevrilmiş, herşeyi bir okuyuşta anlayacağımız din kitabımız yok ?

    not: "elhamdülillah müslümanım " "kitabım kuran-ı kerim " .
    1 ...
  45. 214.
  46. deli saçması hikaye kitabı. 90 larda sabah gazetesinin dağıttığı ayşegül dergileri kadar değeri yoktur.
    3 ...
© 2025 uludağ sözlük