Küçük iskender'in "...sonra fotoğraflar, ah çok hoş, elbette o mükemmel fotoğraflar. renk renk, çeşit çeşit, insan insan, düşman düşman fotoğraflar. topluca otururken, içki içerken, grup seks takılırken, hususi sevdaların o “sözü geçmese iyi olacak, mayonez alır mıydın ” tipindeki sohbetlerinde çekilmiş, arşivlenmiş, çerçevelenmiş fotoğraflar! deklanşöre basanın, karşısındaki topluluk içinde olamayışının da hüznünü, burukluğunu taşıyan o canım fotoğraflar! kestim kendimi. kestim kendimi, çıkarttım fotoğraflardan..." diye devam eden cümlelerinin sağlaması.
şu aralar sanırım bi dizinin tanıtımında kullanılan ve tam moda girecekken insanı sap gibi yarıda bırakan, eski versiyonu da ağır roman filmiyle beraber kaydedilen yeni versiyonuyla da harika olan muhteşem cem karaca eseri. ve sanırım yıllar geçse de kimse cem karaca'nın bu şarkıya, en karizma ve en saf haliyle "birgün belki hayattan" diyerek başlayamayacak.
cem baba'nın sesinin yaşlandıkça güzelleşmiş olduğunun kanıtıdır. ağır roman için düzenlenmiş olanı attila özdemiroğlu imzalıdır. filmden karelerle hazırlanan harika video ise ömer faruk sorak'a aittir. ülkemiz sınırları içerisinde yapılmış en güzel müzik eseridir.
Özhan Özal & Ysn Kls arrange 2009 Mix ile piyasada bomba etkisi yaratan şarkı. şarkı adını "duvardaki resim" olarak adlandırmışlar, orada hata yapılmış. sanarsın ki cengiz kurtoğlu söylüyor. neyse adı değil, işlevi önemli.
bu gazla yaza kadar devam edip, yazın her mekanı sallayabilir.
Birgün belki hayattan,
Geçmişteki günlerden
Bir teselli ararsın,
Bak o zaman resmime,
Gör o akan yaşları.
sana yazdığım şiirlerin altına adını yazsan da; alkışlıyorum ben seni her sahneye çıktığında... sen görmüyorsun beni, o kadar insanın arasında... yazan olmasa da yazdıran süsü verip teşekkür ediyorsun yine de! biliyorum; o resmin kaldığını... yırtamadığını, gecelerce onunla konuşup, ağladığını...
Benden sana son kalan,
Bir küçük resim şimdi,
Cevap veremez ama,
Ağlar yalnızlığıma.
şiirlerim senin olmuş, tenine zaten hiç sinmemiş kokum... başka kollarda, bir gözünün ucuyla o resme baktığını biliyorum... onun, sana yüz çevirdiğini de...
Ve işte arda kalan
Bir avuç anı şimdi,
Koyup da bir başıma,
Bırakıp gittin beni.
ben hala şiir yazıyorum, sen varmışsın gibi... onları da alabilirsin, bir gülüşün yetiyor telife, biliyorsun... ama o kadar iyi değil artık, bunu da bilmelisin... senin unutmaya çalıştığın anılardan, ancak bu kadar çıkıyor... tekrar ediyorum artık kendimi, satırları anlamlandırabilmeye çalışırken... gelsen, gel sen! ama gelmesen, gelme sen! ikilemlerde boğuluyorum işte! sonra depresif monologlara dönüyor hayatım...
Sen yalnız değilsin,
Biliyorum, nerdesin.
Bu üzerdi beni,
Yaşasaydım ve görseydim.
biliyorum; yırtamadın o resmi! yalan söyledin her zamanki gibi! köpekleri de öldüremedin! biliyorum; kalabalıktır yanın! hatta geniş zaman kipini siktir et; kalabalık yanın! ama sen de farkındasın; ışıklar sönünce o kalabalığın ne kadar da alık olduğunun! karanlıkta görmesinler diye, gizli saklı ağladığını da biliyorum... karanlıkta o resim yüzünü görmesin diye ağladığını biliyorum...
o resmi; benim gibi yırtıp atamayacağını biliyorum...
en hasin feminist olusumlara hedef gosterilesi yazar*. bakmayin oyle duygusal icerikli* nickine falan.. cok bi maco. hatun 3 adim arkadan yurucekmis.. hatta 3 33 333 boole devam ediyo.. *
gizem cozucu bi adam bu.. leke cikartici gibi oldu ama*.. dogru valla elinden geliyo ne yalan soyliim. hele hendrix insaniyla biraraya gelince, bi ucan bi de kacan kurtuluo ellerinden. *
ilk canlı radyo yayında tanıstığım ve sınavım için bana moral veren, sohbeti hoş,hemşerim (şimdi çok uzaklarda tabi), mesleğinde başarıdan başarıya koşan, istek sarkiları çalmak için en ince ayrıntıya bile dikkat eden, meslektaşım diyebileçeğim dost yazarlarımızdan biri...