"aşırı bir hayranlığa düşmekten kendimizi alakoymak için birçok şeylerin bilgisini edinmekten ve en nadir ve en acayip şeyleri gözden geçirmeye ve incelemeye kendimizi alıştırmaktan başka çare de yoktur"
fransız filozof. 1596 yılında la haye'de doğdu. cizvitlerin la fleche okulunda okudu, soyluların ordularına katılarak birçok yer dolaştı. 1628'den sonra hollanda'ya yerleşti. 1649'da kraliçe cristina'nın çağrısı üzerine isveç'e gitti, kısa bir süre sonra stockholm'de ölmüştür.
descartes`a gore felsefe tipki matematik gibi kesin olmalidir. descartes hakikatin kendisinden suphe duymaktadir, o supheyi method olarak kullanmistir ancak insan bilincinden asla suphe edilemeyecegini dusunmustur ve iste bu dusuncesinden hareketle her seyi insan bilincinden saglama almisitir, buna da rasyonalizm denmektedir.
descartes`in bir diger yontemi kartezyen yontemidir. kartezyen yonetemi; bir butunu once kucuk birimlere ayirmakla baslar, bu kucuk birimler tek tek incelenir ve bu bilgiler dogrultusunda daha buyuk bir olgunun bilgisine ulasilir.
artan şöhreti isveç kraliçesi descartesi felsefi dersleri vermek üzere davet etmesine neden olur.kraliçeyi kıramayan descartes 1649 yılının sonbaharında isveç'e gider.nedendir bilinmez kraliçe o soğuk kış mevsiminde dersin sabahın 5inde fazla ısınmayan kütüphanede olmasını ister.soğuklara 4ay dayanabilen descartes 11 şubat 1650de zatürreden ölür.
isminin bir universiteye verildigi filozof. paris V descartes hukuk, tip, sosyal bilimler gibi dallarda ogretim vermektedir. parisin gobeginde uc ayri yerde ders gorursunuz. hocalarinizin yasayan efsane olmalari kuvvetle muhtemeldir.
'hocam hepsi iyi guzel de, sen niye tanriyi kanitlamaya cabalami$sin ki' sorusunu aklima tekrar getirmi$ filozof. ha yuzmu$un yuzmu$un, kuyruguna sicmi$sin be haci.
"Kesin olan bir şey var.
Bir şeyin doğruluğundan şüphe etmek.
Şüphe etmek düşünmektir.
Düşünmekse var olmaktır.
Öyleyse var olduğum şüphesizdir.
Düşünüyorum, o halde varım.
ilk bilgim bu sağlam bilgidir.
Şimdi bütün öteki bilgileri bu bilgiden çıkarabilirim."
günün 14 saatini yatağın içinde düşünerek geçiren zat-ı muhterem. ha düşündü düşündü de ne oldu? sonunda öldü, o'na hayran olan bir korsan tarafından cesetinden kafasını ayırarak kafasını yürüttü. ne yapacaksa artık..!
esir hipotezi'nin fikir babası. ona göre evrende boşluk yoktu. boş olduğunu sandığımız yerler, somut olarak algılayamadığımız bir takım maddelerle doluydu. madde olduğu müddetçe mekan (uzay) da vardı. ve eğer uzay varsa, mutlak surette madde olması da gerekirdi.
daha sonra aynı şeyleri düşünen newton, uzayın maddenin 4. hali olan ether'le (esir, maddenin 3 fazından farklı olarak duyularla algılanamayan 4. hali) kaplı olabileceğini düşündü.
bugün izafiyet teorisi'ne varana kadar pek çok kuramın (lorentz fitzgerald olayı, ışık hızının mutlak sabitliği vs...) ortaya atılmasında esir hipotezinin büyük payı vardır.
1649 yılında, zamanın isveç Kraliçesi Christina'nın davetiyle Stokholm'a yerleşti ve burada kraliçeye dersler vermeye başladı. Kraliçenin isteğiyle, filozofun uyanık olmaya alışık olmadığı kadar erken bir saat olan, sabah beşte yapılan dersler ve ülkenin soğuk iklimi yüzünden Descartes, isveç'e gelişinin birkaç ay ardından 11 Şubat 1650'de zatüreden dolayı yaşamını yitiren filozof. (bkz: bir am bir orduya bedel) *
" ateşin başında oturuyorum. üzerimde kışlık kıyafetlerim, elimde de kağıtlar var. sonra uyuyorum ve rüyamda ateşin başında oturduğumu görüyorum. üzerimde kışlık kıyafetlerim ve elimdeki kağıtlarla.. peki hangisinin rüya hangisinin gerçek olduğunu nasıl ayırt edebilirim ki? " demiş filozof.
yaptığı çalışmalarla akılcılık biliminin doğmasına neden olan ve modern felsefenin babası olarak kabul edilen fransız filozof "René Descartes" olarak yazılır..
realist-dualist karma bir felsefeyi benimsemiş filozof. lakin yaptığım uzun ve detaylı araştırmalarda kadın kıyafetleriyle gezen biri olduğunu ve hatta kadın olabileceğine yönelik bazı bulguların olduğunu keşfettim. cümle çok uzun oldu sanki. "olduğunu" parantezine alırsanız yeterince kısalır. ama araştırmalarım devam ediyor. öyle düşünüyorum, öyleyse varım diyip saman altından su yürütmüş olması kuvvetle muhtemel. bakalım. Hem adı da rene, rene russo gibi.