hedef kitleye ulaşmak amacıyla kitle iletişim araçlarını kullanarak kitleye anonim mesajı vermeye yönelik faaliyetlerdir. reklam tek yönlü bir iletişim şekli olup teknik bir uğraştır.
Sektörde çok büyük paralar dönmesine rağmen,çalışanların genellikle ufacık maaşla yetinmek zorunda kaldıkları,yaratıcılık gerektiren,son derece eğlenceli meslek
Fransızca'dan dilimize geçmiştir; satışları artırmak ana amacıyla tüketicilere mal, hizmet ve piyasa konusunda bilgi sunmak ve mala karşı ilgii uyandırmak için başvurulan bir pazarlama tekniğidir.
giderek büyüyen,eğlenceli görünen ama göründüğü kadar eğlenceli olmayabilen,herkesin "ulan,ne var ben de yazarım diyebileceği,hatta dediği ama azbucuk hakkında araştırma yapınca kazın ayağının öyle olmadığının (bkz: kazın gerçek ayağı) anlaşıldığı sektör...
çoğu insanın ne var ben de yaparım dediği, adı geçtiğinde herkesin benim de şöyle bir fikrim vardı nasıl ama güzel dimi deyip sırıttığı, kolay sanılan (hep öyle bilinecek)süper bir sektör...
reklam postmodern kapitalist dünyanın en büyük silahıdır. avrupa medeniyeti sona erip de kazılar yapılınca biz nasılsa şimdi "mısırlıların tanrısı bilmemne imiş" diyorsak birileri çıkıp "bu 21.yy insanı coca cola adlı şarap tanrısına tapıyor ve bmw adlı savaş arabalarıyla seyahat ediyormuş" diyecek. peki ama reklamlar bizi nasıl etkiliyor bunu hiç düşündünüz mü?
efendim önceliklen yanlış bilinen konuya değinmek istiyorum. yanlış tanım: "reklamlarda bizlere ürünlerin özellikleri anlatılır ve biz reklamındaki özellikleri ile sevdiğimiz ürünü gider alırız" şimdi bilader bu tanım belki 50lilerdeki amerikan reklamları için falan geçerli olabilir. ancak temelde ben reklamın amacının farklı olduğuna inanıyorum.
doğru tanım: "reklamlarda bir ürünü görürüz ve reklamda anlatılan özelliğini taşımadığını bilsek bile gider alırız"
hemen kendimi denek olarak kullandım. neticesinde bu sonuca ulaştım, anlatayım. efendim bir gün oldu evin alışverişini yapmam gerekti ve anne adını verdiğimiz evin her işinde inanılmaz bilgiyle donanmış savaşçı(bildiğin sorceress) evde yok. baba da rahat biri olduğu için söylememiş marka falan. eve de peynir lazım, yani olay tamamen benim insiyatifimde gittim reyona bakıyorum, yığınla peynir var bilader, bilmemneoğlu peynirden tut yörsana ondan tut bilmemnepınarına ondan geç bilmemnedağına kadar marka... lakin biri var ki hemen göze çarpıyor sütaş! ve ben de elbette sütaşı alıyorum. işte o anda eve yetişme çabasını falan siktiredip sosylojik tespiti koyverdim, ben bu sütaşı alırken tamamen reklam etkisinde davranmıştım. ancak reklamlardaki gibi "yahu bu sütaş reklamlarında inekler maç yapıyordu dur ben bunların peynirini alayım da sütü daha çok çalkalanmıştır malum maç helecanı falan" dememiştim, "ben sütaşı alayım çünkü adamlar iyi marka olsa gerek ki reklam vermişler yığınla, o kadar emek harcamışlar, o kadar reklama para verdiklerine göre de malları daha iyi olsa gerek" diye düşünmüştüm. elbette bunu farkında olmadan ve saniyenin onda birinde düşünmüştüm ve biliyorum hepimiz aslında böyle hareket ediyoruz.
yani bir reklamı izlerken elbette reklamın sinematik özellikleri bizi doğrudan ürün hakkında yönlendirmiyor ancak bir ürünü her gün defalarca görüp görüp sonunda çok seçeneğimizin olduğu bir yerden alışveriş yapmaktayken o ürünü tanıyormuş hissine kapılıyoruz. bir nevi "dur lan bizim sütaş değil mi bu ahaha naber hocu" diye atlıyoruz.
kavram olarak, dilimize ''çağırmak'' anlamına gelen latince ''clamare'' ve Fransızca ''reclame'' kelimelerinden geçmiştir. Reklamın işlevi; tüketicileri kapitalizme, kapitalizmin metalarına, markalarına tapınmaya çağırmaktır.Kapitalizm için reklamın öncelikli işlerinden biri, toplumsal pazarlamacılıktır. Kapitalizmin aşırı üretim krizlerinin adeta kronikleştiği tekelci aşamada, özellikle de son on yıllarda reklamcılık sektörü, kar realizasyonunu zorla gerçekleştirmenin araçlarından biridir. Zorladır, çünkü reklamcılık, ilk dönemlerindeki basitçe ''ürün tanıtımı'' ile sınırlı olan işlevini genişletmiştir. Kapitalist kültürün rafine ruhunu oluşturan dev çaplı bir bilinç endüstrisi, psikolojik, ideo-kültürel baskı ve egemenlik mekanizması haline gelmiştir. Reklamcılığın kendisi kapitalizmin bir ürünü olmakla birlikte, günümüzde ulaştığı yoğunluk ve yaygınlık düzeyi ile toplumsal kültür, alışkanlık ve bakış açılarının değiştirilmesinde de önemli etkiler yaratabilmektedir. Bunu ''her şeyin metalaşması'' paralelinde ''her şeyin reklamlaşması''ndan görmek mümkündür.
nedense bankacılarda ve pompacılarda(benzin,dizel ve gaz)görülmemiş bi kendine güven bi alaycılık bi sen giderken ben dönüyodum "ögren de gel" havası vardır. ayrı bi karizmadırlar. hatta bunların etkisinde kalan ben öğrenci harcı yatırmaya gittiğim zaman aynı sıcaklık ve hassasiyetle karşılanacağımı bekledim ama hic sallanmadım.