ulan bugün 6 şehit verdik bunun için mi ağladılar?
birisi genel başkanı konuştu diye ağlar, birisi kocası 100 yaşındaki perez'e höyt dedi diye ağlar, birisi doğuştan ağlamış, birisi ise 30 sene önce idam edilenler için ağlar.
çok samimi göz yaşlarıdır. o konuşmayı yaparken ve o mektubu okurken ağlamayan taştır zaten taş. (bkz: gundi kemal)
hayırcılar, bakın görün bazı şerefsizlerin yüzünden ne acılar çektiler insanlar. hem sağcıları hem solcuları kestiler, hapislerde çürüttüler. bakın aynı şerefsizlerin göt korkusu yüzünden pkk piçleri referanduma kadar hayır çıkartmak için eylem yapacaklarını söylüyor ve yapıyorlarda. kimlerle beraber hayır diyeceğinizi iyi bilin. bu hayırın pkk ve onları yönetenlere yarayacağını bilin. sonuna kadar evet diyecez ve zaten evet çıkacak referandumdan. bu şerefsizler yargılanacak!
sırf referandumda evet oyu toplamak amacıyla dökülen sahte gözyaşlarıdır.dini kullandığı yetmezmiş gibi bu seferde ölmüş insanları kullanmaya başladı rte.
icraatları için, iyi şeyler yapıyor ama yetmez dediğim, partisine hiç oy vermediğim bir başbakanın belki de gördüğüm en insancıl hali.
12 eylül faşistlerinin idama mahkum ettiği çocuk yaştaki bir gencin, ailesine yazdığı son mektubu okurken
tıkanıp kalmasına, dudaklarının titremesine "timsah gözyaşları" yakıştırması yapanların insanlıktan nasibini alamadıklarına inanıyorum.
aşırı duygusal mıyım ne. her şey beni ağlatıyor. bir kaçını sayayım. başbakan ağlıyor ben ağlıyorum. sokakta bir çocuk ağlıyor ben ağlıyorum, acil servis önünde bir kadın ağıt yakıyor ben ağlıyorum, bir diğeri "allah'ım çocuğum kurtulsun" diye dua ediyor ben ağlıyorum. sonra farkettirmeden mutlu edecek bir şey yapabilir miyim, iyi bir haber verebilir miyim diye uğraşıyorum. bu arada kendi derdim olan sınavın değersizliğini düşünüyorum, yardımcı olacağım derken sınavımı umursamayıp geç kalıyorum.
evet ben de çok şovenistim. insanlar bana acıyor mu bilmem. ben başkalarına acıdığım için değil acılarını paylaştığım için ağlıyorum. yani empati yapabildiğimden galiba. hedefim ne acaba? insanlar hep mutlu olsun, gülsün istiyorum. belki kendim gülemediğimdendir.
referandum oylaması için yapılmış, son derece şovenist bir hareket. ama başarılı, türk halkı sever ağlayanı zırlayanı, acır hemen, prim yapar yani..
hedefe giden yolda zırlamak mübahtır..
oy için ağlarda sızlarda oysaki ağladığı insanlar idamlık milliyetçi ve devrimciler yani kendisiyle alakalı olmayan hatta nefret ettiği grup..şehit haberlerini yayınlatmayan ergenekon haberlerini 4 yıldır sürmanşetten izleten hırsızlıkta çığır açmış başbakanımız çok duygusaldır..bir oy uğruna ya rab ne güneşler batıyor.
Değerli misafirler, değerli milletvekili arkadaşlarım, hanımefendiler, beyefendiler; sizleri en kalbi muhabbetlerimle selamlıyor, Grup Toplantımızın ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olmasını diliyorum.
Sabah saatlerinde Hakkari'nin Çukurca ilçesinden ne yazık ki acı bir haber aldık ve yine bir mevzide gece 2 sularında roket atar ve uzun namlulu silahlarla yapılan saldırıda 6 askerimiz şehit oldu. ilk bilgilere göre 15 askerimiz yaralandı, bir terörist ölü ele geçirildi. Bölgede operasyonlar şu anda devam ediyor. Ben şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine, milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralı askerlerimize acil şifalar temenni ediyorum.
Bu malum mücadele noktasında tabii ki hep birlikte vereceğimiz dayanışma ve bu dayanışmamızın sürekliliği çok çok önemli. Akşamdan sabaha eğer bir çözüm diyorsanız, böyle bir sihirli değnek yok. Fakat kararlılıkla bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğiz. Ve tabii yılmadan, usanmadan sürdüreceğiz. Ve bu konuda en ufak bir geri adım atmak yok. Özellikle kimlerin üzerine ne tür görevler düştüğü malumdur. Olay -her zaman söylüyoruz- bir güvenlik meselesi değildir. Sadece bir güvenlik olayı olarak bakarsak yanılırız. Yıllar yılı böyle bakıldı, neticesi ortada. Ama bu olayın sosyolojik, psikolojik, ekonomik, diplomatik, birçok boyutu var. Ve bütün bu alanlarda bu dayanışmamızı sürdürmemiz lazım.
Burada siyasiler olarak Parlamento içi, Parlamento dışı, medya olarak, bu ülkedeki akademisyenler olarak, STK'lar olarak hep birlikte bir dayanışmanın içerisinde eğer terör örgütünü, teröristleri vatandaşlarımızdan ayırabilir, onlarla arasına o perdeyi gerebilir, koyabilirsek, inanıyorum ki işimiz çok daha kolay olacaktır. Ve burada sağduyu sahibi milletimin her bir ferdi üzerine düşen görevi yapacaktır, ben buna inanıyorum.
Değerli arkadaşlarım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti bugün 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramını kutluyor. 1974 yılında gerçekleşen Barış Harekatıyla Kıbrıs huzur ve barış dolu bir 36 yıl geçirdi. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin bayram coşkusunu tüm Kuzey Kıbrıs'taki kardeşlerimizle birlikte yüreğimizde hissettiğimizi burada ifade etmek istiyorum. Başbakan Yardımcımız Sayın Cemil Çiçek, Kıbrıs'ta ve ülkemizi temsilen kutlamalara katılıyor. Biz de 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramını kutluyor, buradan Kuzey Kıbrıs'taki tüm kardeşlerimize en kalbi sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz.
Değerli arkadaşlarım, Genel Kurul çalışmalarında artık dönem sonuna yaklaşmış durumdayız. Çok yoğun bir çalışma dönemini geride bırakıyoruz. Ancak aziz milletimiz için, ülkemiz için son derece önemli yasaları çıkarmanın, son derece hayati düzenlemeleri yasalaştırmanın da gönül huzuru içindeyiz. Sadece gece-gündüz çalışmakla, bedenen, fikren tüm mesaimizi Genel Kurul çalışmalarına ayırmakla kalmadık. Yasama faaliyetlerinde sürekli engel çıkaran muhalefete karşı da çok yoğun bir mücadelenin içinde olduk. En başından itibaren Meclis çalışmalarını yavaşlatma gayreti içinde oldular. Genel Kurul ortamını gererek, sabrımızı zorlayarak, adeta sinirlerimizi test ederek çalışmaları engelleme ve yavaşlatma çabası içine girdiler. Ancak şu hususa özellikle dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bizler, AK PARTi Grubu ülkeye hizmet için, millete hizmet, sorunları çözmek için gayret gösterirken, onlar kendi kişisel çıkarlarını, kendi hırslarını, kendi şahsi hesaplarını dayatma mücadelesi içinde oldular. Biz milletimiz için, daha fazla hizmet üretmek için, milletimizin menfaatine olan yasaları çıkartmak için çaba gösterirken, onlar da bizi engellemeye, hızımızı kesmeye uğraştılar. Çünkü, bunların muhalefet anlayışı yapmayı değil yıkmayı esas alıyor. Destek olmayı değil köstek olmayı esas alıyor. Milletimiz de artık çok iyi görüyor. Bunlar iş üretmez, hizmet üretmezler. iktidarda oldukları, koalisyon ortağı oldukları dönemlerde de sadra şifa olacak hiçbir şeyi üretmediler. iş üretmedikleri gibi iş üretenin, hizmet üretenin ayağına ayak bağı olmak da bunların şiarıdır. Nitekim şu Genel Kurul çalışmaları AK PARTi ile diğer siyasi partiler arasındaki bu ayırt edici özelliği gün gibi ortaya çıkarmıştır.
Biz bu millete sevdalıyız değerli arkadaşlarım, biz ülkemize sevdalıyız. Biz omuzlarımızda ne büyük bir sorumluluk taşıdığımızın, ne büyük ve mübarek bir yük taşıdığımızın şuuru içindeyiz. Her zaman söylüyorum, idare edebilirdik, popülizme tevessül edebilirdik, böyle gelmiş böyle gider diyerek hiç etliye-sütlüye karışmayabilirdik. Risk almayabilirdik, başımızı ağrıtmak istemeyebilirdik. Bize dokunmayın dediklerinde, yaklaşmayın dediklerinde, bu meselelerle ilgilenmeyin dediklerinde geri adım atabilirdik. Ama o zaman biz çıkıp da milletimizin yüzüne bakamazdık. Bu milletin huzurunda başımız dik, alnımız ak hesap veremezdik. Kendileri için gecemizi gündüzüme kattığımız yoksulların yüzüne bakamazdık. Bizim için her daim hayır duaları eden amcaların, teyzelerin yüzüne bakamazdık. AK PARTi'nin kuruluşunda gözleri umutla parlayan, AK PARTi'nin her cesur adımıyla gözlerindeki umut ışığı daha da parlayan yetimlerin, öksüzlerin, yolda kalmışların karşısında mahcubiyetimizi gizleyemezdik. Biz zor olanı tercih ettik değerli arkadaşlar. Bu ülkenin yerinde saymasına biz karşı çıktık. Kalkınmayı, ilerlemeyi, büyümeyi tercih ettik, hayal kırıklıklarına karşı çıktık. Bu ülkeye bir ufuk çizmeyi, bir vizyon oluşturmayı tercih ettik. Biz bütün kirli ilişkilere, kirli senaryolara, çetelere, mafyaya, hukuk dışı kirli örgütlenmelere karşı çıktık. Demokrasi mücadelesini, özgürlük mücadelesini, hak ve adalet mücadelesini tercih ettik. işte bugün de milletin önüne getirdiğimiz, milletin oyuna, milletin takdirine sunduğumuz Anayasa değişikliği de, bu büyük Türkiye mücadelesinin bir neticesidir.
Şunu samimiyetle ifade ediyorum arkadaşlarım: Anayasa değişiklik paketinin içindeki maddeler bugün CHP'nin, MHP'nin ve BDP'nin üst yönetimlerinin, milletvekillerinin uykularını çok ciddi şekilde kaçırıyor. Bunlar tıpkı "Midas'ın Kulakları" öyküsünde olduğu gibi yalnız kaldıklarında ya kendi vicdanlarına ya da yakın arkadaşlarına bu pakete karşı çıktıkları için büyük rahatsızlık duyduklarını ifade ediyorlar. Aka kara demenin vicdanlarını sızlattığını çok iyi görüyoruz. Hayırlı bir işe destek vermek yerine köstek olmanın ne kadar bunaltıcı bir etki yaptığını görüyoruz. Yıllarca milletimizin özlemi olan değişikliklere sırf AK PARTi istiyor diye karşı çıkmanın ne kadar büyük bir travma oluşturduğunu açık ve net görüyoruz. Tabanlarının sesine kulak verdiklerinde, vicdanlarının sesine kulak verdiklerinde, akıl ve mantığın sesine kulak verdiklerinde ortaya çıkan dramatik tabloyu kendileri de, tüm milletimiz de değerli arkadaşlarım görüyor, anlıyor.
Genel Kurul sürecinde Anayasa değişikliğine yönelik olarak tek bir ciddi önerileri olmadı. Şu anda çeşitli vesilelerle yaptıkları açıklamalarda değişikliğe ilişkin tek bir somut gerekçe gösteremiyorlar. Neden hayır dediklerini, neden bu değişimin karşısında durduklarını kendilerine de, millete de izah edemiyorlar. Meseleyi şahsileştirmekten öteye gidemiyorlar. ilgisiz, alakasız konuları gündeme getirerek, Anayasa değişikliğini karalamaya çalışıyorlar. Lütfen dikkat edin, iyi takip edin, izleyin, dinleyin. Göreceksiniz Anayasa maddeleriyle alakalı bir şey göremeyeceksiniz. Neymiş efendim, bu değişikliğin işsizliğe, fakirliğe bir faydası yokmuş. Neredeyse ülkenin her meselesinin çözümünü bu paketten bekliyorlar.
Değerli arkadaşlar; Allah aşkına bir sorun ya, sizin işsizliğin çözümüne yönelik bugüne kadar söylediğiniz bir reçete var mı, bir proje var mı bir sorun. Ve dünyada, dünyanın en gelişmiş ülkesi Amerika'da, Japonya'da, Rusya'da, Avrupa Birliği üyesi ülkelerde işsizliğin olduğu bir ülke var mı? Ve şu kriz süresi içerisinde Amerika nereden nereye çıktı, Avrupa Birliği üyesi ülkeler nereye tırmandı, Türkiye ise şu anda nerede?
Değerli arkadaşlarım, dünyanın en ileri ülkesi Amerika'da şu anda 10 puana dayandı. Hamd olsun biz 12 puandayız. Gerçek ortada. ispanya 8 puandaydı, şu anda 18 puanda, Avrupa Birliği üyesi ülke. Japonya, Rusya, irlanda, Avrupa Birliği üyesi ülkeler, hepsine baktığınızda bunu görüyorsunuz. Ve işte Nisan ayı verileri açıklandı. Mayıs, Haziran, Temmuz açıklanacak, göreceksiniz bunlar açıklandığında biz yüzde 12'nin çok daha altına düşeceğiz. Ve bunun da müjdesini veriyorum, çünkü bunu görüyorum ve buna inanıyorum. Ve bunu söylerken de hayali olarak değil, bir gerçeği yaşayarak görüyorum. Ve birçok konuyu hep çarpıttılar, birçok kandırmaca ifadelerle aldatarak bunları söylediler.
Değerli arkadaşlarım; bu Anayasa değişikliği belki her şey değildir, ama çok önemli bir şeydir. Türkiye'nin aydınlık geleceği için, daha ileri bir demokrasi için, daha adil bir hukuk sistemi için çok önemli bir adımdır. Milli iradenin güç kazanması, vesayetçi ve statükocu anlayışın kırılması için tarihi bir adımdır. Değişiklikle AK PARTi arasında birebir ilişki kurmak gibi zorlama yorumlar getirmenin ötesine görüldüğü gibi asla geçemiyorlar. Ama milletim bizi anlıyor, hem de çok iyi anlıyor. Sadece AK PARTi seçmeni değil, CHP'ye, MHP'ye, BDP'ye oy vermiş kitleler de bizi anlıyor. Yaptığımız değişikliklerin, düzenlemelerin ülke için ne kadar isabetli olduğunu teslim ediyorlar.
Buradan bir kez daha tekrar ediyorum; miting meydanlarında bunu en güçlü şekilde söylemeye devam edeceğiz. Bu Anayasa değişikliği, tekrar ediyorum, yalan yanlış ifadelerle bunu kullanıyorlar. Bu Anayasa değişikliği bir AK PARTi projesi değildir. Bir kişinin, bir zümrenin, bir partinin projesi asla değildir. Bu paket, Türkiye'nin topyekün ihtiyaç duyduğu, talep ettiği değişimlerin önemli bir kısmını içeren, milletimizin yıllardır özlem duyduğu bir Türkiye projesidir, bir memleket projesidir, bir millet projesidir.
Benim vatandaşım 22 Temmuz'da, 29 Mart'ta hangi partiyi tercih etmişse olsun, bugün hangi partiye gönül vermiş olursa olsun, kime sempati duyuyor olursa olsun, 12 Eylül'de yapacağı tercih siyasi partilerle ilgili bir tercih değil. Tamamen kendisi için, kendi geleceği için ortaya koyacağı bir tercihtir. Referandum demokratik bir haktır, referandum ileri demokrasilerde sıkça başvurulan bir demokratik tercih yöntemidir. 12 Eylül'de aziz milletimiz Hükümet icraatlarını değil, muhalefet performansını değil, kendi geleceğini, ülkenin geleceğini oylayacaktır. Bu noktada tereddüt yaşayanların referandumu demokratik bir tercihin ötesinde bir siyasi tercih olarak görenlerin kendi vicdanlarıyla muhasebelerini yaparak, aklın yolunu, demokrasinin yolunu, yani "evet"i tercih edeceklerine ben tüm kalbimle inanıyorum.
Bakınız değerli arkadaşlarım, belki şu anda anlatacaklarım biraz farklı olacak. Şöyle yakın siyasi tarihi, ama trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim, bu dram olacak, ama getirmek zorundayım.
Değerli arkadaşlarım, bakınız Necdet Adalı, daha 19 yaşında bir lise öğrencisiyken cinayet işlediği iddiasıyla 1977 yılında tutuklandı. Ben de o zaman bir siyasi partinin istanbul Gençlik Kolları Başkanıyım. Suçsuzluğunun ortaya çıkacağından, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki Ulucanlar Cezaevinde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan Mahkeme Reisi, Necdet Adalı'nın masum olduğunu iddia etti. Karara şerh koydu, ancak fayda etmedi. Necdet Adalı 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi. Şair Nevzat Çelik'in, Necdet Adalı için yazdığı o ünlü şiir aslında bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmediyor. Gerçekten çok duygusal. Beni burada arama anne, kapıda adımı sorma, saçlarına yıldız düşmüş koparma anne, ağlama. Kaç zamandır yüzüm tıraşlı gözlerim şafak bekledim, uzarken ellerim kulağım kirişte, ölümü özledim anne, yaşamak isterken delice. Evet, değerli arkadaşlarım, Necdet Adalı 12 Eylül cuntasının idam ettiği ilk gençti. Bu ara bir televizyon kanalında o günlerin, o idam kararlarının nasıl verildiğini takip ediyorsunuz değil mi, izliyorsunuz değil mi? Nasıl verildiğini görüyorsunuz, bir bu yandan, bir bu yandan. Sonradan suçlular yakalandı, failler belli oldu ama, Necdet Adalı geri gelmedi. 12 Eylül'cüler kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Necdet Adalı'dan sadece birkaç saat sonra yine 22 yaşında bir genç, Mustafa Pehlivanoğlu dar ağacına yürüdü. Ailesi infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde idam edildiğini öğrendiler. Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı değerli arkadaşlarım, o da gerçekten çok anlamlı satırlar: "Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin, ben sizlerin bir evladınız olarak bugüne kadar Cenabı hakkın ve onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış, kader neyse onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenabı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa hepinize helal olsun, siz de helal edin. Son olarak ağabeyime, yengeme... yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenabı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim."
Bir başka isim Erdal Eren, daha 17 yaşındayken tutuklandı, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevinde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildi.
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mamak'ta çektiği çileleri, gördüğü işkenceleri ve Mamak Cezaevinden yazdığı şu dizeleri özellikle onun da ebediyete intikalinde dinledik ve unutmadık değerli arkadaşlar: "Huzur dolu içimde, ben sonsuzluğu düşünüyorum. Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum. Durun, kapanmayın pencerelerim, güneşimi kapatmayın, beton çok soğuk, üşüyorum."
14 Mayıs 1987'de Hüseyin Karamahmutoğlu sabah namazını kılarken başına vurulan dipçik darbesiyle Mamak Cezaevinde gencecik yaşında dünyaya veda etti.
Bu zulümlerin, bu işkencelerin, bu insanlık dışı uygulamalarının en yakın şahitlerinden, mağdurlarından bir tanesi de Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay. 12 Eylül'de hapis yatan Bakanımız hapisteyken vefat eden babasının cenazesine dahi katılamadı.
Burada rahmetli Türkeş'in 12 Eylül sonrası yaşadıklarından hiç bahsetmiyorum.
Değerli arkadaşlarım, ancak şu alıntıyı da burada sizlere aktarmak istiyorum: 1992 yılında verdiği bir röportajda merhum Türkeş, DYP-SHP koalisyonuna neden güvenoyu verdiklerini şu ifadelerle açıklıyor: "12 Eylül Anayasasını değiştireceklerine söz verdiler. 12 Eylül, ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir. Ah Mamak Cezaevinin dili olsa da bize tabutlukları, C5'leri anlatsa. Metris'in, Bayrampaşa'nın dili olsa da orada kararan hayatları anlatsa." Tabi buradan ah Diyarbakır Cezaevinin dili olsa da konuşsa. Diyarbakır Cezaevinin dili yok, ama keşke 12 Eylül'de orada yatan bazı MHP yöneticileri vicdanlarının sesine kulak vererek dürüstçe konuşsa.
Evet, değerli arkadaşlarım, tam 30 yıl sonra, yine bir 12 Eylül günü, işte bu işkencelerle, bu zulümlerle, bu insanlık dışı uygulamalarla, milletçe hesaplaşacağız, gencecik ölümlerle hesaplaşacağız, zamansız vedalarla hesaplaşacağız, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana taşıyan zihniyetle hesaplaşacağız, gencecik yaşında haksız bir şekilde idam edilen Mustafa'nın, Allah'ından bulurlar dediği gün işte 12 Eylül 2010 günüdür.
Yıllarca 12 Eylül mağduru solcuları istismar eden CHP, 12 Eylül'le yüzleşemese de biz yüzleşeceğiz. Yıllarca 12 Eylül mağduru ülkücülerin sesine kulak vermeyen MHP, 12 Eylül'le hesaplaşamasa da, biz hesaplaşacağız. Biz orada adil bir şekilde yargılanmadan darağacına gönderilen Necdet Adalı'nın, Mustafa Pehlivanoğlu'nun, Erdal Eren'in, sabah namazında dayakla öldürülen Hüseyin Karamahmutoğlu'nun hatıraları karşısında alnımız ak kalırken onlar boyunlarını bükmek zorunda kalacaklar, mahcup olacaklar. işte onun için ben MHP'li kardeşlerimden, MHP'ye gönül vermiş vatandaşlarımdan, halkımdan evet bekliyorum. işte onun için ben CHP'nin şu anda içinde olup CHP'ye gönül vermiş kardeşlerimden evet bekliyorum, işte onun için ben BDP'ye gönül vermiş kardeşlerimden evet bekliyorum. Sadece 12 Eylül'le hesaplaşmak adına değil, bir daha 12 Eylül'ler yaşanmaması için hepsinden evet bekliyorum. Biz, geçmişi geriye getiremeyeceğimizi biliyoruz. Geçmişi kurtaramasak bile çocuklarımızın geleceğini kurtarabiliriz, geçmişin yanlışlarıyla yüzleşmeden daha aydınlık bir gelecek inşa edemeyiz.
Değerli arkadaşlarım, bir iadeyi itibar bile yapamaz mıyız? işte bu 12 Eylül, bir iadeyi itibar olacaktır aynı zamanda. inanıyorum ki ülkemin tüm kadınları kendi haklarının anayasal güvenceye kavuşması için bu değişikliğe evet diyecekler. Sadece kadınlar değil, onlarla birlikte erkekler de evet diyecekler. inanıyorum ki ilk defa bu seçimde oy kullanacak gençlerimiz, çocuklarımız evet diyecekler. inanıyorum ki özürlü yavrularımız için, yaşlılarımız, şehitlerimizin dul ve yetimleri için, gazilerimiz için, onların avantajlı konuma yükselmesi için evet diyecekler.
Değerli arkadaşlarım, değerli konuklar; fişleme gibi insanlık dışı, hukuk dışı, demokrasi dışı uygulamanın tarihe kavuşması için milletim tek yürek halinde evet diyecektir. Avrupa standartlarında bir Anayasa Mahkemesi, uluslararası standartlarda bir hukuk sistemi için bütün milletim gür bir sesle evet diyecektir, ben buna inanıyorum.
Üstünlerin hukukuna son verip hukukun üstünlüğünü egemen kılmak için halkımız güçlü şekilde evet diyecektir. Tüm memurlarımız, onların aileleri, memurlara toplu iş sözleşmesi hakkı tanınması için evet diyecektir. Emeklilerimiz bu toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmek için evet diyecektir. Tüm işçilerimiz, onların aileleri, yakınları, sendikal hakların, grev hakkının genişlemesi için evet diyecektir. Esnafımız, tüccarımız, sanatkarımız, Hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarında söz sahibi olabilmek için evet diyecektir. Burada aklın yolu birdir, mantığın yolu birdir ve o yol evettir.
Değerli arkadaşlarım, biz bunu en açık şekilde, en anlaşılır şekilde, en basit şekilde milletimize anlatacağız. CHP, MHP, BDP kendi tabanlarına kendi seçmenlerini hayır'ı izah edemezken, hayır'ın içini dolduramazken, biz en samimi şekilde neden evet denilmesi gerektiğini anlatacağız. Günlerdir konuşuyorlar, günlerdir bu değişikliğe karşı çıkıyorlar, "hayır" naraları atıyorlar. Allah aşkına, ne dediklerini, ne demek istediklerini, hangi gerekçeyle pakete karşı çıktıklarını anlayan var mı? Şuraya bakın Allah aşkına, Yalova'da konuşuyor ve şunları söylüyor: "12 Eylül sonrasında idam sehpaları kuruldu. 16 yaşındaki çocuğun yaşı büyütülüp idam edildi, insanın vicdanı sızlamıyor mu" diye soruyor. Evet, biz de aynı şeyi söylüyoruz. insanın vicdanı sızlamıyor mu? 16 yaşındaki çocuğun idam sehpasına götürülmesinden rahatsız oluyorsun da, neden bu pakete hayır diyorsun? Şu hale bak. Secaat arz ederken, işte bunlar böyle sirkatlerini söylüyorlar. Bunlar neden hayır denilmesi gerektiğini anlatırken, aslında neden evet denilmesi gerektiğini anlatıyorlar. CHP bir yandan, MHP bir yandan aynı dili, aynı üslubu kullanıyor ve her üç cümlede bir dizi Yüce Divan'la şahsımı tehdit ediyorlar, bizleri tehdit ediyorlar. Biz millete hizmet yoluna başımızı koyduk, bu yola biz canımızı koyduk değerli kardeşlerim. Biz korkularla değil; ideallerle, ilkelerle, heyecanla, aşkla ve sevda ile siyaset yapıyoruz. O kurusıkı tehditler bize hiçbir şey ifade etmiyor. Bizim Anayasa Mahkemesinin yanında, yöresinde, bahçesinde ev tutmamıza gerek yok. Bizim evimiz milletimizin içinde, biz milletin gönlünde kendimize yer edindik.
CHP Genel Başkanı diyor ki, bu ara emlakçılığa soyundu biliyorsunuz, bize Anayasa Mahkemesine yakın ev ayarlayacağına, böyle bir şey söylüyor. Ben diyorum ki, önce kendisi Anayasa Mahkemesinin bahçesine kurduğu gecekondudan bir çıksın, oradan bir çıksın. CHP, geçen dönemde tam 113 kez Anayasa Mahkemesine başvurdu. Bu dönem tam 44 kez yine aynı yola başvurdu. Hadi oraya gecekondu yaptınız, bari arsa sahibini rahat bırakın ya. Bu tutarsızlıktır değerli arkadaşlarım, bu ilkesizliktir. Bu milletin iradesini hiçe saymak, milletin iradesini mahkemeye taşımaktır.
Kimlerin de hayır cephesinde olduğuna dikkatleri çekeceğiz değerli arkadaşlarım. Genel Kurulda kimlerin bu değişikliğe karşı çıktığını, bugün meydanlarda kimlerin koro halinde, dayanışma halinde, ittifak halinde hayır türküsü söylediklerini anlatacağız. MHP, hayır demekle çok bariz şekilde kendisiyle, tarihiyle çelişiyor, kendisini inkar ediyor. Benim MHP'li kardeşlerimin kendisine yüklediği emanete halel getiriyor. CHP, hayır demekle kendi raporlarına, tezlerine, iddialarına, kendi tarihine karşı çıkıyor, kendisini inkar ediyor ve kendisine yüklenmiş emanete gölge düşürüyor. BDP, parti kapatmalarına karşı gibi görünüyor, işte 5 kere benim partim kapatıldı diyor. Parti kapatmaları zorlaştıracak, adeta yok edecek bir yasaya, böyle bir değişikliğe bakıyorsun onu engellemek için elinden geleni yapıyor ve BDP'li milletvekilleri oy kullanmaya gidemiyorlar. Barıştan yanaymış gibi yaparak gerilimi ve çatışmayı körüklüyor. Demokrasiden yanaymış gibi görünerek demokratik gelişmenin önüne set çekmeye çalışıyor. Ve soruyorum, diyorlar ki bu Anayasa değişikliği paketinde Kürtlerin lehine olabilecek hiçbir madde yok, orada Kürt adı geçmiyor. Orada hangi etnik unsurun adı geçiyor? Ve benim Kürt kökenli vatandaşlarımın aleyhine olan orada bir madde var mı? O 27 maddenin, geçici maddeler dahil hepsinde de benim Kürt kökenli vatandaşlarımın lehine olacak her şey var, A'dan Z'ye her şey var. Yani 73 milyonun hepsi için eşit her şey var. Olmayan şey burada yok. Tayyip Erdoğan, bu değişiklikten ne kadar istifade ediyorsa, benim Kürt kökenli vatandaşım da o kadar istifade ediyor, olay bu kadar açık. Bunu başka yere çekmenin anlamı yok. Vatandaşlarımıza bu ilkesizliği, bu samimiyetsizliği bizler anlatacağız.
Tekrar ediyorum değerli arkadaşlarım; bu değişiklik bir AK PARTi değişikliği değildir. Bu değişiklik çocuklarımız içindir, gençlerimiz içindir, 73 milyon vatandaşımız içindir. Herkesi bu büyük değişim hareketine omuz vermeye davet ediyoruz. Herkesi bu tarihi sürece katkı sağlamaya davet ediyoruz.
Değerli arkadaşlarım, tabii ki takdir aziz milletindir, söz de onundur, karar da onundur.
Değerli arkadaşlarım; inşallah Cuma günü itibariyle Genel Kurul çalışmalarımız tamamlanmış olacak ve artık tüm vatan topraklarına dağılıyoruz. 12 Eylül referandum gününe kadar hepimiz milletimizin içinde, milletimizin yanında çok daha farklı bir heyecanla olacağız. Kışkırtmalara prim vermeden, soğukkanlılığı, sabrı, sağduyuyu asla elden bırakmadan yapıcı bir dille gönüller kazanacağız. Muhalefetin çirkin ve kışkırtıcı üslubuna asla tenezzül etmeyeceğiz. Onlar çamur atacaklar, onlar iftira atacaklar, onlar Türkiye'nin ufkunu karartmak için her türlü çirkin söz ve eylemin içine girecekler. Biz sadece hakkı, doğruyu söyleyeceğiz. Biz sadece Anayasa değişikliğini konuşacağız. Biz sadece büyük değişimin kalp atışlarını anlatacağız.
Cuma günü il Başkanları Toplantımızda da ifade ettim. Ben yaklaşık 36 ilimize giderek orada milletimle, vatandaşlarımla kucaklaşacağım. Sadece miting değil, miting dışında orada birçok kanaat önderleriyle bir araya gelmek, halkımla gece geç saatlere kadar sohbetler etmek, miting öncesi-sonrası halkımla bütünleşmenin gayreti içerisinde olacağım.
ilk mitingimizi Cumartesi günü Bingöl'de yapıyoruz. Ve yine aynı gün Elazığ mitingini inşallah gerçekleştiriyoruz. Hemen ertesi gün, yani bu hafta Pazar günü önce Adıyaman, ardından Malatya mitingimizi yapıyoruz. 12 Eylül Anayasa oylamasına Türkiye genelinde en yüksek hayır oyunu veren Bingöl'de, 12 Eylül Anayasasının izlerini silmek için evet kampanyasını başlatıyoruz. Bakan arkadaşlarım, Genel Başkan yardımcısı arkadaşlarım, milletvekillerimiz, teşkilatımızın tüm mensupları bu süreçte inşallah vatan topraklarına dağılacaklar.
Allah yar ve yardımcımız olsun diyorum. Yolumuz da, bahtımız da açık olsun diyorum. Bir kez daha gayretlerinizden, emeğinizden, millet için döktüğünüz alın terinizden dolayı sizleri kutluyor, ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlarken, suça itilen çocuklarla ilgili yasanın da bu hafta inşallah hayırlısıyla Meclisimizden çıkacağı müjdesini sizlere veriyorum. Sağ olun, varolun, Allah'a emanet olun.