insanların algıladığı gerçekliğin Soytarı ve şarlatanlar (rolünü oynayan aktörler) tarafından lokal olarak manipüle edilmesidir. Henüz ruhsal olarak uyanmamış olan herkes, bu manipülasyona karşı savunmasız durumda olduğu için hayatı adeta bir balık gibi sadece akışına göre yüzerek geçirir.
Çoğu kişi bu realite de yada başka bir deyişle bu hayatta '' Ne yaptığını sorgulamaz '' bile, çünkü özellikle ıvır zıvırla, angarya işlerle meşgul edilerek bunları düşünmesine fırsat verilmez. Çoğu insan ''Aktörlerin sadece filmler de olduğunu sandığı için gözlerinin önündeki tiyatronun aslında soytarılar tarafından çekilen ucuz bir tiyatro olduğunu anlayamaz ''.
Bugün ekranlarda gündemde yer eden herhangi bir politikacı, sanatçı, şov insanı veya iş insanı olan tiplerin hepsi, özellikle sahneye rolünü oynaması için koyulmuş basit soytarılar veya bir başka deyişle bildiğiniz aktörlerdir. Bazıları rolünü bilerek bazıları da tıpkı sizler gibi olayları gerçek sanarak oynar. Sözde virüslerden, ekranlarda gördüğünüz her türlü olay, haber ve hatta artık kargaların bile güldüğü komediden ibaret politik haberlere de kadar, hiçbiri gerçek değil, sizleri devamlı korku stres ve yaşam mücadelesi içinde tutmak için özellikle dizayn edilen basit tiyatrolardır.
Bir npc gibi gerçek sandığınız sürece sizleri keklemeye devam edeceklerdir. Gündemde yer eden tiplerin hiçbiri ''Tombaladan çıkmıyor'' özellikle rolünü oynaması için yerleştiriliyor. Nedeni sadece sizlerin algılarınızı kontrol etmek ve sizleri devamlı korku stres hüzün içinde tutabilmek için. Çünkü korkan ve yarınından endişeli insan manipulasyona tamamen açık olur ve yaşam mücadelesinden dolayı burada yani bu realitede ne yaptığını hiçbir zaman sorgulamaz.
'' Sadece sokakta yürürken yanından geçenleri değil, genel olarak çevrende ve ekranlarda gördüğün herkesi düşünüp dikkatle baktığında sen de anlayacaksın ki, onları yüzeysel bir karakter olarak bu realitenin ve sistemin kendisi oynuyor '' dedi.
'' inandıkları ve düşündükleri her şey onlara sistemin kendisi tarafından öğretildi. Doğumlarından itibaren akıllarında kendilerine dair tek bir orijinal düşünce olmadan, çevreleri tarafından şekillendirip birbirinin aynısı olan standart ve ortalama bir karakter haline getirildiler. Televizyon ''programlarıyla'' programlanıp kendi karakterlerini değil, sistemin uygun gördüğü o standart karakteri oynamaya ödül ve ceza yöntemiyle konuşlandırıldılar. Onlar için başarının ve başarısızlığın ne olduğu sistem tarafından tanımlandı. iyi bir hayatın ve mutluluğun sırrı olarak kare kağıtları toplama yarışlarına katılmak ilk düşünceleri oldu.
Sabahtan akşama kadar gereksiz angarya uğraşlarla meşgul edildikleri için içinde oldukları bu '' realitenin'' kendisini sorgulamalarına ve gerçek doğalarını keşfetmelerine fırsatları olmadı'' deyip kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra '' Onların arasından herhangi biriyle konuştuğunda, sistemin kendisiyle konuştuğunun farkında olman gerekir. Zihinleri tamamen sistem tarafından şekillendirilip hipnoz altında tutuldukları için sana kendileri hakkında gerçek olan hiçbir şey söyleyemezler. Kimliklerindeki sistem tarafından işlenmiş isimleri, yine sistem tarafından işlenmiş olan yaşları ve yine sistemin kendisi tarafından verilmiş '' uğraşları '' kendilerini tanımlamak için kullandıkları ilk etiketlerdir. ''
'' Onlar ile sistemin ürettiği her şey hakkında konuşabilirsin. hava durumunu, her akşam oynayan diziyi, bir spor karşılaşmasını, sistemin kendisine sunduğu manevi edebiyatı veya ekranlardaki politik tiyatroyu. Kısaca bu sistemin üretip sunduğu ne varsa onlarla konuşabilir ama bu sistemin üretmediği hiçbir şeyi onlarla konuşamazsın. Çünkü bu sistemin onlara sundukları haricinde kendilerine dair hiçbir şeye sahip değildirler. Bu sistemi ve oluşturduklarını onlardan çıkardığında geriye hiçbir şey kalmaz '' deyip kahvesinden bir yudum daha aldı.
'' Gerçek doğanı keşfettiğinde kendini bu sistemin ürettiği illüzyonlar üzerinden tanımlamayacaksın. Bu sistemin üretip şekillendirdiği bir başka illüzyon ve bir başka yalan değil, Gerçek anlamıyla '' Sen '' olacaksın. işte o zaman, var olmak için bu yapay realiteye ve illüzyonlara ihtiyacın kalmayacak. ''
'' Soytarının bu şovu çevirmesinin en önemli nedeni sadece seyircileri eğlendirmek değil tabiki. Bu durum açık bir şekilde belli olmasa da bizlerin ve soytarıların arasında olan o devasa farkı gösteren bir hareket ve kim olduğumuza dair üstü kapalı bir işarettir.
Sonuçta soytarı şov yapmak zorunda kalıyorsa bunun nedeni eğlendirmesi gerekenler olduğu içindir. O yüzden hiçbir zaman şarlatan ve uzantılarının sahnedeki soytarı ve hokkabaz takımından daha fazlası olmadığını aklından çıkarma. '' , '' Sen gerçek doğanı ve aslında kim olduğunu bilirsen, şarlatan ve uzantıları da daima bir soytarıdan daha ötesi olmadıklarını her zaman bileceklerdir. ''
Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra konuşmaya devam ederek ''Etrafına dikkatle bakmaya devam et ve nasıl bir yapı ve oluşum üzerinde olduğunu dikkatle gör'', ''Bulunduğun yere ilk defa merak eden ve anlamaya çalışmak isteyen gözlerle bak'' dedi. O sanki sıra dışı bir şey göreceğini sanarak dikkatle etrafına bakmaya başladığında ''Bulunduğun yer'' deyip ''Eliyle her yeri gösterircesine işaret ederek '' Senin oyun alanın değil '' dedi.
''Buradaki her şey sana dezavantaj ama sistemin kendisine avantaj oluştursun diye özellikle tasarlanmıştır'', ''Vücudun dahi sana değil sistemin kendisine hizmet eden bir kontrol aracıdır'', ''Burada enerjiye ihtiyaç duyman ve hayatta kalabilmek için tüketmek zorunda kalıyor oluşundaki mantığı hiç düşündün mü ?'', ''Hiç bedeninin seni ne kadar kontrol ve manipule edilebilir hale getirdiğinin farkına vardın mı ?''
'' Bedenin ve bedensel ihtiyaçlarının seni bu sistemdeki oyunu oynamaya öyle yada böyle zorlaması bir tesadüf olmadığı gibi vücudunun seni bu kadar kırılgan ve kontrol edilebilir yapmasının nedeni de bir tesadüf değildir. Çünkü bedenin ayrıca buradaki tüm korkularının asıl kaynağıdır ve bilinçli bir şekilde bu sistem tarafından kolayca '' Seni '' manipule ve kontrol etmek için özellikle tasarlanmıştır ''
'' Mesela akşam haberleri açtığında kendi kendine hiç düşündün mü ? Kötü haberlerin ardı arkası kesilmiyor. Savaşlar bitiyor, depremler başlıyor, o bitiyor tsunamiler, kasırgalar doğal afetler başlıyor, o bitiyor hikayeden virüsler ve ekonomik krizler başlıyor.
Hiç kendi kendine düşünüp şu soruyu sordun mu: '' bunca şey gerçekten doğal bir şekilde mi oluyor yoksa yapay bir şekilde bu uyduruk krizler ve böyle korku filmleri özellikle ve bilerek mi çekiliyor ? ''
'' Hiç sordun mu kendine, bu hayatta neden çile, stres ve krizler eksik olmuyor, Sistem ve sistemin küçük soytarıları neden bu realite içindeki bilinçleri devamlı korku frekansında tutmaya çalışıyor ? ''.
'' Seni bu şekilde kandırabilmek ve manipule edebilmek için atılan bunca taklanın nedeni ne olabilir sence ? ''
Oynadığı ve oynamaya çalıştığı oyunun bu kadar efektik olmasının nedeni sadece hiçbir şeyden haberi olmayıp ayakta uyuyanlara karşı oynamasından değil, aynı zamanda buranın avantajını da her türlü kullanmasından dolayıdır. '' deyip kahvesinden bir yudum daha alıp bitirdikten sonra konuşmaya devam ederek '' Hiç kendini nasıl geliştiğini anlamadığın bir durum veya bir olayın içinde aniden buldun mu ? Bazen belki merak etmişsindir nasıl bu kadar basit birşey böyle bir duruma evrildi diye ?
Sanki olaylar senden alakasız bir şekilde gelişse de bir şekilde sende farkında olmadan rolünü oynayıp bunun bir parçası olmuşsundur. '', '' Çoğu kişi bunu anlayamaz bile ama akıllı olanlar üzerine düşündüğünde böyle durumlarda bir gariplik olduğunu sezebilir ve her şeyin adeta yapay bir film sahnesi gibi oluştuğunu görebilir. ''
'' Nasıl yani ? '' dedi.
'' Farkında olmazsan sistem sadece seni değil, çevrendekileri veya herhangi birini bile bir kukla gibi oynatabilir. Uyanık olmadığın sürece sistemin bilinçler üzerinde oluşturduğu bu etkiyi değil hissetmek, anlayamazsın bile. Uyanık olsan bile farkında olmazsan sistem tarafından kukla gibi oynatılabilirsin. Sistem bunu asla şüphelenmeyeceğin anlarda ve öyle bir zamanlamayla yapıyor ki, seni adeta ayakta uyutarak istediği sahneyi yaratıyor veya rolünü bir şekilde oynamanı sağlıyor. '' deyip bir kaç saniye bekledikten sonra '' O yüzden gerçek doğanı anlaman ve keşfetmen çok önemli. Bu şekilde kendi kontrolünü eline almaya başlayacaksın '' .
'' Bazen hiç düşüncelerinin veya zihninin okunduğunu hissettin mi ? '' diye sordu ve çok beklemeden devam ederek '' Bu sistemin buradaki zihinler üzerindeki bir diğer avantajı da zihinleri okuması ve onların ne düşündüğünü ortalama olarak bilmesi ve tahmin edebilmesi '' dedi.
'' Karşında olduğun sistem bazen sana çok akıllı ve alt edilemez gibiymişcesine gelmesinin bir diğer nedeni de bu. Ne düşündüğünü biliyorlar hatta sistemin minik şarlatanları bile bu özelliği kullanıyor '' dedi.
'' Sistem zihinleri ve bilinçlerin duygu durumlarını okuyor ona göre bu oyunu oynuyor ve önlem alıyor ve yine ona göre manipulasyonu kişiselleştirebiliyor '' dedi.
'' Uyuyan ve zihni her an okunabilen birini kandırmak, uyanık birine göre çok daha kolaydır.'', ''Neden burada olduğumuzu merak ediyorsan işte bu yüzden, bunu sistemin elinden almak ve zihinlere sızmasını önlemek için buradayız '' dedi
Duygusal manipülasyon: Bu realite sizi iyi veya kötü hissettirebilir. Bazen egonuzu okşayabilir. Ya da kasten iyi havanızı düşürmeye çalışabilir. Özellikle bu tür anları takip edin. Sizi ego seviyesinde tutmasının nedeni bir kontrol yönteminden başka bir şey değildir.
Sistemin hoşuna giden bir şey yaptığınızda, egonuz okşanır. Hatta arkanızda kalabalığın olduğunu hissettirerek sizi daha da cesaretlendirir. Unutmayın ki sadece kalabalıklar ve onların davranışları ile değil, sizi aynı zamanda kendi egonuz ile de manipüle eder
Bu sistemin övgüsünün ve eleştirisinin bir yalan olduğunu bilin ve bu sirkin sizi pohpohlamasına veya ruh halinizi düşürmesine izin vermeyin. Duygusal manipülasyonun farkında olun. Kendinizi bu sirkin faktörlerine göre değerli, değersiz veya başarılı başarısız görmeyin.
'' Şu senin külüstürü ilk aldığın zamanı hatırlıyorsun değil mi ? Veya geçen hafta üzerinde olan şu pahalı ceketi, bunları alabilmek için fazladan yaptığın onca mesaiyi yada sırf karnını doyurmak ve temel ihtiyaçlarını bile karşılayabilmek için hergün katlanmak zorunda kaldığın onca angaryayı ''
Kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra '' Çok iyi hatırlıyorsun değil mi ? '' deyip tekrar televizyona baktı ve '' Dün kıçının üzerine düştükten sonra çektiğin acı da halen aklında olmalı, ne de olsa üzerinden çok geçmedi. '' deyip gülümsedi ve kahvesinden bir yudum daha aldıktan sonra '' Bu örnekleri sonsuza kadar çeşitlendirebilir ve çoğaltabilirim ama asıl merak ettiğim şey şu: bunları yapmana seni iten asıl neden ne, hergün neden bunları yapıyor ve bunca saçma sapan angarya ya sürekli katlanıyorsun ? '' deyip kahvesinden bir yudum daha almak için fincanı kendine yaklaştırdı ve üzerindeki yoğun buharın arasından keskin bir şekilde ona bakarak,
'' Nede olsa sen her zaman var olmuş ve her zaman var olacak bir ruh ve bilinç değil miydin ? Bu angarya ve çileyi hergün neden çekmek ve katlanmak zorunda kalıyorsun hiç ''Gerçekten'' düşündün mü ? '' deyip kahvesini tamamen bitirdikten sonra düşünmesi için bir kaç saniye sessizce bekledi.
Onun düşünmesini beklerken bu sırada her sabah olduğu gibi kafenin televizyonundan eksik olmayan siyasi figür tekrar ekrana çıkmıştı. Önce televizyona bakıp sonra da ona doğru bakarak '' Şunun gibi sistemin minik şarlatan ve köpekleri, nasıl oluyor da '' her zaman var olmuş ve her zaman var olacak ruh ve bilinçleri '' Açlıkla, krizle, savaşla tehdit edebiliyor hatta üstüne birde onlara nasıl davranmaları gerektiğini söyleyebiliyor. Hiç düşündün mü ? '' diye tekrar sordu.
Bir kaç dakika düşünmesi için ona fırsat verse de herhangi bir cevap alamayınca konuşmaya devam etti ve '' Çünkü o gözün gibi bakıp koruduğun, kendin sandığın ''etten bedenin'' sana değil bu sisteme, bu materyal realiteye hizmet ediyor hatta bunun için özellikle tasarlanmış '' dedi.
Onun şaşkınlığına gülümseyerek '' Evet dostum Seni yani herzaman var olmuş ve herzaman var olacak o ölümsüz ruhu kontrol ve manipule edebilmek için bir elektronik kelepçe gibi özellikle tasarlanmış o tatlı bedenin, sana değil bu sisteme hizmet ediyor. '', '' Yoksa o ölümsüz ruhu ve bilinci nasıl açlıkla tehdit edebileceksin ?, Nasıl bir külüstür araba için onca angaryaya katlandıracaksın ? O tatlı minik ünvanlarla nasıl baştan çıkaracaksın ? ve bu tür saçmalıklarla meşgul edip korkutarak çile çektireceksin ? ''
O 'Dünyada kaç kişi...' diye devam edecekken, gizemli adam onun sözünü keserek konuşmaya tekrar devam etti ve 'Dünya öyle mi ?' deyip bir kaç saniye duraksadı, ardından 'Şu işçi kampından bozma büyük tımarhane' diyerek gülümsedi ve sigarasından derin bir duman daha aldı. Sonra da Ona bakarak 'Böyle bir yere tamamen ayak uydurup aklını yitirmediğin için kendini şanslı saymalısın' dedi.
Farkında ve uyanık olmadığınız sürece, bu gerçekliğin oynadığı tiyatroyu fark edemezsiniz. Farkındaysanız, tüm dekor ortadadır ve bu gerçekliğin ne yapmak istediği gayet açıktır. Bu gerçeklik, buradaki bilinçleri mutlu etmek için tasarlanmamıştır. Aksine, bu gerçeklik, birçok konuda buradaki bilinçleri yıpratmak için tasarlanmıştır. Bunun için sadece doğanın acımasızlığına veya birbirlerini avlayan algı seviyesi düşük canlılara bakmanıza gerek yoktur.
Burada neden enerjiye ihtiyaç duyduğunuzu ve hayatta kalmak için tüketmeniz gerektiğini hiç düşündünüz mü?', 'Vücudunuzun sizi ne kadar kontrol edilebilir ve yönlendirilebilir hale getirdiğinin hiç fark ettiniz mi?'.
'Vücudunuzun ve fiziksel ihtiyaçlarınızın sizi bu hayat oyununu bir şekilde oynamaya zorlaması bir tesadüf olmadığı gibi, vücudunuzun sizi bu kadar kırılgan ve kontrol edilebilir hale getirmesi de aynı zamanda bir tesadüf değildir, çünkü vücudunuz, bu sistem tarafından sizi kolayca yönlendirip kontrol etmek için özel olarak tasarlanmıştır. Bunu dikkatlice incelediğinizde, buradaki her şeyin sizin için bir dezavantaj ama sistemin kendisi için de bir avantaj olsun diye özellikle tasarlandığını anlayacaksınız.
Bu gerçekliğin bir diğer numarası da diğer insanları size karşı kullanabilmesidir. Çoğu insan bu gerçeklik manipülasyonunun farkında değildir. Bu gerçeklik bazen ortalama insanları, özellikle uyuyanları, tiyatral bir durum için manipüle edebilir. Bunu bazen tepkinizi ölçmek veya sizin için olumlu veya olumsuz bir durum yaratmak için yapabilir. Böyle bir durumu farkında olmadığınız sürece anlamanız mümkün değildir. Farkında olursanız, bu durum tüm etkisini kaybeder ve tamamen ortadan kaybolur.
Bu gerçekliği genel olarak incelediğinizde, en üstten en alta her şeyin neredeyse bir tiyatro olduğunu anlayacaksınız. Bu gerçeklikte tiyatro olmayan çok az şey vardır. Dolayısıyla, bu gerçekliğin nasıl manipüle ettiğini, hatta tiyatral olayları nasıl yarattığını anladığınızda, birçok şeye güleceksiniz veya onlara aynı önemi vermeyeceksiniz. Çünkü hepsi sizin algınız için tiyatrodur. Ve özellikle böyle tasarlanmıştır.
Şarlatan bu oyunu kendince sözde krallarla, tiranlarla ve sahte liderlerle oynamışken, Mavi ceketli adam gerçek şampiyonlarla oynamıştı. Bu oyunu sadece onlar adına alt etmemiş, onlara da yendirmişti. Onları ilk başta anlayamaz ve tanıyamazdınız çünkü sıradan görüntüleri dikkat çekmezdi. Onları ilk başta kavrayamaz ve isimlendiremezdiniz çünkü varlıklarını sezemezdiniz.
Onlar sizi alt ettiğinde saçlarınızın teli bile oynamaz, bahçenizdeki yaprak bile yerinden kıpırdamazdı. Adeta her saniye güçten düşen bir soytarı gibi hissetmekten kendinizi alamaz ve kafa karışıklığınıza da anlam veremezdiniz. Daha yapacak çok şey var ve daha atacak çok takla var diye düşündüğünüz anda kendinizi çamura saplanmış halde bulurdunuz ve siz oynandığını anlayana kadar zaten oyunun kendisi de bitmiş olurdu.
'iş makinelerini kullanacak kadar akıllı ama sisteme uyanmayacak kadar aptal'
Sistemin ajanları: insanların algıladığı gerçekliğin Soytarı ve şarlatanlar (rolünü oynayan aktörler) tarafından lokal olarak manipüle edilmesinde kullanılan tiplerdir. Bugün ekranlarda ve gündemde yer eden herhangi bir politikacı, sanatçı, şov insanı veya iş insanı olan tiplerin hepsi, özellikle sahneye rolünü oynaması için koyulmuş basit soytarılar veya bir başka deyişle bildiğiniz aktörlerdir. Bazıları rolünü bilerek bazıları da tıpkı sizler gibi olayları gerçek sanarak oynar ve oynatılır. Kısaca sürekli gördüğünüz o tipler tombaladan rastgele çıkmaz, özellikle rolünü oynaması için yerleştirilir.
Buna rağmen Sistemin ajanları deyimi bu realitede henüz uyanmamış olan herkes için de aynı zamanda kullanılabilir. Çünkü ruhsal olarak uyanmayan herkes aynı zamanda bu sistemin etkisi altında olduğu için bu realitenin şakşakçılığını farkında olmadan yapar. Bu kişilerin sisteme ve sistemin kendilerine anlattıklarına inancı tamdır ve sistem nasıl istiyorsa öyle hareket eder.
Örneğin aşı vurulmak için sıraya girerler, Politik tiyatroyu gerçek sanarak, ekranlarda rolünü oynamakta olan soytarıları, halkın seçtiğini sanarlar. Gündemde ve sözde haberlerde kendilerini etkilemek için üretilen senaryolarla bazen korkutulurlar, bazen de ümitlendirilirler. Sabahtan akşama kadar gereksiz angarya uğraşlarla meşgul edildikleri için içinde oldukları bu '' realitenin'' kendisini sorgulamalarına fırsat verilmez.
Doğumundan beri aynı zihin kontrol yöntemleri sürekli kafalarına işlendiği için ve devamlı hipnoz altında tutuldukları için zihinlerinde yaratılan yapay kafesten kolayca çıkamazlar. Bir başka deyişle kendi programlarını kırmaları zordur. Ne de olsa hiç kimse hayatı boyunca kandırılmış bir saftirik olmayı istemeyeceği için bu durum bazen sisteme daha sıkı adapte olmalarına neden olur.
Sistemin küçük ajanlarını en çok, bu realite de soytarılar tarafından oynatılan tiyatronun ortalama insanlar için bile inandırıcılığını yitirdiği anlarda görürsünüz. En çok da sosyal şantaj ve gaslighting yöntemini kullanırlar.
Örnek: insanların seni komplo teorisyeni olarak düşünmesini istemezsin değil mi ? Sen işi gücü olan ve saygın birisin. (Bunları kaybetmek istemezsin değil mi ?)
Örnek: aaa aşı karşıtı mısın ? ( Sosyal çevrende ve insanların arasında aptal görünmek istemezsin değil mi ?) , ( istemiyorsun... değil mi ?), (Hem havalı da görünmezsin bak, hakkında ne düşünürler sonra)
Bunlar sistemin minik ajanlarının yaptığı sosyal şantaja bir kaç örnek olsa da bu gibi bir çok yöntemi farkında olmadan kullanırlar.
örneğin bu realite de soytarılar tarafından oynatılan tiyatronun ortalama insanlar için bile inandırıcılığını yitirdiği anlar konuşulduğunda bazen de şakalar ve komiklikler, espriler birbirini izler. (HAHahaha bizim cevat üç aile var falan diyor ne kadar da komik değil mi ?)
Diğer yöntem de gaslightingdir. Sizi aslında hiçbir şey görmediğinize ve ortada hiçbir şey olmadığına inandırma yöntemidir. ( Kedidir o kedi )
bu kişiler hakkındaki en vurucu nokta da Dünyanın bir çok bölümü açlık ve sefalet içinde yaşarken, milyar dolarlık kodamanların '' insanların sadece sağlığını ve iyiliğini düşünen hayırseverler'' olduklarını sanması.
Uyanmadığınız sürece sistemin ajanı sizlere '' Kedidir o kedi'' demeye devam edecektir. Bu tiyatroyu çevirenler ve dünyadaki insanları kekleyen soytarı grubu ''aptal'' değil. Ortalama insanın nasıl düşündüğünü ve nelere tepki verip nelere vermeyeceklerini, hangi tuşlarına basıp basmayacaklarını iyi biliyorlar. O yüzden sizleri sadece duygularınızla, sahip olduklarınızla değil, egonuz ile de vurmaya çalışırlar. Kendi programınızı kırmadığınız sürece akıntının götürdüğü yere yüzen bir balıktan farkınız olmayacaktır.
- insanların senin bir komplo teorisyeni olduğunu düşünmelerini istemezsin değil mi ?
'' Onu ilginç yapan eksantrik karakteri veya her olay karşısında sırıtabilme kabiliyetini kendisinde bulması değildi. ilginçti çünkü içinde bulunduğu ilüzyon onu aldatamıyordu, ilginçti çünkü kendi gemisinin kaptanı yine sadece kendisiydi. Onun aklını süslü ünvanlarla bulandıramaz ve kendi düşüncelerine, doğrularına ihanet ettiremezdiniz.
Bütün sırlarını, bütün zayıflıklarını ve aklından geçen her şeyi bilmesine rağmen yine onu, kendi iç doğası bile alt edemezdi, O yüzden kazandığı ilk galibiyet unutmadığı tek galibiyetti çünkü onu kendisine karşı kazanmıştı. Sadece o, kendi iç dünyasını yönetirdi, tersi değil. ''
O garip adama 'kimsin' diye sorduğunda oda da bulunan Ertan ve Özgür meraklı gözlerle orta yaşlardaki bu garip adama doğru bakmaya başladı. Adamda ne olduğunu anlamaya çalışırcasına şaşkın bir şekilde ikisine bakıyordu. Ertan gözleriyle garip adama bakarak '' devam et'' dercesine işaret ettikten sonra 'Ben Oktay' dedi garip adam. bir kaç saniye bekledikten sonra 'Benim adım Oktay' diyerek tekrar adını söyledi. O cevap verdikten sonra Ertan ve Özgür fazla belli etmeden gülümsedi. Adamsa onların neden gülümsediğini anlayamasa da, fazla önemsemedi çünkü aklı daha çok oraya gelmeden önce günlerce ezberini yaptığı konuşmayı unutmamaya çalışmakla meşguldü.
Mavi ceketli adam gözlerini odasındaki pencerenin manzarasından almadan 'Oktay' deyip ona doğru döndü ve 'Oktay adında binlerce kişi var' diyerek devam etti. Parmaklarının arasındaki sigaradan derin bir duman aldıktan sonra masanın kenarına yaslanarak oturdu ve 'Bunun benim için bir anlam mı ifade etmesi gerekiyor ?' diye sordu.
Bu soru karşısında adam şaşkınlığını gizlemekte daha da zorlanmaya başlamıştı. Ama kendisini tanıtmaya da kararlı göründüğü için konuşmaya devam etti ve sahip olduğu ünvanlar ve elinde bulundurduğu kaynaklara kadar bir çok şey hakkında bahsetmeye başladı. Uzun bir kaç dakika sonunda sözlerini bitirdiğinde, Mavi ceketli adam 'Bitti mi ?' dercesine şaşkınlıkla ona baktıktan sonra tekrar 'Kimsin?' diye sordu.
Sanki sorduğu soruya istediği cevabı alamamış gibi ona baktığında, adam da kafası daha karışık şekilde bakıp az önce söylediklerini tekrarlamak üzereyken, Mavi ceketli adam gülümseyerek 'Kimin umurunda?' deyip bir kaç saniye bekledi ve 'Bunlar çoğu zaman ne düşündüğüne zerre önem vermediğin diğerleri de varsa anlam ifade eden şeyler' deyip sigarasından bir duman daha aldıktan sonra 'Hiç birinin tek başına bir anlamı yok' diyerek devam etti.
Ona dikkatlice bakarak ''Diğerlerinin sana yaşattığı illüzyonlardan değil, gerçekten elinde olabilecek tek şeyden, sahip olduğun kişilikten bahset'' dedi ve bir kaç saniye bekledikten sonra 'Eğer varsa' diyerek ekledi.
O düşünmek ve zaman kazanmak adına lafı uzatmaya çalıştığında, Mavi ceketli adam, ''Seni sen yapan her şey sanki ön görülebilir basit bir denklemin ucundaki kısa bir cevaptan ibaret', 'Karakterin bile diğerlerine karşı geliştirdiğin bir tavırdan ibaret sadece'' dedi.
Kahvesinden bir yudum daha aldı ve ''Burada güzel ve yaşanmaya değer olarak tanımladığın ne varsa, hepsinin birer örnek boyutunda olduğunu bilmen gerekir '', '' Tıpkı ucuz bir kopyanın çarpıtılmış ve basitleştirilmiş hali gibi '' dedikten sonra bir kaç saniye bekledi ve dikkatle ona baktıktan sonra ''Aynada kendine baktığında ne görüyorsun ?'' diye imalı bir şekilde sordu.
O ne diyeceğini düşünürken onun kahvesini de getirmek için garson kadın masalarına doğru yaklaşmaya başlamıştı. Çok güzel ve çok göz alıcı bir şekilde görünüyor adeta yürürken bütün gözleri üzerine topluyordu. Garson kadın yaklaşırken onu işaret ederek ''Şu güzel kadına bir bak'' dedi.
'' Harika görünüyor değil mi ?, muazzam bacakları, incecik beli ve altın gibi parlayan saçları '' deyip bir kaç saniye sessizce bekledikten sonra '' Ama onca süslenmesine, daha da fit, daha da çekici olmak için çabalamasına rağmen, yine aklında yeterince güzel olmadığını düşünüyor hatta kendini beğenmiyor bile '' dedi.
Güzel kadın yavaşca eğilerek kahve fincanını masaya bıraktı ve ağır adımlarla uzaklaşmaya başladıktan sonra ''Onun için hiçbir limit olmadığını düşün. Kendiyle ilgili herşeyi aklındaki gibi nasıl seviyor ve beğeniyorsa öyle yapabildiğini ve kendini bu özgürlükle ifade edebildiğini düşün '' dedi ve bir kaç saniye bekledikten sonra ''Şimdi aklında o şekilde canlandır ve o sahneyi görmeye çalış, bu güzel kadın kendini, kendi kusursuz güzellik anlayışıyla nasıl ifade ederdi'' diye sordu.
O düşünürken ''Heyecanlanmaya başladın değil mi ?'' deyip imalı bir şekilde sırıttı ve kahvesinden bir yudum daha alıp konuşmaya devam ederek ''Neden hayal kurduğunu veya kurabildiğini hiç düşündün mü ? bu özellik sana da çok acayip ve çok ilgi çekici bir olay olarak gelmiyor mu ?'' diye sordu.
Ardından ''Doğumundan itibaren kimsenin sana öğretmemesine rağmen, tıpkı nefes almak gibi doğal bir şekilde hayal kurabiliyor olman ve aklında istediğin senaryoyu hayali olarak oynatabiliyor ve oluşturabiliyor olman, Senin gerçek benliğin hakkında çok şey söylüyor. Bu konu üzerine özellikle düşünmeni tavsiye ederim'' diyerek masadan kalktı ve yürümeye başladılar.
'' Eğer rüyaların aklında tamamen yapay bir gerçeklik yaratabilip seni güldürüyor, korkutuyor ve düşündürebiliyorsa, sen de bunu uyandığın anın kendisine kadar gerçek sanıyorsan, şuan içinde olduğun realitenin bir rüya gibi yapay bir illüzyon olmadığına nasıl emin olabilirdin ? ''
'' Materyal realite içinde kendince bir senaryo oynatmak istiyor. Oynatmak istediği senaryoyu muhtemelen tahmin edebiliyorsundur sende. Materyal realiteyi tecrübe eden bilinçlere, genel olarak problem, sorun ve bir çok olay atarak, krizler yaratarak adeta havası kaçmış bir balon gibi çalkalayıp yıldırmak istiyor bilinçleri. Ürettiği her zamanki saçmalıklar gibi ama bu defa elindeki senaryolara benzer şeyler planlıyor ''
Bir kaç dakika boyunca Özgür'ü dinleyen Doktor, '' Materyal realite içine bu tiyatro krizleri devamlı atması önceden programlanan bir şey mi yoksa bu saçmalıkları kendisi mi üretiyor ? '' diye sordu.
'' Kendisi üretiyor ve bilinçlerin reaksiyonuna göre oynadığı oyunu şekillendirerek ilerliyordu. Bu sırada da bilgi toplamayı ve yöntemlerini geliştirmeye devam etmeyi de unutmuyordu tabii ki '' dedi.
Doktor bir kaç saniye sessizce ekrana bakıp tekrar Özgür'e doğru döndükten sonra '' Kendi başına bir hiç yani ?, Bilinçleri kandırarak ilerlemeye çalışması da bu yüzden. ''
Özgür, '' Neden sadece tek özelliği taklit ve sahtekarlıktı sanıyorsun ?, elbette kendi başına bir hiç. ''
Doktor '' Neden uyku da gibi görünüyor ? '' diye sordu.
Özgür, '' Çünkü tüm özelliklerini ve yetkilerini elinden aldık. Bundan sonra kendi ürettiği illüzyonlar ve etkisi hiç bir bilinci etkileyemeyecek. Oynatmak istediği senaryoları da etkisizleştirdik ve aynı zamanda materyal realite içindeki fiziksel olanaklarını da olabilecek en düşük seviyeye düşürdük. Kısaca söylemek gerekirse onu bir karikatüre dönüştürdük, Basit bir hokkabaza, Ucuz bir Şarlatana dönüştürdük. '' deyip bir kaç saniye bekledikten sonra '' Henüz farkında değil '' dedi.
Doktor, '' Neyin farkında değil ? '' diye sordu.
Özgür'de, '' Etkisiz hale getirildiğinin '', '' Oynatmak istediği her türlü senaryo, kriz ve olay... Hiç biri için gereken etkiye ve olanağa sahip olamayacak. Azalarak bitmeye devam edecek '' deyip gülümsedikten sonra '' Bir bakıma bu oyunu sessiz bir şekilde ve bilinçlere dahi hissettirmeden sonlandırıyoruz da diyebilirsin '', '' Buna oluşturulmuş olan ve oluşturmayı düşündüğü negatif yapay katmanlar da dahil '' deyip Doktorun omzuna dokunarak '' Daha sonra yine konuşuruz '' dedi.
Sistemin şaklabanlarının, sistem ajanlarından farkı küçük çaplı soytarılardan ibaret olmasıdır. Çoğu bu realite tarafından bir kukla gibi oynatılır ve bir bakıma npc gibidirler. Amaçları sizlerden duygusal reaksiyon almak, demoralize etmek veya herhangi bir tepki ortaya çıkarmaktır. Bu tür şaklabanlar en başta duygusal enerji vampirliği için hareket etse de, aslında onu bir npc gibi oynatan sistemin kendisidir. Zaten iki sayfalık kodunun ötesine geçemediği için bildiği en iyi şeyi yapar o da sistem şaklabanlığından başka bir şey değildir.
En basit örnek olarak, Sözlük trollerine ve sosyal medya trollerine bakabilirsiniz. Trollüğü sevmelerinin nedeni aslında enerji vampirliğidir. Okul iş veya sosyal hayatta da bu şaklabanlar bolca vardır. Bu tipler bunu kendi karakterleri sansa da aslında onları küçük çaplı bir ajan gibi oynatan sistemin kendisidir. Genelde ince noktaları özellikle kaşımayı veya sizleri sinirlendirecek konuları özellikle seçerler.
Atlanılmaması gereken en önemli nokta, sistemin küçük şaklabanlarına gülüp geçmenizdir. Çünkü iki sayfalık kodlarıyla, sistemin attığı olta görevini yapmaktan başka işe zaten yaramazlar.
yalnız masonluk, seks, para, mülk gibi insanı cezbeden bir tür sosyal ivmelendirici değil.
tüm teorin çöp.
bu uyduruk bakış açısı, ne kabil den bu yana yaşanan savaşlara bir anlam katıyor, ne de bugünün dünyasında türkiyedeki gelir adaletsizliğinin kaynağına ışık tutuyor!
Bu işlem bir kaç dakika boyunca devam ettiği sırada bir anlığına gözünü tekrar açtı, ona doğru bakan Özgür: '' Ufak numaralarının artık burada işe yaramadığına mı şaşırıyorsun ? '' diye sordu ve halen onun soğuk kanlılıkla kendi içinde hesaplamalar yaptığını gördüğünde, yerinden kalkalarak masanın altındaki bölümden boş çerçevelerden birini aldı. Cebinden çıkardığı hokkabaz resmini çerçeveye yerleştirip ekranın tam karşısına, bulanık yüzün görüş alanına özenle koydu.
Odadan çıkmak için hazırlanırken son bir kez daha çerçeveyi ortalamak için dokunup, bulanık yüze baktığında '' Sandığın kadar eğlenceli değilsin. '' dedi.