ran

entry52 galeri3
    52.
  1. 51.
  2. lord hidetora ve oğulları taro, jiro ve saburo..
    soytarı kyoami, sonlarda katledilen sue..
    taro'nun eşi daha sonra da jiroyu ayartacak olan entrika prensesi kaede..
    tanrılar nerede?
    buda nerede?

    gerçekten varsanız,
    beni iyi dinleyin!

    muzır ve zalimsiniz!

    orada canınız,
    çok mu sıkılıyor da...

    ...burada bizi
    karıncalar gibi eziyorsunuz?

    cevap verin!

    insanları ağlarken seyretmekten
    bu kadar mı zevk alıyorsunuz?

    yaklaşık 3 saat sürmesine rağmen (162 dakika) mükemmel sürükleyici bir epik filmi..
    seven samurai, yojimbo ve rashomon'dan sonra akira kurosawa'nın izlediğim dört efsane filminden biridir..
    imdb puanım 9/10 (ran imdb 250'de 8.2 ile 162. sırada bulunmaktadır.)
    4 part'tan oluşan filmi izlediğim site: http://unutulmazfilmler.p...=unutulmaz-vip&part=1
    0 ...
  3. 50.
  4. "Delirmiş bir dünyada yalnızca delilerin aklı başındadır."

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1753971/+
    0 ...
  5. 49.
  6. "insan ağlayarak doğar, yeteri kadar ağladıktan sonra da ölür."

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1683882/+
    1 ...
  7. 48.
  8. "Üzerinde durduğunuz kaya yuvarlanmaya başlarsa atlayın. Yoksa siz de onunla birlikte yuvarlanıp ezilirsiniz.Sadece aptallar kayanın üzerinde durmaya çalışırlar."

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/1652829/+
    0 ...
  9. 47.
  10. " insan ağlayarak doğar, yeteri kadar ağladıktan sonra da ölür. "
    1 ...
  11. 46.
  12. renklerin aşırı iyi kullanıldığı film.
    0 ...
  13. 45.
  14. 1985 yapımı bir kurosawa filmidir. aslında konu çok bilindik: iktidar hırsı, insan ruhunun yozlaşması. ama bu abinin olayı anlatımı, filmin göz kamaştıran görselliği çok ayrı bir olay.

    hatta üniversite zamanımda, bir derste, bu savaş alanındaki görselliği izletip anlatmıştı hocanın biri perspektiflik üzerine. unutmuşum. şimdi izleyince geldi aklıma.

    bir de bu filmde farkettim; japon müzikleri cidden çok dramatik ve dinlerken acayip derecede içe işliyor. sanki müziği dinlerken, etin altındaki ruhun hareket ettiğini hissediyorsunuz. bir de bu filmlerin kimi sahnelerinde çalan müzikler, sanki sadece o sahne için, sanki oradan bağımsız dinlediğiniz zaman pek etkisi kalmayacakmış gibi geliyor insana.

    yani izleyin işte.
    0 ...
  15. 44.
  16. Hiç demektir. Nazım Hikmet'e soyadı kanunu çıktığında soyadın ne olsun diye, herkese sorulduğu gibi sorulmuş, o da Ran olsun demiştir. Yani hiç. Bak şimdi içimden yok yere gece leyla ve tomurcuk kokuyor demek geldi. Bir de çalışmışım on beş saat, yorulmuşum on beş saat demek geldi. Bir de anama sövmüş patron sıkmışım dişlerimi demek geldi. Ne bileyim neden geldiyse, hiç işte.
    2 ...
  17. 43.
  18. iskandinav mitolojisinde boğulan insanları ağıyla denizden toplayan, denizlerin fırtına tanrıçası.
    1 ...
  19. 42.
  20. akira kurosawa’ nın 1985’ de büyük bir cast ile çektiği kral lear adaptasyonu. ciddi bir kaos. japon-fransız ortak yapımı ve 4 akademi ödüllü bir yapım olarak filmin fazla dramatize yapısına karşın shakespeare eserinin güzel bir izdüşümü olduğunu söyleyebiliriz.

    ---olası spoiler ibaresi---

    daha önce de shakespeare uyarlamaları yapan ve adaptasyonda shakespeare’ e bağlı kalan kurosawa (ki lear eski briton mitologyasında önemli bir figürdür. shakespeare’ in king lear’ i yazarken en çok esinlendiği düşünülen tarihsel bir mit olan holinshed’ in cronicle’ ıdır. shakespeare’ den farklı olarak bu metinde lear cordelia ile buluştuktan sonra tekrar tahta geçip huzur içinde ölür. daha sonra çıkan savaşta esir düşen cordelia ise intihar eder. bu farklılık anlamında kurosawa tarihsel mite değil shakespeare targedyasına bağlı kalır.) 17. yüzyıl başı ingilteresini japon kültürüne dönüştürmüş ve kralın kızları arasında geçen tragedyayı imparatorun üç oğlu şekline sokarak cordelia’ yı saburo ile değiştirmek durumunda kalmıştır.

    tabi bu noktada hikaye belirli ölçekte metamorfoza uğramış, shakespeare’ de göze batan goneril ve regan karakterlerinin entrikaları filmde daha çok eşlenikleri taro ve jiro yerine kaade karakterinde vücut bulmuştur.

    kalabalık kadrosu ve dev bütçesi ile gişeyi önceden müjdeleyen ve bertolucci’ yi uzak doğu turuna çıkartacak denli canlı bir mistisizm rantına denk düşmüştür. bununla kurosawa’ nın tamamen kapital odaklı bir eser üretmediğini, görsel, mekan oluşumu ve kurgusal anlamda yine başarılı olduğunu, fakat eski stilindeki diyalekt sorgu ve semantik problematikten uzakta, olgunluk dönemi emosyonel baskınlığı ile daha duygusal yaklaştığını imlemek gerekir.

    eski stilinden en parlak şekilde göze çarpan bulutlardaki değişim ile olay örgüsündeki katastrof analojisi (ki bu noktada yavuz hırsız olan david lynch’ e selam çakmak gerek) olmalı. bu mükemmel minimal anlatım bazen karakterlerin toplu görüşü ile çöküş habercisi, bazen de tek karaktere odaklı bakış açısı ile dekadans temalı vurgular bırakıyor.

    tabi tragedyadaki eski dönem anlayışını izleyicinin kavramsal hazımsızlığına karşı saburo karakteri (=cordelia) biraz değiştirilip dik başlı çizilmiş. ana temayı böylece açan kurosawa, böylece seyircinin trajedinin çıkış kaynağında bocalamasını engellemiş.

    eski tragedya biçemine aykırı olarak önemli tüm karakterlerin öldüğü kapkara bir trajedi olan lear, filmde bazı grotesk sahneler ile (kan fışkıran sahneler slasher havası estiriyor adeta) desteklenerek hırsın ve tutkunun felaketi daveti şekline büründürülüyor. bu da başta belirttiğimiz fazla dramatizasyona sebebiyet veriyor.

    ---olası spoiler ibaresi bitti---

    tüm artı eksi yönleri toparlarsak söyle bir sonuca ukaşabiliriz; prodüksiyon ve bütçe büyüklüğü ile doğru orantılı olarak gişe odaklı görünen ve küresel pazarlama niyetinde çekilmiş epik bir hikaye. teatral savaş sahneleri, kitabın mükemmel yedirildiği kurgusu (ki bu noktada kurosawa’ nın işi my own private idaho’ daki gus van sant’ den çok daha zor tabi.) ile görsel-işitsel anlamda mükemmel olmasına karşın, biçimsel zorunluluk olarak hollywood şemalli görünen ve yönetmenin son döneminde milli olarak yüklendiği elçilik görevinin profesyonelliği altında biraz sıkıştığı bir film.
    2 ...
  21. 41.
  22. 40.
  23. ingilizce de koşmak fiilinin telaffuzu. (bkz: run)
    0 ...
  24. 39.
  25. --spoiler--
    akira kurosawa'nın içinde müthiş replikler barındıran filmi. konu bilindik, kral lear'a kadar uzanmanız gerekmiyor. eski türk filmlerinde ve hikayelerinde de sıkça duyduğunuz cinsten. ama öyle metaforlarla zenginleştiriyor ki kurusowa, izledikten sonra etkisinden bir türlü kurtulamıyorsunuz. kör adamın çaldığı flüt gibi mesela.

    filmi bu kadar beğenmemde repliklerden başka bir sebeb ise, kurosowa'nın aynı acının yansımalarını, düşünceleri ve inançları farklı, birden fazla insan üzerinde göstermesi. örneğin, hidetora'nın topraklarına hükmetmek için öldürdüğü ailelerinin kızları olan gelinleri:Lady Kaede ve Lady Sue. ikiside aynı acıları yaşıyor fakat acının bıraktığı izler bambaşka. Kaede, inançsız ve intikam ve iktidar hırsıyla yanıp tutuşan biriyken; sue, budist ve hırsları olmayan bir kadındır. kayınpederiyle karşılaşma sahnesi çok duygulandırmıştır beni. bir de son sahne var tabi, filmi gözümde devleştiren. soytarı ikoma'nın sarf ettiği sözleri hiç unutmam. hidetora ve saburo'nun cesetlerinin yanında saburo'nun adamıyla girdiği diyalog muteşemdir bu sahnede. ikiside ağlamaktadırlar.

    ikoma: tanrı yok! buda yok! varsan göster kendini bana. sen ağlamamızdan zevk alan bir şımarıksın.

    saburo'nun adamı: yapma, günaha giriyorsun.

    ikoma: asıl ağlayan tanrılar. zamanın başlangıcından beri, birbirimizi öldürmemizi izliyor ve bizi durduramıyorlar. bizi bizden koruyamıyorlar. ağlama! dünya böyle yaratılmış, acıyı tercih eden insanlar, acıyı mutluluğa yeğliyorlar. bak, kaleye bak. oradakiler kan ve acıyla rahatlıyorlar, cinayetlerini kutsuyorlar şimdi.*
    --spoiler--
    1 ...
  26. 38.
  27. sırf kurosawa çekti diye baş tacı ediliyor demek çok büyük bir yanlıştır, zira bu film abimizin görsel ve simgesel olarak bence zirveye ulaştığı filmidir. görsel güzelliği hakkında her saniyesi print screen'lik fotoğraf vs. o kadar çok deniliyor ki tekrar demeye gerek duymuyorum. konu özgün bir konu değildir demeden önce de bunun shakespeare'in kral lear'ının bir uyarlaması olduğunu hatırlamak gereklidir. ihanet ve ulu efendi'nin geçmişiyle hesaplaşmaları mükemmel yansıtılmıştır. çok büyük emek harcanmış filmdir, böyle filmler 10-20 yılda bir bahşedilir bizlere, onu da kurosawa yapmıştır.
    2 ...
  28. 37.
  29. çok beğenemediğim birkurosawa filmi. açıkçası çevremde ve sözlükte herkesin bu kadar çok beğenmesinden kıllanıp tekrar izlediğim ancak yine anlatıldığı kadar beğenmediğim film. konu çok muazzam, çok özgün bir konu değil, kurosawa nın kendine has bir sinemasal dünyası var zaten bunu kimse inkar edemez ve fakat ran çok efsane br film değildir. sinema dünyasının elle tutulur filmleri arssında başlardadır ama bir klasik değildir, ran çok özel bir yönetmenin çok özel bir filmidir. sanırım çoğunluk ran ı sırf kurosawa çektiği diye baş tacı ediyor, evet bir filmi kurosawa nın çekmiş olması o filmi izleyenler için koşulsuz şartsız baş tacı edebilir, bu oldukça akla uygun bir neden. ama malesef ben çok beğenemedim bu filmi, bunun için tekrar izleyeceğim filmdir aynı zamanda, muhakkak bir şeyi kaçırıyorum izleyeceğim tekrar.
    1 ...
  30. 36.
  31. f. Bacağın uyluk kısmı. Uyluk. * Kelimenin sonuna getirilerek. " Süren, sürücü" mânasını ifade eden birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Hükümrân $ : Hüküm süren.
    1 ...
  32. 35.
  33. (Reyn. den fiil) Kalb katılaşması, lekelenmek. Kalbin kasavetlenmesi. * Pas, kir. (Bak: Reyn)
    0 ...
  34. 34.
  35. 33.
  36. üzerinde konusmak için sindirilmesi gereken bir akira kurosawa filmi .heycan vericidir.tipik bir temanın sıradışı bir hale sokulmasının iyi bir örneğidir.izlenmesi tavsiye edilir.
    0 ...
  37. 32.
  38. 31.
  39. iskandinav mitolojisinde Boğulan insanları ağıyla denizden toplayan, denizlerin fırtına tanrıçası.
    4 ...
  40. 30.
  41. murat çelik* ve pentagram'dan cenk ünnü'nün oluşturdukları grup. tarzları hard rock, fakat müzikde anadolu etkileri de mevcut. 2008 çıkışlı karanlık albümleri bulunmakta. türkçe sert müzik özlemi içerisindekilere önerilir.
    2 ...
  42. 29.
  43. akira dedemiz bu filmin kadrosundaki Yoshiko Miyazaki*,Mieko Harada*, Tatsuya Nakadai* ile Ame agaru adlı bir film daha çekmiştir. hemde 1999 yılında. yalnız yönetmenlik koltuğunda kendisi oturmamış sadece filmi yazmıştır.
    3 ...
  44. 28.
  45. 1985 tarihli kurosawa başyapıtı. gelmiş geçmiş en güzel savaş filmlerinden biridir.
    içimin yağlarını eriten bir sahnesini sizlerle paylaşmak isterim.

    --spoiler--
    Lady Kaede entrikaları ve açgözlülüğü sonucu Lady Sué nin kellesi gitmiştir. buna öğrenen yiğit general Kageyu lady kaede nin huzuruna gider. kılıcını çıkartır ve kafasını okkalı bir şekilde uçurur. etraf kan gölü olur. ulan nasıl içimin yağları eridi anlatamam. psikopat mısın diyorsunuz şimdi ama filmi izleyince siz de coşkun bir tepki vermezseniz çocuğumu keserim!..
    --spoiler--
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük