Bir çeşit şirk koşma biçimi.
Kendini şeyh, pir diye tanıtan orospu evlatlarının islam'a soktuğu putperestliktir. lan şerefsiz sen kimsin ki bana şah damarımdan daha yakın olan allah ile aramda sigorta olacaksın, sen kimsin ki kendini dualarınızı bana değil allah'a edin diyen hz. muhammed (s.a.s)'den büyük göreceksin?
3-14 Mart 1976 arasında Pakistan' da toplanan Uluslararası Şeriat Kongresi'ne öncülük etmişlerdir. Ayrıca dönemin cumhurbaşkanı Kenan Evren devlet dışındaki din görevlilerinin maaşını ödemesi için Rabıta' dan istekte bulunmuş ve bir anlaşma imzalamıştır.
Tarikatlardaki en garip olaylardan bir diğeri ise şeyhle yapılan rabıtadır. Türkiye de en yaygın tarikat olan Nakşibendiliğin de en önemli uygulamalarından biri olan rabıta şu şekilde yapılır: Mürit, abdestli olarak ve kıbleye dönerek yere oturur. Şeyhinin iki kaşının ortasını hayalinde canlandırarak Allah'ı zikreder. Rabıtayla, şeyh ile mürit arasındaki sürekli beraberlik sağlanır. Fotoğrafın icadından sonra rabıtayı fotoğrafa bakıp yapan modern Nakşibendiler de mevcuttur. Bu uygulama kadar acayip olan bir izah ise şöyledir: Rabıtasız zikir yerine, zikirsiz rabıta tercih edilir. Zikir ve rabıtadan birini terketmek zorunda kalırsak zikri terketmek daha uygundur. Çünkü zikirsiz rabıta erdirir, fakat rabıtasız zikir erdirmez.
En kibar ifadeyle saçmalık olarak değerlendirdiğimiz bu uygulama, Kuran'ın diniyle hiçbir şekilde bağdaşmaz.
Tarikatlarda kullanılan bazı temel deyimlerin Kuran'da ki kullanılışlarına baktığımızda, aradaki büyük farkı ve alakasızlığı farkederiz. Örneğin şeyh kelimesi Kuran'da ihtiyar adam manasında kullanılmıştır (Bakınız 11- Hud Suresi 72, 12-Yusuf Suresi 78, 28-Kasas Suresi 23, 40-Mümin Suresi 67). Kuran'da veli kelimesi ise dost, yakın gibi manalarda kullanılır. Evliya ifadesiyse, bu kelimenin çoğuludur. Kuran'a göre; her Müslüman Allah'ın velisidir, Allah da onların velisidir (Bakınız: 2-Bakara Suresi 257, 3-Ali imran Suresi 68, 5-Maide Suresi 55, 7-Araf Suresi 196, 9-Tevbe Suresi 71). Kafirler ise şeytanın velisidir, tüm kafirler de birbirinin velisidirler (Bakınız 4-Nisa Suresi 119, 4-Nisa Suresi 76, 7-Araf Suresi 27, 16-Nahl Suresi 16). Mutlak anlamda gerçek dost sadece Allah'tır. Tüm dostlar ona nispetledir. O halde ondan başka gerçek veli yoktur (Bakınız 2-Bakara Suresi 107, 9-Tevbe Suresi 116, 25-Furkan Suresi 18, 39-Zümer Suresi 3, 42-Şuara Suresi 9). Görüldüğü gibi Kuran'da 80'den fazla yerde geçen veli veya evliya kelimeleri, hiçbir yerde günümüzde halka takdim edilen süpermen insanlar manasında kullanılmamıştır. Bu evliyaların, şeyhlerin gösterdiği olağanüstü haller manasında keramet kelimesinin kullanılmasına da Kuran'da rastlamıyoruz. Bu kelimeyle aynı KRM kökünden birçok fiil Kuran'da geçer ve bu kelimelerle Allah'ın cömertliği, verdiği rızıkların bolluğu anlatılır ama süper adamların süper olağanüstülükleri anlatılmaz (Bakınız 27-Neml Suresi 40, 8-Enfal Suresi 4, 17-isra Suresi 70, 36-Yasin Suresi 11).
Tarikatlardaki dönmelerin, semanın, musikinin; dinin bir parçası olduğu iddia edilmediği sürece hiçbir zararı olmadığı kanaatindeyiz. Çünkü Kuran bunları ne yasaklamıştır, ne de emretmiştir. Yeter ki bu uygulamalar ibadet olarak takdim edilmesin. Fakat ne yazıktır ki birçok tarikatta bu tarz uygulamaların adeta dini bir gereklilik gibi tanıtıldığına tanık olmaktayız. Bizim karşı olduğumuz budur. Yoksa Müslümanlar elbette ki vakıflar, dernekler gibi kurumsal yapılar kurabilir ve bunların içinde bir hiyerarşi oluşturabilirler. Tüm bu kuruluşlarda şiir okunması, müzik dinlenmesi, sema, sanat, toplantı, gösteri yapılması da normaldir. Fakat anormal olan, tarikatların; insanları tartışılmaz ilan etmeleri, ister iyi ister kötü olsun kendilerini ve Kuran'da yer almayan uygulamalarını dinin bir parçası gibi göstermeleridir.
Tarikatların diğer bir zararı ise dinimizi bir çile dini gibi tanıtmaları olmuştur. Hindu anlatımlarını ve Hindu tarikatlarını andıran suni çilelerle, müritleri terbiye edeceğini söyleyen tarikatlar; insanları karanlık odalarda uzun süre aç ve susuz bırakıp, onlara acı çektirip, birçok kişinin ruh dengesini bozmuşlardır. Ruh dengesi bozulan bu insanların gördüğü halusinasyonlar ise bu kimselerin üstünlüğüne, evliya olduklarına yorumlanmıştır. Oysa Kuran'da hiçbir Peygamber'in ya da inananın, kendisine böyle suni çileler çektirip, kendi kendine işkenceler ettiği görülmez. Kuran'a göre Allah, gerekirse imtihan için zorluk verir ve bu zorluk her ne olursa olsun Müslüman buna sabreder. Fakat bu zorluklar hayatın doğal akışında insanın karşısına çıkar; yoksa çile olsun diye, zorluk olsun diye insanın kendisine işkence etmesinin dinimizin tek kaynağı olan Kuran'da hiçbir dayanağı bulunmamaktadır.
üç türlü rabıta vardır.
1.tabii rabıta;
kişinin yakınlarına duyduğu muhabbet, bu tür rabıtaya girer.bir annenin evladına duyduğu muhabbet buna bir örnektir.
2.bayağı(sufli) rabıta;
yasaklanmış olan şeytani temayüllere bağlanmak, bu tür bir rabıtadır.
3.ulvi rabıta (tasavvufi rabıta);
insanı allah'a götürecek,manevi kıymet taşıyan vasıtalara,ulvi duygularla yapılan rabıtadır.
bu örgüt 1982-1984 yılları arası batı avrupa'daki türk imamlara maaş ödemiştir.. uğur mumcu "rabıta"da türkiye üstünde oyun oynayan şeriatçı örgütlerin üzerine cesurca gitmiştir, muhtemelen hunharca öldürülmesinin sebebi olmuştur.
tasavvufçuların uydurduğu ve dinin içine monte etmeye çalıştıkları bir şirk (allah'a ortak koşma) çeşididir. arabasının patlayan lastiğine bile şeyhinden medet uman cahil müritlere yaptırılır. örümcek kafalı yobazlar işte bu tür kişilerdir.
Tarikat ıstılahında rabıta, dini bakımdan doğru kabul edilen bir yorum ile üç şekilde mütalaa edilmektedir:
1: Rabıta-i Huzur
müridin kalbini tam bir sevgi ile Allah (CC) Hz.leri;ne bağlamasıdır.
2: Rabıta-i Mevt
Ahirette hesaba çekilmeden önce, bu dünyada kendinizi hesaba çekiniz
3: Rabıta-i Mürşid
endisini şeyhine Hz. Peygamber (SAV) Efendimize veya Cenab-ı Hakka (CC) gerçek manada bağlayan, onlarla kalbi ve manevi bir irtibat kuran salikin rabıtası gerçekleştiği zaman, rabıta eden ve edilen arasında bir sevgi meydana gelir. Cenab-ı Hakka (CC) vuslat konusunda, onlardan şefaat, himmet ve yardım dileyerek delalet temenni eder. Böylelikle masiyet ve kötülüklerden uzaklaşmaya gayret eder. işte gerçek rabıta budur.