Hem başlangıcı hem finali hem de oyuncuları ile bir kereden fazla izlenecek bir film. Depp büyük oyuncu; canlandırdığı karakter ile romantik hayranlarını hayal kırıklığına uğratsa da üstesinden gelemeyeceği rol olmadığını bir kez daha göstermiş ama ben yine de Depp ve Bale`in yer değiştirmesini dilerdim.
Johnny deppin karizmasını gözümüze soktuğu(saç stiline hayran olduğum) güzel bir filmdir. Christian bale sanki biraz kuytuda kalmış. görüntü yönetmenliği dışında bence her şey iyiydi. Özellikle o dönemin atmosferini çok iyi yansıtıyor. yönetmen mann olunca oyuncular da depp,cotillard, bale gibi kaliteli oyunculardan seçilince film başka bir boyuta geçiyor sanki. Son olarak jason clarke a da bayıldım, gayet iyi oynuyordu. soundtrack da başarılıydı.
En sevdiğim iki aktör başrol de olmasa imdb de 3 olarak puanlardım. Ama onların hattına 8 verdim.
Görüntü yönetmeni pek iyi değil. Ama ne yaoacaksın, izledik işte.
banka soygunu esnasında banka müşterisine "sadece bankanın parası" repliğinden sonra bir de;
- çünkü artık benimlesin.
* senin hakkında hiç bir şey bilmiyorum.
- indiana mersfield'da bir çiftlikte büyüdüm, annem 3 yaşımdayken öldü, babam beni dayaktan öldürürdü. çünkü beni nasıl yetiştireceğini bilmiyordu. beyzbolu, sinemayı, iyi giyinmeyi, hızlı arabaları, viskiyi severim. bi de seni...
başka ne bilmen gerekiyor?
* ...
repliği ile akılda fena yer etmiş olan filmdir. birkaç replik daha vardı ama şimdi filmi izleyecek gelecek nesiller için bu kadarı yeterli olsa gerek.*
filmi anlamayan insanların ne beklediklerini çözemediğim, michael mann filmidir. film gayet anlaşılır ve başarılıdır, özellikle oyunculuklar, kıyafetler, müzikler mükemmeldir. christian bale in oyunculuğunu diğer filmlerine göre zayıf buldum, johnny depp in oyunculuğuna ise diyecek laf yok, aynı zamanda karizmasının arşı alaya vurduğu karakter john dilingerdir. filme 10 üzerinden 7 verirken, johnny nin oyunculuğuna 10 üzerinden 10 veriyor, izlemeyenler varsa tez vakitte izlemelerini tavsiye ediyorum.
Büyük buhran sonrası Amerika'yi anlatıyor. Halkın Dillenger'a hayranlık duyması bu yüzden olmalı. Zaman kaybı değil. Klasik aksiyon filmlerinden bir adım önde bir senaryosu ve onlarca adım önde oyunculuk barındırıyor. Filmin bir kaç yerinde "kaç kilo dassagin var lan Dillenger" dedim. Yani sırf Jonny Deep karizması görmek için dahi izlenir.
küçük spoiler
FBI bu adama borçlu. Profesyonelliğe ilk adımı bu adam sayesinde atıyorlar. Haydi diyelim ki yine yavşak biz herzaman kazanırız imaji var. E bari adama bu kadar karizma kattıktan sonra böyle bitirmeseydiniz.
bu filmde bir sahne var ki - en sevdiklerim arasında ilk 3 e girer- otis taylor'ın ten million slaves şarkısı eşliğindeki güzel çoçuk floyd'un (charles arthur floyd) dedektif melvin purvis'den kaçışıdır.
şarkı için:
aynen aktarıyorum:
( floyd ormanlık alanda kaçarken peşinde dedektif melvin purvis ve 5-6 memur onu kovalamaktadırlar. floyd düzlük bi alana geldiğinde dedektif silahını ona doğrultur biçimde)
dedektif: floyd dur.
(floyd döner isabet almadan elindeki makinalıyla kaçarken ateş eder, dedektif de elindeki tüfekle bir el ateş eder ama vuramaz, floyd hala kaçar, 2. isabetini alır ve floydu karaciğerine yakın bir yerden vurur. yerde can çekişmek üzere olan pretty boy floydun yanına gider, floyd silahını çeker ama dedektif elindeki silaha tekmeyle vurur sonra silahını floyda doğrultarak.)
dedektif: güzel çoçuk floyd tutuklusun evlat.
floyd: adım charles, charles floyd. sen kimsin.
dedektif: melvin purvis, soruşturma bürosundan. arkadaşın harry campell nerede.
floyd:(gökyüzüne bakarak.) galiba ölüyorum, cehennemde görüşürüz. ( ve ölür.)
johnny depp, marion cotillard, christian bale gibi ünlü ve başarılı isimlerin yer aldığı yapım asla kötü olamazdı. büyük buhran döneminin fenomeni haline gelen john dillinger'ın 1933'te hapisten kaçmasıyla başlayan filmin sinematografisinin kötü olması dışında hiçbir kusuru bulunmamaktadır. johnny depp'in ayrı güzel oynadığını ve john dillinger'a bir hayli benzediğini söylemezsem rahat edemem.
müzikleri ayrı bir güzeldi dönemin havasını çok iyi yansıttı.
john dillinger'in hikayesi. oyuncu kadrosu gayet iyi, hatta oluşturulabilecek kadronun en iyisi. bu kadar iyi kadroya rağmen malesef yönetmen filmin içine çekememiş izleyenleri. sonuçta güzel vakit geçirebileceğiniz, oyuncu kadrosu ve konusunun ilgi çekici olmasıyla ortalama üstü bir film çıkmış ortaya. zaten bu tarz filmler genelde gişeye oynar. izler, geçersin ama bu kadroyla hem gişeye oynayan hem uzun yıllar hatırlanacak bir film yapılamaz mıydı? ee o sorunun cevabı da yönetmende.
bu filmin sonunu sevmedim, eğer gerçek bir hikayeden uyarlama değilse sonu hiç olmamışta diyebilirim. film çok kopuk ve bir anda bambaşka karakterler dahil oluyor filme. ayrıca bir çok olayda havada kalmış.
bu kadar iyi bir soyguncunun basit bir şekilde öldürülmesi sanırım herkeste hayal kırıklığı yaratmıştır. son sahnede kıza herhalde birşeyler bıraktı diye beklerken elvada karakuşum demiş oldugunu ögrenemekte ters köşe yaptı.
tam bir izlesenizde olur, izlemesenizde olur filmi.
sinemada izlerken sıkıldığım, yönetmenin ve oyuncularının hatırına ikinci kez evde izlerken çok sevdiğim filmdir. neden böyle olduğunu bilmiyorum. Belki de sinemaya giderken çok ama çok büyük beklentilerle gittik o yüzden sıktı. Yoksa kesinlikle kötü bir film değil, hatta bundan önce yazdığım girdideki eleştirilerin birçoğunu da ikinci kez izledikten sonra yanlış demişim arkadaş diyebilirim.
"ah marion'um vah cotillard'ım" diye diye izlediğim filmdi. fazla uzun geldi. 100 dakika civarında bırakılsa tadından yenmezdi. izlerken sıkılmadım değil. güzel, izlenir, yenmez de yanında yatılır bir film olmuş.
hiç bir filmsel niteliği olmayan filmdir. imdb top 5000 diye bir liste olsa ona bile giremez. tam bir hayalkırıklığı.
ama yinede izlerken aşırı derecede de sıkılınacak bir film değildir.
her ne kadar christiane bale' i daha çok sevsemde bu filmde johnny depp' in karizması açık ara ağır basmakta. hikayenin gerçek olması filmi daha da çekici kılıyor; her şeyin ötesinde müzikler enfes... full albüm rapid neyim varsa verin la hayrına. *
johnny depp'in başrolde oynadığı harika bi filmdir.yeni izlediğim ve müziklerine bayıldığım dinlemekten hiç usanmadığım filmdir.ayrıca son sahnesi beni acayip etkilemiştir.
--spoiler--
filmin nasıl biteceği belli olduğu için sonunda bir süpriz beklenilmeyen film. oyunculuklar güzel. asıl güzel olan, çatışma sahneleri. herifler yapıyor hacı. dillinger, sanırım izlediği son filmin repliklerinden çok etkilenmiş olmalı ki, ölürken şöyle artistlik bir bakış atmıştır. "nasıl yaşıyorsan, öyle ölürsün" der gibi. filmin en sevdiğim sahnesi, christian bale'in* Billie'yi sorgu odasından kucağına alıp götürmesi. adamım benim, yakışır.
--spoiler--
film severler için kaçırılmaması gereken bir başyapıt. tüm heykellerimi bu filme verdim. uzun zamandır bu film kadar harika repliklere sahip bir film izlememiştim. bir önceki, fight club tı.
- tanrım çok acelecisin.
+ benim baktığım şeye baksan sende acele edersin.
- evet bu kez herkes bana bakıyor.
+ çok güzelsin.
- çünki lokantada üç dolarlık bir elbise giymiş kız olmasına alışkın değiller.
+ dinle tatlım. onların tek derdi insanların nerden geldiği, ama önemli olan tek şey insanın nereye gittiğidir.
- sen nereye gidiyorsun?
+ istediğim her yere......
my humps a a my humps whoooooooow .