bugün

istanbul'un icinde ama istanbul'dan uzak huzur kosesi.
ismini ne zaman duysam bende salam,sosis,sucuk yeme isteği uyandıran semt ismi.
öyle bir et ürünü markası var.
acarkent'e cok yakın olan yer. Guzel restorantlara sahiptir. Kendinizi Polonya'da falan zannetmenize de neden olabilir hani.
vakti zamaninda polonya prensi tarafından alınan arazilerde kurulan polonya köyü. istanbul sinirlari icindeki ender yesil mekanlardan biri..haftasonlari nefes almak icin ideal bir alternatif..
resmi web sitesi de var bu huzur köşesinin.
http://www.polonezkoy.com/
modern bir köyde huzur içinde dolaşıp kahvaltı ve kendin pişir kendin ye mekanlarıyla karnınızı doyurup, temiz havanın ve yeşilliğin tadını çıkarmak istiyorsanız ama istanbul'dan çok ta uzaklaşmayayım istiyorsanız...polonez köye gidin..*..hemen hemen her yeri pansiyon ve otellerle dolu olan bu köyde, hamaklarda sallanın gevşeyin...gökyüzünün yapraklarla oluşturduğu resmi seyredin...
polonezköy, polonya'da 1830-1831 yıllarında prens adam czartoryski'nin gerçekleştirdiği başarısız bir devrim hareketinden sonra beykoz taraflarında polonezler(polacy) tarafından 1839 yılında kurulmuştur.
evli erkeklerin kaçamak yaptığı yer.
(bkz: adampol)
(bkz: ölmeden önce gidilmesi gereken yerler) uyduruk pansiyonlarında hatta (bkz: yeji dohoda) pansiyonda karavanlarda kalabilme imkanı veren, muhteem mangal sefaları yapabildiğiniz; yürüyüş, ata binme imkanları veren ve bunun yanında muhteşem havasıyla ciğerlerinizi bayram ettiren mekan. istanbul'a bu kadar yakın ve bu kadar uzak. tek kelimeyle muhteşem. *
ziyaretçilerinin çoğunluğunu kaçamak yapan çiftlerin oluşturduğu köy. polonya kökenlilerden oluştuğu için restaurantlarında domuz eti olmayan yemek istemeniz menfaatinizedir.
Ay'ın 13'üncü, 14'üncü, 15'inci günlerinde; Cihangir tepelerinden mehtabın doğuşuna bakmak...
Salacak'la, Üsküdar'ın çok arkalarından, kırmızımsılığı yoğun, koskocaman ışıklı bir masal tanrıçası yükselmekte...
O sırada el ele tutuştuğun, yanak yanağa geldiğin ve etinde teninin sıcaklığını duyduğun hiç kimse yoksa; nasıl efsununa kapılabilirsin ki, ışıklı masal tanrıçasının?
***
Mehtap, yavaş yavaş mütevazı bir küçülmeyle ve kırmızımtraklığını da eriterek yükselir. Işıkları Boğaz'ın girişiyle Kız Kulesi'nin yanından Tophane'ye doğru denize vurmuş "parıldayan bir yol olur gümüşten"...
Mehtap, daha da yükselince; denize vuran ışıkları, Adalar'a doğru uzanır uzanır gider ve kısacık ömürlü insan yapısını çok aşan, saatlerle takvimlerin aşındıramadığı tılsımlı bir efsaneye dönüşür.
***
Mehtap için yazılmış milyonlarca şiir, yazı, müzik...
Kalemle de, ressam fırçasıyla da, müzik notalarıyla da dudak dudağa gelen, tanrısal bir masal tanrıçasıdır Ay...
***
istanbul üstüne de; az kitap, az roman, az şiir yazılmadı dünyada...
Ancak kimse; yeryüzünden geçerken, "istanbul'a layık olmaya çalışmışların" izdüşümlerini bir araya getirmedi.
Büyük bir eksiklik...
***
Bir de istanbul'un; kendi doğasıyla hiçbir ilgisi bulunmayan, kanlı mı kanlı siyasal bir tarihi var...
Tevfik Fikret'in, yüz yıl önce yazdığı "Sis" şiirinde ortaya döktüğü iğrenç rezillikler...
***
Yeryüzünden, istanbul'a layık olmaya çalışmışlığın bir izdüşümüyle geçmek; yahut bir kez daha ırzına geçmeye çalışmış olmakla geçmek...
Ne yazık ki, böylesi değişik bir değerlendirmeyi paylaşacak dostlar azaldıkça azalmakta...
***
Ters bir raya girişmişliğin çıkmazlarıyla, çalkantılı bir döneme doğru hızla kaymanın; içi boş ve umacı tırnaklı çatışmalarıyla, gümbürtülerinden bir süre olsun kurtulmak isteyince...
Ormanlar ve yeşillikler içindeki huzurlu bir limana; Polonezköy'e uzanmak...
***
500 nüfuslu Polonezköy'de, Polonya kökenli 90 kişi kalmış.
Ve o 90 kişi arasında, Polonezköy'ün evrensel boyutlu tarihini canlı tutmayı başarmış 71 yaşındaki dostum Antoni Dohoda...
Antoni'nin bize verdiği broşürler, kitaplar ve Çelik Gülersoy'un çalışmaları...
***
Kimler tadını ıskalamadan gelip geçmemiş ki Polonezköy'den...
1847 yılında ünlü besteci ve piyanist Franz Liszt...
12 Aralık 1850'de Gustave Flaubert...
1935'te Atatürk'ün gelip kaldığı ev...
1978'de Papa Jean Paul II.
21 Temmuz 1994'de Polonya Cumhurbaşkanı Lech Walesa...
***
Bir de Polonya kökenli Osmanlı paşaları var.
Örneğin Mehmet Sadık Paşa; asıl adı Michal Czasjkowsk...
Örneğin Sefer Paşa; asıl adı Kont Vladislav Koscielski...
Örneğin Mustafa Celalettin Paşa; asıl adı Konstantin Dorzecki...
***
Antoni'nin verdiği kitap ve broşürlerde, Polonezköy'ü kurmuş ve onu yaşatmış olanların, hangi mezarlıklarda ve nerelerinde yattıklarının dahi grafikleri var.
Tabii en başta Polonya'nın unutulmaz şairi Adam Mickiewicz'in istanbul'da oturduğu müze olmuş evi ve sonra da yattığı kabri...
***
Bir de, birkaç mısralık bir örnek verelim Adam Mickiewicz'in şiirinden; Fuat Pekin'in çevirisiyle "Gençliğe Şarkı"nın ilk dörtlüğü:
Sanki nedir milletler?
Pırangaya mahkum iskeletler.
Gençlik bağla bana kanatlarını,
Ebedi göklerin yüksekliğinden.
***
Polonya kökenli sadece 90 kişinin kaldığı Polonezköy'ün tarihini bu kadar canlı tutmak ve bir de müzemsi bir "Hatıra evi" yapmak...
Neredeyse 200 yıllık bir dönemin sürüp giden kalp atışları...
***
Mehtaplı gecelerde Boğaz girişine ve Adalar'a doğru Marmara'ya baktıkça; istanbul'a layık olmaya çalışmışlara da, yüreğimden öyle bir sevgi ve hayranlık uzanıyor ki, Orhan Veli'nin dediği gibi, "anlatamıyorum"...

çetin altan
önümüzdeki pazar pikniğe gideceğimiz yer (yağmur yağmassa tabi).
yolu süper manzaralı ve istanbula sanıldığından daha yakın.
ayrıca toplu ulaşım araçları köye gitmez.
polonezköy deyince aklıma binicilik gelir.binicilik tesisleri, çiftlikleri bakımından olanak sağlar.binicilik dersi almak isteyenler ya da hafta sonları bunu denemek isteyenler için ideal bir yerdir.
bol çocuklu ailelerin her yıl en az bir kere gittikleri, kendin pişir kendin ye mantalitesinde pek çok restoran bulunan yeşil yer.
Tertemiz havası, doğal güzellikleriyle görülmeye değer bir yer. Beykoz'a sadece 24 km. uzaklıkta. Şehirden kaçmak için ideal mekan.
(bkz: huzur)
kendin pişir kendin ye mekanı.
çok isteyerek gittiğim ama hayal kırıklığına uğradığım yeşilliklerin içinde sakin bir yer.daha çok orta yaş üstü ve yaşlılara hitap eden sakin gün geçirmek isteyenlerin tercih edebilecekleri ve konaklama yapabilecekleri yer.
hep dizilerde bela tiplerin saklanmak için kullandığı yer olarak gösterilen yerleşim yeri.
çalıştığım şirketin (bkz: ehil com) haftasonu için tatil ayarlayacağı yer. bakalım göreceğiz güzel mi çirkin mi!
o değil de ben böyle şirketi yerim. *
görsel

(bkz: akrostiş)*
Belli bir ücret karşılığında üzeri kapalı bir piknik masası, yanan bir mangal ve hamak temin eden piknik alanlarına sahip, yeşillikler içerisinde bir dinlenme yeridir.
ben buraya çok gitmek istiyorum. yeşilin doğanın içinde gezmek kalmak istiyorum. ama oraları hiç bilmiyorum. oraları bilen sağlam bir arkadaş bulsam iyi olacak sanki.
yeşili doğası çok müthiş, lezzet keşfi içinde güzel yerler var, likörlü pastalar çok iyi.
bahçe sebze ve meyve lezzetleri güzel.
otellerde ise hep ahlaksız işler dönüyormuş hissiyatı var.
istanbula 25 dk.
güncel Önemli Başlıklar