bugün

1972 yapımı ve john waters imzalı derin bir kara mizah örneğidir. filmde bok yeme sahnesinden tutunda sevişirken partnerinin cinsel organına tavuk sokma girişiminde bulunan adama kadar her türlü iğrençlik mevcuttur. gectigimiz senelerde istanbul film festivali nde de gösterilmiştir.
sinema tarihinin en iğrenç yapımı olarak gösterilen, divine ve ailesinin maceralarını anlatan, sıradışı yapım.
bu filmin niye devamı yapılmadığını soranlara, John waters şu harika cevabı vermiştir.
"e daha napabilirim ki, köpeğe mi divine'ın bokunu yedireyim?"
12.000 dolar bütçeyle çekilmiş, amatör oyuncuların gerilla tarzında oynadıkları acaip, çok anarşist bir film.
filmin yapmak istediği, holividun aksine pembe flamingoları göstermek değil, onların otopsisini yapmaktır!

süpermarketten iki tane 2 dolarlık plastik pembe flamingo alıp sefil bahçesine dikiveren her obez ve estetik fakiri amerikalı nasıl o anda "çok güzel oldu be" diye düşünebilme hakkını kendinde buluyorsa aynı biçimde gerçek bir öyküye ihtiyaç duymadan ya da herhangi bir rahatsızlık hissetmeden, şüphe duymadan, fazlasını aramadan, tüm ömrü boyunca holivud tipi bir üretimi kalıp kalıp tükebilmektedir.

filmle dövülmek istenen kişi de söz konusu hazırlopçu, beğeni ve seçme fakiri tüketim neferidir. bu nedenle pembe flamingo güzel isim.
bu filmde bile otuzbir çekebileceğini söyleyeceğiniz bir tanıdığınız varsa o kişiyle arkadaşlık ilişkilerinizi tekrardan düşünmeniz gerektiğini size sınatan saykodelik film.
bir sahnesinde divine'a "politik görüşünüz ne" diye sorar gazeteci. "kill them all" diye yanıt verir kendisi. işte böyle bir filimdir.
---olası spoiler ibaresi---

pink floyd’ un çingene ruhlu liderleri syd barrett ile olan 1967 tarihli efsanevi ilk albümleri the piper at the gates of dawn’ ın, aslında temel bir konsept üzerinde yoğunlaştığı ve albümün temasının komik travesti olduğu bilinir. çoğu eleştirmenin gözünde pink floyd’ un asla bir daha asla aynı seviyeye gelemediği bu albümün temasını biraz deforme edip birkaç yıl da ötelersek john waters’ ın filmine yakın bir noktada durmuş oluruz.

john waters’ ın yaptığı işi çıkarılmış sahneler, röportajlar ve perde arkası ile anlatmaya doyamadığı restore edisyonu bilindiği üzere hassas mideler için felaketle sonuçlanabilir. 72 tarihli film, dönemin klasik eğilimlerinden olan distopya ve şok gelecek temaları ile mikro anarşi ortamları kurmacasını cinsel sapkınlıklarla birleştirip etkisini arttırmayı amaçlıyor. 71 ‘ de ‘’a clockwork orange’’ ile kubrick’ in objektifinden distopik anarşi ve onun sağaltılması yolu ile çıkan bu uçarılık, 75’ de ‘’salo o le 120 giornate di sodoma’’ ile mitsel ve irrite gerilim zirvelerinden birine çıkacak, hatta bu durum duvarın yıkılmasından önceki 87 tarihli batı alman yapım ‘’nekromantik’’ ile daha bir horror shock stili yansımalarını bulacaktı. bahis konusu filmlerin elbette teknik, kronolojik ve tema anlamlarında farklılıkları olsa da; aşırılıklara ve uç noktalara dikkat çekmeleri ortak paydasından hareketle, söz konusu filmlerin hepsinin temel bir argümanı ve anlatıp savunduğu ya da yalanladığı değer var iken; pink flamingos’ da bir temel önerme görmek zor. i̇ğrençlik ile zaman zaman komedi unsurlarının iç içe geçtiği filmde aşırı uçların keskinliği soğuk renkler ile verilirken, filmin vandal ve kollektif mizantropi içindeki bireyleri (kendi deyimleri ile dünyanın en iğrenç insanlarını) gözlemlemek dışında bir şey sunamıyor.

filmle ilgili new york magazine’ in ‘’pornografinin ötesinde… bunuel’ in un chien andalau filmine en yakın amerikan yapımı.’’ yorumuna akıl sır erdirememekle birlikte, sadece göz bebeğinin jiletle kesme sahnesinden dolayı böyle bir ahmaklığa düşmemelerini temenni ediyorum…

filmin star’ ı divine’ ın gerçek bir travesti olmasının yanında filmin sonundaki gerçek dışkı yeme sahnesinin hiçbir anlamı olmaması açıkçası john waters’ ın filmi hakkında bu kadar dillendirdiği şeyin ne olduğunu merak ettiriyor.

connie ve raymond karakterlerinin çizgi film ayarındaki basit planları ve aptallıkları (ki sonunda aşırı aptallıktan mahkum edilmeleri güzeldi), 3. sınıf bir oyunda rastlanabilecek ölçüde andavallık içeren en iğrenç insan olma yarışı konusu, yiğit özgür benzeri dehşetengiz crackers ve soğuk sapkın cotton karakterleri, egg man’ in bond çantasında silah gibi özenle dizilmiş yumurtaları, kendilerinden geçmiş bir halde connie ile raymond’ un evini ‘’shaman pervers’’ şekilde yalayarak büyü yapmaları ve hatta bu büyünün işe yaraması filmin anlatım, mekan ve karakter olarak düzgün kurulmuş eğlenceli kısımları…

belgeselvari çekimler ve yorucu bir aktüel kameranın yardımıyla ilerleyen film grotesk karakterleri, aşırı teatral ve yapay oyunculuğun doğal halleri ile uçlarda olmaları açısından ortama tam düşmesi, iğrençliğin bir akım olduğu ve gelişeceğini uman toplum zararlılarının şöhret beklentisinin tezatlığı gibi artılara sahip.

bunun yanında filmin dönemsel distopik anarşi beklentisi ve alt devrim-karşı devrim temalarını ucundan verip savunamama, gereksiz dışkı yeme, ensest oral seks gibi anlamsız sahneler ve en önemlisi hiçbir sonuca ulaşmamakla birlikte hiçbir önermesi olmaması gibi büyük bir eksiler listesi mevcut.

---olası spoiler ibaresi bitti---

Sevişme sahnelerinde öldürdüğü tavukla ilgili olarak yönetmen john waters’ ın açıklamasının ise ahmakça, yetersiz ve bayağı olduğunu da belirtelim…

Sinema meraklılarının aç karna izlemeleri gereken, ama konuya vakit geçirme amaçlı yaklaşanların abesle iştigal edeceği bir garip kara pornografi komedyası.
bu filmi baştan sona izleyebilene aşk olsun.
Yeniler iğrenç film deyince sırpski filmin adını anıyor. Ama bir zamanlar onun kadar vahşete kaçmaksızın iğrençlermiş filmler de vakii.
Herhalde sinemanın en aykırı filmlerinden birisidir.
Erkeklik uzuna sosis bağlayarak ereksiyonu geciktirmeyi planlayan bir heriften, kaçırdıı kadınları hamile bıraktıktan sonra dünyaya gelen bebekleri lezbiyen çiftlere satan örgüte, seks yaparken partneriyle arasına tavuk koyan br delikanlıdan oğluna oral yapan hadsiz anneye kadar pekçok rahatsız edici detay ve sahneyi barındırıyor film.
Ha, müzikleri devrini harikulade yansıtır.
Kara mizah işte.
Yapımda emeği geçen herkesin allah belasını götünden versin.Benimde belamı versin böyle bir filmi izlediğim için.Boşuna demiyorlar insanın başına ya meraktan ya yarraktan gelir diye.Benim izleme sebebim yarraktan olması hemde şöyle 20 cm damarlı olanından.Hayata bakış açım insanlara yaklaşımım değişti.Edie denen şişko kevaşe yüzünden yumurtadan midem bulanır oldu amk.insan neden böyle bir film çeker lan? Ne bir konu var nede başka birşey.Two girl one cup bile daha cezbedici amk.Şaka lan şaka!!Allah onlarında belasını versin.Fantezilerinizin,fetishtiniz,sapkınlığınızın,hayal gücünüzün yolunu zikim.Çok şükür kesik kesik izledim bu filmi tek iyi yanı buydu benim için.Tekrardan ve tekrardan itina ile büyük harflerle hepsinin AMINA KOYAYIM!! Gidip sırpski filmini izleyeyim.Şaka lan şaka..
''iğrenç'' kavramını çok yanlış anlamış yönetmen ve oyuncuları bünyesinde barındıran film. Hayatımda ilk defa bir filmle 1 puan verdim imdb'de. 0 olsa, 0 verirdim; maksat puanı düşsün.
Yahu anlarım köpeğin kakasını yersin, yok bacak arana et sokarsın.. evet iğrenç; tamam saygılar. Ama sırf mal gibi film çekeceksiniz diye tavuğu horozu kanadından tutup vura vura sevişen iki insanın arasına sokmak nedir? Herhangi bir canlıyı bir eşyaymış gibi kullanıp ona acı çektirmek nedir? Bunun iğrençlikle ne ilgisi var ya da? Bildiğin şerefsiz bir insansın bunu yapıyorsan, iğrenç değil. -ki devamını izlemedim sinirlenip, daha neler yaptığını bilmiyorum-
1972 yapımı iğrenç ötesi filmdir.

Olm tamamını izlemeye dayanamadım, tamamını izleyenden de şüphe ederim amk.

Verdiği mesajda filmde batsın.
ķült filmler kategorisinde yer aldığından merak edip izlediğim bombok bir film.

neymiş efendim amerikan tüketim kültürünü eleştiren bir filmmiş.
bu boktan filmde böyle bir derinlik arayanın kafasını sikeyim. filmde psikolojik veya sosyolojik analiz yapılacak bir bok yok. bildiğiniz iğrenç olsun diye yapılmış iğrenç bir film.
1972 seneli, kara mizah filmi. herkese hitap edecek bir film değil. film hakkında çok fazla fikir ayrılığı var. o nedenle genel manada 'klasik' denilemez fakat oldukça eğlenceli bir filmdi bana göre. ikinci izleyişimde, ilk izlediğimkinden daha fazla güldüm.
konusunu izlerken hiç umursadığımı zannetmiyorum. oldukça aşırı ve absürttü. sahneleri için izleyebileceğiniz bir filmdir yalnızca. acayip olduğu için insan tekrar tekrar izleyip gülebiliyor (ya da yalnızca bende öyle oldu)
divine adlı bir travesti ve ona karşı daha iğrenç olmaya çalışan bir çiftin çatışmalarını konu alıyor. çok da sanatsal bir film olduğunu düşünmemek gerekir, çeşitli bok püsüründen oluşmuş bir film nihayetinde.
eğer buna gülebilecekseniz izleyin derim yoksa izlerken çok da memnun kalacağınızı sanmam.