türkiye'nin en iyi ustalarını biraraya getiren filmdir. en güzel sahnelerden biri de:
--spoiler--
kemal küçük bir çocuktur. fakirlikten üstü başı harabtır ve ayağında ayakkabısı dahi yoktur. senayi, savaş sırasında hazırlık açısından tekrar askere alınmış deniz kuvvetlerinde görevli rütbeli askerdir. kemal'in üç subay genci görünce senayi abi diye bağırması akabinde tüm subayların esas duruşa geçip selam vermesi.
--spoiler--
kemal demirel'in, kendimi okumaktan alıkoyamadığım romanı. 8.sınıf öğrencisiyken bir hevesle okuyup bitirdiğim güzel otobiyografi.
kitap çalmayan hırsız amca benim favorimdi. film de ayrı güzeldi tabii.
tunç başaranın yönetmenliğini yaptığı 1992 yapımı oscar adaylığı bulunan dram filmi. Ayrıca dönem filmi niteliği de taşır.
Film Eski bir bina içinde yaşayan bir grup proleterin zorlu fakat sevgi dolu hayatını anlatır tunç başaranın çoğu filminde olduğu gibi bu hikayede de başrolde bir çocuk vardır.
Ayrıca
Filme dair kişisel bir izlenimimi paylaşmak istiyorum: aslında hikayede yer yer tutarsızlıklar bulunuyor göstermek gerekirse: bu denli sıkıca bir birliktelik var bina insanı arasında, kimi üzüm satıyor kimi at arabası çalıştırıyor kimi başka bir işte çalışıyor ama binaya yağ alacak para bir türlü denkleşemiyor ve kadınlar her gün yemek yapamadıklarından, aç kaldıklarından hayıflanıyorlar.
Bunun yanında bacaksızın babası rakı içiyor ama çocuğa bir ayakkabı alamıyor. (Kaç para ulan bir flüt misali)Ya da türlü hırsızlıklar yapan bu kadar insanın içerisinde birisi çocuğa bir çift ayakkabı çalamıyor Vs vs...
Diyeceğim o ki hikayede bu mantıksal hatalar anlatımı bir nebzede olsa zedeliyor filmin öz gerçekçiliğini olumsuz etkileyerek seyircinin yer yer özdeşim kurmasına engel oluyor ama tabii ki hikayenin bütünü yine de bunların göz yumulabilecek şeyler olduğunu gösteriyor. Yani genele baktığınız zaman karşınızda bütün bir şekilde iyi bir film var.