Benim o ben. Elimde balık poşeti üstümde kırmızı hırka. Bulanların güven karakoluna götürdüğü minnak. Bir kez olduğunu düşünmeyin sakın. Küçükken en sevdiğim eylem kaybolup tüm mahallenin beni aramasını sağlamaktı.
kaybolduğum andan itibaren annemin o güne kadar bana öğrettiği şeyler aklımda boy sırasına dizilmişti.
yabancılarla konuşma, birşey verirlerse yeme, kaçırırlarsa çığlık at.... ama kaybolursam ile ilgili hiçbir şey hatırlamıyordum. bende dediklerinin hepsini hıçkıra hıçkıra yaptım.
avaz avaz çığlık ata ata bağırırken herkesin üstüme üstüme geldiğini farkettim. bir kaç pazarcı abi muz verdi yemedim, herkes yabancıydı bana konuşmadım. bir anda etrafım 60 yaş üstü selülitli teyzeler tarafından sarılmıştı. artık beni kaçırıp böbreğimi sökeceklerini düşünmeye başlamıştım...
ardından o kadın geldi, ve beni çekti ve çıkardı o karanlıktan. artık güvende olduğumun bilincinde etrafa, +90'da gol atmış futbolcu gibi gülücükler bırakıyordum. halihazırda terlik namluya verilmişti bile. ama olsundu, sonuçta annem yanımdaydı. dövsede sevsede yanımda bir annem vardı.
pek çok yazarın zamanında olmuşluğunun olduğu çocuklardır. ben hep diyorum aga bende sıkıntı var diye hiç başıma gelmedi bu mevzu. yok kayboldum anamı kaybettim yalan yok ama uzaklara bırakılan kedi gibi 5 dakika sonra evin yolunu bulduydum ne ağladım ne başka bir şey *
bunun birde annesi diye başka kadının elini tutup trafik ışıklarında karşıya geçen versiyonu vardır; hiç unutmuyorum üsküdardaydık karşıya geçince birde kadına ardından anneme atarlanmıştım.. çocuklar kaybolmasın.
dünya başına yıkılır o an, ilk önce etrafa bakar annesini göremez içi korkuyla dolar sonra sakin kalmaya çalışarak etrafa bakar annesini görebilme umuduyla, insanlar üstüne üstüne gelir iyice korkmuştur ağlamaya başlar, sonra annesi gelir ilk önce içini sevinç kaplar daha sonra annesinden şaplağı yiyince yine ağlamaya başlar.
bir kedi misali hareket eden nesneleri izlerken anne sevgisi aramayan çocuktur. şaşkınlık içerisinde insanların koşturmacasını izlerken birden annesinin yanında olmadığını farkedip zırlamaya başlayan çocuktur. hemen etrafta kayıp çocuk dedektörü pamuk teyzeler tarafından annesi aranmaya başlanır.
çocuktur işte. gözü kim bilir nereye takılmıştır. ya güzel meyvelere, yada ilginç oyuncaklara dalıp gitmiştir. tabi anne de patates soğan derdine düşünce ne yapsın o çocuk canım.
o an çevresindeki bütün insanların onu yiyecek yamyamlar olduğunu düşünen, ve bunu parlak gözlerinin masum çığlığıyla ifade eden çocuktur. candır can. tez elden annesi bulunup velet iade edilmelidir.
sağda solda gördüğü annesine benzettiği kadınlara anne diye sarılır ağlayarak. annenin gelmediği her dakika karamsarlıkla daha da yükselir haykırışlar. ancak o anneyle karşılaşma anı sinan çetin'in film gibi programındakinden daha duygusaldır evlat için.
ağlamak ile ağlamamak arasında kalmış, gözleri parçalı bulutlu olan çocuktur. ağlamamak için kendini zorladığından boğazında düğüm olur bunların ve işte bu yüzden 'annen nerde yavrum senin' diye soranlara cevap verirken sesi taa derinlerden gelir, çok zorlanır.