hangi dilde söylerseniz söyleyin, can sıkıntısı. ertesi günün pazartesi olduğu gerçeği. tatile açılan pazar günleri için de durum değişmiyor çünkü gene o turuncu koltukta oturup on dört sayfa okuduktan sonra içinde kıvıl kıvıl yanan sıkıntı, evet kesinlikle o, mideni yakıyor. kalkıyorsun, mutfağa gidiyorsun, buzdolabını açıp o son vişneli keki yememiş olmayı diliyorsun. cam şişeden sana bakan sütü bardağa koymadan içiyorsun. turuncu koltuğuna dönüyorsun, haberlere bakmaya karar veriyorsun, haberlere baktıkça kış günü göğüne iki damla daha karaltı düşüyor. cinayetler, çözülmemiş davalar, tarihler dizlerine yığılıyor. tül çekilmemiş pencereden karşı apartmanın penceresine bakıyorsun, o gene sigara içiyor. başını sağa çeviriyorsun, sola çeviriyorsun. yok, havada asılı kalan kasvet. o kadar bezginsin ki duvardaki saatin yelkovanının sesini duymaya çalışıyorsun.