kendisi bazi olgulari basitlesitirp duru bir dille ama dolu dolu yazan bir yazardir. bir hakikati yahut dusunceleri kisa ve öz olarak yazar. sıkıcı olna karakter betimlemelerine hatta yer betimlemelerine girmediği için dolayli değilde direk yazdiği için populer olmustur.
Sevmek; uyuşturucu almak gibidir.
Başlangıçta kendini iyi hissedersin,
bütünüyle verirsin.
Ertesi gün, daha fazlasını istersin.
Henüz zehirlenmemiş,
o duygudan hoşlanmışsındır
ve onun üzerindeki egemenliğini sürdürebileceğini sanırsın.
Sevdiğin kişiyi iki dakika düşünür,
sonraki üç saat boyunca unutursun.
Ama yavaş yavaş onun varlığına alışır,
ona bütünüyle bağımlı hale gelirsin.
Böylece onu üç saat düşünür,
iki dakika unutmaya başlarsın.
Yakınında değilse,
bağımlıların uyuşturucu bulamadıkları zaman hissettikleri
şeyi hissedersin.
Uyuşturucu bağımlılarının,
gerek duydukları şeyi bulamadıkları zaman
hırsızlık yaptıkları gibi,
kendilerini aşağıladıkları gibi,
aşk için her şeyi yapmaya sen de hazırsındır.
şeklindeki şiiriyle, romanlarındaki tadı verebilen, insanın içini okuyan, ruha seslenen yazar.
feci sıkıcı olmaya başlamış, incil ve kamasutra arasında gidip gelen okumalarının bocalattığı andropoz amca. tamam veronika güzel ölüyordu falan ama yeter be kardeşim. öhh yani.
hemen hemen tüm kitaplarını okuduğum özellikle simyacı,piedra ırmağının kıyısında oturup ağladım,şeytan ve genç kadın ve 11 dakika kitaplarını tavsiye edebileceğim çok beğendiğim yazar.**
git gide, gizliden gizliye hristiyanlık propagandası yapan şovenist. bir zamanlar iyiydi oysa. şimdi b.k gibi. bu saatten sonra yazdığı hiçbir b.ku okumam. mecbur muyum lan senin dini kitabındaki her ayeti okumaya? adam gibi yazacaksan yaz. yoksa sektir git.
uzun ve karmaşık cümlelerden kaçınan, anlatmak istediğini kısa ve öz cümlelerle anlatan, incilden bolca alıntı ve fazlaca hristiyan propagandası yapan, latin amerikanın en büyük ikinci yazarı. **
kitaplarında insanı olayın içine taşımaktan öte, öyküyü insanın hayatına taşır. kitabı bitirdiğinizde, bu hadiseyi yaşıyor olduğunuzun farkına varırsınız.
neden bu kadar cok sattigini israrla merak ediyorum,zerre edebi yonu olmayan eserlerinde bolca mistik oge kullanir,diyaloglar fazlaca sikicidir,simyaci vasatin ustu digerleri ise kesinlikle ortaokul cocuklari ya da ev hanimlarina hitap edicek niteliktedir.**
(...) - Yaşıyorum, dedi delikanlıya, aysız ve kamp ateşsiz bir gece, hurma yerken. Ve bir şey yerken yemekten başka bir şey düşünmem, yürüdüğüm zaman da yürüyeceğim, hepsi bu. Savaşmak zorunda kalırsam, ölüm şu gün ya da bu gün gelmiş vız gelir. Çünkü ben ne geçmişte, ne de gelecekte yaşıyorum. Benim yalnızca şimdim var ve beni sadece o ilgilendirir. Her zaman şimdide yaşamayı bilirsen, mutlu bir insan olursun. Çölde hayat olduğunu, gökyüzünde yıldızlar olduğunu ve insan hayatının özünde bulunduğu için kabile muhariplerinin savaştıklarını anlayacaksın. O zaman hayat bir bayram, bir şenlik olacak, çünkü hayat yaşamakta olduğumuz andan ibarettir ve sadece budur.
kendine farklı yaşamlardan çok farklı bakış açıları kurmayı ve anlatmayı görev edinmiş bir yazardır. bunu yaparken izlediği "içsel yolculuğun yollarla birlikte ilerlemesi" yapıtlarının genel özelliği olarak karşımıza çıkar.
ne kadar yol alınırsa, insan kendi içinde o kadar derine gitmeye hem zaman hem de görü sahibi olacaktır elbette. seviyoruz, ailecek okuyoruz.
Rio de Janeiro'da doğdu. Roman yazarlığına başlamadan önce, oyun yazarı, tiyatro yönetmeni ve sevilen bir şarkı yazarıydı. Coelho, gençliğinde bir hippiydi. 1986 yılında Hıristiyanların, Batı Avrupa' dan başlayıp ispanya' da Santiago' de Compostela kentinde sona eren geleneksel bir hac yolculuğu yaptı. bu deneyimini 1987' de yayımladığı The Pilgrimage adlı kitabında anlattı. 1988 yılında yayımlanan ikinci kitabi Simyacı, Coelho' yu en çok okunan çağdaş yazarlardan biri yaptı... kitapları, Brida, Valkürler ve son yazdığı Piedra Irmağının Kıyısında Oturdum Ağladım' dır. Simyacı 42 ülkede yayımlandı. 26 dile çevrildi.
simyacı, zahir, veronika ölmek istiyor, portobello cadısı gibi nice eserlerin yaratıcısı, keşke sözlükte de olsa dediğim, ama onun da entry'sine ıyy iğrenc butonuna basarak oy vereceklerini bildiğim için yok yok gelmesin diye vazgeçtiğim güzide, ellerine sağlık denilecek yazar.
Okuduğum ''simyacı'' ve ''öküz arabasını satan derviş'' adlı kitapların yazarı. Kalemi öylesine sihirlidir ki, okurunu hipnotize edercesine kendine bağlar. Mistizm, bilinmezlik ve gerçeklik adına çıkılan yolda, çantanız da illa ki bir eseri bulunmalıdır...
dönüm noktası olan simyacı sayesinde marquez den sonra en çok satan ve okunan latin amerikalı yazar olmuştur. gençliğinde bir hippiolup şarkı sözleri yazarmış. veronica ölmek istiyorve portobello cadısıda simyacı dan sonra en çok beğenilen türkçeye çevrilmiş eserleridir. ayrıca kendisi köşe yazarlığı da yapmaktadır.
Leonardo da Vinci; "Son Aksam Yemeği" isimli resmini yapmayı düşündüğünde büyük bir güçlükle karşılaştı... iyi'yi isa'nın bedeninde, Kötü'yü de isa'nın arkadaşı olan ve son akşam yemeğinde ona ihanet etmeye karar veren Yahuda'nın bedeninde tasvir etmek zorundaydı... Resmi yarım bırakarak bu iki kişiye model olarak kullanabileceği birilerini aramaya başladı. Bir gün bir koronun verdiği konser sırasında, korodakilerden birinin isa tasvirine çok uyduğunu fark etti. Onu poz vermesi için atölyesine davet etti, sayısız taslak ve eskiz çizdi. Aradan 3 yıl geçti. "Son Akşam Yemeği" neredeyse
tamamlanmıştı, ancak Leonardo da Vinci henüz Yahuda için kullanacağı modeli bulamamıştı... Leonardo'nun çalıştığı kilisenin kardinali, resmi bir an önce bitirmesi için ressamı sıkıştırmaya başladı. Günlerce aradıktan sonra Leonardo; vaktinden önce yaşlanmış genç bir adam buldu. Paçavralar içindeki bu adam sarhoşluktan kendinden
geçmiş bir durumda kaldırım kenarına yığılmıştı. Leonardo; yardımcılarına adamı güçlükle de olsa kiliseye taşımalarını söyledi. Cünkü artık taslak çizecek zamanı kalmamıştı.
Kiliseye varınca yardımcılar adamı ayağa diktiler. Zavallı,başına gelenleri anlamamıştı.
Leonardo adamın yüzünde görülen inançsızlığı, günahı, bencilliği resme geçiriyordu...
Leonardo işini bitirdiğinde, o zamana kadar sarhoşluğun etkisinden kurtulmuş olan
berduş; gözlerini açtı ve bu harika duvar resmini gördü. Şaşkınlık ve hüzün dolu bir sesle şöyle dedi: "Ben bu resmi daha önce gördüm..." "Ne zaman?" diye sordu Leonardo da Vinci, o da şaşırmıştı... "Üç yıl önce" dedi adam. "Elimde avucumda olanı kaybetmeden önce... O sıralarda bir koroda şarkı söylüyordum. pek çok hayalim vardı. Bir ressam beni isa'nın yüzü için modellik yapmak üzere davet etmişti..."
iyi ve Kötü'nün yüzü aynıdır...
Her şey insanın yoluna
ne zaman çıktıklarına bağlıdır... *