gerçek hayat kadar acımasız dizi. şöyle açıklayabilirim;
dizilerde kahramanın en çaresiz anında bişey olur mutlaka, olmayacak zorluklar yaşanır, örneğin bir ailenin başına her türlü şey gelir ama işte bir açık kapı kalır, birisi gelir kurtarır, hatta o kişi kahramanın hayatının aşkı olur falan. işte türk dizi klişeleri bildiğiniz. biz de az çok ne olacağını biliriz, o beklentiyle izleriz, gerçekleşince rahatlarız ama asla şaşırmayız. bu diziyi takip ediyordum, ta ki bebeğini öldürmekle suçlanan ve bu yüzden türlü işkencelere maruz kalan kadının, aslında bebeğinin ölmediği ortaya çıkıp, tam bebeğine kavuşacakken ölmesine kadar. bence temelde gerçek hayattan bir süreliğine uzaklaştırdığı için çok fazla izlendiğine inandığım televizyonun ya da dizilerin, bu örnek üzerinden bakıldığında bu derece umutsuzluk üzerine kurulu olması, izlememe engel olacak kadar rahatsız edici boyutta.
ama aralara serpiştirilen güzel göndermeler falan da oluyor, ilginç bir dizi bir taraftan da.
"başın öneee eğilmesiiiğğğn" şeklinde başlayan iç daraltıcı tanıtım vtr'si ile atv'den soğutan dizidir. değiştirin şu cingılı lütfen, yalvarıyorum.. bak değiştirirseniz televizyona reyting aleti taktırıp atv'ye sabitliyecem kumandayı..
prison break'ten sonra çok yavan gelen, iç karartıcı sahneleri bulunan ve bol şiddetle beslenen hapishane dizisi. (bkz: fragmanları geçerken zaplanası dizi)
mükemmel kadrosuyla,hikayesiyle,son dönemdeki en başarılı dizilerden biridir, hatta bence en başarılısıdır.özellikle özlem düvencioğlu ve devin özgün çınar oyunculuklarıyla beni kendilerine hayran bırakmışlardır.
insanı bunalıma sürükleyen dizidir. insanda cezaevi fobisi oluşturur. aman hapise falan girmeyeyim diye bundan sonra başım önümde, evden işe işten eve moduna geçmemi sağlamış. trafik cezalarını bile ödetmiştir. ne olur ne olmaz. *
3 bölüm yayınlandı ve bu 3 bölümde yeni müdire atandı, tahsin denen o.ospu çocuğu gardiyan öldü, isyan çıktı ve dindi, gülten isimli gardiyanın dolabında uyuşturucu yakalandığı için parmaklıkların diğer tarafı kendisine gördündü, serra yılmazın tahliyesi de yaklaştı. daha ne olacak ki izlemeye devam edeceğiz merak içindeyim.
cezaevi müdiresinin * "bir bebekten bir katil yaratan toplumdur" sözü ile hrant dink' in cenazesinde rakel dink' in yaptığı konuşmaya atıfta bulunulmuş dizi.
an itibariyle minicik yavrusunu öldüren annenin,"ben öldürmüş olamam değil mi?insan ne kadar kendisini kaybetmiş olursa olsun yavrusuna kıyamaz değil mi?" sözleriyle akıttığı göz yaşlarının kalbime dokunduğu dizidir.
biraz önce film sanıp izlemeye başladığım, bir anda beni içine alıp sürükleyen dizi. uzun zamandır kaliteli bulmadığım için yerli dizi izlemiyordum ama bu sefer yapmışlar diyebileceğim bir yapım. inşallah böyle devam eder.
yillik iznimde kucukken yurumek zorunda kaldigim simdilerde ise mecburiyetten tabanlarimin surttugu mezarliklarin yanindan gectim. gorunuse gore yillar sonra o mezar taslarinin uzerindeki kavuk vs. gorunumlerden artik gozlerim sunu anladi...
cenaze-defin islerinin osmanli doneminde daha duzenli olmasindan fakat sonrasinda sicip batirmayi gorev bilmis, yeniligin teknolojinin sahibi ve temeli olmadigimiz su dunya vatandasligi gunlerimizde halen devri yasayan ve nemalanan insanciklar oldugumuzu farkedilmistim...
nasil mi? bir cok mezarlik yol yapimi (icinde irili ufakli turbe sifati da olanlar) icin kaldirilmisti kadikoy de.
arada haydarpasa koprusunden gecenlerin hemen hatirlayacagi gibi iki ray arasinda kalmis dunyanin hic bir yerinde gorulemeyecek bir ilke demir atmis mezarlarda bulunmaktadir. hayir efendim merhuma hakaret ettigimi sanmayiniz. aslinda barbarlar bu mezarlara da catir catir grayder, dozerler ile dalmislardi fakat makina stop-ariza cikarinca bunu merhumun ruhundan bir uyari sayip oracikta kalmisti. (bu mezarin yanina kadar gidecegim, binlerce kez gectigim o kopruden asagi inip bir fatiha okuyacagim)
kucukken yurumek zorunda kaldigim simdilerde ise mecburiyetten tabanlarimin surttugu mezarliklarin yanindan gecerken bu sahipsizlige taslarin bir koseye yigilmis kafalari kopmus ama ayakta kalan tarihi taslara , kucucuk bedenlerin yanyana yattigini belli eden uzeri mermer kapali mezarlara bakip gecmise bu denli saygisizligin barbarca tarafini gordum.
öykü, oyuncu kadrosu ve mekan muazzam olmasına rağmen, kurtlar vadisi pusu ile aynı zamana denk gelmesi dizinin geleceği için pek güzel olmamış. yayın günü değiştiği taktirde çok konuşulacağına inandığım dizi film.
çekimleri sinop cezaevinde yapılan kadrosunda devin özgür çınar, serra yılmaz, yelda reynaud, özlem düvencioğlu, sinan albayrak gibi ismleri barındıran sırf bu isimler ve çekildiği mekan için bile ilk bölümüne şans verilmesi gereken dizi. ayrıca şu sıralar dönen reklamlarında kibariyene'nin sesiyle aldırma gönül duyulmaktadır.