ülkeyi komple sattıksan sonra ingiliz zırhlı aracıyla kaçan it osmanlı torunu olamaz bu bebeklermi karıştı ne oldu türkiyeli bile olamaz bu bundan hiç bir şey olmaz.
Sürgüne gönderilmemiştir. Sürgün bir devletin kontrolü altındaki ücra bir köşe olur. Mesele Osmanlı'da fizan vardı. Belki Türkiye sürgün etse bozcaadaya veya hakkariye yollayabilirdi. Ama bu bir sürgün değil kaçıştır. Meclis saltanatı kaldırınca kendisi ingiltereye sığınmak istemiş ve bu da kabul görmüştür. Londra ya sürgün mü olur amk?
2-)vahdettin 97 yıl önce bugün istanbul'dan gitmemiştir. 97 gün önce bugün saltanat kaldırılmıştır, saltanat kaldırıldığı halde vahdettin istanbul'da kalmaya devam etmiş, ingilizlere iltica talebinde bulunmuş ve 17 kasım 1922 tarihinde britanya donanmasına ait hms malaya zırhlısına binerek istanbul'u terk etmiştir.
(bkz: 17 kasım 1922 vahdettin in topuklaması)
daha ecdadının hangi gün topukladığını bilmeyenler vahdettin hakkında yazmasınlar bir zahmet.
harry potter'daki snape karakterinden ilham alan yobazların son yıllarda hainliğine kılıf olarak ama "atatürk'ü samsun'a o gönderdi." diye uydurdukları şerefsiz sümsük.
sevr antlaşmasıyla ülkeyi bilimum gavura altın tepside sunmuştur. anadolu'da milli mücadele sürerken ingilizlere yetiştirmek için anadolu heyetinin planlarını bile çaldırmıştır.
ulan herif taksim camiini fransızlara satmış.
bunlar belgeli. j.k. rowling masalı değil.
ingiliz elçisinin önünde eğilip büküldügü video bile her şeyi anlatmaya yetiyor zaten.
Benim tarihimdir.
insanların sanki onun yerinde olsa aya ilk insanı gönderecekmiş gibi ahkam kesmeleri komik bir hadisedir.
Psikolojisi bozulmuş, caresiz osmanlı son padişahıdır.
Gelişmeyi geçin neticeye bakın.atatürk ve arkadaşları galip geldi mi geldi. Ülkeyi kurtardı mı kurtardı.
Bu arada yüz olarak ismet inönüye benzeten tek kişi ben miyim?
bir abdülhamid kadar olmasa da ülkesi için her şeyi yapabilecek düzeydi fakat ingilizlerin, fransızların baskısı üzerine eli kolu bağlı sarayında otururdu. bir söylentiye göre vahideddin mustafa kemal i bağımsızlık mücadelesini başlatması için göndermiş, tabi bu ne kadar gerçek ne kadar yalan onu bilemeyiz zaten karşılıklı konuştukları için sadece söylentiden ibaret oluyor.
padişah vahdettin değil ,prens vahdettin olacak
ıngiliz prensi..
mustafa kemal ve arkadaşlarını hain ilan edip kellesini istemedi mi bunlar..
ayrica bugün lozana başarısızlik diyen gerizekalilar ,
sevri mondrosu imzalyan
sevr bizim kurtuluş reçetemiz diyen damat ferit ve prens vahdettin değil miydi..
ama bizim insanımız tarihi okumadığı bilmediği için iskembeden sallıyor..
onlara göre varsa yoksa abdulhamit,vahdettin falan..
Bir milleti ortadan kaldırmak,tüm yaşam haklarını elinden almak isteyenlerin yataklığını yapmış,Sevr gibi insanlık onuruna aykırı bir kağıt parçasını milletine utanmadan dayatmaya çalışmış biri.
Son yıllarda bu isim nedensizce “Tayyip” ismini çağrıştırır bana çok nedensiz pek nedensiz.
vatanperver miydi, hain miydi tartışması sonsuza kadar sürecek Osmanlı padişahıdır.
bulunduğu konum gereği vatanperver bir pozisyon alamazdı. işgal altındaki ülkenin yöneticileri için yapacak çokta bir şey yoktur. konumu başka birisine geçse belki çok daha sert pozisyon alabilirdi anadolu'da başlayan milli devrime karşı.
öte yandan milli mücadele sırasındaki bazı hal ve hareketleri de dikkat çekicidir. anadolu'da Türk gençleri kanını ve canını ortaya koyarken kendisine torunu yaşında yeni bir eş daha alması gibi eylemleri ise nasıl bir vatanperver olduğunu sorgulamamıza sebep olur.
şahsi kanaatim bir damat ferit değildir, fakat bir vatanperver de değildir. hain olamayacak kadar saf veya vatanperver olamayacak kadar keyfine düşkündür.
Tarih, siyasi ağızlara ve gündelik hamasi ideolojilere teşne (istekli) olmaması gereken geniş bir saha. Tarihi şahsiyetler de öyle. Hepsi kendi dairesinde ve içinde bulunduğu devrin şartlarına göre değerlendirilmesi gerekirken maalesef bir tarafgirlik taassubuyla hareket edilmekte ve adeta suni gereksiz yersiz bir biçimde dostluk-düşmanlık, vatanperverlik-hainlik, payeleri ihdas (oluşturma) edilmektedir. Bu cehâletten başka birşey değil. Tarih içindeki her olgu tarihi perspektif ile işin uzmanlarınca değerlendirilirken de bir takım hatalar hatta yalan yanlış beyanlar karalamalar yanlı taraflı kasıtlı ve objektif olmayan eserler ileri sürülmüş. Haliyle bu kaynaklardan beslenip bunu kendine refere edenler de aynı hatalara düşmektedirler. Bir devir bitti. Tüm Hatalarıyla sevaplarıyla sona erdi. Osmanlı yıkıldı. Yeni bir devlet kuruldu. Önümüze bakmak yerine, tarihe bakıp hatalarımızdan ders almak yerine kısır birtakım gereksiz yersiz ve boşuboşuna süren tartışmalarla hiçbir yere varılamaz. Ne Eskiyi yüceltip övmek ne yerip hakaret edip sövmek bizi güçlü kılmaz. Biz birbirimizi yedikçe, okyanus ötesinden gelen medeni eşkıyalar daha çok .... bellemeye devam eder. Birbirinizle uğraşmayı bırakın artık. Kaldırın kafanızı da bakın görün dinleyin anlayın takip edin. Düşünün analiz edin. Müslümanların kanının dökülmediği tek bir coğrafya kalmadı dünyada. Sıra anadoluda. Uyumayın artık. Uyanın. Unutmayın küfür tek millettir. Siz birlik olmazsanız, düşmanlarımızın ayak sesleri çok yakınlarda demektir..
Oylama yapmadan, ilk paragrafla fikir sahibi olmadan yazıyı sonuna değin (en azından sonuç kısmı diye belirttiğim paragrafı) okuyun.
Söylendiği gibi hain olmayan ancak bakış açısı farkı olan adam.
Milli mücadele düşmanı değildir.
Şayet kurtuluş savaşı ve maddi yardımları tarih dersi kapsamında detaylı incelemişseniz istanbul merkezli gelen büyük osmanlı yardımları olduğunu ve vahdeddin'in buna bizzat engel olmadığını görürsün.
Bakış açısı farklılığına gelirsek.
Vahdeddin için anadolu hareketinin devlet gibi hareket etmesi son seçenekti.
Vahdeddin anadolu hareketini işgalcilerle yapacağı pazarlıkta elini güçlendirecek bir unsur olarak görüyordu. Kurtuluşun anadolu'dan mümkün olamayacağı ve en iyi ihtimalle istanbul'un kalıcı olarak kaybedileceği ve kendi saltanatının sona ereceği bir yere varılacağını düşünüyordu. Onun istediği işgalcilerin anadolu'da tutunmasını engelleyecek, işgalcilerle anlaşma da elinde koz olabilecek düzensiz isyancı birliklerdi.
Öte yandan mustafa kemal pek çok osmanlı paşasının aksine vahddedin'e bağlı idi. 1920'lere değin yazılan mektuplarda bu görülmektedir. Anadolu hareketi ve mustafa kemal paşa da haklı olarak bu işin istanbul'dan yapılamayacağı ve sürecin gereksiz yere uzamasının türk milletinin aleyhine olduğunu düşünüyordu.
Gelelim vahdeddin'in milli mücadele düşmanı gözüken hareketlerine. Bilinenin aksine daha bilinmeyen pek çok milli mücadeleye köstek davranışı olmuştur. Istanbul'dan anadolu'ya silah geldiği kadar bir o kadar da istanbul'un sayesinde cephane yok edilmiştir.
Sebebi batıya karşı pazarlıkta elini güçlendiren ancak alakamız yok dediği harekete destek veriyorsunuz imajını yok etmekti. Fiili zarar vermek zorunda olduğu ve destek verdiği kadar Pek çok milli mücadele karşıtı zarar vermekten uzak "göstermelik" harekete de girişmiştir.
Sonuç itibariyle vahddedin de, mustafa kemal paşa da vatanı satmak derdinde değildi. Her iki tarafta kendi imkanlarınca göbeğinde kendisinin olduğu bir kurtuluş hareketi planlıyordu. Ve sonucunda bir saraya sıkışıp kalmayan, anadolu'nun dört bir yanına paşalar yollayıp yerel halkı silahlandıran anadolu hareketi öne geçti ve bağımsız bir türk devletini bizlere armağan etti.
Gericiler sanıyor ki osmanlı devam etse idi kendileri gibi gerici bir devlet olurdu. Osmanlı o zaman dahi gerici değildi. Ilk latin alfabesine geçiş fikri 2.abdülhamid'den çıkmış, enver paşa ile rafa kalkmıştı. Dibine kadar yenilikçi olmaya çalışan bir devletti. Hilafeti siyasi bir güç olarak kullanan devletti. 2.abdülhamid zamanında kurulan ilk mecliste tek resmi dili türkçe kabul eden ve milletvekillerine türkçe bilme zorunluluğu getiren bir meclisti. Şuan olsa bu gericilerin çoğuna düşmandı.
30 ocak 1919'da paris konferansında osmanlı devletinin parçalanması konuşuluyordu. bu arkadaş da sarayında ingilizlere vereceği rüşvetleri düşünüyordu. kuvay-ı milliye çeteleri anadolunun her yerinde canları pahasına direnmeye hazırlanırken bu arkadaş boğazların idaresi hususunda ingiliz büyük elçisiyle gizli pazarlıklar yapıyordu.