bizim gibi 3. dünya ülkesi bile olamayan geri kalmış zavallı topluluklarda ( biz ülke değiliz kabile, topluluk falan gibi bir şeyiz) hiçbir şeyi değiştirmez, değiştireceğine inanmak isteriz sadece ve sonuç olarak göte giren boru hep aynıdır.
demokrasinin temel olgusu olan seçme-seçilme özgürlüğünün anlamı 21.yy itibarıyla artık yok oldu. daha doğrusu içi boşaltıldı.
artık toplumlarda yapılan seçme-seçilme aşaması (seçimler ve oy kullanma) iki kurt ile bir koyunun akşam yemeğinde ne yiyeceklerini oylaması durumunu bile geçti.
burada günümüzden de binlerce örnek verebilirim; 100 tane koyun 2 tane kurt akşam yemeğinde ne yiyelim diye oylama yapıyorlar.
ortaya çıkan sonuç "akşam yemeğinde et yiyelim" kararı oluyor. bunun için kimse demokrasi, seçme seçilme hakkının kutsallığı diye masal anlatmasın.
eğer seçme seçilme hakkı, demokrasi kutsal ise halkın tercihi olan hitler, putin, zelensky, meşal, netanyahu halkın kutsal kararı-tercihi ve yaşanan ölümler-kıyımlar da bir haklılık-kutsallık olur.
bundan binlerce yıl önce ilk demokrasi uygulamalarının ortaya çıktığı şehir devletlerindeki demokrasiden daha da geriye düştük.
istisnasız herkese verilen politik imtiyaz hakkı (bazı kısıtlamalar olsa da konumuz bu değil) seçme seçilme hakkını dejenere etti.
21. yy cehaletin yüzyılı olacak. trafik polisinin çevirdiği alkollü sürücülere ceza yazmak-yazmamak oylaması yapmasına dönen demokrasi ve seçme-seçilme hakkı binlerce yıl önce toplum bilimcileri düşünürler sosyologlar tarafından irdelenen; demokrasinin üzeri rengarenk çiçekler ile süslü olan bir bataklık gibi olması eleştirisiyle her insanın oyu eşit olamaz, her insana istisnasız oy kullanma hakkı verilemez karşı çıkışlarının ne kadar haklı olduğunu yaşayarak görüyoruz.
oy vermek veya ehliyet almak ya da evlenmek, çocuk sahibi olmak bir hak ise bu hakkı vereceğiniz insanlar bu hakka haiz olması gerek. sabıkası yok, bu ülke vatandaşı diye oy verme, seçme seçilme hakkı, araba sürmesini biliyor diye ehliyet, evlenme yaşına geldi, çocuk yapabilir diye nikah ve çocuk sahibi olma hakkı önüne gelene veriliyor. ortaya çıkanlara bakınız vermeye gerek yok.
bir insana oy kullanma hakkı vermek toplumun devletin insanların maddi manevi bu gününe ve geleceğine karar verme yetkisi de veriyorsunuz.
vatandaşlık görevidir. meclisi feshetmek isteyenlere hayır demektir. buradaki incelenmesi gereken bir başka konu ise vatan-daş kelimesidir.vatan-daş aynı vatanı paylaşan bireyler demektir.
içeriğinde eyalet kurmak ve üniter devleti yıkmak maddesini taşıyan bir anayasa maddeleri taslağını "evet" diyerek tasdikleyen bir kimse pek de öyle "vatan-daş" olamaz. bi adam "evet, illeri, birimleri birleştir, vatanımı yık !" diyosa , orada bahsi geçen şey zaten "vatan" dır.vatan-daş vatanının bekaası ve birliği için çalışırsa vatandaş olur.
bu ülkeyi böl, eyaletler kur, diyen adam nası daha vatan-daş olur- orası oldukça tartışma götürür.
ben karıma " ben seni çok seviyorum, o yüzden senden boşanmak istiyorum" desem, sen bundan ne anlarsın?
oyları kullanıyorsunuz ama oy kullanacağınız adamları önünüze kimler koyuyor? nerelerden geliyorlar? hangi sistemi savunuyorlar? hepsi neoliberal mi? kürtler ırkçı oldu mu? türklerin kafası neden bir türlü siyasete basmıyor? tarihin hiçbir aşamasında bu halk neden siyasi bir başarıya sahip değil? ulumayın kurtçuklar ama ordusuz siyaset yapabilmişsiniz mi?