kaç kez oynarsanız oynayın her sahnesinde geriliyorsunuz resmen. konusu, senaryo akışı gerçekten harika bir oyun.
miles upshur adında bir gazeteci olarak hastalar üzerinde korkunç deneyler yapılan murkoff şirketinin işlettiği moun massive akıl hastanesine gidiyoruz. bizi yanı miles'i oraya getiren şey de murkoff'ta yazılım mühendisi olarak çalışan waylon park'ın kendisine attığı maildir. her neyse bizim bu hırslı gazeteci arkadaş gecenin bir vakti b*k varmış gibi bu akıl hastanesine giriyor. telefon sinyalı çekmiyor yani dışarıya haber yollayamıyoruz tek başımızayız ! içeri girdikten sonra birtakım kaçış macerası yaşıyoruz önce ilk korktuğumuz sahne olan kütüphane ye giriyoruz burada kazığa oturtulan ama halen yaşayan bir güvenlik görevlisi var. arka raflarda ise kelleler şarap şişeleri gibi dizilmişler. bu görevli bizi uyarıyor hastanede işler çığırından çıktı hastalar mutasyona uğradılar ve daha da vahşileştiler onlarla baş edemezsin derhal kaç buradan diyor. geldiğimiz yolda geri dönemeyeceğimiz için başka yollar bulmaya çalışıyoruz ki oyunun senaryosu bu andan itibaren akmaya başlıyor. chris walker adında iri yarı bir akıl hastası bizi camdan aşağı fırlatıyor bir süre baygın kaldıktan sonra da başımızda rahip kıyafeti giymiş bir hasta buluyoruz (peder martin). peder martin walrider adında bir yaratıktan söz edip ona tanıklık etmemiz gerektiğini söylüyor. ayıldıktan sonra güvenlik odasından ana kapıları açarak kaçmaya karar veriyoruz ancak bu peder denen şerefsiz elektrikleri kesiyor. bunun üstüne bir de chris walker denen manda ayısı güvenlik odasını basıyor tabi dolapta olduğumuzu fark etmiyor salak. o gittikten sonra bodruma inerek jeneratörü çalıştırmaya ve kapıları açığ kaçmaya çalışıyoruz. ancak dediğimiz gibi hastanede işler çığırından çıktığı için hastalar gruplaşmışlar ve her bir yeri kendilerine mesken edinmişler dolayısıyla bodrum katta da bir hasta bulunuyor eli sopalı şerefsiz. bodrumda bu arkadaş ile biraz macera yaşadıktan sonra elektriği getiriyoruz ama bu sefer tam kapıları açacakken peder martin bizi bayıltıyor ve hücresine götürüyor. daha tanıklık etmemiz gereken çok olay olduğunu söylüyor. pederin hücresinde uyandıktan sonra hasta koğuşundan çıkıyoruz, duşlardan geçiyoruz, dezenfaktanlı asansörlerden yukarılara çıkıyoruz, kanalizasyona iniyoruz oradan erkekler koğuşuna gidiyoruz parmaklar kesiliyor vs... oyunun son görevlerine doğru peder martin kendini çarmıha germiş müritlerine walridere katılacağını belirtiyor ve sonra da kendisinin tanrı tarafından walrider olarak dünyaya iştirak edeceğini belirtiyor yani herif kafayı hepten sıyırmış gitmiş. anahtarı aldıktan sonra asansöre biniyoruz fakat asansörü tam olarak tamir etmemiş bu peder denen p*ç. dağın altında yer alan murkoffun gizemli laboratuvarına indiriyor bizi. laboratuvarın girişinde ise buranın bize ilk bölümlerde pederin güvenlik kamerasından gösterdiği yer olduğunu ve walriderin özel güvenlikleri paramparça ettiği yer olduğunu anlıyoruz. sonra tam teslimat çıkışından çıkacekken walrider peşimize düşüyor ondan kaçarken de geldiğimiz yer o... çocuğu manda ayısı chris walker bizi duvara fırlatıyor tam umutsuzluğa kapıldığımız o anda walrider gelir walkeri paramparça ediyor ve derin bir oh çekiyoruz. ama daha büyük bir problemimiz var ki laboratuvarda walrider ile baş başa kalıyoruz. burada bir odaya giriyoruz ve odada walrider projesinin mimarı olan dr.wernicke ile karşılıyoruz. bize bu projenin amacının üstün bir insan yaratmak olduğunu fakat kontrolden çıktığını walrideri yok etmemiz için de yaşam destek ünitesini kapatmamız gerektiğini söylüyor. bizden istenen her şeyi sırayla yapıyoruz ancak son anda üniteyi kapatmışken walrider bizim miles'i yerden yere vuruyor ve en son hamlede içine giriyor anlayacağınız walrider ile miles bütünleşiyor. miles çıkışa tam varacakken wernicke yanındaki askerlere ölüm emri veriyor ancak son sahnedeli cümleler enteresan. bize artık walriderin parçası olduğumuzu söylüyor.
keşke şu oyunu hiç oynamamış olaydım. oyunla ilgili hiç bir şey hatırlamamayı, bu oyunu baştan oynamayı o kadar çok isterdimki...
oyuna yeni başlayanlar. çok şanslısınız.
gayet güzel, gerici ve korkutucu seri, buna eyvallah.
2 oyunun başında da size bir dövüşçü olmadığınızı, seçeneklerinizin kaçmak, saklanmak ya da ölmek olduğunu açıkça söylüyor. buna da eyvallah.
ancak şunu anlamıyorum; tamam biz bir dövüşçü savaşçı değiliz, sıka sıka gitmiyoruz ama öyle bir ortamda, dünyanın en korkak insanı bile olsa eline yerden ilk bulduğu odunu, metal boruyu alır, öyle gezer.
lan adam arkası dönük duruyor, git kafasına ekle odunu yani, bu da survival ki zaten? yok ille çevresinden dolaşıp 5 oda etrafından geçeceğiz.
Gece tek başıma karanlıkta ve kulaklıkla oynama niyetiyle alınmış ancak arkadaşımlayken oyunu açar açmaz pc yi bırakıp kaçmamla sonuçlanmış oyun. Hangi akılla bu oyuna para verdiğimi hala anlamış değilim. Zamanında para verip aldığın, hiç giymediğin ve giymeyeceğin kıyafet gibi duracak kütüphanemde.
sanırsam ikinci bölümdeyim, beyler jeneratörler iptal oldu açmaya gidiyorum sürekli bi dayı üstüme atlıyor kafama vuruyor filan, nasıl kurtulacam bu adamdan.
edit: eyvallah , yatakların altından çıkmam bundan sonra.
tek başına oynandığı zaman korkunç oluyor, korkunç değilde gerilimli oluyor. arkadaşlarla oynandığı zaman komik ve saçma geliyor, sopalı adamlara az sövmedik.
Gece evde kimse yokken 7.1 dolby surround harman ses sistemiyle 5 dakikadan fazla oynayamadığım oyundur. Adrenalin ve gerilim seven arkadaşlar için güzeldir. Silah olmadığı için oynamak içimden gelmedi. Sadece korku keyif vermiyor.